BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 71,95 -1,30 374.140.000.000,00
ALBRK 8,05 -3,01 20.125.000.000,00
GARAN 142,40 -1,11 598.080.000.000,00
HALKB 37,48 3,71 269.285.481.014,16
ICBCT 13,38 -0,52 11.506.800.000,00
ISCTR 13,89 -1,21 347.249.583.300,00
SKBNK 7,79 -0,76 19.475.000.000,00
TSKB 12,84 -0,85 35.952.000.000,00
VAKBN 30,92 -0,45 306.600.293.491,16
YKBNK 36,76 -1,29 310.513.605.199,84

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkBanka'lara yeni vergi mi geliyor?----

Banka'lara yeni vergi mi geliyor?

Banka'lara yeni vergi mi geliyor?
26 Nisan 2010 - 15:23 www.finansingundemi.com

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz Bloomberg HT Ekonomi Müdürü Özlem Dalga'ya önemli açıklamalarda bulundu

Özlem Dalga: Bankalara vergi konuşuluyor. G20 Maliye Bakanları bu konuda karar vermek için topu liderlere attı. Haziran toplantısında onlar karar verecek. Bankalar vergi konusunda beklentileriniz neler? Bu Türkiye açısından ne anlama geliyor? Durmuş Yılmaz: G20 ülkelerinin yaptığı toplantılarının 1. gündem maddesi "finansal düzenleme reformu" idi. Bu finansal düzenleme reformu çerçevesinde daha önce, gerekse IMF tarafından gerekse finansal istikrar kurumu tarafından başlatılmış olan çalışmaların tekrar bir gözden geçirilmesi yapıldı. Burada gündeme getirilen konular, sermaye yeterlilik oranları, sermaye oranlarının güçlendirilmesi, likidite oranlarının güçlendirilmesi, ücret politikalarının sistemde kriz yaratmaması için yeniden gözden geçirilmesi, bununla ilgili olarak yapılan düzenlemeler, türev ürünleri, türev ürünleriyle ilgili olarak uyarlamaların yapıldığı tezgah üstü sistemden organize piyasalara geçilmesi, uluslararası gözetim ve denetimin standartlara muhasebe standartlarıyla uyumlaştırılması, özellikle bu konular aşağı yukarı 1,5 yıldan bu yana tartışılıyor. Finansal İstikrar Kurumu Başkanı'nın burada söylediğine göre, bunların artık somut öneriler halinde kurallar silsilesi haline getirilmesi aşamasına gelindi. Bu nokta son derece kritik bir nokta. Şunun için kritik. Çünkü bu kurallar silsilesinin muhatabı bankalar ve bankaların da bunu kurallar içinde içselleştirilmeleri gerekiyor. Benim edindiğin intiba da bankalar bu kurallar dizisine pek sıcak yaklaşmıyorlar. Dolayısıyla buradaki genel tavır şu: Önceden bankaları dinlemeyelim, yapılması gerekeni yapalım şeklindeydi ama şu anda gelinen noktada bankaları dinleyelim onların taleplerini göz önde bulunduralım, yapılabilecek ne varsa yapalım, ama asla alacağımız kararları sulandırmayalım ve bunlardan da taviz vermeyelim. Dolayısıyla bankaları dinleyelim fakat onların her istediğini de karşılamayalım noktasına gelindi. Dolayısıyla şu anda gelinen nokta, gözetim ve denetim mekanizmasının yeniden yapılandırılması son derece stratejik bir konum gelmiş durumda. Onun dışında tabii, bu G20 toplantılarında tartışılan konulardan bir tanesi de daha önce, devlet başkanları tarafının IMF'ye verilen bir görev var. O görev de bankacılık sisteminin yeniden vergilendirilmesi konusunun üzerinde bir çalışmayı içeriyordu. IMF bu konuda çalışmasını yaptı. Ve raporunu sundu. Bu rapor gizli bir rapor ve benden bu raporun detaylarına girmemi beklemeyin. Ancak burada ortaya çıkan durum şu: Bankacılık sisteminin yeniden yapılandırılması her ülkede bizim 2001 krizinden sonra olduğu gibi bir kamusal yük getirdi. Ama bu 2007 yılında Ağustos ayında başlayan ve hala devam etmekte olan bu kriz esnasında gelişmiş ülkelerin kamu maliyeleri ve vergi mükellefleri önemli yükler altına girdiler. Gelişmekte olan ülkelerde başta Türkiye olmak üzere bankacılık