Bilgiyle değil, bilgelikle rehberlik
Bugün sizi yüzyıllar öncesine, Osmanlı sarayının sessiz koridorlarına götürmek istiyorum. Orada, geleceğin padişahının arkasında yürüyen biri vardı: Lala.
O kişi yalnızca bir eğitmen değildi…
Bir liderin bütün zihinsel ve duygusal mimarisini kuran kişiydi.
Osmanlı’nın asırlara yayılan devlet yönetimi geleneği, yalnızca askeri ve siyasi başarılardan değil, insan yetiştirme sanatından da beslenirdi. Bu kadim sanatın en rafine örneklerinden biri ise lalalık sistemiydi. Bir şehzadenin kaderi, çoğu zaman onun yanına verilen lalanın gölgesinde şekillenir; devletin geleceği, bu görünmez mimarların sabrına, sezgisine ve rehberliğine emanet edilirdi.
Osmanlı’da bir lalanın görevi sadece bir şehzadeyi korumak değildi. O, aynı zamanda şehzadenin zihnini, karakterini ve duruşunu inşa eden kişiydi.
Disiplin ve adabı öğretir, kriz anlarında dengeleyici olur, gelecekte karşılaşacağı sorumluluklara şehzadeyi hazırlardı. Güç zehirlenmesinde uğradığında ise hakikatin aynası olurdu.
Liderlik, bir insanın bir diğer insana aktarabildiği en derin mirastır.
Ve bu mirasın adı, Osmanlı için “lala” idi. Osmanlı İmparatorluğu’nun 600 yıllık tarihinde lider yetiştirmenin en rafine, en sistematik ve en stratejik yapısı bu yazıda aktaracağımız üzere gerçekten incelemeye değer!
Osmanlı neden bu kadar önem veriyordu derseniz? “İmparatorlukların kaderi, liderlerin karakteriyle yazılır.” diye düşünüyorlardı. Çünkü Osmanlı’da yanlış yetişen bir şehzade, sadece kendini değil; bir devleti, bir orduyu, bir milleti, bir çağı etkiliyordu. Osmanlı’da bir şehzadenin kaderine yön veren kişi babası değil, çoğu zaman lalasıydı. Osmanlı bu nedenle şehzadenin yanında, en güvendiği, en bilge ve en disiplinli komutanları görevlendirirdi. Bu kişiler, şehzadeyi hem fiziksel hem zihinsel hem duygusal hem spiritüel hem de etik olarak yetiştirirdi.
Bir şehzade yalnızca savaşmayı, okumayı yönetmeyi değil; gücü nasıl taşıyacağını, insanı ve durumları nasıl okuyacağını, krizi nasıl yönetip, zaferi nasıl hazmedeceklerini lala aracılığıyla öğrenirdi.
Lala, şehzadenin hayatının yalnızca bir alanına dokunmaz; değer setinden karar alma biçimlerine, stres yönetiminden ilişkilerine kadar geniş bir yelpazede rehberlik ederdi. Şehzadenin zihnini keskinleştirir, duygusal kaslarını güçlendirir, davranışını şekillendirir, duruşunu stabilize ederdi. Amacı, Kişilik disiplini, Duygusal dayanıklılık, Liderlik içgüdüsü, Devlet yönetimi, Savaş stratejisi, Diplomasi, Kriz yönetimi gibi alanlarda şehzadeyi olgunlaştırmaktı.
Benzer bir ilişkiyi bugünün dünyasında örneklersek, koçluk ve mentorluk, liderlik gelişimi ve danışmanlık disiplinlerinin Osmanlı’daki karşılığı gibi de diyebiliriz.
Bugünün koçu ve mentoru aslında geçmişin modern bir lalası olmaya çalışmaktadır. Lala, görünürde bir eğitmen gibi durur; ama gerçekte bir gölge lider, bir karakter tasarımcısı, bir strateji rehberi ve gerektiğinde bir “Esneklik Koçu” dur.
Koçluk ve mentorluk ile derinleşme 10 cm ise bütünsel bir yaklaşım olan lalalık sisteminde birkaç çarpan daha fazla ve daha uzun solukluydu. Daha derin olduğu kadar daha da bütünseldi. Bugün bunun adına A’dan Z’ye “Liderlik İnşası” diyoruz. Bu da lalayı, bugünkü anlamıyla Executive Coach + Mentor + Stratejik Danışman üçlüsünün birleşimi hâline getirir.
