PAZAR BÜYÜDÜKÇE KOBİ'LERİN AĞIRLIĞI ARTIYOR
Halkbankın kuruluşunun temel taşlarının KOBİler olduğunu söyleyen Hüseyin Aydın, hedeflerinin KOBİ müşteri adedinin ve KOBİlere kullandırılan kredilerin artırılması olduğunu belirtiyor.
Halkbank Genel Müdürü Hüseyin Aydın:
Pazar büyüdükçe KOBİlerin ağırlığı artıyor
Halkbankın kuruluşunun temel taşlarının KOBİler olduğunu söyleyen Hüseyin Aydın, hedeflerinin KOBİ müşteri adedinin ve KOBİlere kullandırılan kredilerin artırılması olduğunu belirtiyor. Aydın, Halkbankın şu anki dalgalı dönemi en sorunsuz atlatan banka olduğunu vurgulayarak 2008 yılsonu kar hedefimizde şu aşamada bir revizyon yapma ihtiyacı duymuyoruz diyor.
Türk bankacılığı hem karlılıkları hem krizden çok etkilenmeyen yapılarıyla çoğu çevrelerden tam puan alıyor. Sizce Türkiye, içinde bulunduğu coğrafyada bir bankacılık üssü olabilir mi?
Türkiye, 70 milyonu aşan nüfusu ile üreten, tüketen, aktif ve çekici bir pazar. Aktif çalışma yaşındaki nüfusu, aynı bölgede bulunduğu diğer ülkelere göre daha fazla. Bu kesimin tasarruf ve tüketim bilinci, her geçen gün artan bir ivme ile gelişme gösteriyor. Bu durum gerek yakın coğrafyada gerekse bölge dışında ticaret yapmak isteyen ve gelecek dönemin büyüme potansiyelinden istifade etmek isteyen yatırımcılar için büyük cazibe arz ediyor. Öte yandan, Türkiyenin Avrupa ile Asya arasında köprü niteliği taşımasının yanı sıra Rusya ve bağlantılı cumhuriyetler ile Balkanlar ve Ortadoğuya kültürel ve tarihsel yakınlığı, bulunduğu coğrafyada önemli rol üstlenme konumunu güçlendiriyor. Bu bölgelere ülkemizden erişim, dünyanın önemli finans merkezlerine göre hem kolay hem daha az maliyetli. Ayrıca finans sektörünün nitelikli insan kaynağı ve çalışanın her iki bölgeye de hitap edebilme yeteneğine sahip oluşu gibi avantajlar da söz konusu. Bu noktada sahip olduğumuz bu özellikleri değerlendirerek, böyle bir projeyi ulusal bir politika haline getirmek ve bu politikanın birçok alanda koordinasyonlu bir çalışma ile yürütülmesini sağlamak bizim için çok önemli.
Neler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Yasal düzenleyicilerin esnek bir yaklaşım sergileyerek gerek yeni yatırımları teşvik edici gerekse mevcut yatırımların artırılmasını sağlayıcı uygulamaları hayata geçirmesi; sermaye menşei vergi düzenlemeleri, yeni finansal ürünlerin denetim sistematiği gibi konularda uluslararası standartların önünde performans göstermesi şart. Bunun için yasal ve idari düzenlemelerin yatırım ortamı için elverişli ve cazip hale getirilmesi ile fiziki alt yapının, ulaşım, enerji, sağlık, telekomünikasyon ve bilgi teknolojileri alanlarının geliştirilmesi gerekiyor. Bu standartlara ulaşabildiğimiz takdirde önemli finansal kuruluşları ve yatırımcıları, operasyonlarının merkezi olarak ülkemizi tercih edecektirâ¦
Bu projelendirme ve arkasından gelecek tüm çalışmaların, Türkiyenin Avrupa Birliği üyeliği hedefini gerçekleştirmek yönünde yapılmakta olan reform ve iyileştirmelerle uyumlu bir zemin yaratacağını düşünüyorum. Nispeten derinliği daha az olan mevcut finansal piyasalarımızın gelişmesini sağlayacak böyle bir proje hayata geçirildiği takdirde uluslararası finansal ürünlerin ve özellikle bölgede rağbet gören ürünlerin hizmete sunulması, iş yapma kolaylığı yaratılması, bölgeye yakın diğer merkezler yerine Türkiyenin tercih edilmesini sağlayacaktır. Yaratılacak varlık ve ekonomik değerlerden bütün kesimler payını alacak, finans sektörünün GSMHye olan katkısı katlanarak artacaktır.
