Bankaları zorlayacak üç riske dikkat!
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, toplam kredilerdeki düşük artışın bankacılık sektöründe yarattığı karamsarlığa gönderme yaparak yılın son çeyreğinde bu konuda daha olumsuz sinyaller aldıklarını vurguluyor.
Bilgin buna karşın, 2010 yılında bankacılık yapmanın çok da kolay olmayacağını, çünkü artık yeni dönemin düşük kar marjlarıyla çalışılacak bir dönem olduğunun altını çiziyor. Bilginin şu sözleri ise dikkat çekici 2010 için gördüğüm en önemli risk, kredi riski; yani kredilerin geri dönüşünde yaşanabilecek muhtemel sorunlar.
Mine Zeybekoğulları / Ekonomist
Global kriz dünyada yüzyıllık bankaları tarihe gömerken, Türkiye, bankacılık sisteminde tek fire vermeden bu süreci atlattı. BBDK Başkanı Tevfik Bilgin, önümüzdeki süreçte tüm dünyada Acaba büyük bankalar iyi midir, yoksa bankalar belli bir büyüklükte mi kalmalıdır sorusunun, en çok tartışılacak konu olacağını düşünüyor.
Türkiyede bankacılık sisteminin krize kuvvetli girmesinin reel sektörü daha olumsuz gelişmelerden koruduğunu ifade eden BDDK Başkanı Bilgin, 2010 yılında rekabetin artacağını, kar marjlarının daha da düşeceğini ve takipteki krediler oranının bir miktar daha artacağını söylüyor. Bankacılık yapmanın zorlaşacağını vurgulayan Bilgin, buna karşın Krizin en şiddetli olduğu, herkesin şaşkın şaşkın çevreye baktığı bir dönemi yaşamış bir başkan ve bankaları bilen birisi olarak, 2010un 2009dan daha rahat geçebileceğine inanıyorum diyor.
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, sorularımızı yanıtlayarak, 2009 yılı değerlendirmesi ile 2010 yılı beklentilerini paylaştı.
Ekonomist: Global krizin gölgesinde geçen 2009 yılını sektör açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tevfik Bilgin: Bankacılık sisteminde 2008 yılında özellikle Lehman olayıyla şiddetlenen kriz sonrasında, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde bankacılarımızda hassasiyet ve tedirginlik had safhadaydı. Bu durum, bu yıl hazirana kadar sürdü diyebiliriz. Bu dönemde bankacılığımız mevcudu koruma gayreti içinde oldu. Geri gitmeden ama mevcutla çok da büyümeden, bir yol haritası çizmeye çalıştılar.
Örneğin; krediler 2008 Ekim ayından 2009 Ekim ayına kadar sadece yüzde 1 oranında artarak 377 milyar liraya gelmiş durumda. Dolayısıyla, global çalkantıdan genel ekonomi etkilenmiştir ancak bankacılık sektörünün bu krize yığınakla girmesi, krizin etkisini olabildiğince aşağı çekmiştir.
Elbette ki kredilerdeki artış oranı veya mevcudu koruma politikası, reel sektör tarafından eleştirilmektedir. Bazı bankaların kriz dönemindeki bazı tavırları nedeniyle, bunun kısmen katıldığımız yönleri de var. Ama bankacılık sisteminin krize kuvvetli girmesi, reel sektörü daha olumsuz gelişmelerden korumuştur; bu açıdan da bakmak lazım.
Sizce sektördeki en çarpıcı gelişmeler neydi?
Bilgin: 2009daki en önemli gelişme, kredilerde geçmiş yıllarda gördüğümüz ortalama yüzde 20-30 büyümenin bu yıl görülmemesi. İkincisi; toplanan mevduatın kaba bir hesapla neredeyse tamamının devlet kağıtlarına gitmesi. Toplam mevduat, 2008 Ekim 2008-Ekim 2009 aralığında 59 milyar lira artmış. DİBSler ise 62 milyar lira artmış. Bu önemli bir gelişme. Bir anlamda bankalar, bu dönemde daha az riskli likit enstrümanlara yatırım yapmayı tercih etmişler. Bu dönemde mevduat da istenen ölçüde artmamıştır ama gelen de bu alanda değerlendirilmiş görünüyor.
Üçüncüsü ise; piyasalardaki daralmaya rağmen karlılığımızdaki artıştır. 2009un ilk 10 ayında sektörün toplam karı 17.4 milyar lira ve yıl sonunda bunun 20 milyar lira olabileceğini tahmin ediyoruz. Dünyanın gelişmiş ekonomilerinde bankalar zarar ederken veya mali olarak sorun yaşarken, bizim yaşadığımız bu resim önemli. Tabii şunu da söylemek lazım ki, bu, gelecek 2-3 yıl içinde sektörde görebileceğimiz belki de en yüksek kardır.
Takipteki kredilerde yaşanan yükselişi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bilgin: Bence bu dönemde üzerinde hassasiyetle durulması gereken diğer bir konu, kredilerdeki takibe dönüşüm oranı. Ekim 2008de ortalama yüzde 3.2 ile başlamışız, Ekim 2009da yüzde 5.4 olmuş. Aslında bu, benim beklentilerim altında bir artış; ben daha da fazla olabilir diye düşünüyordum.
