BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 71,95 -1,30 374.140.000.000,00
ALBRK 8,05 -3,01 20.125.000.000,00
GARAN 142,40 -1,11 598.080.000.000,00
HALKB 37,48 3,71 269.285.481.014,16
ICBCT 13,38 -0,52 11.506.800.000,00
ISCTR 13,89 -1,21 347.249.583.300,00
SKBNK 7,79 -0,76 19.475.000.000,00
TSKB 12,84 -0,85 35.952.000.000,00
VAKBN 30,92 -0,45 306.600.293.491,16
YKBNK 36,76 -1,29 310.513.605.199,84

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkRahat uyku ve huzurun sırrı...----

Rahat uyku ve huzurun sırrı...

Rahat uyku ve huzurun sırrı...
26 Mart 2010 - 19:50 www.finansingundemi.com

Risk yönetimi hem şirket, hem çalışan hem de patron için giderek daha önemli hale geliyor. Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Cüneyt Sezgin’e göre, risk yönetimini iyi yapan şirketler uzun ömürlü olacak, patronları rahat uyuyacak, çalışanları da huzurlu olacak...

RİSK yönetimi son yılların en çok konuşulan kavramlarından biri. Eskiden sadece sigorta şirketleri ile bankaları ilgilendirdiği düşünülüyordu. Ancak artık küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ) için de önemli hale gelmeye başladı. Çünkü artık sigortacılar ve bankacılar kadar reel sektör temsilcileri de yüksek kazanç için risk almanın kaçınılmaz olduğunun farkında... Kısacası risksiz kazanç devri geride kaldı. Ancak tabii ki alınacak iyi yönetilmesi gerekiyor. Peki bu nasıl mümkün olacak? İşte Garanti Bankası, geçen ay İstanbul’da bir “Risk Yönetimi Konferansı” düzenleyerek reel sektör temsilcilerini risk yönetimi uzmanlarıyla buluşturdu ve bu soruya yanıt arandı. Biz de bu konferansın ardından, Türkiye’de bu alanda en yetkin yöneticilerden biri olarak görülen Garanti Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Cüneyt Sezgin’le görüştük. Sezgin, kurumsal risk yönetimi ilkelerini benimseyen ve uygulayan kurumların değişen ve artan rekabet ortamında avantaj sağlayacaklarını düşünüyor. Türkiye’nin reytinginin “yatırım yapılabilir ülke” seviyesine gelmesiyle birlikte reel sektör için risk yönetiminin daha da önemli hale geleceğini vurguluyor. Cüneyt Sezgin’e göre, artık şirketler için sadece büyüme, verimli çalışma, karlılık ve piyasa payı yeterli değil. Uzun vadede kalıcı olabilmek için, sürdürülebilir ve uzun vadeli bir performans sistemi kurmak gerekiyor. İşte risk yönetiminin de bu doğrultuda fırsatları gerçeğe dönüştüren bir fonksiyonu var... Önce risk yönetimini kısaca bir tanımlar mısınız? Risk, aslında hayatınızın içinde olan bir gerçek. Bireyler olarak farkında olmadan risklerimizi yönetiyoruz. Ama bunu bireyler olarak bilimsel bir şekilde yapmayız. Risk, kısaca belirsizliği yönetmektir. Risk almak deyimi ise belirsizliği ve ondan doğabilecek olumsuzluğu göze alarak ondan fayda sağlamaktır... Şirketler için de riski yönetmekle riske girmek eşdeğer kavramlar mı? Biz risk yöneticileri için risk, kaçınılması gereken değil alınması gereken bir karar. Çünkü risk aldığınız zaman getiri sağlarsınız, kazanç sağlarsınız. Biz risk yönetimini iki şekilde algılarız: Birincisi tehditler, ikincisi de fırsatlar. Risk yönetimi; bu tehditleri iyi ölçme, ölçümleri iyi yaparak alabileceğiniz kadar riski alıp bundan fayda sağlamaya