İş arkadaşınız bir 'hacker' olabilir

FINANSINGUNDEMI.COM - DIŞ HABERLER SERVİSİ

Bir teknoloji şirketi için başa gelebilecek en kötü şey ne olabilir? Bu konuda akla birçok farklı örnek gelebilir. Ancak Financial Times’ın haberinde yer alan bir örnek dudak uçuklatacak cinsten. Habere göre ABD’de siber güvenlik şirketi KnowBe4’a uzaktan çalışmak üzere işe alınan bir çalışanın aslında sisteme kötü amaçlı yazılım yüklemeye çalışan bir Kuzey Koreli hacker olduğu ortaya çıkmış. Şirketin kurucusu Stu Sjouwerman blog yazısında söz konusu olayın daha geçen yıl yaşandığını belirtiyor.

KnowBe4, yapay zekâ yazılım mühendisi pozisyonu için iş ilanı vermiş, adaylarla görüntülü görüşmeler yapmış. İşe alım prosedürleri kapsamında özgeçmiş doğrulaması tamamlanmış, referanslarını doğrulanmış ve adaya iş teklif götürülmüş. Ancak şirkete ait Mac bilgisayar, uzaktan çalışacak kişinin adresine gönderildikten kısa bir süre sonra işler ters gitmeye başlamış. Şirket, söz konusu kişinin aslında ABD merkezli geçerli ancak çalınmış bir kimliği kullanan sahte bir Kuzey Koreli bilişim uzmanı olduğunu fark ettiğini açıkladı. Hacker, cihazı Asya’dan, “bilişim kuryesi laptop ağı” aracılığıyla uzaktan kontrol ediyormuş.

Şirket herhangi bir veri kaybı yaşanmadığını ancak bunun “öğretici bir tecrübe” olduğunu vurguladı. Sjouwerman, “Bu bizim başımıza geldiyse, hemen herkesin başına gelebilir. Sizin de başınıza gelmesine izin vermeyin” diye yazdı.

Bu endişe verici olay, internet ortamında bir kişinin kimliğini doğrulamanın ne kadar zor olduğunu gözler önüne seriyor. Üstelik bu zorluk alanda uzmanlaşmış güvenlik profesyonelleri için bile geçerli. FT yazarı John Thornhill’e göre, günümüzde birçok işin yapay zekâ sohbet robotlarına ve dijital ajanlara devredilmesiyle ve gerçeğe çok yakın video avatarlarının yaygınlaşmasıyla birlikte her şey daha da karmaşık hale geliyor.

Bugüne kadar internet ortamında; makineler sadece makinelerle, insanlarsa sadece insanlarla iletişim kurabiliyordu. Ancak bu çizgiler artık giderek bulanıklaşıyor. Sohbet botları ve avatarlar artık çevrimiçi ortamda insanlardan ayırt edilemeyecek kadar gerçekçi hale geldi. Peki, karşıdaki varlığın gerçek bir insan değil de yapay bir karakter olmadığından nasıl emin olacağız?

Silikon Vadisi’nde bazı teknoloji yöneticileri, yarattıkları bu probleme yönelik çözümler geliştirerek her iki taraftan da kazanç sağlamaya başladı. Bunların başında, şirketi OpenAI’ın 2022’de ChatGPT’yi piyasaya sürmesiyle yapay zekâ yatırım çılgınlığını tetikleyen Sam Altman geliyor.

Altman, aynı zamanda ‘Tools for Humanity’ adlı girişimin de kurucularından. Bu şirket, Orb adı verilen ve futbol topu büyüklüğünde olan bir iris tarayıcı cihaz geliştirdi. Altman, bu yıl San Francisco’daki bir etkinlikte yaptığı açıklamada, “Yapay zekâ çağında insanları tanımlayacak ve doğrulayacak bir yönteme ihtiyaç duyduk. İnsanların özel ve merkezde kalmasını istedik” ifadelerine yer verdi.

Orb cihazı sayesinde kullanıcının gözü tarandıktan sonra, şirket kişiye dijital bir küresel kimlik olan World ID’yi veriyor. Kimlik tanımının yanı sıra Worldcoin kripto para biriminden 42 dolarlık ödül de gönderiliyor. Nisan ayı itibarıyla, 23 ülkede 13,5 milyon kişi Orb kullanarak World ID oluşturdu. Hizmet, geçen ay İngiltere’de de kullanıma sunuldu.

Orb, gerçek bir kullanıcı ihtiyacına yanıt vermeye çalışıyor. Ancak Thornhill’e göre, “Black Mirror” dizisini anımsatan bu teknoloji ne kadar etkili olacak, bu tartışmalı. Her kullanıcıyı tanımlamak ve doğrulamak için özel bir cihaz gerektirmesi sistemi hantal ve maliyetli hale getiriyor. Ayrıca, merkezi bir dijital kimlik anlayışı, kullanıcıların farklı ve birbirinden bağımsız kimliklere sahip olma özgürlüğünü ortadan kaldırarak mahremiyet konusunda soru işaretleri yaratıyor. Öte yandan World ID, Avrupa Birliği’nin 2026’da yürürlüğe girecek Dijital Kimlik Cüzdanı gibi diğer dijital kimlik sistemleriyle de uyumsuz kalabilir.

Yine de bazı güvenlik uzmanları, artık internetle ilgili temel varsayımların değişmesi gerektiğini belirtiyor. Bu yeni anlayışa göre internet üzerindeki muhatabınız ‘aksi kanıtlanmadığı sürece sentetik olduğunu düşünmek’ daha doğru. Diğer bir deyişle internetteki muhatabınızın ‘canlılığını’ kanıtlaması gerekiyor. Bu kavrama, biyometrik doğrulama şirketi iProov’un Kurucusu Andrew Bud “liveness” adını veriyor.

iProov’un akıllı telefon tabanlı yüz tanıma sistemiyle sunduğu premium hizmet, aralarında devlet kurumlarının ve finansal hizmet şirketlerinin de yer aldığı kullanıcılar tarafından 100 milyondan fazla kez kullanıldı. Sistem, kullanıcının yüzüne çok renkli ışıklar yansıtarak bu yansımaları analiz ediyor ve yaklaşık 2,5 saniyede kimlik doğrulaması sağlıyor.

İnternette kullanıcıların kimliğini tespit etmek ve doğrulamak, karşılaştığımız en zorlu sorunlardan biri. Zira teknoloji çok hızlı evriliyor. Ancak Thornhill’e göre bu sorunla yüzleşmemiz hayati bir öneme sahip. Uzmanlar sıradaki tehdidin, artık bireysel hackerlardan değil, kitleler halinde karşımıza çıkabilecek sentetik hacker orduları olabileceği konusunda uyarıyor.

Yapay zekâya ayak uyduramayan işini kaybedecek

Amerikalılar zamanlarını nasıl harcıyor?

Avrupalı CEO’lardan 'yapay zeka' yasasını durdurun çağrısı