Şehzadenin davranışları özel deftere kaydedilir, sonra değerlendirilirdi. Hatalar not edilir, doğru davranış pekiştirilirdi. Bu mekanizma günümüzün 360 derece geri bildirim sisteminin erken bir formudur. (Feedback Kültürü)
Modern dünyanın koçları günümüzde bireyin potansiyelini açığa çıkaran, soru sorarak düşündüren aynadır. Mentor, deneyimini paylaşan, yönlendiren ve yol gösterendir. Lala, koçtan farklı olarak zihni şekillendirir, mentordan farklı olarak yolu göstermez, yolun kendisini inşa eder. Lala hem öğretir, hem model olur, hem de değer kazandırır.
Koç, Mentorluk ve Lalalık arasında bağlam açısından; Amaç, Yapılan İş, Yöntem ve Yaklaşım, Süreklilik, Etki Alanları açısından bazı farklılıklar da vardır.
Koç; Amaç kişinin potansiyelini kendi içinden çıkarmasına yardımcı olmak. Soru sorma, Farkındalık yaratma, İçsel çözüm geliştirme ile yapar. Yöntemleri; Soru temelli ilerleme, Farkındalık oluşturma, Güçlü yönlere odaklanma, Kişinin kendi çözümünü bulması. Sınırlı seanslarla sürdürülen bir süreç. Psikolojik farkındalık ve performans artışı sağlar.
Mentor; Amaç deneyimi aktararak yol göstermek. Tecrübe paylaşımı, Yönlendirme, Kritik karar desteği ile yapar. Yöntemleri; Tecrübeye dayalı yönlendirme, Bakış açısı geliştirme, Risk uyarıları, Yol haritası önerme. Profesyonel çerçevede uzun soluklu olabilir. Kariyer, Yönetim ve Strateji deneyimi aktarımı sağlar.
Lala; Amaç Şehzadeyi geleceğin yönetim lideri olarak şekillendirmek. Eğitim, Değer aktarımı, Karakter inşası, Stratejik akıl, Askeri-siyasi rehberlik yapar. Yöntemleri; Modelleme (örnek olma), Saha eğitimi (yeniçeri ocağı, divan, sefer vb.), Sorumluluk yükleme, Değer ve Disiplin kazandırma, Gerçek zamanlı geri bildirim, Şehzade çocukken başlar, padişahlığa kadar sürer; 7/24 ilişki vardır. Tam kapsamlı. Zihinsel, duygusal, ahlaki, askeri, yönetsel ve bütünsel, derinlikli bir besleme yapar.
Bugünün koçluk ve mentorluk süreçleri de insan geliştirme konusunda benzer mirası, modern kurumsal dilde yaşatmaya çalışmaktadır.
Lala, modern anlamıyla üç kimliği aynı anda taşımaktadır. Koç, Şehzadenin davranışlarını, duygularını, karar kalıplarını eğitir. Mentor, Tarihi, bilgeliği, deneyimi ve stratejiyi aktarır, Gölge Lider – Şehzadenin görünmeyen gücü ve sağduyusudur. Bu üç kimlik bir araya geldiğinde ortaya imparatorluk ölçeğinde lider yetiştirme sistemi çıkar.
Bugün bir CEO koçundan farkındalık alır, mentöründen tecrübe alır. Ama Osmanlı’da bir lala, lideri inşa ederdi.
Koç sorar; Mentor anlatır; Lala inşa eder ve Liderin ruhuna yol olur. Osmanlı laları bu ikisinin ve liderlik programlarının harmanı olan bir Akademidir. Hem koç gibi sorgulatır, hem mentor gibi yol gösterirdi. Koçluk ve Mentorluk konusunda boş alanları dolduran holistik (bütünsel) bir yapıydı.
Osmanlı Lalalık Sisteminden günümüze uzanan öğretiler;
1 – Karakter, yetkinliğin önündedir. Lalalar, şehzadenin önce kişilik omurgasını sabitlemeye çalışırlardı. Şehzade önce “kim” olduğunu öğrenirdi, sonra “ne yapacağını”. Bugünün liderlik programlarında da “Self Awareness (Öz-farkındalık)”, “Identidy Coaching (Kimlik İnşası)”, “Value-based Management (Değer Odaklı Yönetim)” kavramlarının bu bakış açısından yükselmesi tesadüf değildir.
