KREDİYİ KAYNAK SIKINTISI DARALTTI
Akbank Genel Müdürü Zafer Kurtul, kredilerde bir daralma yaşandığını belirterek, bunun tek nedeninin bankalar olmadığını savundu.
Mevduat sahibine karşı sorumluyuz, krediyi kaynak sıkıntısı daralttı
Nilgün KARATAŞ / HÜRRİYET
Akbank Genel Müdürü Zafer Kurtul, kredilerde bir daralma yaşandığını belirterek, bunun tek nedeninin bankalar olmadığını savundu. Kaynak sıkıntısı ve talep azalması gibi etkenlere de dikkat çeken Kurtul, "Kredi hacminin daraldığı ortamda ekonominin hızlı bir şekilde büyümesi mümkün değil" dedi. Kurtul, bankaların mevduat sahibine karşı sorumlu olduklarını hatırlattı.
SON zamanların en çok tartışılan konularından biri, kredilerde bankaların kesenin ağzını sıkmış olmaları. Başbakan Tayyip Erdoğan, kredi vermedikleri için bankaları kriz fırsatçılığı ile suçlarken, sektör genelde yaşanan olayların münferit olduğu görüşünde. Akbank Genel Müdürü Zafer Kurtul, kredi geri çekilmesi (deleveraging) yaşandığını söylerken, bunun sadece Türkiyeye özgü bir durum olmadığını vurguladı. Buradaki tek nedenin bankaların tavrı olmadığını vurgulayan Kurtul, talepte de bir daralma olduğuna dikkat çekti. Bu durumun 2009a yansıyacağını söyleyen Kurtul, kredilerin azaldığı bin ortamda, ekonomide hızlı büyüme beklenemeyeceğine dikkat çekti.
Reel sektör etkilendi
Bu yıl yaşanan gelişmeler doğrultusunda küresel ekonomik krizin Türkiyeye etkilerine, Akbankın performansından 2009 hedeflerine kadar sorularımızı yanıtlayan Zafer Kurtul, krize ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: "Global krizin etkilerini ülkemizde de hissetmeye başladık. Ekonomik göstergelerimiz bozulmaya başladı. Örneğin, kasım ayı ihracatımız yıllık bazda yüzde 22 düştü. Ekonomik aktivitelerde bir daralma görmekteyiz. Sadece ülkemizde değil, dünyanın hemen her ülkesinde benzer gelişmeleri görüyoruz. Krizin etkileri hızla reel sektörlere de yayılmakta. Son haftalarda ülkemizde de reel sektörümüzü negatif etkileyen gelişmeler oluyor. Şirket cirolarında düşme var. Hem iç talepte hem de dış talepte azalma var."
Tüm dünyada yaşanıyor
Hem mali sektör kaynaklı hem de reel sektör kaynaklı sıkıntılar olduğuna dikkat çeken Kurtul, "Özel sektörün kredi hacmi, kredi kullanımı daralma trendine girdi. Kredi hacminin daraldığı ortamda ekonominin hızlı bir şekilde büyümesi mümkün değil. Hepimiz aynı taraftayız ve çok yakın çalışıyoruz" dedi. "Tüm dünyada kredi geri çekilmesi (deleveraging) yaşanıyor" diyen Kurtul, şöyle konuştu: "Kredi miktarları, mali sektörün birbirine verdiği krediler ve mali sektörün reel sektöre verdiği krediler, düşme eğiliminde. Bu global bir hareket. Türkiye de tabii ki bundan etkileniyor. Türkiyede şöyle iyi bir taraf var. Toplam krediler milli gelirin yaklaşık yüzde 30u seviyelerde."
Fırsatçı değil sorumlu
Başbakan Erdoğanın Kriz fırsatçılığı yapmayın yönündeki uyarılarına karşılık, "Bizim en büyük sorumluluğumuz mevduat müşterimize karşı, mevduatın güvende olmasını temin etmemiz lazım" diyen Kurtul, şunları söyledi: "Topladığımız mevduatı kredi olarak plase etmezsek, para kazanamayız. Mutlaka kredi vermemiz lazım. Kredi vermek için bir likidite, kaynak olması lazım. Yurtdışı fonlardaki azalma, mevduattaki azalma, bunları bir derece etkiliyor. Tabi bu kaynakları da iyi kredi müşterilerine kullandırmak lazım."
