TÜRKİYE'DE BANKA SAYISI AZ MI FAZLA MI?
Bu hafta basın karşısına çıkan Aktifbank Genel Müdürü Önder Halisdemir yeni bir tartışma başlattı. Yıllardır Türkiye'de banka sayısı fazlaymış gibi yanlış bir anlayış oluşturulduğunu söyleyen Halisdemir, "Türkiye banka sayısı en az ülke" diyor.
İşte merak edenler için Halisdemir'in konuşmasının tam metni...
Yeni jenerasyon bankacılığın yapılanması
Aktifbank, Çalıkbank adıyla 1999 yılında kurulmuş şubesi olmayan güzel bir iş merkezinde faaliyet gösteren faaliyetleri sınırlı küçük ama sağlıklı bir bankaydı.2001 krizinden yara almadan güçlenerek çıkmıştı.Ancak Çalık Grubunun büyüklüğünü,girişimiciliğini,çok coğrafyalı, dinamik karakterini yansıtmıyordu. Grubun 2007 yılında bankayı yeniden yapılandırmaya karar vermişti ben de bu çerçevede bünyeye dahil oldum. Birlikte yeni bankacılık modelini oluşturduk. Bankamız eski bir kurum olmadığı ve eski iş yapışları ile derin bir bağlantımız olmadığı için bankamızı doğrudan yeni ortamın gereklerine göre yapılandırdık. Yapılandırma aşamasında yalnızca 25 kişilik bir çalışanın olması şubemizin olmaması daha önce yatırım yaptığımız eski sistemlerimizin bulunmaması yeni ortamı hazırlarken işimizi kolaylaştırdı. Önce sağlam bir iş kurgusu oluşturduk. Sonra bu iş kurgusunu hayata geçirecek insan kaynağı,sermaye,teknoloji gibi bileşenleri 5 yıllık perspektifte ortaya koyduk. Herşeyin başı doğru insan kaynağı oluşturmaya odaklandık. Zorluğumuz 2007 yılı ortalarında bankacılık sektörünün oldukça gözde olması her açıdan büyümesi kadro kurmayı güçleştirebilecek bir etkendi. Yeni, doğru ve genç insanlara ihtiyacımız vardı ve onları çalıştıkları kurumlardan risk alarak kurumumuza geçirmek için sağlam iş kurgumuza güveniyorduk. İleri yaştakiler için transfer ücreti, konforlar gibi konular ilk planda iken daha genç yaştakiler için doğru ve uğrunda risk almaya değer heyecan verici bir iş hedefleri, sürdürülebilir başarılı iş vaadi ve kendi yeteneklerini ortaya koyabilecekleri pozitif ve teşvik edici bir ortamın varlığı önemliydi. Herhangi bir head hunter kullanmadan ve transfer ücreti önermeden cımbızla seçerek tekliflerimizi yaptık.Ülkemizin önde gelen dokuz değişik bankasından gelen genç ve deneyimli bir kadro oluşturduk. Bankacılık sektörü hizmet sektörü olduğu için en önemli hammaddesi insan kaynağıdır. Doğru insanla doğru teknolojiler seçer,doğru stratejiler ortaya koyar,doğru işler yapar ve iş yaptığınız çevre ile doğru bir iletişiminiz olur.Buna çok önem verdik hemen tüm transferlerimiz daha önce çalıştığı kurumlarda fark yaratan işlere imza atan keşfedilmeyi bekleyen cevherlerdi. En genç en eğitimli en fazla yabancı dil bilen genel müdürlük kadrosunu oluşturduk. Dokuz bankadan gelen arkadaşlarla kişisel farklılıklarını koruyarak aynı dili konuşması için stratejilerimiz etrafında binlerce saat çalıştık, kafa patlattık. Yapılanmamızı kurumsallaştırmak için binlerce sayfa doküman ürettik. 2008 yılında ismimizi yeniden yapılanmamızı temsil eden Aktifbank olarak değiştirdik.Genel Müdürlüğümüzü Zincirlikuyuya taşıdık.Kadromuz iştiraklerimiz hariç 200 kişiyi geçti. Hepberaber yeni şeyler söyleyen yepyeni bir marka yarattık.Tüm bunları yeni jenerasyon bankacılık yaklaşımında topladık.