sektörünü yeniden yapılandırılmak üzere ne bir yasal değişiklik yapıldı ne bir garanti verildi ne de bir kuruş para harcandı. Bizim gibi olan başka ülkeler de var. Dolayısıyla burada gelişmekte olan ülkelere ile emerging market dediğimiz gelişen ülkelerin bu konuya yaklaşımlarında birtakım ince ayrım farklılıkları var. O da şundan kaynaklanıyor. Bir tarafta vergi mükelleflerinin binen çok ağır yükler var. Bu yüklerin telefi edilmesi için bankacılık sisteminin bunun bir şekilde oluşan zararlara ortak olması gerekiyor. Ancak öbür taraftan da bizim gibi bugün itibariyle vergi mükellefleri üzerine herhangi bir yük getirmeyen ancak bu vergiler getirilirse uluslararası sermayenin maliyeti açısından bir yük getirecek. Sermaye akımlarını olumsuz etkileyecek ve bizim gibi ülkeler de bundan olumsuz etkilenecek. Dolayısıyla bu konuda ortak bir görüş birliği yok ve bu konu hala bir müddet daha tartışılmaya daha devam edecek. Fakat genel çizgi, gelişmekte olan emerging market ekonomilerinin bu konuya pek yaklaşmadıkları onun da ana nedeni dolaylı yoldan sermaye maliyetlerinin artacak olması. Özlem Dalga: Bizim bankacılık sistemine ekstra bir vergi yükü gelecek mi ona ne diyorsunuz? Durmuş Yılmaz: Bizim de bu konuda görüşümüz şu: Burada da dile getirdik. Bankaların sermaye yapıları güçlendirilsin. Özellikle kriz esnasında şokları emebilecek adi hisselerden oluşan sermaye yapısının güçlendirilmesi. Buna ilave olarak da bir verginin getirilmesi şeklinde bir yaklaşım. Bizim görüşümüz bu fakat dünya bunu tartışıyor. Dolayısıyla buradan çıkacak olan kuralların yeknesak olması hedefleniyor. Olup olmayacağı konusunda kesin bir şey söyleyemiyorum. Ama konu şu anda hararetli bir şekilde tartışılıyor. Özlem Dalga: Türk bankalarına yeni ekstra bir vergi gelmiyor değil mi? Durmuş Yılmaz: Bu konuda henüz bir karar alınmış değil. Özlem Dalga: Yatırımcılar Türkiye'ye dair en çok neyi merak ediyor. Durmuş Yılmaz: Biz burada resmi görevlerimizin dışında yani G20 toplantılarına ve IMF'nin toplantılarının dışında yatırımcı gruplarıyla da görüşüyoruz. Onlara Türkiye ekonomisini anlatıyoruz. Burada tabii en çok sorulan sorulardan biri özellikle mali disiplin konusunda biz çok fazla soru geliyor. Biz yaptığımız prezantasyonlarda söylediklerimizden sonra insanlar fazla soru sormuyorlar. Sadece herhalde içlerinden yüz ifadelerinden belli oluyor sordukları soru şu: Türkiye bu noktaya nasıl geldi. Türkiye bir bedel ödedi. Ödediğimiz bedel de az değildi. Kolay bir bedel de değildi. Üst üste yüzde 6,5'luk faiz dışı fazla hedefledik, bunu tutulamasak bile 6,5'e yakın bir hedefini tutturduk. Dolaysıyla da borçluluk oranımız yüzde 95'li seviyelerden bugün bulunduğu noktaya getirdik. Bu da özellikle yatırımcı camiasından takdirle karşılanan bir husus. Ve bu da bize güven veriyor. Onun dışında yatırımcıların en sık sorduğu konularda bir tanesi de biliyorsunuz; şu anda gerek gelişmekte olan ülkelere gerekse gelişmiş ülkelere kriz döneminde birtakım tedbirler aldılar". O tedbirlerin bir kısmı geleneksel para politikaları uygulamaları oldu. Bizim ülkemizde olduğu gibi, bir kısmı da gelenek dışı para politikaları uygulamalarıydı. Bunlardan tabii çıkılması söz konusu. Şu anda beklenenden önce ve beklenenden hızlı olduğu söylenen büyümenin temelinde bu uygulamaları var. Dolayısıyla bu politikalar geri çekilirse başlamış olan ekonomik canlanma sürdürülebilir mi, sürdürülemez mi konusunda herkes soru soruyor. Özellikle gelişmiş ülkelerin başlangıçta genişlemeci parasal ve maliye politikaları uygularken, gösterdikleri işbirliği ve koordinasyonun çıkarken de gösterilip