Halkbank 2008 hedefini banka karlılığını %25 artırmak olarak açıklamıştı. Yaşanan dalgalanmalar hedeflerinizde oynamalara neden oldu mu?
Küresel krizin hiç şüphesiz ülkemizdeki finans piyasaları üzerinde de olumsuz etkileri görülüyor. Yılın üçüncü çeyreğinde bankacılık alanında izlenen olumsuz etki, kaynak maliyetlerinin artması ve bunun sonucunda marjların daralması yönünde oldu. Gerek tüm dünyada artan enflasyon kaygıları gerekse finansal piyasalardaki bozulma yurtiçinde de borç alma ve borç verme faizlerini yukarı yönlü harekete geçirdi. Bu hareketten olumsuz etkilenmemek mümkün olmasa da yükselişin etkilerini sınırlı tutabilmek, önemli ölçüde bankaların bilanço yapılarına bağlı. Halkbank olarak biz bilanço yapımızı faiz değişimlerinin etkisini bertaraf edecek biçimde yönetmeye ve bu yapıyı korumaya özen gösterdik.
Bu doğrultuda menkul kıymetlerimizin önemli bir bölümünü ve kredi portföyümüzün yaklaşık yarısını değişken faizli ürünlerle şekillendirerek faiz riskini belirli ölçüde minimize etmeye ve yükselen oranlarla aktifimizi yeniden fiyatlayabilmeye gayret gösterdik. Fonlama açısından dış piyasalara bağımlılığımızı sınırlı tutan bir anlayışı benimsedik. Yılın ilk 6 ayında krediler alanında gösterdiğimiz performans ve sorunlu krediler alanında geliştirdiğimiz çözümler de bu kompozisyona eklenince performansımız gayet olumlu seyretti. Kaynak yapısı itibariyle oldukça güçlü olan Halkbankın gerek yaygın mevduat tabanı gerekse sahip olduğu likidite imkanları ile bu dönemi sorunsuz atlatabilme konusunda sektördeki en yetenekli banka konumunda olduğu kanaatindeyim. Bildiğiniz gibi 2008in ilk yarısında 642 milyon YTL net kar elde ederek geçen yılın aynı dönemine göre %20 artış gerçekleştirdik. Yılın üçüncü çeyreğinde kredi piyasalarında ve faiz marjlarındaki nispi daralmaya rağmen, enflasyon beklentilerindeki aşağı yönlü trend ile yılın son çeyreğinde elde edilecek kazanımların üçüncü çeyreği telafi edeceğini düşünüyorum. Bu dönemde özellikle bireysel krediler alanında farklı kampanyaları gündeme getirdik ve hacimsel artışları karlılık ile eşleştirebildik. Menkul kıymetlerin yeniden fiyatlanma dönemlerinin de devreye girmesi ile 2008 yılsonu kar hedefimizde şu aşamada bir revizyon yapma ihtiyacı duymadığımızı belirtebilirim.
Halkbankın özelleştirilme çalışmaları hangi aşamada? Bu konuda kesinleşen bilgiler var mı?
Uluslararası piyasalarda yaşanan dalgalanmaların, özellikle finansal sektör şirketleri değerlerinde ciddi düşüşler meydana getirdiğini görüyoruz. Dolayısıyla Halkbank gibi Türkiyede rekor düzeyde yatırımcı çeken ve yüksek ilgi gören bir şirketin uygun piyasa koşullarında hisse değerinin ve potansiyelinin daha iyi noktalara ulaştığını gördük. Bilindiği üzere özelleştirme yöntem ve zamanlaması konusu Özelleştirme Yüksek Kurulunun uhdesinde olan mevzudur. Şu aşamada Halkbank özelleştirmesiyle ilgi bize ulaşmış yeni bir bilgi veya belge bulunmamaktadır.
KOBİlere en yakın banka olarak KOBİlerin ekonomideki ağırlığının yeterince gerçekleştiğini düşünüyor musunuz? Sizce KOBİlerin gelişmesi için ne gibi adımlar atılmalı?