Derin ilişkiler önemli
AKBANK olarak 2009da da büyümeye devam edeceklerini ancak yılın özellikle ilk yarısında büyümelerin hız kesmesini, kár marjlarının düşük olmasını beklediklerini aktaran Zafer Kurtul, izleyecekleri politikayı ise şöyle anlattı: "Bu dönemde daha temkinli ve dikkatli olacağız. Müşteri ilişkilerinde derinleşmek ve stratejik ürünlerde pazar payımızı artırmak bizim için çok önemli. İhtiyaç kredileri ve kredi kartları makul bir oranla büyür. Kurumsal ve ticari bankacılıkta da derin ilişkilerimiz olan üşterilerimize daha da yakın çalışmaya devam edeceğiz."
Umutlar2009un ikinci yarısına kaldı
AKBANKta genel müdürlük koltuğuna 2001 krizinde oturan Zafer Kurtul, bu kez çözümlerin biraz daha zor olacağını söylemekle birlikte, 2009un ikinci yarısında ekonomik büyümenin hızlanacağını, global ekonomide de toparlanma sinyalleri alınacağı beklentisinde. ABDde Obamanın göreve gelecek olmasının olumlu bir etki yaratmasını bekleyen Kurtul, Türkiye için 2009un ikinci yarısında ya da son çeyrekte bir düzelme hareketi beklediğini söyledi.
Güvencenin zamanı da miktarı da sınırsız olmaz
MEVDUAT güvencesinde bir artış yapılıp yapılmamasına ilişkin "Gerçekten gerekli olduğu anda yapılmalı" diyen Zafer Kurtul, görüşlerini şöyle aktardı: "Temel endişemiz, faiz oranlarında yükselmeye neden olması. Çünkü mevduat güvence altında olduğu zaman müşteri nerede faiz yüksekse oraya gidiyor. Bunu daha önce yaşadık. Ek olarak, bu tür bir güvenceye bir zaman ve meblağ sınırı konulmalı. Örnek olarak güvence 6 ay süreyle sınırlanmalı, 50 bin liradan 100 bin liraya çıkarılmalı. Düzenleme olmazsa, faizden dolayı maliyetler yükselebilir. Reel sektörün fonlama maliyetlerini artabilinr, banka bilançoları da olumsuz etkilenir."
Önlem paketi kaynak ihtiyacı yaratır
BU dönemde bir pakete ihtiyaç olduğunu, reel sektöre yönelik KOSGEB, Eximbank ve vergisel bazı desteklerin yararlı olacağını, mali sektör içinde zorunlu karşılık oranlarının düşürülmesi gibi önlemler alınabileceğini söyleyen Zafer Kurtul, bu noktada kaynak sıkıntısına dikkat çekti. Kurtul, şunları söyledi: "Bu gibi paketler bir kaynak ihtiyacı yaratır. Tedbirleri iç borçlanmamızı arttırarak alamayız. Bir de unutmayalım 2009da vergi gelirlerimizde de azalma olacak."
IMF ile görüşmelere ilişkin olarak da "Önemli olan sağlıklı bir anlaşmanın yapılması" diyen Kurtul, şöyle konuştu: "Piyasalar belirsizliği hiç sevmez.Herkesin önünü görmesi lazım. Şu anda ülke olarak yurtdışı kaynağa ihtiyacımız var. Ülkemizin gelişen bir ülke olarak, yatırımlarını devam ettirmesi, büyümesini devam ettirmesi için dış kaynağa ihtiyaç var."
Kredi hacmi neden düşüyor
KREDİLERDEKİ düşüşün tek sorumlusunun bankalar olmadığını dile getiren Zafer Kurtul, nedenleri şöyle sıraladı:
Birincisi kredi talebi düşüyor. İkincisi, bankacılık sektörünün döviz fonlamasında daralma oldu. Ağustos-kasım arasında DTHlarda yaklaşık 20 milyar dolarlık bir azalma var.
