VOLKAN KARSAN - FINANSINGUNDEMI.COM / KAZANDIRAN SOHBETLER
“H2DER” Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği’nin sloganı: Yeşil Hidrojen gelecektir.
Dünyada çok konuşulan bu konu hakkında Türkiye hangi noktada, neleri biliyoruz, neleri yanlış veya doğru yapıyoruz… İklim krizi ile enerji sektörü arasında nasıl bir ilişki var? Yeşil hidrojen, cari açık mücadelesinde nasıl fayda üretir? Temiz enerji neden önemli?
Türkiye’yi, Avrupa Birliği’ni, ABD’yi, Çin’i hidrojen ve temiz enerji bağlamında H2DER Genel Sekreteri Fatih Kuşçu’yla konuştuk…

“SÜRECİ İVMELENDİREN İKİ TARİHİ OLGU VAR: İKLİM KRİZİ VE RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI”
- Sayın Kuşçu, iklim krizi, enerji sektörü yeşil hidrojen ilişkisini anlatır mısınız? Bu üçgen ne anlama geliyor?
- Aslında üçgeni dörtgen yapalım ve enerji arz güvenliğini de toplam faydanın bileşeni olarak konuşalım.
Doğrusunu isterseniz, bir sivil toplum kuruluşu olarak bu içerik bize çok değerli, çok öncelikli geliyor. Süreci ivmelendiren iki tarihi olgu var: İklim krizi ve Rusya-Ukrayna savaşı.
İklim krizini en çarpıcı şekilde anlatan eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore oldu.
Geçen yıl COP29 Bakü’de, BM İklim Elçisi olarak konuştu.
Müthiş bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıyayız. Aylarca beklenen yağışlar, birden bir doğal afet şeklinde karşımıza çıkıyor. Sonuç; sel felaketleri. Aslında Muson yağmurları ile ‘bize uzak’ coğrafyalardan duyduğumuz haberler olurdu eskiden. Şimdi farklı bir boyutta, her yerde yaşanınca endişe büyüdü dünyada. Geçen yıl Avrupa’da çok sel oldu. En büyüğü İspanya Valencia’da, 217 can aldı. Sadece 3,5 milyar doları sigortalı, 10 milyar doları aşan maddi hasar, ‘iklim krizi’ çabalarına yeniden dikkat çekti. Aynı yıl, Güney Amerika’da, Afrika ve Asya’nın farklı bölgelerinde de sel felaketleri yaşandı. Binlerce insan hayatını kaybetti. Onbinlerce hayvan telef oldu. Dahası, orman yangınlarına maruz kaldık. Çoğu kendiliğinden başladı, müdahaleler asla yeterli olmadı, kendiliğinden söndü.
Ve Al Gore, son 10 yılın ekonomik zararını açıkladı: 2.3 trilyon dolar!
İklim krizinin özü, sera gazı etkisi; atmosfere saldığımız karbondioksit, güneş ışınlarının dünyadan yansıyıp tekrar dışarı çıkmasına engel oluyor. Bu nedenle ortalama sıcaklık yükseliyor. Bir yandan da denizleri kirletiyoruz. Oksijeni azalan okyanuslar, dünya yüzeyinin üçte ikisini kaplıyor. Kirli su, güneş ışınını emiyor, ısınma yükseliyor.
Karbon salımından en büyük sorumlu enerji sektörü. Yüzde 72 üzerinde paya sahip. Bu nedenle temiz enerji için büyük dönüşüm hedefleniyor, gerçekleşiyor.
İkinci ve aynı ciddiyetteki başlık enerji arz güvenliği! Rusya, Ukrayna’ya girdi. AB, Rusya ile karşılıklı restleşti. Ruslar “size doğal gaz vermeyeceğiz” dedi; AB, “zaten almayacağız” dedi. Sonuçta Rus doğalgazına ne kadar bağımlı oldukları ortaya çıktı. Tüm yetersizliklerine karşın yeşil hidrojen ve unutulmuş gibi görünen nükleer üretimleri öncelik aldı. Enerjinizi dışa bağımlı tüketirseniz, bu kaçınılmaz bir sonuçtur.
Üçüncü büyük başlık cari açık! Maliye Bakanımız Mehmet Şimşek son 10 yılda yaklaşık 1 trilyon dolar enerji ithalatına para harcandığını açıkladı. Bu, açığın en büyük sebebidir. Son yıllarda temiz enerji kurulu gücünün artışı ile yılda 7-9 milyar dolar daha az enerji ithal ediyoruz. İşte bu üç öncelikli başlık, temiz enerjiyi ve sektörün katma değerli ürünü yeşil hidrojeni öne çıkarıyor…