Bankalar geçmiş dönemlerde ağırlıklı olarak kurumsal firmalara önem verdiler ve mali yapısı sağlam olan büyük firmaları tercih ettiler. Tıpkı bireysel bankacılık gibi KOBİlerin önemi de geç keşfedildi. Oysa Halkbank, misyonu gereği KOBİlerin bankası. Yaygın şube ağı, deneyimli personeli ve KOBİ Bankacılığı alanındaki tecrübesi ile bu alanda lider. Dış pazarlardan Türkiyeye gelen yeni oyuncular ve teknolojik gelişmeler nedeniyle KOBİler, küresel rekabet koşullarıyla artık daha fazla karşı karşıya kalıyorlar. Dış ve iç pazar büyüdükçe, KOBİlerin ekonomideki ağırlığı da gitgide artmaya başladı.
KOBİlerin bankalardan en önemli talepleri arasında düşük faizli ve uzun vadeli krediler, düşük aracılık komisyonları, kredi teminatların azaltılması bulunuyor. Bununla birlikte son dönemlerde, KOBİlerin en önemli ihtiyacının sadece maliyet ve vade avantajlı kredi olmadığı ortaya çıktı. Bu bağlamda KOBİlere danışmanlık ve eğitim hizmeti ulaştırmanın önemi de daha çok anlaşıldı. Bu doğrultuda bankalar, KOBİ Bankacılığını ayrı bir bölüm olarak değerlendirmeye başladılar ve sadece KOBİlere hizmet veren bölümler ile danışma hatları oluşturuldu. Sektörel ihtiyaçları tespit etmeye yönelik çalışmalar yaparak bu ihtiyaçlar doğrultusunda ürün paketleri geliştirme yoluna gittiler. Bankaların, KOBİlerin ekonomideki ağırlıklarını artırma yönündeki desteklerinin artarak devam edeceğine inanıyorum.
Birçok bankada KOBİlere yönelme görülüyor. Bu durumun sizin için bir sorun teşkil ettiğini düşünüyor musunuz?
KOBİler Halkbankın kuruluşunun temel taşları. Günümüz rekabet koşullarında bankalar, tüm müşteri segmentlerinde kıyasıya bir mücadele içindeler. KOBİlere hızlı ve etkin hizmet veren bankalar, pazardan daha fazla pay alacaklar. Halkbank olarak önümüzdeki dönemde KOBİ müşteri adedinin ve KOBİlere kullandırılan kredilerin artırılmasını hedefliyoruz. Bankamızın KOBİ Bankacılığı stratejisi 2 temel üzerine kurulu: Hem KOBİleri bir bütün olarak görüyor ve hepsinin hayatını kolaylaştıracak çözümler üzerine çalışıyoruz, hem de KOBİler arasındaki sektör ve iş hacmi farklılıklarını göz önüne alan farklı ürün ve protokoller geliştiriyoruz. Bankacılık sektöründe meydana gelen gelişmelere ve firmaların ihtiyaçlarındaki değişimlere hızlı ve kaliteli cevap verebilmeyi amaçlıyoruz.
Diğer bankaların KOBİlere yönelmesi aslında bizi memnun ediyor. Böylelikle KOBİ müşterilerimiz finans piyasalarındaki ürün ve hizmetlere daha kolay ulaşıyorlar. Bunun sonucunda kendilerine en avantajlı bankayı buluyorlar. Bu noktada, büyük çoğunluğunun Halkbankı tercih ettiğini belirtmekte bir sakınca görmüyorum. Bunu rakamlarımız da kanıtlıyor. Bankacılık sektörü 2008in ilk 6 ayında geçen yıla göre %20,2 kredi büyümesi kaydederken Halkbank, %24,4 ile ortalamanın üzerinde bir başarı yakaladı. Toplam kredi hacmimiz 22,1 milyar YTLye yükseldi. KOBİlere kullandırılan kredileri de içeren ticari kredilerde yılsonuna göre %31 artış sağlandı. Bu artış rakamları Halkbankın KOBİ kredilerindeki etkinliğinin artarak devam ettiğinin en somut göstergesi. Kuruluşundan bu yana KOBİlerle çalışan Halkbank, varoluş misyonuna bağlı olarak diğer bankaların KOBİleri henüz fark etmediği yıllarda onların yanında yer alan ve bu nedenle Üreten Türkiyenin bankası olarak anılan Halkbankın farklı sektörlerde faaliyet gösteren KOBİler için hazırlanan 50ye yakın kredili ürün çeşidi bulunuyor.