2 - Bağ süreklidir. Lalalık, kısa dönemli bir eğitim değil; yıllara yayılan bir yol arkadaşlığıydı. Bu, mentorluktaki “Uzun Soluklu İlişki” anlayışıyla birebir örtüşür. En yakın rehberi, en güvendiği yetişkini, en mahrem sırdaşı olur. Bu ilişki günümüzde “Secure Attachment” (Güvenli Bağlanma) modeline çok benzer. Lala şehzadeye şunu hissettirir: “Yanlış yapabilirsin, öğrenirsin, yine yanındayım.” Lala, bunları yaparken şehzadeyi kendine bağımlı kılmazdı. Onu hazırlardı. Kendi ayakları üzerine duran bir lider yaratırdı.
3 – Öğrenme sahada olur. Şehzade lalasıyla birlikte sancaklara gider, kriz yönetimini sahada öğrenirdi. Bugünün “Empowerment (Güçlendirme)”, “MBWA (Gezinerek Yönetim)” yaklaşımı da aynı anlayış üzerine kurulur. Bugünkü “Simülasyon liderliği” gibi, lalalar şehzadeyi gerçek risklerle eğitirdi.
4 – Güç, kontrol edilmesi gereken bir enerjidir. Dengeleyici olmak esastır. Lala, Şehzadeyi güç zehirlenmesi/sarhoşluğundan korurdu. Bugün buna “Leadership Humility (Liderlikte Alçakgönüllülük” ve “Ethical Governance (Etik Yönetişim)” diyoruz. Lala figürü, hem disiplinlidir hem koruyucudur. Bu denge psikolojide “Optimal Stres Modeli” olarak bilinir. Dozunda stres; gelişim sağlar, Aşırı stres; kırılma yaratır. Sıfır stres; zayıflık üretir. Lala, şehzadeyi aşırı korumaz ama aşırı zorlama da yapmaz. Bu, liderliğin en ideal gelişim ortamıdır.
Bir liderlik yolculuğunda asıl dönüşüm, teknik bilgiyle değil, psikolojik nüfuz ile gerçekleşir. Osmanlı Liderlik akademisi olan Lalalar tam olarak aşağıda belirtilen dört yöntemle bunu yapıyordu.
A. Bağ Kurma (Attachment)
Şehzade ile lala arasındaki ilişki, bir tür güven zeminiydi.
Şehzade, gücü ilk kez “birine yaslanarak” öğreniyordu. “Modelleme” sayılan bu bağ ; “Hiyerarşik değil; ustalık temelli bir bağ” idi.
18. yüzyılda III. Ahmet gençken Lalası Halil Paşa savaş yerine kültür, sanat ve diplomasi odaklı bir liderlik modelini şehzadeye öğretmiştir. Halil Paşa ona hep şunu söylemiştir:
“Bir milletin gönlünü fethetmek, bir kaleyi fethetmekten kıymetlidir.”
Lale Devri tam da bu anlayışın ürünüdür.
B. Yansıtma (Mirroring)
Lala, şehzadenin davranışlarını ona geri yansıtarak farkındalık kazandırıyordu.
Bu, modern koçlukta ayna teknikleri, psikolojide yansıtma olarak bilinir.
14. yüzyılda I. Murad henüz genç şehzade iken, bir gece saray bahçesinde kılıç talimi yaparken yorulur ve bırakır. Lala Şahin Paşa ona şu sözü söyler: “Komutan, yorulduğunda değil; halk yorulduğunda durur.” Durmamak liderliğin ilk dersiydi. Bu söz, Murad’ın savaş meydanlarında askerinin moralini bir lider gibi beslemesinin temel ilkesidir.
Edirne’nin fethi öncesi, genç Murad tereddüt gösterince Rumeli’nin kapılarını açan Lala Şahin Paşa şöyle der: “Hünkârım, asker sizin cesaret ve sabrınızla savaşır; korkunuzla değil.” “Bir lider yetkisini değil, etkisini; gücünü değil, aklını önce göstermelidir” öğretisi burada uygulanır. Modern karşılığı: Kriz liderliği eğitmeni
Öğrettiği şey: “Kader cesurun yanındadır ama cesur olan akıllı olandır.”
15. yüzyılda Fatih, kuşatma zayıflayınca umutsuzluğa kapıldığında Akşemseddin şöyle yazar: “Kader, gayreti sever. Gayreti olmayanın fethinde hayır yoktur” Modern karşılığı: Mindfulness + stratejik düşünce mentorluğu, Öğrettiği şey: Odaklanma ve vizyon berraklığı.