İletişim ve bilgi teknolojileri devrimi, kentleşme, nüfus mobilitesinin artması,orta sınıfların güçlenmesi, dünya halklarını ortak tercihler noktasında giderek daha fazla yakınlaştırıyor. Eskiden yalnızca seyahat edenler diğer halkların yaşayış giyim vb tercihlerini bilirlerdi. Şimdi herhangi ücra köşede maddi durumu olmayan biri televizyonu ve uydu anteni veya interneti varsa hangi ülkede insanlar ne yapar neye inanır neden zevk alır görüyor ve kendi yaşamı ile ilgili karşılaştırmalar,uyarlamalar yapabiliyor. Bu da tüketici tercihlerinde benzeşmeye ve çağın gerektirdiği yeni taleplerin önünü açıyor. Bizler farkında olduğumuz veya olamadığımız şekilde hızla değişiyoruz.
Biz doğrudan bu yeni düzlemde kendimizi tanımladık. Ağırlığı eski iş yapış usüllerinde olan ve bugünün gereklerini yerine getirmeye çalışan bir yapıdan ziyade, bugünü kucaklarken daha çok gelecekle meşgul bir yapı ortaya koyduk. Yeni Jenerasyon Bankacılık yaklaşımımız içinde Direkt Bankacılık,Şehir Bankacılığı ve Bölge Bankacılığı var.
Direkt Bankacılık
Kentleşen insan artık bankacılık ihtiyaçları için şubelere gitmiyor. Bu konudaki gelişmeler ile evinden işyerinden,cebinden internete bağlanarak self servis olarak bankacılık işlemlerini gerçekleştiriyor. Artık kırsalda bile banka ile işi olan en azından telefonla,faksla işini hallediyor. ATMler,POSlar hemen herşeyimize yetiyor. Bankalar şubelere gelen müşteriyi verimlilik kaygısı ile sürekli şube dışı kanallara yöneltmek için teşvikler veriyor. Arabanızı bayiden konutunuzu emlakçı veya satış ofisinizden alıyorsunuz buralarda da kredi kullanmanız sözleşme imzalamanız mümkün. Müşterilerimizin aradığının şube değil hizmetlere erişim kolaylığı olduğunun farkındaydık.
Biz de önce bu durumu teşhis ederek madem seçme şansımız var perakende bankacılıkta şubesiz banka olarak yapılanalım ve Direkt veya Doğrudan adı verilen bankacılıkla müşterilerimiz ile buluşalım dedik. Kadro olarak da ülkemizde bu işlerin önünü açmış önemli işler yapmış bir kadroyu da buna göre oluşturduk. En son mimariler kullanarak ustalık eserlerimizi Aktifbank için oluşturduk.Müşterisi ile webden,cepten,bayiden,telefondan ve diğer kanallardan ilişki kuran ihtiyaçlarını karşılayan bir yapı oluşturduk.
Yatırımlarımızı yüksek maliyetli ve güncelliğini kaybeden şubelere değil insana ve teknolojiye yaparak bu konuda fark yaratan bir altyapıya sahip olduk.
Şehir Bankacılığı
Kentleşmenin altını çizmiştim. Artık şehirlerin ekonomilerini ülke ekonomilerinden ziyade kendi şehirlerinin ekonomileri etkiliyor. Dolayısı ile bankanızın ülke stratejisi ile değil ilgili şehire yönelik değerlendirmeleriniz fırsat ve riskleri yönetmeniz önem kazanıyor. Biz bu kapsamda şehirdeki bir hizmeti üzerimize alarak şehirli nüfus ve ticaretle doğrudan çalışmayı ve bu durumda bir banka gibi konumlandırdığımız tek bir şube açarak şehirle ilgili aktiviteye katkı sağlamak istedik. Bu kapsamda Bursa, Tokat,Eskişehir,Bandırma Kayseri gibi şehirlere hizmet veren elektronik ücret toplama alanının en eski ve deneyimli özel sektör firmalarından birini 2008 yılında satınaldık.Aynı yıl Gaziantepee hizmet veren bir firmayı da aldık. Şimdi bu anlayışla bu illere ve yeni hizmet vereceğimiz illere bankamızı konumlandırıyoruz. Bu illerde açmakta olduğumuz konsantrasyon merkezleri diyebileceğim şubeler yalnızca küçük ve büyük ticari firmalara hizmet edecek olup bireylere yine doğrudan bankacılık anlayışımızla alternatif kanallardan hizmet veriyor olacağız.