Bankaların kullandığı yurtdışı kredilerde de daralma var. Sektörün kullandığı yurtdışı krediler toplamının 55 milyar dolardan, bu yıl sonunda 50 milyar doların altına ineceğini tahmin ediyoruz. 2009 sonu bu rakam 40 milyar dolara düşebilir.
Bankaların döviz likiditelerinde bir azalma söz konusu. Döviz likiditesinde azalma olunca doğaldır ki bankalar eskisi gibi döviz kredisi kullandıramıyor. Üçüncü faktör ise risk endişesi.
Takipteki kredilerde artış devam edebilir
TÜRK bankalarının yurtdışı bankalara göre önemli avantajları olduğuna değinen Zafer Kurtul, Türkiyede klasik bankacılık yapılmasının, bilanço dışı türev ürün riski bulunmayışının, aktiflerin sermayenin 7-8 katı oluşunun bu dönemde olumlu faktörler olduğunu vurguladı. Ancak takipteki kredilerdeki artışın devam edebileceği uyarısında bulundu:
Bilançolar etkilenir
Önümüzdeki dönemde reel sektör bilançolarında bir bozulma olabilir. Bu bozulmanın temel sebepleri kurun etkisi ve cirolardaki düşüşler. 2009 yılında takipteki kredilerde de bir miktar artış görebiliriz. Bu artış banka bilançolarını da negatif etkiler.
Aile şirketi avantajı
Ancak bu artışın çok önemli bir boyuta olacağını da tahmin etmiyoruz. Türkiyede aile şirketlerinin çoğunlukta olması Türkiye için önemli bir avantaj sağlıyor. İşi yöneten ve sahip olanların aynı kişiler olması yöneticilerin sorumluluklarını arttırıyor.
Panik yapmayalım
Burada morali yüksek tutmak, panik yapmamak, gerekli tedbirleri almak, bir dayanışma içinde, birlik beraberlik içinde olmak çok önemli. Bu global bir konu. Bunu kabul etmek, görmek lazım. Bu, 2001deki gibi bizden kaynaklanan bir kriz değil.
2009da plandığımız şube açılışlarını bir süre erteledik
AKBANKın 2008de iyi bir yıl geçirmekle birlikte son çeyrekte yılın ilk 9 ayına göre bir yavaşlama olduğunu açıklayan Zafer Kurtul, "Tüketici kredileri talebinde bir daralma var, ticari kredi talebinde bir daralma var. Ekonomideki durgunluk kredi talebini etkiliyor" dedi. Kurtul, Akbankın bu yılki çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi: "Bu yıl 130 şube açtık. Hedef 160 civarıydı. Eylül sonu itibariyle hedeflerimize ulaştık. 2009 yılı için yaptığımız şube açılış planlarımızı bir süre erteliyoruz. 2009da bizim kredilerle ilgili yaptığımız tahmine göre kredilerde çok yüksek bir büyüme göremiyoruz. Bunu bütçemize yansıttık."
Sektör 1 kişi işe aldıysa Akbank 2 aldı
AKBANKtaki personel azaltımına ilişkin sorularımızı da yanıtlayan Zafer Kurtul, şunları söyledi:
Bizde her zaman personel alımı oluyor, zaman zaman çeşitli nedenlerle ayrılan arkadaşlarımız da oluyor. Ama burada genel trend her zaman büyüme doğrultusunda. Bu resimde bir değişiklik yok, Akbank yıllar itibariyle hep büyüdü.
Personel sayımız yılbaşından bugüne kadarki döneme baktığımızda bankamıza yeni katılan ve ayrılanlar dahil, toplam yüzde 12.3 oranında, yani net olarak 1663 kişi artış var.
Sektörle bir kıyaslama yaparsak, yıl başından eylül sonuna kadar olan dönemde tüm bankacılık sektöründe çalışan personel sayısı yüzde 7.5 oranında artarken Akbankta net personel artış oranı yıl başından bugüne kadar olan dönemde yüzde 12.3tür. Akbank, personel sayısını oran olarak sektörün yaklaşık 2 katı oranında arttırmış.
Geçmişte gerek kriz dönemlerinde gerekse büyüme dönemlerinde Akbank hep öncü kuruluş olmuştur. Önümüzdeki dönemde de bu misyonumuz aynen devam ediyor."