BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 70,20 0,50 365.040.000.000,00
ALBRK 7,96 0,51 19.900.000.000,00
GARAN 141,80 0,42 595.560.000.000,00
HALKB 37,18 0,32 267.130.047.601,56
ICBCT 13,31 -0,08 11.446.600.000,00
ISCTR 13,82 0,73 345.499.585.400,00
SKBNK 7,81 0,26 19.525.000.000,00
TSKB 12,78 0,16 35.784.000.000,00
VAKBN 29,88 -0,07 296.287.735.107,24
YKBNK 36,04 0,28 304.431.728.275,36

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkÖZİNCE: KRİZ FIRSATÇILIĞI YAPMADIK----

ÖZİNCE: KRİZ FIRSATÇILIĞI YAPMADIK

ÖZİNCE: KRİZ FIRSATÇILIĞI YAPMADIK
26 Ocak 2009 - 10:09 www.finansingundemi.com

İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, Ekonomist Dergisi'ne verdiği röportajda “Eğer 2001 krizinde fırsatçılık yapsaydık, İş Bankası çok daha karlı ve çok daha hızlı büyüyen bir banka olurdu” dedi.

Yaşanan kriz sürecinde bankaları ‘kriz fırsatçılığı’ ile suçlayanlar oldu. İş Bankası Genel Müdürü ne dün ne de bugün kriz fırsatçılığı yapmadıklarını söylüyor. “Eğer 2001 krizinde fırsatçılık yapsaydık, İş bankası çok daha karlı ve çok daha hızlı büyüyen bir banka olurdu” diyen Özince bugünkü krizi de gördüklerini söylüyor. Özince, buna rağmen “Kısa vadeli avantajlar için bu cumhuriyet kurumunu iştirakleriyle birlikte riske sokmayacak politikalardan yana tavır koydum” diyor. Ekonomist dergisinin gelenekselleşen “Yılın İş İnsanları” yarışmasında “Yılın Profesyoneli” dalında zirveye bu yıl, Türkiye İş Bankası Genel Müdürü ve Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Ersin Özince çıktı. Bu münasebetle kendisini ziyaret ederek bir röportaj formatı dışında, bilgilendirme yapmak ve duygularını öğrenmek istedik. Çünkü daha üç hafta önce kendisiyle oldukça ayrıntılı bir röportaj yapmış ve söyledikleri günlük basına da geniş bir şekilde konu olmuştu. Fakat Türkiye ve dünya ekonomisi öylesine fırtınalı bir süreçten geçiyor ki, bu günlerde bir gün bile birkaç ay gibi. Dolayısıyla görüşmemiz ister istemez yaşanan son ekonomik gelişmelere kaydı ve Özince yine ses getirecek açıklamalarda bulundu. Ekonomist: 10 yılı aşan genel müdürlük döneminizde, geçmişe bakarak “Şunu ‘yapsaydık” ya da “Yapmasaydık’ dediğiniz kararlarınız var mı? Ersin Özince: Zaman zaman aklımdan geçmiyor değil, ama kararlarımızı koordineli, kolektif aldığımız için pek ‘keşke’ demeyiz. Ama hatalarımızı mutlaka önümüze koyup değerlendiririz. İş hayatı öyle bilinmezlerle dolu ki… Zaten gelecek de sizin izlediğiniz yola göre şekilleniyor. Ancak İş Bankası gibi bir kurumda uzun vadeli politikaların içinize sinmesi önemli… Bu yönden ben genel müdürlüğüm döneminde İş Bankası’nın itibarını, marka değerini, yani cumhuriyet kurumu vasfını lekeleyecek bir hata yaptığımızı düşünmüyorum. Meslek hayatınızda dönüm noktası diyebileceğiniz bir olay veya karar anı var mı? Özince: Birçok karar var ama 2001 krizi öncesi ve sonrasında aldığımız kararları özellikle önemserim. Biz 2001 krizine girerken de kriz sonrasında da çok kararlıydık. Bunu yaparken önemli riskler aldık. Önemli kayıplara uğradık. Aldığımız karar şuydu; Biz fırsatçılık yapmamalıydık. Bu noktada kriz ortamı bizim verebileceğimiz en önemli sınavlardan bir tanesiydi. Bu sınavdan bilançomuzun karıyla değil, yüzümüzün akıyla çıktık. Hangi anlamda fırsatçılık yapmadınız? Fırsatçılık yapsaydınız konumunuz ne olurdu? Özince: Fırsatçılık yapsaydık, İş Bankası çok daha karlı ve çok daha hızlı büyüyen bir banka olurdu. Krizi önceden görmemize rağmen, özelleştirme ile ilgili kararlarımızdan dönmedik. O dönem bizi de çok ciddi sorumluluklara sokan Aria lisans ödemesini hiç tereddütsüz yaptık. Banka ve iştiraklerimizin yatırımlarını durdurmadık. Bunda tüm yetkili organlarımızın rolü olsa da bu önerileri bu organlara götürüp kararlaştırılmasında ciddi yoğunluk, heyecanlar duydum. Bunu kriz sonrasında da güçlü ve güvenli adımlarla perçinledik. O dönem İş Bankası teşkilatına ve iştiraklerine de iyi hakimiyet kurarak, iyi bir yönetim sergilediğimiz düşüncesindeyim. Bu yönetim bilançoya değil ama sektör ve ülke genelinde iyi bir yansıma yarattı. Şu anda bir krizin ortasından geçiyoruz. İş Bankası ve grup olarak bu süreçteki genel stratejiniz nedir? Özince: 2007 ortasında çok tedbirli politikayı savundum. Dünyada daralma geliyordu. Finansal kriz, emarelerini vermeye başlamıştı. 