Hidrojenin renkleri
“HİDROJEN, DOĞADA EN ÇOK BULUNAN ELEMENT, EVRENİN YÜZDE 70’İNİ OLUŞTURUYOR, ANCAK DOĞADA SAF HALDE BULUNMUYOR”
- Yeşil hidrojeni, enerji sektöründeki yeri ve ekonomik ağırlığını anlamak için önce tanımını yapabilir miyiz? Hidrojenin renkleri nasıl belirleniyor?
- Hidrojen, doğada en çok bulunan element. Evrenin yüzde 70’ini oluşturuyor. Ancak doğada saf halde bulunmuyor. Farklı element moleküllerinden ayrıştırılıyor. En çok tercih edilen, suyu elektrik (elektroliz) yöntemiyle atomlarına ayrıştırmak. Bu işlem sırasında kullanılan elektriğin üretim yöntemi, elde edilen hidrojenin rengini belirliyor. Rüzgar, güneş gibi temiz enerji kaynaklarından elektrik üretiyor, bununla elektroliz işlemi yapıyorsanız, elde ettiğiniz hidrojen ‘yeşil’ kodunu alıyor.
Elektroliz ile suyu moleküllere ayırdığınızda hidrojeni ve oksijeni ayrı ayrı yakalayabilirsiniz. Saf oksijen, hastane ve sanayide kullanılıyor. Yani üretirken ortaya çıkan atık, saf oksijen şeklinde oluşuyor denilebilir.
Tüketirken de saf su açığa çıkıyor. Günümüz yeşil dönüşümünde, hidrojenin yeri bu nedenle büyüyor.

“TÜRKİYE'NİN 2050'DE ENERJİSİNİN YÜZDE 20'SİNİ YEŞİL HİDROJENDEN KARŞILAYABİLECEĞİ HESAPLANIYOR”
- Avrupa Birliği, yeşil hidrojen talep sürecine nasıl geldi?
- Temiz enerji çalışmaları hep vardı. Ancak Rusya-Ukrayna savaşı, ihtiyaç ile birlikte, enerji arz güvenliği açısından da hidrojeni öncelikli kıldı. Avrupa Komisyonu, RePowerEU kararını 2021’de açıkladı ve 2030’a dek 10 milyon ton yeşil hidrojen üretme kararı aldı. Bu miktar ve kaynakların yetersizliği üzerine, 10 milyon ton da ithal edeceğini açıkladı. Bunun için, Avrupa Hidrojen Bankası kuruldu. Öncelikli hedef, hidrojen ticaretinin oluşmasını sağlamak, üreticiyi, yatırımı teşvik etmekti.
Üretmek isteyen çok ancak alıcı ‘offtaker’ büyük sorun. Banka, 3 milyar Euro sermaye ile kurulup ilk 2 ihalesini gerçekleştirdi. 2.1 milyar ve 800 milyon Euro tutarlı iki ihale, önemli bir adım oldu.
Elektrik fiyatlarının yüksekliği, H2 maliyetini etkilediği için offtaker sorunu daralmadı.
AB, ‘Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’ (SKDM) ile beş öncelikli sektörde üretimi, karbon vergisine tabi tutacağını açıkladı. Demir-çelik, alüminyum, çimento, gübre, kimya ve sonradan eklenen elektrik sektörü, karbon salmadan üretime teşvik ediliyor. En değerli süreç, kullanılan enerjinin temiz enerjiye dönüştürülmesi. Yeşil H2, burada en değerli çözüm aracına dönüşüyor. AB, SKDM ile elde edeceği bütçeyi, yeşil H2 ve temiz elektrik üretim alanındaki fon ve sübvansiyonlarda kullanabilecek. Böylece, AB, kararlılığını koruyor.
Bir yandan da H2 için boru ağları sistemi oluşturuluyor. Avrupa Hidrojen Omurgası (EuropeanHydrogenBack Bone) adlı sistemin, 2040 yılında 40 bin km toplam uzunluğa ulaşması bekleniyor.
Bu ağ üç yöntem ile gelişiyor:
Mevcut doğal gaz boru hatlarının dönüştürülmesi / bazı bölümlerin yenilenmesi / sıfırdan ek hat üretimi.
Her AB ülkesi gibi, Almanya da kendi iç sistemini oluşturuyor. 2030 hedefi 9.400 km ve bunun yaklaşık 4.000 km’lik bölümü, şu anda hazır.
Türkiye'nin 2050'de enerjisinin yüzde 20'sini yeşil hidrojenden karşılayabileceği hesaplanıyor. AB'nin 2030 yılı hedefi kapsamında 20 milyon tonluk hidrojen ihtiyacı var. Bunun 10 milyon tonu AB ülkelerinde üretilecek, 10 milyon tonu da ithal edilecek. Türkiye bu anlamda en önemli ülke olabilir.

