Krizden çıkış 2-3 yılı bulur
Krizi, istihdam piyasasının açılmasının bitireceğini belirten Öngör, Türkiye için yüzde 13lük işsizlik oranı bir felaket. Ailelerin birbirine yaslanmasıyla ayakta duruyoruz. Krizden çıkış yavaş olacak dedi
Songül Hatısoru
Garanti Bankasının eski genel müdürü, Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Akın Öngör, Mehmet Ali Yalçındağ başkanlığındaki Türkiye Reklam Konseyinin hazırladığı Alın, Verin, Ekonomiye Can Verin kampanyasında simitçi rolüyle kamuoyunun karşısına çıktı. Hazırlanan reklamlar, ekonomi alanında ünlü isimlerin canlandırdığı simitçi, çiçekçi, bakkal ve oyuncakçı tiplemeleriyle ufak alışverişlerin dahi ekonominin çarklarını nasıl döndürdüğünü anlatıyor.
Reklamda simit tezgahının başına geçen Akın Öngör sakız, simit, oyuncak, çiçek gibi pahada hafif şeylerin satın alınmasının dahi ekonomide ne tür sonuçlara yol açtığını, zincirleme iş ve aş sağlama açısından işleyişi gösterdiği için severek rol aldığını söyledi. Öngör, Milliyetin sorularını yanıtladı.
Küçük alışverişlerin bile ekonomiyi nasıl canlandırdığını anlatıyorsunuz. Reklamlar tüketimi etkiledi mi?
Reklamlar, Hemen gidin de şu ürünü alın demiyor. Burada simgeler var. İnsanlara kendi ihtiyaçları için yapacakları alışverişin katkılarının nerelere uzanacağını anlatan bir reklam. Dolayısıyla bunun öyle kolay bir ölçümlemesi yapılamaz ama kampanyanın etkili olduğunu düşünüyorum. Bunu da geri dönüşlerden anlıyorum.
Sirkülasyon, etkiyi artırır
Ama piyasada para yok, olmayan parayı nasıl harcayacağız?
10 liralık bir banknotu alın cebinize koyun ve onu 10 yıl unutun. Onun etkisi sadece bir 10 liralık banknot kadar olur. Ama banknotla simit veya başka bir şey alırsanız o bir sirkülasyonun içine girer, etkisi 7 - 8 kata ulaşır. Yani 70 - 80 liralık bir hareket sağlar piyasaya. Tabii bu yine de hiç harcayacak parası olmayan birisi için yapılmış bir reklam değil. Otomobil reklamları yapılıyor, yani herkes otomobil mi alacak! Burada önemli olan ufak tefek alışverişin bile yaptığı etkileri anlatabilmek. Ayrıca alabilme imkanı olan büyük bir kesim var, onları da harekete geçirmek.
Türkiye ABD gibi tüketim toplumu değil, bunun için bu reklamın etkisi az olur türünde de eleştiriler var.
Genel olarak tasarruf yapabilme kapasitesi düşük bir ülke Türkiye. Yüzde 25 - 30 oranında ihracat girdileriyle gelişen bir ekonomi. İhracat piyasalarının toparlanması ise zaman alacak. Kendi iç piyasamızda ise büyük bir nüfusa sahibiz. Hiç olmazsa buradaki hareket belirli bir iş ve aş yaratabilme olanağı getirebilir. Yoksa nihai çözüm değildir tabii. Bu konudaki eleştirilere katılıyorum, çünkü bu işin bir bacağı iç piyasa, bir bacağı da dış piyasadır.
İşsizlik verileri çok yüksek. Tüketim nasıl canlanacak?
Ekonominin canlanması için insanların çalışması lazım. Burada tabii kamu politikalarında bazı uygulamalar yapılabilir. Yüzde 13 işsizlik yine tam olarak çözülmez ama kamu yönetimi, geniş düz işçilik gerektiren bir takım iş alanlarını teşvik edip bu yönde proje geliştirebilir.
Borsa, ölçüt değil
Örnek verir misiniz?
