Volkan Karsan [email protected]

Gümbet’le sarnıç, Ozmoz lobisine karşı…

Aranızda aynı statta üç büyüklerin seyircisinin birlikte, art arda iki maçı seyretmiş olanlar azdır diye düşünüyorum… Mesela Galatasaray-Fenerbahçe ve Beşiktaş-İstanbulspor maçları 14:00 ve 16:00’da gibi… Eski adlarıyla, Dolmabahçe, Mithat Paşa ya da İnönü Stadı'nda, bu arada üç isim de aynı stadın… O zamanlar tribünlerde şöyle bir tezahürat olurdu, Avrupa yakasının işbirliğinde Cim Bom-Kartal el ele, Fenerbahçe nerede?

Ne alakasız bir giriş değil mi?

Olsun biraz da fıkra gibi olsun, olsa da olmasa da…

Sadece başlığı kurtarmak için yazıyorum…

Gümbet-sarnıç el ele Ozmoz lobisi nerede?

Yağmur suyunu toplamak var iken maliyetli diye bundan kaçıp, doğa dostu olmayan, birilerine teknoloji transferi marifetiyle milyonlarca dolarlık rant aktaracak ozmozun peşinde koşmak tamamen bir zihniyet sorunudur. Bu zihniyet kentsel dönüşümden, fosil yakıtla elektrik üretmeye, zeytin kesip maden çıkarmaya uzanan dünden kalma zihniyettir.

Günümüzde dünya evrim geçirmektedir. Olabildiğinde doğayı koruyacak, elden geldiğince çölleşmeyi önleyecek, ağaca, canlıya, insana saygılı bir zihniyet saygı görmektedir. Teknoloji, sanayi, üretim insan yararı gözetmedikçe tepki çekmekte, tüketimi azaltmak için sivil toplum protestoları oluşmaktadır.

Geleceğin savaşları silaha karşı doğanın en büyük armağanı akılla verilecektir.

Gelelim asıl konumuza zihniyet ülkemizde tamamen işsizler ordusu yaratmak üzerine yapılanmaktadır.

Apartman üniversiteleri, ekspres profesörlerle vara vara üniversiteli işsizler ordusuna varıldı…

Mesleki deformasyondan ötürü iletişimden örnek vereyim… Reklamcılık, iletişim, halkla ilişkiler dallarında zırt ya da zurt üniversitesinden baba parasını heba edip mezun olan kaç tezgahtar, kasiyer, satış elemanı vardır tahmin edin… Binlerce hatta belki on binlerce… On binlerce değilse de bunların önemli bir bölümü ya yüksek lisans üzerinden aile varlığına zarar vermekle meşguldür ya da iş beğenmeyen emek yoğun çalışmakta gözü olmayan kendince uyanıklar nedeniyledir.

Ama aslına bakılırsa örneğin bu gençlerin çoğu bırakın üniversiteye gitmek bir meslek okulu ya da ön lisans mezunu olarak hasta-yaşlı bakıcılığı ya da fizyoterapi teknikeri olabilirler ve dünyanın her yerinde iş bulabilirler. Çok temel bir yabancı dil bilmek onlara çok önemli bir gelecek şansı verecektir.

Dünyada artan yaşlı nüfus nedeniyle, bu kitleye hizmet veren her meslek gelecekte işsiz kalmayacaktır… Buna bakıcılıktan başka, şoförlük, berberlik, masörlük de dahildir…

Sözünü ettiğim zihniyet böyle bir şey işte… Yağmur yağarken depolamak gibi, işe göre meslek seçmek de dünyanın gelişimine ayak uydurmaktır…

UNUTMAYIN… Bu dünyayı torunlarımızdan ödünç aldık. BUGÜN DÜNYA BARIŞI, ÇEVRE, HAK VE ADALET İÇİN BİR ŞEYLER YAPMIŞ OLMANIZI DİLİYORUM.