BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 70,25 0,57 365.300.000.000,00
ALBRK 7,95 0,38 19.875.000.000,00
GARAN 141,80 0,42 595.560.000.000,00
HALKB 37,44 1,03 268.998.089.892,48
ICBCT 13,38 0,38 11.506.800.000,00
ISCTR 13,79 0,51 344.749.586.300,00
SKBNK 7,86 0,90 19.650.000.000,00
TSKB 12,80 0,31 35.840.000.000,00
VAKBN 30,06 0,54 298.072.600.981,38
YKBNK 36,06 0,33 304.600.669.301,04

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkTUTMAYAN ÖNGÖRÜLER----

TUTMAYAN ÖNGÖRÜLER

TUTMAYAN ÖNGÖRÜLER
06 Mart 2009 - 13:54 www.finansingundemi.com

Bugüne dek yapılan öngörülen çoğunu geçersiz kılan küresel kriz, henüz tutarlı bir çözümleme yapmaya elverişli bir noktaya gelmediğini ortaya koydu

ardından bir buçuk yılı geride bırakırken, bırakınız düzelme ve normalleşmenin ne zaman başlayacağına dair herhangi bir ipucunu, krizin henüz dibini dahi görebilmiş değiliz. Kabul etmek gerekir ki, bu kriz tüm beklentilerden farklı bir şekilde büyüdü; yapılan hemen hemen tüm varsayımları yıktı ve bu varsayımların üzerine inşa edilmiş tüm model ve projeksiyonları anlamsız kıldı. Krizle ilgili özellikle ilk dönemde yapılan tahlillerin çoğu havada kaldı. Her şeyden önce bu kriz, uluslararası mali piyasalarla ilgili bugüne kadar yapageldiğimiz bazı temel varsayımları geçersiz kıldı. Gelişmiş mali piyasaların sanıldığı kadar oturmuş, derin ve etkin olmadığı ortaya çıktı. Gelişmiş mali piyasalar oturmuş olsaydı, düzenleme ve denetim dışı yeni finansal ürünler bu kadar büyük işlem hacimlerine ulaşmaz, yıkım etkisi muhtemelen marjinal kalırdı. Bu piyasalar yeterince derin de değilmiş: Aksi takdirde, dünya ekonomisindeki reel konumu sınırlı bir sektördeki minör bir gelişme bu kadar alt üst edemezdi her şeyi. Eğer gelişmiş piyasalar yeterince etkin olsaydı, riskleri doğru fiyatlandırır, her bir vakıa da olmasa da, toplamda risk-getiri-maliyet üçgeni, her finansal araç için aynı olurdu. Etkin bir piyasada aşırı tamahkarlığın bir maliyeti olurdu. Bu çerçevede, bu piyasaların daha yüksek derecelendirme notlarını ve daha düşük risk primlerini hak edecek ölçüde riski çeşitlendiren ve sağlam bir yapıda olmadığı da ortaya çıktı. Gelişmiş piyasalarla ilgili bu varsayımın yıkılmış olması çok önemli, çünkü makroekonomik politika modellerinin ve ekonomi yönetimlerinin son otuz yılda dayandığı temellerden biriydi bu varsayım. Öte yandan, gelişmekte olan piyasaların risk primlerinin işaret ettiği ölçüde bir risk taşımadığı da ortaya çıktı. Dikkat ederseniz, gelişmekte olan ekonomilerdeki kayıplar daha ziyade yangından mal kaçıran yabancı sermayenin çıkışıyla başladı, dış talebin donmasıyla derinleşti. Yani geçmişte fiyatlandıkları risklerden menkul bir kötüleşme gerçekleşmiş değil. Kriz patlak verdikten sonra yapılan tahliller ve öngörülerin de önemli bir kısmının tutmadığını görüyoruz. Hatırlayacaksınız, ilk dönemde kamu otoritesinin krizin üzerine tam teçhizatlı gitmesini engelleyen bir korku vardı: Stagflasyon, yani durgunluk ortamında yaşanan enflasyon. Petrol ve enerji fiyatlarındaki yükselmelerin de tetiklediği bu olgu, enflasyon vurgusunu öne çıkararak, otoritelerin yaklaşan resesyona karşı ciddi adımlar atmasını engelledi. Bugün bu tahlilin ne kadar yanlış olduğu anlaşılıyor. Bırakınız hafif bir enflasyonu veya dezenflasyonu, şu sıralar dünya tam anlamıyla bir deflasyon, yani fiyatların gerilemesi, olgusunu yaşıyor. Tutmayan bir başka öngörü de ayrışma olarak niteleyebileceğimiz "decoupling" iddiası. Buna göre gelişmekte olan ekonomiler büyüme süreçlerini sürdürecek ve krizin küresel boyutlara ulaşmasını engelleyeceklerdi. Ancak küresel mali kriz, bankalar arasında ciddi bir güven erozyonuna sebep oldu ve bu beklenenden hızlı bir şekilde uluslararası ticareti Azalan ihracat iç talep artışı ile dengelenemedi ve dahası petrol ve emtia fiyatlarındaki düşüş, bu ürünleri ihraç eden ülkeleri olumsuz etkiledi. Sonuçta, tüm dünya ülkeleri krize yakalandı. Krizin patlamasının ardından hükümetler destek ve kaynak paketleri açıkladılar. Bu paketlerin zaman içinde giderek daha da radikalleştiğini ve ölçek büyüttüğünü gördük. Ancak bu durum atılan adımların hep yetersiz kaldığı hissiyatını da beraberinde getirdi. Sonuçta açıklanan paketlerin hiçbirinin beklentiler üzerinde kalıcı bir tesir bırakamadığı ve bu anlamda kısa vadede işleri düzeltecek olan beklentileri yönetme becerisini gösteremediği görüldü. Sonuçta, belki de başlangıçta inandırıcı paketlerle sadece mali kesim içerisinde tutulabilecek olan kriz, başlarda atılan ürkek ve gecikmiş adımlar sebebiyle reel kesime de bulaştı. Krize karşı milli politikaların yetersiz kaldığı ve ülke hükümetlerinin kaynaklarının sınırını zorladığı artık bu kadar anlaşılmışken dahi krize karşı küresel bir ortak cephenin oluşturulamaması tutmayan öngörülerin en tedirgin edici olanıdır. Geçmişte cari fazla vererek küresel likidite hareketlerinin en önemli dinamiği olan ülkelerden de yeterli destek gelmedi bu dönemde. "Öteki" olduğu için siyaseten tavır konulan, kurtarıcı olarak çaresizce desteği aranan bu ülkelerde gelişmiş olan ekonomilere destek sağlayamadılar. Zira geçmişte gelişmiş ekonomilerin batan piyasalarına ciddi meblağlarda yaptıkları yatırımlarının heba olması bir yana, kendi ülkelerinde de bir anda beliren kriz şartları, bu ülkelerin ancak kendilerini ayakta tutabilecek bir konumda olduğunu gösterdi bizlere. Özetle, bugüne dek yapılan öngörülen çoğunu geçersiz kılan küresel kriz, henüz tutarlı bir çözümleme yapmaya elverişli bir noktaya gelmediğini ortaya koydu. Krizi hakkıyla tahlil edemediğimiz için atılacak adımlarda da mutabakat sağlayamıyoruz. Atılan adımlar, hep geç kalmış oluyor; geç kalan adımlar yetersiz bulunuyor; moraller düzelmiyor ve kriz böylece yeni bir boyut kazanıyor ADNAN BÜYÜKDENİZ/DÜNYA GAZETESİ
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!