“BİRLEŞİK KRALLIK RÜZGARDAN ELEKTRİK ÜRETİMİNDE ÇOK GÜÇLÜ, HİDROJENLİ TRENLER, LOKOMOTİF ÜRETİMİ İÇİN TÜRKİYE İLE DE İŞBİRLİĞİ İÇİNDELER”
- Dünyada yapılan çalışmalar hangi noktada?
- Dünyada 600’ün üzerinde hidrojen vadisi kuruluyor. Kazakistan, Hazar Denizi kıyısında, binlerce rüzgar santralinin besleyeceği bir tesis (HyrAsia) oluşturuyor. Almanya destekli tesisin kuruluş maliyeti yaklaşık 50 milyar dolar ve 2032’de aktif hale gelmesi bekleniyor.
Başkan Donald Trump’ın temiz enerji yatırımlarına “romantik işler” diye yaklaşıp petrol ve doğalgaz önceliği açıklamasına rağmen, 16 farklı eyalette yeşil hidrojen teşvikleri açıldı. GES ve RES yatırımları GW (Gibawatt) seviyelerinde artıyor.
Almanya, 2030’a dek her ay 1 GW yenilenebilir kurulu güç artışı hedefi açıkladı ve Mart 2025’ten beri bu plana uyuyor.

Çin, güneş panellerinde yüzde 97 civarındaki tekelleşme gücünü elektrolizör üretiminde de gösteriyor. Şu anda, pazarın yüzde 47’si Çinli üreticilerde.
Brexitt sonrası, Birleşik Krallık da yeşil hidrojen yatırımlarına yöneldi. RES (Rüzgardan) elektrik üretiminde çok güçlü. Hidrojenli trenler, lokomotif üretimi için Türkiye ile de işbirliği içindeler.
25’in üzerinde H2 vadisi çalışması, sektörün nasıl yayıldığını gösteriyor.
Ayrıca, Kuzey Afrika ülkeleri başta olmak üzere Afrika ile AB ülkeleri için işbirliği çalışmaları gelişiyor. Türkiye, yeşil hidrojen strateji ve yol haritası açıklandığında dünya genelinde 28 ülke stratejisini açıklamıştı. Almanya ikinci fazı açıkladı. Suudi Arabistan, NEOM City çevresini yeşil H2 üretim merkezine dönüştürüyor. Dubai, büyük yatırımlar başlatıyor. Avustralya, yeşil hidrojen türevi yeşil metanolü AB’ye sevk ediyor. Dünya, bu trend içinde hızlı yol alıyor.

"GÜNEŞ, RÜZGAR VE SU KAYNAKLARIMIZ, TEMİZ ELEKTRİK VE YEŞİL H2 İÇİN MUHTEŞEM BİR POTANSİYEL SUNUYOR"
- Türkiye bu konuda geç kalmış sayılır mı?
- Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği Başkanı Yusuf Günay “coğrafya zenginliktir” der. Güneş, rüzgar ve su kaynaklarımız, temiz elektrik ve yeşil H2 için muhteşem bir potansiyel sunuyor.
Sanayi devriminden bu yana, endüstriyel e teknolojik gelişmeleri biraz geriden takip ettik. Bu kez, kartlar dağıtılırken masadayız. Yeşil H2 sektörü, bütün dünyada neredeyse aynı anda gelişiyor. Hedefler, öncelikler hep aynı. Ancak gelişmeler, bizim hazırlık ve karar aşamalarımızdan daha hızlı yön buluyor. Oyalanmamamız gerek. Kamuda, ciddi çalışmalar, oluşumlar var.
2050 yılına kadar Türkiye'nin enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 20'sinin yeşil hidrojenden karşılanabileceği öngörülüyor. Enerji üretim maliyetleri açısından Türkiye'de RES-GES yapımı,AB’ye göre çok daha uygun. Bizim insanımız biraz daha pratik, iş gücümüz biraz daha ucuz.