Bankamız kaynaklı krediler dışında Avrupa Yatırım Bankası (AYB), Dünya Bankası, Fransız Kalkınma Ajansı (FKA) başta olmak üzere yurtdışından da çok cazip koşullu kredi kaynakları temin ediyoruz. Bankamız, söz konusu protokollerle KOBİlere verdiği desteği artırmayı, bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını azaltmayı, istihdamın artırılmasına destek olmayı ve ülkenin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasına katkı sağlamayı amaçlıyor. KOBİlere finansal desteğin yanı sıra danışmanlık ve bilgi desteği de sunuyor. Örneğin; bankamız ile FKA arasında imzalanan anlaşma sadece finansman sağlama amacıyla düzenlenen bir kredi programı değil. FKAnın desteğiyle aynı zamanda kapsamlı bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi başlatılması ve banka müşterilerine eğitim ve danışmanlık hizmeti sağlanması için hazırlık yapıyoruz. Bu projeyle sosyal ve çevresel alanlarda duyarlı uygulamalar konusunda KOBİlerin bilinçlendirilmesini hedefliyoruz. Ayrıca, Şubat 2008de ülkemizdeki AB hibe fonlarının uygulayıcısı konumunda olan Merkezi Finans İdare Birimi (MFİB) ile bir işbirliği yaptık. İmzalanan protokol çerçevesinde AB hibe fonlarından faydalanmak isteyen KOBİlere, hibe fon taleplerinin MFİB tarafından onaylanması sonrasında yapılacak fon akışının bankamız üzerinden gerçekleştirilmesi ve eş finansman sağlanması planlanıyor. Proje ilk etapta Trabzon, Rize, Artvin, Giresun, Gümüşhane ve Ordu olmak üzere Karadeniz Bölgesinde 6 ilde başlatıldı. Projeye diğer illerde de devam edilecek.
Türkiye ekonomisini ne gibi gelişmeler bekliyor? Ekonominin genel gidişatıyla ilgili öngörü ve yorumlarınız nelerdir?
Bu yılın ilk yarısı, yurtdışından gelen şokların etkisi ile dalgalı bir seyirle geride kaldı. Makro ekonomik açıdan Türkiye, ABDden başlayan ve dünyaya yayılan krizin etkilerini çok fazla hissetmedi. Yılın ilk yarısında Türkiyedeki en önemli değişiklik, küresel olarak artan enerji ve gıda fiyatlarının enflasyon üzerindeki etkisi ve bunu kontrol altına alabilmek için TCMBnin sıkı para politikasına geri dönmesi oldu. TCMB, 2007 Eylül ayında başladığı indirimlere ara vererek enflasyonun yükselişini engellemek amacıyla şu ana kadar yapmış olduğu 150 baz puan artışla politika faizlerini %16,75 seviyesine taşıdı. Ağustos 2008 verilerine bakarak enflasyonun tepe noktalarında gezindiğini söylemek yanlış olmaz. Sanırım Merkez Bankası da aynı fikirde ki Sayın Durmuş Yılmaz muhtemel faiz indirimlerinin beklenenden önce gelebileceğine dair destekleyici açıklamalarda bulundu. 2009 yılı enflasyon beklentimizin %7,5 seviyesinde olduğu göz önüne alınırsa, faiz indirimlerinin yılsonu veya daha önce gerçekleşmesi muhtemel görünüyor.
Önümüzdeki dönemde özellikle Euro Bölgesinde görülebilecek durgunluğun, ihracatının yaklaşık %50sini bu bölgeye yapan Türkiye üzerinde ne tür etkiler yaratacağını analiz etmemiz önemli. İhracatta görülecek yavaşlama, GSMH büyüme beklentilerinde erozyona sebep olabilir ve bu durum da genel ekonomik aktivite ve kredi piyasalarını negatif etkileyebilir.2008 yılının ilk çeyreğinde büyüme oranlarındaki artış sanayi üretiminin de desteği ile %6,6 olarak gerçekleşmesine rağmen ikinci çeyrekte ciddi bir yavaşlamayla büyüme %1,9da kaldı. Yılın kalanında faiz hadlerindeki yükselmenin gecikmeli etkisinin ve potansiyel ihracat daralmasının büyüme üzerinde olumsuz sonuçlar gösterebileceği varsayımı ile 2008 yılı büyümesinin %4-%4,5 seviyelerinde kalabileceğini düşünüyorum.