çalışma sanatı ve bilimidir. Bankacılar bu kavramı 10 yıldır konuşup tartışıyor. Herhalde risk yönetimini de en iyi onlar uyguluyordur... Evet, 2000’den bu yana bankacılar risk yönetimine daha fazla önem veriyor. O tarihlerde ortaya çıkan düzenlemelerle risk yönetimi daha da önem kazanmaya başladı. Basel II kriterleriyle birlikte risk yönetimi ivme kazandı. Gerçi krizler gelince biraz askıya alındı. Ama sonra risk yönetimi düzenlemeleri başladı. Bankalar daha önce bu tür düzenlemelere başlamıştı. Peki reel sektörün risk yönetimine bakışı nasıl? Reel sektör tarafından yasal düzenlemeler olmadığı için bu alanda atılan adımlar sınırlı kaldı. Çünkü yasal düzenlemeler yani sorumluluklar olmadan herkesin aynı seviyeye gelmesi zor oluyor. Risk yönetiminde kontroller ve kurallar önemli. Kendi kendine kural koyma koşulları getiriyor. Bunlar gerekli ama uygulaması zor kurallar. Kendi başına uygulanabilir kurallar değil. Nasıl sağlıkla ilgili bazı ihmalkarlıklar yapıyorsak, risk yönetiminde böyle bir anlayış var. Reel sektör bu işi ihmal ediyor. İhmal etmeyenlerse uluslararası şirketler ya da çeşitli emtia piyasalarında işlem yapanlar ile büyük holdingler. Bırakın tabana inmeyi, birçok büyük şirket bile risk yönetiminden uzak. Yoksa bu işin uzmanları reel sektöre risk yönetimini iyi anlatamıyor mu? Aslında her şirket farkında olmadan irili ufaklı risk yönetimleri yapıyor. Biz bankalar, çok bilimsel bir şekilde vade uyumsuzluğu riskinden bahsederiz. Birçok veriye dayalı analiz yaparız. Böyle olunca bu işler sofistike görünüyor. Oysa en küçük tüccar bile vadeli mal alıp satıyorsa en azından vade riski vardır. Adı bilimsel olarak konulmamıştır ama birçok şirket kendi çapında risk yönetimi yapıyordur. Örneğin, parite riski var. Bundan çok şirket zarar gördü. Oysa bu riskler çok küçük maliyetlerle sigortalanabilir ve daha bilimsel yöntemlerle koruma altına alınabilir. Bilimsel anlamda risk yönetimi çok maliyetli midir? Maliyet, şirketin büyüklüğüne göre değişiyor. Çok kapsamlı şekilde yaparsanız maliyetler artar. Bankalarda bu yatırımın maliyeti milyon dolarları buluyor. Ama orta ölçekli bir şirketiniz varsa bu kadar sofistike yazılımlara ve yatırımlara gerek yok. Aslında bizim reel sektörün ihtiyacı olan risk yönetimi kültürü. Yani risklerinizin farkında mısınız ve bunları ölçebiliyor musunuz? Tedbirleri alıyor musunuz, kuralları hakkıyla uyguluyor musunuz? Bunlar için çok fazla yatırıma gerek yok. Şirketler risklerini analizi edip önlem alacak. Bankalardan sigorta şirketlerinden yararlanacaklar. Danışman bir şirketle anlaşıp yılın belirli dönemlerinde hizmet alabilirler. Ya da işyerlerinde bu iş için eleman istihdam edebilirler. Bunlar da maliyetli geliyorsa patronlar bu işe ilgi duyup öğrenebilir. Bankacılarından eğitim alabilirler. Yeni önce anlayışın değişmesi gerekiyor... Evet, önemli olan zihniyetin değişmesi. Reel sektör temsilcilerimiz reklam ve pazarlamaya yaptığı harcamayı kar için gerekli görüyor. Ancak risk yönetimi için harcayacağı parayı gereksiz görüyor. Firma olarak uzun vadeli yaşamak istiyorsanız, risk yönetiminin de en az pazarlama kadar önemli olduğunu öğrenmeniz gerekiyor. Bu noktada isterseniz biraz de risk