Bölge Bankacılığı
Ülkemiz balkanlar,kafkaslar,ortadoğu,orta asya bölgesi ile yoğun tarihsel bağlara sahiptir. Şimdi giderek daha fazla ticari bağlarda da tarihsel geçmişin tezahürü görülmektedir. Dolayısı ile bankamızı bölge ülkelerinde de etkin olacak şekilde konumlamaktayız. Arnavutluktaki iştirakimiz ülkesinin 2. Büyük bankasıdır. Yeni ülke Kosovada ise 12 şubeye ulaşılması sözkonusudur. Bir sene içerisinde yeni bir ülkede daha faaliyet göstermeyi planlıyoruz. Bu yaklaşımızı Bölge Bankacılığı yaklaşımı altında topladık. Çok değer verdiğimiz ve değer gören çalışmalarımız sözkonusu.
Mevduat toplama izni
Ülkemizde ticari bankaların faaliyet alanlarını zaman içinde bir şekilde geliştirmeleri yatırım bankalarının yalnızca kendilerinin yapabildikleri alan olarak birşey bırakmamıştır. Son durum ticari bankalar bir şekilde bizim yapabildiğimiz herşeyi yapıyor ve fonlamalarını mevduat ve diğer şekilllerde yapabiliyor durumda. Böyle olunca yıllar içinde yatırım bankalarının Pazar payları gittikçe gerilemiş ve bindelerle ifade edilen seviyeye düşmüştür. Bir anlamda bu bankacılık kategorisinin bir anlamı ülkeye ve rekabete etkisi iyice sınırlanmıştır. Bir örnekle ticari bir firmamız parasını dünyada istediği yatırım bankasında (batan lehman brothers da bile) istediği fonda değerlendirebilir isterse batırabilir ancak kendi ülkesinin yatırım bankasında değerlendiremez. Üstelik mevduat garantisinin dahi olmadığı bu alanda bile kendine kaynak yaratamayan yatırım bankaları rekabette sıkıntı yaşamaktadırlar.Bu ve benzeri akılcılıktan uzak kalmış kısıtlar yatırım bankalarını ticari bankalar olarak faaliyetlerini sürdürmek zorunda bırakmaktadır. Bilebildiğim kadarı ile 4 bankanın izin başvurusu var. Özellikle en fazla yabancı kaynak yaratabilen ABDde bile yatırım bankalarına mevduat izni verilmesinden sonra ve AB mevzuatında böyle bir ayrım bulunmamasından dolayı artık izin bekleyenlerin taleplerinin olumlu değerlendirileceğini ve rasyonellikten uzaklaşmış bu durumun giderileceğini düşünüyorum. Bir de bu konuda 2 tane sektörle çok ilgili olmayanların bilgisizlikten kaynaklanan önyargısı olabiliyor.İlki izin verilen bankalar topladığı bankaları sahibi oldukları şirketlere kullandırırlarsa halkın paraları batar şeklindedir. Yatırım bankaları ortaklarının koyduğu paranın tamamını hatta dış kaynakları varsa onu da isterlerse ortaklarına kullandırabilirken ticari banka olurlarsa ancak ortaklarının koyduğu paranın %20sini ortaklarına kredi olarak kullandırabilmektedir. Yani ortaklar bırakın mevduatı kendi koydukları parayı dahi kendi işlerine kullanamamaktadır. Özellikle 2001den sonra bu konuda çok ağır yaptırımlar sözkonusudur. İzinden sonra hangi banka nasılsa yatırım bankası da öyle denetlenecektir fark bulunmayacaktır. Diğer yandan bir önyargı bu bankalara mevduat izni verilirse bunlar değerlenecek şimdiki sahipleri satıp para kazanacaklardır. Bunun da doğru olmadığı satışı daha 6 ay olmamıştır Adabank örneğidir. TMSF mevduat izni de olan Adabankı satmak için ihale açtı ve kasasında da ciddi miktarda para olan bankayı krizden önce 57 milyon USDye üstelik hiç banka sahibi olmayan bir gruba sattı. Özetle hiç bankacılık lisansı olmayan bir grup için bile değeri en fazla demekki budur. İzin başvurusunda bulunan tüm bankalar en az 10 yaşında çalışır vaziyette ve çok daha kıymetlidirler ve gruplarının bankacılık izinleri vardır. Mevduat için izin bekleyen bankaların rekabete etkin biçimde katılmaları Türkiyenin menfaatinedir.