Önümüzdeki süreci bankacılık sektörü açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Finans sektörünün ağırlığını oluşturan Türk bankalarının mali yapılarını yurtdışındaki bankalarla karşılaştırdığınızda, dış piyasalarda mevcut finansal bozulmaya yol açan finansal enstrümanların bilanço ağırlığı Türk bankalarında yok denecek kadar az düzeyde. Finansal piyasaların çok derin olmaması, nadiren de olsa, bu tür fırtınalarda korunaklı bir yapı sağlıyor.Diğer taraftan, 2002 yılından beri süregelen finansal sistemin güçlendirilmesi çalışmaları da bu alanda önemli bir mesafe kat edilmesine imkan sağladı. Gerek sermaye yeterlilikleri gerekse büyüme hızları ve gerekse özkaynak verimlilikleri açısından Türk bankaları, sürekli aktiflerinden önemli tutarlar silmek zorunda kalan yurtdışındaki bankalar karşısında çok cazip bir görüntü veriyor. Bugün tarihsel bir sorunumuz olan vade uyumsuzluğu ve tasarruf açığı dışında sistemik veya sektörel bir sorunumuz olduğunu düşünmüyorum. Elbette içinde bulunduğumuz global sistemde dış piyasalardan hiç yara almadan çıkabilmemiz mümkün değil. Bir şekilde entegrasyon içinde olduğumuz dış piyasaların olumsuz gelişimi, kaynak temini konusunda giderek daralan bir görüntü veriyor. Mevcut dış kredilerin yenilenmesinde sorun görünmese de ilave ihtiyaçların temini nispeten daha dar bir piyasada oluyor. Tasarruf eğilimine ve likiditeye bağlı olarak TL mevduatlarda izlenen rekabetçi fiyatlamaların, banka marjlarında baskı yaratmasını bekliyorum. İlerleyen dönemde bu baskının Merkez Bankasının faiz indirim sinyalleri ile kısmen etkisi azalacaktır.
Halkbankın önümüzdeki dönem için belirlediği hedefler ve bu yönde yaptığı girişim ve çalışmalar nelerdir?
Kredi ve mevduatta büyüme hedeflerimizi koruyoruz. Bu hedefle uyumlu olarak kredilerde ilk altı aylık dönemde %25 büyüme gerçekleştirdik. KOBİ kredilerini ve bireysel kredileri öncelikli alanlar olarak görüyoruz ve 2008 yılsonunda kredi hacminde yıllık bazda %40 artış sağlayabileceğimizi düşünüyoruz. Daha önce de ifade ettiğim gibi üçüncü çeyrekte, kredilerin faiz oranlarındaki artışa rağmen yeni ürünler geliştirdik ve piyasalara duyarlı bir şekilde hareket ettik. SSK ve Bağ-Kurdan emeklilik pirim borcu olan müşteriler için kampanya başlatarak prim borçlarının yeniden yapılandırılması suretiyle emekliliğe hak kazanmalarına yardımcı olduk. Bu kampanya ile gerek müşteri kazanımı gerekse kredi hacminde önemli neticelere imza attık.
Önümüzdeki dönemlerde de yeni ürün ve hizmetleri uygulamaya geçirmeyi planlıyoruz. Yeni kredi kartımız Halkcardın tanıtım çalışmaları başlatıldı. Müşterilerimize hayatlarını kolaylaştıracak pek çok ayrıcalığı bir arada sunan Halkcardın bireysel bankacılık alandaki gelişimimize katkı sağlayacağını öngörüyoruz. Kalkınmada öncelikli bölgelere yönelik pazarlama faaliyetlerimizi artırdık, bölgeler arasındaki gelişmişlik farkını azaltmayı, istihdamın artırılmasına destek olmayı ve ülkenin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmasına katkı sağlamayı istiyoruz. KOBİ segmentinde yer alan müşterilerin ihtiyaçlarına uygun yeni ürünler geliştiriyoruz. Ayrıca ürünlerimizi etkili pazarlamak amacıyla internet üzerinden danışmanlık ve çeşitli hizmetlerin verildiği bir portal oluşturuyoruz. Uygun koşullarla yurtdışından sağladığımız kredileri KOBİlerin kullanımına sunmaya devam etmeyi planlıyoruz. Cansuyu olarak adlandırılan Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) kredisi gibi ekonomik politikaları destekleyen plan ve projelere desteğimizi sürdüreceğiz. Gerek bankamız çalışanlarının, gerekse iş ortağımız olan müşterilerimizin kurumsal sosyal sorumluluk bilincine ulaşmasını sağlamak için yaygın eğitim programları yürütmeyi hedefliyoruz. Çevrenin korunması ve bu konudaki duyarlılığın artırılması da bu kapsamda öncelikli hususlar arasında yer alıyor.
Boryad'ın Ekim ayı dergisinden alınmıştır