yönetiminin faydalarından söz edelim... Risk yönetimi, sadece bankalardan kredi alabilmek için değil şirketlerin kendisi için de gerekli. Firmalar sadece kendi sermayeleriyle ayakta kalamaz. Halka açılacaksınız, kredi alacaksınız, yani bilgiyi paylaşacaksınız... Öncelikle, bu işi ne için yaptığınızı iyi belirlemeniz lazım. Bir şirketi yaşatmak için önce onu iyi tanımak lazım. Fırtınalı havalarda geminin ne kadar dirençli olduğunu bilmezseniz denizden çıkamazsınız. İşte risk yönetimi; yaşamsallık, rekabet gücünün artması ve bunun sürdürülebilmesi açısından çok önemli. Risk yönetimini iyi yapanlar her zaman ayakta kalabiliyor. Yapamayanlarsa sancılı süreçlerden geçmek zorunda kalıyor. Örneğin, ortaklık talepleri genelde risk yönetimini iyi yapan şirketlere gelir. Bankalar onlara uygun koşullarda kredi verir. Vadeler uzar, faizler düşer. İyi bir risk yönetimi, patronların daha rahat uyumasını sağlar. Gereksiz yere gereksiz riskler almazsınız. Çalışanlar da daha sağlıklı ve güvenli bir kurumda çalışıyor olmanın huzurunu hisseder. Peki ABD ve Avrupa gibi risk yönetiminin en iyi yapıldığı ülkelerde şirketlerin batması bu tezleri çürütmüyor mu? Bu vakaların birkaçını ben de inceledim. Risk yönetimde modellerin, süreçlerin ve uzmanların olması yetmiyor. Bunlar gerekli koşullar ama yeterli değil. Risk yönetimi kültürü denilen kavram çok kapsamlı. Batan şirketlerde ortak bir sorun var: Kağıtta yazılı olanlar uygulanmamış. Bağımsız denetim kuruluşu işini iyi yapmamış. Bazen bilinçli, bazen de iyi niyetten doları denetimler aksamış. Görülmesi gerekenler bazen göz ardı edilmiş. Bazen olaylar denetim komitesine kadar çıkmış ve orada üstü kapatılmış. Yazılımlar ve yatırımlar vardı ama uygulama yoktu. Sürekli kar ve daha fazla kazanma arzusu yanlışlıkları da beraberinde getirdi, batmalar oldu. Buna dur demesi gereken insanlar da bu sürece kendilerini kaptırdı. Kısa vadeli performanslar uzun vadeli hedeflere tercih edildi. Risk yönetiminde yeni eğilimler nasıl? Dünyada şöyle bir anlayış var: Risk yönetimi artık bankacılığın yani finansın uyguladığı bir bilim olmaktan çıktı. Şirketlerin uyguladığı bir sistem haline geldi. Bazı şirketler bankalarda olduğu gibi karışık (anlaşılmaz değil), çok değişkenleri olan bir sistem kuruyor. Bazılarıysa ölçeğine göre danışman şirketlerden ya da bankalardan bu tür hizmetleri alıyor. Yani sistem tabana yayılıyor. KUTU “Reel sektör için operasyonel riskler fazla” Cüneyt Sezgin, şirketlere özellikle operasyonel risklere dikkat etmelerini öneriyor. Türk şirketlerinde olağanüstü durum planlaması yapılmadığına dikkat ediyor. Örneğin; deprem, sel felaketi gibi durumlarda neler yapılacak? Önce hangi odalar boşaltılacak? Sezgin, kontrol mekanizmalarının önemini de şöyle anlatıyor: “Bizde şirket yöneticileri, bir elemana bir kez güvendi mi ömür boyu güveniyor. Oysa bu yanlış bir yönetim anlayışı. Farklı şekillerde denetim olması lazım. Dolandırılan şirketlerin çoğunda aynı sorunlar yaşanıyor. Bir kez güven sağlayan insanlar hiç kontrol edilmiyor. Bu doğru bir yaklaşım değil. Bu tür durumlar için ikili onay sistemi kurulabilir.” BARIŞ BEKAR / [email protected]
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!