Bankacılık sektörünün 2010 yılını nasıl geçirmesini bekliyorsunuz?
Bilgin: 2010da sektörün karlılığı düşecektir. Bankacılıkta artan rekabet -piyasa daraldığı için herkes kredi ayağında aynı müşteriye hücum ediyor- ve düşen faiz oranları, kar marjlarını daha da azaltacaktır. 2010da oyun, düşük kar marjlarında oynanacak. Ayrıca, kredilerdeki takibe dönüşüm oranlarının bir miktar daha artması muhtemeldir. Ve belki de en önemli konu; bu saydığım nedenlerden dolayı, 2010da bankacılık yapmak gerçekten zorlaşacaktır.
Bu, 2010a ilişkin olumsuz bir beklenti olarak mı yorumlanmalı?
Bilgin: Finans sistemimiz içinde bankacılık olarak, 2008in son üç ayı ile 2009un ilk 4-5 ayında, yani krizin en şiddetli olduğu, herkesin şaşkın şaşkın çevreye baktığı bir dönemi yaşamış bir başkan ve bankaları bilen birisi olarak, 2010un 2009dan daha rahat geçebileceğine inanıyorum.
Global piyasaları yakından izliyorlar; oralarda ve Türkiye piyasasında da olumlu anlamda bazı sinyaller var. Bunları gözleyerek daha ayakları yere basan, daha rahat bir bankacılık sistemi olacak ama burada rahatlık ile geleceği daha çok tahmin edebilme gücünü kastediyorum.
Bir örnek olarak verirsek; Ekim 2009da 377 milyar lira olan toplam krediler 11 Aralık 2009da 390 milyar liraya çıkmış. Yani krediler ekim sonu itibariyle son bir yılda yüzde 1 artarken, 41 günde yaklaşık yüzde 3 artmış. Bunlar olumlu sinyaller ve biz bunların global ekonomiye bağlı olarak daha da artmasını umut ediyoruz, bekliyoruz. Bankalarımız da 2010da kredilerde ortalama yüzde 10-15 arasında büyüme hedefliyor.
Siz bu oranı gerçekleşebilir görüyor musunuz?
Bilgin: Bence de gelecek yıl için kredilerde yüzde 10-15 büyüme, mantıklı bir projeksiyondur.
2010da bankaları bekleyen riskler var mı?
Bilgin: Bankacılık risklerle yaşama sanatı; iyi günde de kötü günde de her zaman riskler olacaktır. Ancak 2010 için gördüğüm en önemli risk, kredi riski; yani kredilerin geri dönüşünde yaşanabilecek muhtemel sorunlar. Bu yıl belli oranda bunu yaşadık ve gelecek yıl bunun artacağını tahmin ediyorum ama bunu iyi yönetmek lazım. İyi yönetmekten kastım; bankalar ile iyi niyetli şirketlerin diyalog kurma kabiliyeti. İkinci risk; dünyada faiz artırım sürecinin başlama ihtimali. Bu da elbette, banka bilançolarını olumsuz etkiler. Bunu bankacılarımız da çok iyi biliyor. Bankalara da hep bu riskleri dikkate alarak bütçelerini yapmalarını ve bu riskleri gerçekleşmeden hesap etmelerini tavsiye ediyoruz.
Sektörde artan rekabetle ilgili uyarılarınız neler olabilir?
Bilgin: Bankalarımız için en önemli risklerden biri de, kendi aralarındaki mantıksız rekabet riski. Yüklü bir mevduata ya da krediye girebilmek için tamamen mantıkdışı diyebileceğim oranlarda fiyatlama yapmaları, hem piyasayı bozuyor hem de kendi mali bünyelerini olumsuz etkiliyor.
Makul ve kendi yapılarını bilerek fiyatlama yapmalarında büyük yarar var. Öncelik pazar payı değil, bankanın sağlıklılığıdır. Özellikle bazı büyük bankalarda ve büyük olma gayretindeki orta ölçekli bankalarda dönem dönem bu mantıksız rekabeti görmekteyiz.
KONSOLİDASYON BEKLEMİYOR
BDDK Başkanı Tevfik Bilgin, gelecek yıl sektörde konsolidasyon yaşanmasını beklemediğini belirtirken, şu değerlendirmeyi yaptı:
Bence bundan sonra dünyanın ve Türkiyenin de Acaba büyük bankalar sistemde risk mi doğuruyor diye de düşünmesi lazım. Çünkü bunlar idare edilemez büyüklüğe geliyor ve ülkenin bütün dengelerini bozabiliyor. Yani Too big to fail- Batmayacak kadar büyük yerine Too big to save-Kurtarılamayacak kadar büyük de olabiliyor bazen. Dolayısıyla Acaba büyük bankalar iyi midir, yoksa bankalar belli bir büyüklükte mi kalmalıdır sorusu, bence önümüzdeki dönemde belki de en çok tartışılacak konulardan biri.