Türk bankaları güçlü yapısını korudu
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası 10. Finansal İstikrar Raporu'nu yayınladı
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası 10. Finansal İstikrar Raporu'nu yayınladı. Rapora ilişkin önemli detaylar:
"Uluslararası finansal piyasalarda oluşan iyimser havanın, çeşitli
AB ülkelerinin borç sürdürebilirlikleriyle ilgili kaygılarla bozulduğu
görülmektedir.
Son dönemlerde, Avrupa ülkelerindeki kamu borç sorunu nedeniyle
euronun değer kaybına uğraması ve söz konusu ülkelerdeki
toparlanmanın yavaş gerçekleşmesinin önümüzdeki dönemde dış talebin
büyümeye katkısını sınırlaması beklenmektedir.
Önümüzdeki dönemde, Avrupa'da yaşanan mali sorunların kontrol
altına alınamamasının küresel finansal istikrar açısından en önemli
risk olacağı değerlendirilmektedir.
Bu riskin gerçekleşmesi durumunda dünya ekonomilerinin durgunluk
sürecinden beklenenden yavaş çıkma ihtimali bulunmaktadır.
2008 yılının son çeyreğinde ve 2009 yılının ilk çeyreğinde sert
bir şekilde daralan iktisadi faaliyet, dengeleyici para ve maliye
politikalarının etkisiyle 2009 yılının ikinci çeyreğinden itibaren
toparlanma sürecine girmiştir.
Sanayi üretim endeksi ve kapasite kullanım oranı gelişmeleri 2010
yılının ilk çeyreğinde çift haneli bir büyümeye ulaşılacağının
işaretini verse de iktisadi faaliyetin yılın üçüncü çeyreğine kadar
kriz öncesi düzeylerinin altında seyredeceği tahmin edilmektedir.
Ocak ayında yürürlüğe giren ve akaryakıt ürünleri ile alkollü
içecekler ve tütün ürünlerini kapsayan vergi düzenlemelerinin
oluşturduğu fiyat artışları, işlenmemiş gıda fiyatlarında gözlenen
yüksek oranlı artışlar ve geçen yıl yapılan vergi indirimlerinin
oluşturduğu düşük baz nedeniyle 2010 yılının ilk aylarında artan
enflasyonun, geçici etkilerin ortadan kalkmasıyla kademeli bir düşüş
sürecine gireceği ve 2011 yılının ilk aylarında hedeflerle uyumlu
seviyelere gerileyeceği tahmin edilmektedir.
Cari açık, krizin etkilerinin azalması ile birlikte iç talepte
görülen canlanmanın getirdiği ithalat artışı nedeniyle 2009 yılının
son çeyreğinden itibaren tekrar genişlemeye başlamıştır.
Cari açığın önümüzdeki dönemdeki gelişiminde Avrupa
ekonomilerindeki toparlanma ile yakından ilişkili olan ihracat
performansımız ve ithalatımız içindeki ağırlığı nedeniyle enerji
fiyatlarının seyri belirleyici olacaktır.
2010 yılında ekonomide gözlenen canlanmaya paralel olarak artan
vergi gelirleri bütçe dengesinin iyileşmesine katkıda bulunmuştur.
Mali Kural Kanun Tasarısı Taslağı'nın yasalaşmasıyla mali
disiplinin sürdürülmesine yönelik önemli bir adım atılmış olacaktır.
Maliye politikalarının şeffaflaşmasının ekonomik istikrar ve büyümeye
olumlu katkı yapması beklenmektedir.
2010 yılı merkezi bütçe gerçekleşmeleri kamu maliyesi
performansında iyileşmeye işaret etmekteyse de bu iyileşmenin kalıcı
olmasını sağlamak açısından mali kuralın ve Orta Vadeli Program'da
öngörülen tedbirlerin hayat geçirilmesi büyük önem arz etmektedir.
2008 yılının üçüncü çeyreğinden sonra yavaşlayan hanehalkının
kredi kullanımı 2009 yılının ilk çeyreğinden sonra tekrar artmaya
başlamıştır.
Bununla birlikte, hanehalkı borçluluğunun birçok ülkeye göre düşük
seviyede olduğu, faiz ile kur riskinin sınırlı olduğu görülmektedir.
Faize tabi kredi kartı bakiyelerinin yatay seyrettiği ancak, son
dönemlerde hanehalkının kredili mevduat hesabı kullanımının arttığı ve
buna bağlı olarak bu hesapların kredilendirilen tutarının da
yükseldiği gözlenmektedir. Bu tür hesapların faiz oranlarının tüketici
kredisi faizlerinden oldukça yüksek olduğu dikkate alındığında,
bireylerin kısa süreli nakit ihtiyaçları dışında, yüksek faizli
kredili mevduat hesaplarını kullanmamaya özen göstermeleri gerektiği
hatırlatılmalıdır.
İktisadi faaliyetteki toparlanma eğilimine paralel olarak
firmaların satış gelirlerinde 2009 yılının son çeyreğinden itibaren
gözlenen toparlanma eğiliminin 2010 yılında devam etmesi
beklenmektedir.
Bununla birlikte, firmaların pasif yapısının dolarizasyonu ve
taşıdıkları yüksek yabancı para açık pozisyonu nedeniyle borç yükünün
ve karlılık performansının döviz kuru hareketlerine karşı duyarlılığı
sürmektedir.
2009 yılının üçüncü çeyreğinden itibaren bankacılık sektörünün
firmalardan kaynaklanan sorunlu kredi oranının düşüş eğilimine girmesi
reel sektörün borç ödeme gücündeki toparlanmaya işaret etmektedir.
Türk bankacılık sektörü 2001 krizinden sonra kararlılıkla
uygulanan reformlar sayesinde, güçlü yapısını korumaktadır.
Küresel kriz döneminde de Türk bankacılık sektörü güçlü sermaye
yapısını sürdürmüş ve herhangi bir devlet desteğine ihtiyaç
duymamıştır.
Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında bankacılık sektörünün hem
sermaye yeterlilik rasyosunun yüksek hem de sermayesinin daha kaliteli
olduğu görülmektedir.
Sektörün özkaynakları birçok ülkeden farklı olarak zarar karşılama
kapasitesi daha yüksek olan ödenmiş sermaye ile kar yedeklerinden
oluşmaktadır.
Yapılan senaryo analizleri, bankacılık sektörünün sermaye
yapısının çeşitli şoklar sonucunda oluşabilecek zararları
karşılayabilecek düzeyde olduğunu göstermektedir.
Bankacılık sektörü kredi hacminin artış hızında görülen
ivmelenmenin ve aktif kalitesindeki iyileşmenin önümüzdeki dönemde de
devam etmesi beklenmektedir.
Türk bankacılık sektörünün en önemli kaynağının mevduat olması ve
kredilerin tamamının mevduatla fonlanabilmesi sektörün diğer bir çok
ülkenin aksine bankalararası fonların oynaklığına olan duyarlılığını
kısıtlamakta ve yeniden fonlamaya dayalı likidite riskini
azaltmaktadır.
2010 yılının ilk çeyreğinde görüldüğü üzere, aktif kalitesindeki
iyileşmenin sektörün karlılık performansını olumlu etkilemeye devam
etmesi beklenmektedir."