Türkiyede banka sayısı yetersiz
Ben bunu rekabete sağlanacak katkı penceresinden bakıyorum. Bakın ülkemizde toplam 49 banka var. Bunlardan yalnızca 36 sının mevduat izni var.Bunların 4ü de katılım bankası, 6 tanesi yabancı banka şubesi ve mevduatta toplamıyor.Böyle bakınca 26 mevduat bankası var. Hadi yine biz 49u baz alalım 80 milyonluk bir ülkede bu kadar az banka sayısının serbest ekonominin olduğu dünyada bir örneği yok.Üstelik ülkemiz dünyanın 15. Büyük ekonomisi. Bakın birkaç örnek vereyim iştirakimizin de olduğu Arnavutlukta nüfus 3 milyon banka sayısı 16 her bir milyona 5 banka.Yunanistan 11 milyon nüfus 63 banka var her bir milyona 6 banka.İspanya 44 milyon nüfus 357 banka var.Almanyada 82 milyon nüfus 2020 tane banka var.1.3 milyonluk estonyada bile 15 tane banka var. Finlandiyada 5 milyon nüfus 360 tane banka var. Bu örnekler serbest ekonomi sayısı kadar arttırılabilir. Diğer ülkelerdeki orantıyı Türkiyeye taşıdığımızda Türkiyenin daha ne kadar bankaya ev sahipliği yapabileceğini siz hesaplayın.Yunanistandaki Arnavutluktaki gibi 480 banka Almanyadaki gibi olursa 2020 banka Estonyadaki gibi olursa 1200 banka.Hangi ölçütle değerlendirirsek değerlendirelim rakamlar bunlar. İster nüfus ister milli hasıladan gidilsin Türkiye en az bankanın olduğu ülke. Yine benzer biçimde bankaların genel ekonomiye katkı oranında da Türkiye % 17.5la en gerilerde. Yıllarca Türkiyede banka sayısı fazla diye yanlış biçimde kanaat uyandırıldı. Banka sayısı olması gerekenden az olunca gereği gibi rekabet işlemiyor. Kart ücreti fazla,¬ havale ücretleri fazla, kredi faizleri fazla, bankalar kredi kullandırmıyor, şirketler ağlarken bankalar nasıl bu kadar fazla kar ediyor diye hep şikayet ediliyor da meselenin özüne inerek bakan malesef çok az. Sistemde az sayıda banka olması rekabetin etkin şekilde işlemesini önlüyor. Bunun maliyetini tüketiciler,şirketler genel ekonomi hep beraber ödüyoruz. Sekiz binin üzerinde bankanın olduğu ABD için bile ülkemize gelen kriz kahini Roubini Kurumları batmaktan kurtarmak için bile olsa büyük finans kuruluşlarının birleşerek daha çok büyümesi sorun yaratabilir. Batamayacak kadar büyük kurumlar sistemi de beraberinde yakıyor diyor. Kurumlarımız büyüsün ama doğal yollarla büyüsün. Ancak o zaman sıhhatli, sürdürülebilir olur ve o büyümenin o kurumlar dışında ekonomiye bir katkısı olur.