16. yüzyılda Şehzade II.Selim karar alırken çok temkinli davranır; ancak Osmanlının en etkili vezirlerinden ve lalası olan Mustafa Paşa ona her zaman hedefe odaklanmayı öğretir: “Sultanım, kararsızlık hükümdarlığı değersizleştirir. Komutanın şüphesi, askerin yenilgisidir.” Modern karşılığı: Karar alma eğitmeni, Öğrettiği şey: “Tereddüt en büyük yenilgidir.”
19. yüzyılda Yeniçeri Ocağı kaldırılmadan önce, II. Mahmud’u reform fikrine Lala İbrahim Paşa psikolojik olarak hazırlamıştır. Lala İbrahim Paşa, reformun risklerini anlatırken aynı zamanda cesaret verir: “Hünkârım, kalabalığın sesi değil, tarihin sesi yanınızda olacaktır.”
Savaş stratejisi, Devlet mimarisi, Liderlik disiplini, Sert gerçekçilik, Karar alma hızını test eden zorlu pratikler burada net olarak görülmektedir. Stratejik Sabır öğretilir, hiçbir padişah aceleci yetiştirilmezdi. Zaman yönetiminde hepsi ustaydı.
Lalaların karar Alma Disiplini kurgusu üç sütuna dayanırdı: Hikmet (akıl), İhtiyat (tedbir), İrade (cesaret). Lala, bu üçlünün dengesini şehzadenin karakterine işler, strateji set etmesini sağlardı. Olayları yüzeyde değil, arka planda okumasını sağlardı. “Gördüğünü değil, okuyabildiğini yönetirsin” öğretisi hakimdi. Lala hiçbir zaman sahnede değildi; ama sahneyi şekillendirirdi.
C. Gölge Çalışması (Shadow Integration)
Bir liderin karanlık tarafını yönetmesi gerekir; güç sarhoşluğu, öfke, korku, kontrol tutkusu…
17. yüzyılda özellikle sert eğitimlerle bilinen IV. Murad’ın lalası Hüseyin Paşa, genç şehzadenin karanlık enerjisini yönetmeyi öğreten figürdü. Genç Murad öfke kontrolü konusunda zorlanırken, Lala Hüseyin Paşa ona şöyle der: “Hiddet hükümdara değil, cellada yakışır.” Murad’ın yönetim tarzı bu cümleyle şekillenir. “Bir liderin öfkesi, adaletini gölgelememeli.” Liderin öfkesi, sabrı, korkusu yönetilirdi. Modern karşılığı: Davranış koçluğu + sert ama adil yönetim. Öğrettiği şey: “Güç, öfkeye değil düzene ihtiyaç duyar.”
D. Disiplin–Merhamet Dengesi
Lala karakter inşa ederken hem babacan hem otoriter bir hat üzerinde yürürdü.
Bu, modern psikolojide “Güvenli Liderlik Modeli” dir.
16. yüzyılda III. Mehmed tahta hazırlanırken çevresinde çok fazla baskı olur. Kıbrıs’ın fatihi Lala Mehmet Paşa ona şunu söyler: “Herkese güvenme ama kimseyi de düşmanın sanma.” Bu söz onun hükümdarlık çizgisini belirler. Devlet psikolojisini öğreten kişidir. Sessiz güç, Diplomatik liderlik, Siyaset psikolojisi üzerine verdiği eğitim, “Her sözün bir zamanı vardır” anlayışı burada görülür.
Meşhur hikâyesi: III. Mehmed'in padişah olduğu gün yaşadığı korku ve kaygıdan titrediği rivayet edilir. Lala Mehmed Paşa omzuna elini koyarak şöyle der: “Korku, hükümdara verilmiş bir nimettir; yanlış karara engel olur.” Bu cümle Osmanlı siyasi eğitim geleneğinde bir dönüm noktasıdır. Şehzadenin öfkesini, cesaretini, korkusunu, beklemesini, susmasını ve konuşmasını doğru dozda kullanmak öğretilirdi.