Türkiye enerjiyi ithal ediyor. Enerji çözümlerinin temelinde yeni termik santrallar yapmak değil, enerji verimliliği yatıyor. Doğal Hayatı Koruma Vakfının yaptığı incelemeye göre bu katkı yüzde 41. Düşünün ki yüzde 41 oranında enerji verimliliğini artırabiliriz. Bunu binaların yalıtımıyla sağlayabiliriz. Önce kamu binaları, okullar, askeri binalarda hatta özel binalarda yalıtım yapılabilir. Böylece düz işçilere de çok geniş bir iş imkanı yaratılabilir.
Kaynak nereden bulunacak?
Karbon vergisi koyacaksınız. Atmosfere yayılan karbon salınımını vergilendirmek gerekiyor mutlaka. Bakın Sarkozy karbon vergisini koydu. ABD koyuyor.
Küresel kriz bitti mi? Finansçı olarak ne görüyorsunuz?
Borsa iki üç puan yükseldi diye bunun etkisi geçmez. Bunun ölçütü borsa değildir. Bunun ölçütü işsizliğin azalması, ABDdeki konut satış endeksleridir. Bu iki veride de daha toparlanma yok. İspanyada işsizlik yüzde 18, Türkiye gibi bir ülkede yüzde 13 ise bu bir felakettir.
Ailelerin birbirine yaslanması sayesinde ayakta duruyoruz. Benim tahminim krizden çıkışın iki-üç yıllık bir süre alacağı. Çok yavaş olacak krizden çıkış.
Yukarıdan gelen mesaj sert oluyor
Siz Doğal Hayatı Koruma Vakfının başkanısınız. Sel felaketi önlenebilir miydi?
İklim değişikliğinin etkisiyle Türkiyede Akdeniz, Egede ve iç Anadoluda yüzde 25 - 30a varan oranda su azalması yaşanıyor. Yine İstanbul dahil Karadeniz sahillerine aşırı yağışların, sağanak ve ani olarak inmesi bekleniyor. Bilinçsizce ve büyük çapta sanayileşmenin sonucunda atmosfere sera gazlarını salıyoruz. Ülkesinin tabiat varlıklarını en kötü kullanan iki ulustan birisiyiz. Japonyada anaokulunda çocuğa önce bulunduğu yeri temizlemeyi öğretirler. Bizde yapın, önce anne babalar karşı çıkar. Çocukluktan başlayarak doğanın korunması bilincini işlemeliyiz.
İşleyemezsek doğa sert öğretiyor. Yukarıdan gelen mesaj sert oluyor:
Ya sağanak ya deprem ya kuraklık ya heyelan olarak geliyor.
Cool simitçi diyorlar
Geri dönüşler nasıl? Arkadaşlarınız beğenmiş mi reklamlardaki sizi?
Çevremden gelen mesajlar olumlu. Ergun Özen (Garanti Bankası Genel Müdürü), Çok cool olmuşsun dedi. Takıldı, Cool simitçi diye. Sonra bir İzmirli arkadaşım, Çok güzel yapmışsın, elindeki maşayla bir kere hijyenik olduğunu anlatıyorsun. Sıcak simit diyerek İstanbul ve Ankaraya, gevrek diyerek de Egeye mesaj veriyorsun, çok akıllıca! dedi.
Rolümden memnunum, balonculuğu istemedim!
Reklamdaki rolünüzden memnun musunuz? Sakızı siz satmak ister miydiniz? (Reklamlarda Deniz Gökçe satıyor.)
Bana bir iki şey önerdiler, baloncu dediler mesela, ben simiti tercih ettim. Simit çocukluğumdan beri çok sevdiğim, bütün gelir gruplarına hitap eden, herkese mal olmuş bir yiyecek. Türkiyede en zengininden en yoksuluna kadar herkesin simitle bir ilişkisi mutlaka vardır.
Simit Türk insanının ortak noktasıdır. Simiti severek yiyenler var. Ama hepimizin simitle karnını doyurduğu günler de mutlaka vardır. Bana çok sempatik geldi simitçi tiplemesi. Simit bir sembol zaten, sakız ve çiçek de semboldü. Yoksa bir tek simit, gül, sakız satarak ekonominin canlanmayacağını bilecek kadar hepimiz ekonomiden anlıyoruz.
Bazı eleştiriler okudum, Şu kadar simit satılıp da hala işsizlik çoksa simit satmaktan ne çıkar demişler. Reklamın, iletişimin temelinde sembolizm var. Simit satarak işsizlik hallolsaydı, o farklı bir şey olurdu zaten.