Başvurusu olan yatırım bankalarının izin alarak rekabete katılmaları tabiki mevcut hakim oyuncuların hoşuna gidip gitmeyeceğini onlara sormak geekir. İzin alan bankalar ne yapacak rekabetçi fiyatlar vererek daha düşük komisyon daha düşük kredi faizi gibi piyasada varlıklarını geliştirmeye çalışacaklar. Bu da sistemde banka başına kar örneğin 100 lira ise yeni katılanlar ile 90 liraya düşmesine yol açacak. 10 lirada vatandaşın, şirketin, hazinenin cebine gidecek.
Burda konu şu peki banka sayısı çok az bunu ne yolla arttıralım? Yatırım Bankaları da ticari banka gibi mi çalışsın? Yabancı yeni bankalara mı faaliyet izni verelim? Yeni yerli bankaların kurulmasına mı özendirelim? Mevcut bankaların rekabet koşullarını mı düzenleyelim? Bence cevap sektördeki oyuncu sayısı bu kadar az iken hepsi seçeneğidir. Tabiki stratejiyi ve ince ayarları ilgili kurumlar oluşturmalıdır.
Konsantre olmamız gereken konular ülkemize, tüketicilerimize, şirketlerimize daha rekabetçi şartlarda daha güzel ürün ve hizmetler sunmamızdır.
THY konusundaki açıklama
Kesinlikle evet. Şube sayısı bir yeterlilik kriteri olmaktan çoktan çıktı ama halen eski önyargılardan sıyrılmak zaman alıyor. THY bu tahsilat hizmeti konusunda test çalışması yapan 5 banka var hepsi hizmeti elektronik vermek üzere çalışma yapıyor. Zaten arzu edilen bu tip hizmetlerin manuel yapılmaması elektronik olarak bir doğrudan borçlandırma sistemi ile yapılması. 1000 şubeli bir bankada olsa anılan hizmet o bankanın şubesinden değil web ve çağrı merkezi ile vereceği bir hizmet olacak. Bir de bu haberlerde sanki başka gerekçeler ile bizim bankamız tarafından verildiği izlenimi uyandırılıyor. O gerekçeler gerekçe ise zaten yıllardır var. Neden şu ana kadar bir çalışma olmamış. Biz altyapılarımız hazır olduktan sonra -ki Türkiyede çok az sayıda bankanın bu tip bir altyapısı var- teklifimizi 2009 şubat ayında götürdük. Burda ne THYnin ne de acentalarının bu hizmet için birşey ödemesi sözkonusu değil ayrıca.Bunu ücretsiz sağlamadaki amacımız diğer firmalara referans niteliği taşımasıdır.THY yüz akımız olan yerli ve büyük bir kuruluştur. Yerli ve yabancı pekçok banka ile çalışıyor biz de çalışacağız elbette. Üstelik zaten şubesiz olmayı maliyet ve etkinlik açısından avantaj olarak konumlandırmış olan bankamızın şubesi olmadığından yetersiz gösterilmeye çalışılması bence bilgi eksikliğidir. Kötü niyet demiyorum zira bankamızın tanınmamış olması da bunda faktördür.
Aktifbankın 2009 hedefleri
Aktifbank 2009 yılının yaz aylarında sistemini Doğrudan Bankacılık konusunda hazır hale getirerek özellikle Şehir Bankacılığı stratejisiyle şubelerini konumlandırdığı şehirlerde hizmetlerini sunmaya başlayacak.Özellikle Bursa,Kayseri ve Gaziantep Bölge Bankacılığı stratejisi ile yeni bir ülkede daha faaliyet göstermek için çalışmalarını tamamlamış olacak. Özellikle bu önemli şehirlerde varlığımız daha çok hissedilecek. Mevduat izni aldığımızda da stratejimizde bir değişiklik olmayacak yine ağır ve emin adımlarla sağlam bir iş kurgusu ile gideceğiz. Mevduat izni bize çok önemli bir ivme kazandırmayacak zira ana kurgumuz şubesiz bankacılık üzerine.Yeniden yapılandığımız bir buçuk yıl içinde 150 milyon TL lik kredi hacmimiz 500 milyon tl ye çıktı.Yüzlerce milyon dolarlık dış ticaret hacmine kavuştuk. Zaten mevduat toplama dışında bir ticari bankanın yapabileceği herşeyi yapabiliyoruz.