Verimlilik konusundaki avantajlarımız yüksek. Almanya'da 1 megavatlık güneş santrali yapmış olsanız, elde edeceğiniz elektrik 1 milyon kilovatsaat, Türkiye'de benzer santralde elde edilebilen ise 2 milyon kilovatsaate yakın ve maliyetleri daha aşağıda. Hidrojendeki en önemli konu üretim maliyeti. Türkiye'nin bu anlamda da avantajı var ve bu avantajı pratiğe dönüştürmek durumundayız.
Dernek olarak dile getirdiğimiz öncelikler:
-Hidrojene ait bir otoritenin atanması
-Mevzuatın ivedilikle tamamlanması
-Sertifikasyon ve standardizasyon
-Yeşil H2 özel üretim bölgeleri ilan edilmesi.
Bu ve benzeri sektör taleplerini ilettiğimizde kamunun en üst düzeye kadar büyük ilgi ve çözüm hedefli yaklaşımı memnuniyet verici.
Devamı, daha aktif süreçleri getirecektir.
Örneğin, İzmir Aliağa'dan Kocaeli'ye 500 kilometre uzunluğunda yeşil hidrojen boru hattı önerisini gündeme taşıdık.
Türkiye'nin enerji, gıda, ekonomik ve jeopolitik güvenliği ve bağımsızlığı ile net-sıfır hedeflerinin birbirinden ayrılmaz bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, hidrojenin de bu vizyon içerisinde yeri doldurulamaz bir öneme sahip olduğunu savunduk.
Çok sayıda ulusal ve uluslararası işbirliği ile ülke faydasına yönelik çalışmalar devam ediyor.
Tüm çalışmalarımızın odağında, çocuklarımızın ve dünyanın geleceği sorumluluğu var.
Bu, kollektif bir sorumluluktur ve kollektif çaba ile sonuç verecektir.
İnancımız sloganımızdır: Yeşil hidrojen gelecektir!

ÖZETLE H2DER…
H2DER (Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği), özel şirketler, akademisyenler ve üst düzey bürokratik deneyime sahip kişilerden oluşan bir grup tarafından kurulmuştur. Kurucuları arasında enerji sektöründe faaliyet gösteren LindeGas, Enerjisa Üretim, Akfen Yenilenebilir, Çalık Renewables, Elin Energy, PureEnergy, H2 Energy Solutions gibi çeşitli AB ülkeleri (Almanya-İtalya-Litvanya-Yunanistan gibi), ABD ve Kanada ile Türkiye'de faaliyet gösteren yapılar yer almaktadır. EPDK kurucu başkanı Yusuf Günay başkanlığında kurulmuş, 2025’teki genel kurulda, 3 yıl için daha Yusuf Günay yeniden başkanlığa seçilmiştir. Enerji ve sanayi dünyasının öncü isimleri yer alan SOCAR, Nordex, Bosch, Eczacıbaşı, Güngör Elektrik, Özgüçlü Elektrik, Pratik Us, Marmara OSB, Gaziantep B.B. Enerji A.Ş., Win Solar, Biga Hidrojen, Vito Mühendislik, gibi isimlerin de katılımıyla toplam 42 üyesi bulunmaktadır.
H2DER, enerjideki zorunlu dönüşümü anlayan yetkin ve sorumlu üyeleriyle enerji sektörünün sıfır karbon yolculuğuna, yeşil hidrojen üretimine ve fosil yakıtlarla ikamesine katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
Hydrogen Europe ve SEDEFED (Sektörel Dernekler Federasyonu) üyesidir.
H2DER, Türk – Alman Enerji İşbirliği çerçevesinde oluşturulan Hidrojen Görev Gücü - Türkiye'de yer alan sektör kuruluşundan biridir. Sektör yapısı içerisinde görüş, öneri ve beklentilerini sunmaktadır.
Uyuyan dev Çin uyandı, Türkiye’ye fırsatlar ve rekabet kapısı açıldı
Doç. Dr. Kurdoğlu: Orman yangınları uçak sayılarına odaklanarak çözülmez
İklim değişikliği krizinde çok zor koşullar Türkiye’yi bekliyor
Yazdır
