Volkan Karsan [email protected]

İstanbul için kıyamet senaryosu

Geçen hafta Sındırgı 6.0 ile sallandı, İstanbul, Bursa, İzmir’de hissedildi… Yürekler ağıza geldi…

Akçay’da olan kuzeni mi aradım… “Hafif atlattık” dedi…

“Ama çok korktum, deprem olduğu için değil de olası İstanbul depremi için” diye ilave etti.

Aradan birkaç gün geçti, trafikteyim bir cankurtaran aracı acı acı siren çalıyor ama metre ile değil santimle ilerleyebiliyor… Ne bu tip araçlara, itfaiyeye, cankurtaran nasıl yol açılır bilen var, ne de yollar buna göre İstanbul’da…

Herkesin bildiği yolu bulan acil yardım araçlarının peşine takılmak…

Kuzenimin “korkusu” aklıma geldi, “İstanbul depreminin korkusu”…

Er veya geç olacak bu deprem, belki çok daha şiddetli, şansımız varsa 6 ile 7 arasında şiddette…

O zaman can havliyle insanlar sokağa fırlarsa kim kimi kurtaracak, kim nasıl hastaneye yetiştirilecek, yangın çıkarsa kim söndürecek…

Geç kalmadan dün başlanılmalıydı “o kıyamet gününe” hazır olacak senaryoyu yazmaya…

Belki bugünden açıklanmalı o depremde kimsenin trafiğe çıkmaması gerektiği, cep telefonlarına sarılmamak icap ettiğini… O an itibariyle hepimiz enkaz altındaymışçasına sessiz kalıp görevlilere imkan vermeli, ortalık yatışınca da hayatta kaldığımıza şükür etmemizin uygun olacağı anlatılmalı…

Bu senaryo mutlaka yazılmalı. Bilim adamları, belediyeciler, kamu yöneticileri siyaset üstü bakarak oluşturulmalı… Dakika dakika o korkunç andan sonrası planlanmalı… En azami canın hayatını kurtarmak üzere, Nasuh Mahruki gibi en deneyimli arama kurtarma insanlarına başvurulmalı… Tabii bir kez daha vurgulamak gerekirse siyaset üstü bakılmalı…

Nereden mi başlanmalı? Kamu alanlarını, kaldırımları babasını malı gibi kahvehaneye çeviren esnaftan… Dükkanın sınırları dışında sergileme yapan bakkaldan manavdan… Yolları açık hava otoparkına çeviren sürücülerden… Kentsel dönüşümde maliyet düşürmek için yeteri kadar derine inmeyip otopark sayısını artırmayan müteahhitlerden… Kentsel dönüşüm kisvesi altında maksimum rant üretmeye çalışan arsa hissedarından…

Aslında kıyamet kopmayacak tabii eğer Japonya olsak… Ama biz ilmek ilmek bu şehrin başına çorap örerken, kıyamete koşar adım gittiğimizin farkında olmamışız… Hala daha içine ettiğimiz İstanbul’un üzerine tüy dikmekle meşgulüz…

Kıyamet senaryosunun bir ayağı da tersine göçü özendirmek olmalı… Bu kentin nüfusu bir an önce olabildiğince düşürülmeli. Düşürmek için belki teşvik tedbirleri alınmalı…

Ama öyle ya da böyle bu “kıyamet senaryosu” geç kalmadan yazılmalı…

UNUTMAYIN… Bu dünyayı torunlarımızdan ödünç aldık. BUGÜN DÜNYA BARIŞI, ÇEVRE, HAK VE ADALET İÇİN BİR ŞEYLER YAPMIŞ OLMANIZI DİLİYORUM.