2007 sonbaharından itibaren özellikle hedge fon endüstrisinin uygulamaları, yaptığı çarpıklıklar, denetim zaafları, sermayeye piyasasına yayılarak genişleme eğilimi gösteriyordu. Bunları iyi gördük. Biz hisse senedimizin fiyatı yüksek olsun, borsa değerimiz yüksek olsun, pazar payı ile gösteriş yapalım düşüncesinde olmadık. Citibank’ın görevden ayrılan bir önceki genel müdürü (Chuck Prince) çok ilgimi çeken ‘Orkestra çaldıkça biz dans etmek zorundaydık” ifadesini kullanmıştı. Ben bunun tam tersini yapılmasından yana oldum. Kısa vadeli avantajlar için bu cumhuriyet kurumunu iştirakleriyle birlikte riske sokmayacak politikalardan yana tavır koydum. Bu tercihin ne gibi sonuçları oldu? Özince: Bu nedenle de İş Bankası bugün sektörün liderliği yarışında biraz geri çekilmiştir. Ama bu tedbirli yönetimimiz, bankayı da sermayedarlarımızı da çok daha olumlu etkileyecek kanaatindeyim. Karlılığımız daha sürdürülebilir olacaktır. Aktif kalitemiz daha az bozulacak. En önemlisi de sermaye politikalarımızda istikrar sürecek. Yani biz her krizde yeni sermaye ve yeni sermayedarlar arayamayız. İş Bankası’nın sahibi bellidir ve sahipliğini riske etmemek durumundadır. İş Bankası’nın esas sözleşmesinde sermayenin çoğunluğunun T. C. vatandaşlarına ait olması öngörülüyor. Biz buna uygun hareket etmek durumundayız. Bundan sonra da böyle olacak. Bunu ırkçı bir yaklaşımla söylemiyorum. Global krizde gelinen noktayı, genel manzarayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Özince: Krizin ilk gününden itibaren bunun uluslararası nitelikte olduğunu ve uluslararası çözüm gerektiğini söyledim. Hatırlarsanız Birleşmiş Milletler’i (BM) göreve davet ettim. Çünkü böyle bir durum, ilk kez ortaya çıkıyordu. Ekonomik konular siyasi sonuçlar da içerir. BM “Siyasetle ilgiliyim” deyip ekonomiye sırtını dönemez. Bu yaşadığımız olay dünya ekonomisini, dünya insanının refahını olumsuz etkileyecek bir olay olduğuna göre buna global çözüm bulunması gerekir. Yerel çözümlerle bir yere gitmek mümkün değil. Global çözümün amacı da mali piyasaları işletmek olmalıdır. Mali piyasalar işlemiyorsa, siz istediğiniz kadar hastayı kurtarın. Hasta kalkıp yürümüyorsa, tüketmiyorsa, hiçbir yararı yok. Şu ana kadar izlenen yolun yetersiz olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de de “paket” çağrıları devam ediyor… Özince: Bu konudaki fikirlerim de konu geliştikçe olgunlaşıyor. Bugün, ilk gün düşündüğümden daha farklı düşünüyorum. Krizin ekonomiyle ilgili unsurlarının yanı sıra toplumla, psikoloji ile ilgili yönleri de çok önemli. Krizin uzaması, bizim bunu çok daha ciddi ele almamız gerektiğini gösteriyor. Ne yazık ki Türkiye’de şu anda yine farklı gündem var… Krizle ilgili psikolojimizin daha güçlü desteklenmesi lazım… Bu önlemler alınacaksa, kim bu önlemlerin neresinde olmalı? Özince: Vatandaştan, özel sektörden ya da bazı devlet kuruluşlarına bir sorumluluk düşecekse, artık bunları belirlemek lazım… Bunları da eleştirel, yapıcı katkı anlamında ve sürecin uzamasının verdiği tereddütle ifade ediyorum. Şu ana kadar yapılan işlerden ciddi alınanlar oldu. Merkez Bankası’nın likidite ile ilgili uygulamaları, beklediğimiz anda başlamamakla beraber hemen akabinde gerçekleşerek iyi etkiler gösterdi. Birçok başka önerimiz de var. Bunları hükümete de takdim ettik, değerlendirilsin diye bekliyoruz. “IMF soruna global perspektif ile bakmalı” IMF ile geçmişe değil, geleceğe bakarak bir program yapılmasını isteyen Özince, “Bununla neyi kastediyorsunuz?” şeklindeki sorumuzu şöyle yanıtladı: “Türkiye sürekli değişiyor ve olgunlaşıyor. Ben, ‘IMF ile anlaşılmasında yarar var’ dediğim günden bu yana dört ay geçti. Bu süre içinde Türkiye ve dünya ekonomisi çok değişti. ‘Reel sektörü içeren program olmaz’ düşüncesinden, ‘reel sektörü içerecek program olmalı’ noktasına geldim. Bundan bir adım daha öteye giderek ‘IMF’in bu krize global bakarak, ülkeler arası sinerjileri de içeren bir yaklaşım göstermesi gerekli’ diye düşünüyorum. Türkiye de IMF ile böyle bir yaklaşımla konuşmalı. Yoksa artık ‘bize borç ver bütçemizi denkleştirelim’ gibi geçmişte olan dönemlerin çok ötesine geçti Türkiye. Örneğin Türkiye’ye destek veriliyorsa, Türkiye’den mal alan ülkeye de destek verilmeli. Bunlar zor işler değil…” Kayhan Öztürk/Ekonomist
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!