Yine 16. Yüzyılda III. Murad ve III. Mehmed’in hocası, fiilen “lala” fonksiyonunda bir devlet aklı” Osmanlı entelektüel tarihinin en parlak isimlerinden olan Hoca Saadeddin Efendi devlet işlerinde padişahlara yol gösteren bir tür “Stratejik Mentor” dur. Tarihe dair vizyonuyla padişahların geleceği okumalarını sağlar. Meşhur hikâyesi: II. Mehmed, tahta oturduğu gün “Bu yükü nasıl taşırım?” diye sorar. Saadeddin Efendi şu cevabı verir: “Evladım, hükümdarlık taht değil; emanettir. Tahta oturup yazgıya değil, emanete sadakat göster.”
Lala sistemi, lideri “yönetici” yapmaz; insanı ve devleti birlikte görebilen bir akıl inşa eder.
Modern kurumlar da tıpkı Osmanlı sarayı gibi; liderlerini, yöneticilerini ve yüksek potansiyelli yeteneklerini deneyimle, sabırla ve bire bir odakla yetiştirmek istiyor. Aslında değişen çok az şey var. İnsan öğreniyor, dönüşüyor ve yolculuğunun bir yerinde mutlaka ama mutlaka bir lala’ ya ihtiyaç duyuyor.
Osmanlı’da lalalar, bir imparatorluğu 600 yıl ayakta tutan gizli okuldu.
Bugün bizler de kurumlarımızda, ekiplerimizde ve kendi iç yolculuğumuzda aynı okulun mirasını taşıyoruz. Artık çok iyi biliyoruz ki;
“Liderlik, bir taht değil; bir yolculuktur…”
Bir CEO, bir yönetici, bir girişimci aslında “Modern Şehzadedir.”
Onların yanında ise doğru mentor, doğru liderlik koçu yoksa gelişim yarım kalır.
Bu açıdan ben lalalık sistemine hep şu perspektifle bakarım:
Lala, “Şehzadenin yalnızca aklını büyütmez, omzunu da güçlendirir” Bu şekilde hayata karşı duruşu da güçlenir ve liderlik inşası da tamamlanmış olurdu.
Bir yönetici de çalışanına, genç bir profesyonele veya kendisine koçluk yaparken tam da bunu yaparsa; akıl netleşir, davranış düzleşir, sorumluluk keskinleşir, karakter derinleşir.
Osmanlı’nın lalaları ne yapıyorsa, bugünün koçları ve mentorları da aynısını yapmaya çalışıyor.
İnsanı, potansiyelinden gerçeğine taşıyor.
Bunu da sadece bilgiyle değil bilgelikle yaptığında ise; katkıları çok daha fazla oluyor…
Ve liderlik…
Bu konuda söylenecek tek şey var:
“Kendi içinizdeki şehzadeyi fark edip yönetmeden; kimseyi yönetemezsiniz!”
-
17 Aralık 2025, Çarşamba
Bilgiyle değil, bilgelikle rehberlik
Devamını Oku -
06 Aralık 2025, Cumartesi
Arenadan ofise liderlik, modern Spartakuslar
Devamını Oku -
08 Eylül 2025, Pazartesi
Ahbap çavuş kapitalizmi ve beyaz yakalı
Devamını Oku - 13 Ağustos 2025, Çarşamba Devamını Oku
- 07 Temmuz 2025, Pazartesi Devamını Oku
- 10 Haziran 2025, Salı Devamını Oku
- 27 Aralık 2024, Cuma Devamını Oku
- 10 Ekim 2024, Perşembe Devamını Oku
-
08 Mayıs 2024, Çarşamba
Pathos - Duygusal okur yazarlık şart
Devamını Oku - 24 Nisan 2024, Çarşamba Devamını Oku
- BANKA HİSSELERİ
-
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri AKBNK 70,65 -0,91 367.380.000.000,00 ALBRK 8,35 0,24 20.875.000.000,00 GARAN 139,30 -0,29 585.060.000.000,00 HALKB 34,98 0,63 251.323.535.909,16 ICBCT 13,72 0,73 11.799.200.000,00 ISCTR 13,76 -0,86 343.999.587.200,00 SKBNK 7,77 -0,38 19.425.000.000,00 TSKB 12,79 -1,01 35.812.000.000,00 VAKBN 29,78 1,57 295.296.142.954,94 YKBNK 36,18 -1,36 305.614.315.455,12

Altında yükseliş sürüyor
Özel sektörün yurt dışı borcu artmayı...
Fed beklentileri gölgesinde küresel...
Gümüş yine rekor kırdı
Goldman Sachs’tan Fed analizi: Faiz ne...
New York borsası karışık seyirle...