gösterilmeyeceği konusunda hatta bundan da öte acaba koordinasyona gerek var mı sorusu da gündeme getiriliyor. Buradaki bir görüş şu: Ülkeler birbirleri ile koordineli olmalılar fakat hepsi aynı anda hareket etmemeliler, çünkü ülkelerinin içinde bulundukları ekonomik devresel hareketlerin bulunduğu noktalar farklı. O nedenle birlikte yapılacak ince ayardan ziyade, ülkeler toplam global ekonomik canlanmayı sürdürecek şekilde farklı zamanlarda çıkış stratejileri uygulamaya koymalı ve koyabilirler görüşü hakim. Bize sorulan soru şu: Biz açık ve net şekilde neyi ve ne ölçüde yapacağımıza açık bir şekilde söyledik. Ancak söylemediğimiz bir şey var. Ne zaman yapacağımızı söylemedik. Bize en çok sorulan soru bunun zamanlamasıyla ilgili. Dünyada olaylar çok hızlı gelişiyor. Dolayısıyla önceden bu çıkışı bir zamana bağlamak son derece riskli bir durum doğru da olmaz. Verilerin ortaya çıkması durumuna göre biz peyderpey uygulamaya koyduğumuz tedbirleri geri alacağız ve bunun amacı da orta ve uzun vadede sürdürülebilir bir ekonomik büyüme ve finansal istikrarcı sağlamaktır. Burada tabii geçiş dönemi son derece önemli. Uluslararası bankalarda finansal istikrar kurumundan da bu gözetme ve denetimle ilgili kurallarını uygulamaya koyulurken makul bir geçiş süreci istiyorlar. Biz de likidite ile yönetimi ile ilgili olarak bankalarımıza makul bir geçiş süreci vereceğiz. Bunu da söylüyoruz ve buna da peyderpey uygulamaya koyacağız. Biz mümkün olduğu kadar sürpriz yapmadan açık anlaşılabilir ve şeffaf bir şekilde. Bankalarımıza kendi bilançolarını yeniden ayarlayabilcek zamanı onlara tanıyabileceğimizi söyledik. Özlem Dalga: TCMB olarak lira ve faiz açısından yatırımcı ne beklemeli? Durmuş Yılmaz: Gerek IMF kendi bünyesinde yaptığı toplantılarda gerekse G20'nin yaptığı toplantılarda günden maddelerinin bir tanesi de sermaye akımları ile ilgiliydi. Burada dile getirilen hususlar da özellikle ekonomik canlanma başladıkça ve gelişmekte olan ülkelere güven daha hızlı düzeldiği için gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akımlarının artması ve bunun gerek kur üzerinde ve gerekse bu ülkelerin varlık fiyatları üzerinde şişkinlikler meydana getireceği konusun şu anda üzerinde düşünülen konulardan bir tanesi. Türkiye de bunun dışında değil. Son 1,5 -2 aydır ülkemizde de önemli sermaye girişleri oldu ve bunun da kur üzerinde yansımalarını görüyoruz. Bu nedenle biz de uluslararası camia gibi bu konuda son derece ihtiyatlı ve dikkatli davranmak zorundayız. Özlem Dalga: Güçlü liraya devam mı? Durmuş Yılmaz: Ben bu konuda bir şey söylemiyorum. Kur riski piyasanın üzerinde. Kuru arz ve talep üzerinde belirliyor. Ve Merkez Bankası rezerv birikimleri açısından uygun gördüğünde piyasadan döviz alıyor. Ortaya çıkan duruma göre Merkez Bankası durumunu tekrar gözden geçirecektir diyoruz. Özlem Dalga: Komşuda olanlar bize yansır mı? Durmuş Yılmaz: Mali disiplin son derece önemli. Reel ekonomide ortaya çıkan olumlu gelişmeleri gölgeleyen hususlardan bir tanesi de bu kamu mali disiplini ve borç yükünün sürdürülebilir konusundaki endişeler. Bu konular IMF'nin gündeminde uluslararası camianın gündeminde bu konuda dikkatli çalışmalar var. Fakat Yunanistan'la ilgili olarak yapılması gerekenler bu platformlarda herkesin önünde tartışılmıyor. Bence ayağa da düşmemeis gerekiyor. Son derece nazik bir konu. Bu işin maliyeti giderek artıyor. Ne kadar hızlı hareket edilirse maliyet o kadar düşecek diyorum. Mali disiplin sağlılık bir toplumun omurgası. Bu ortaya çıkan durum şunu gösterdi: bedel ödeyerek sağladığınız ve bugün dünyaya örmek gösterilen bu mali displinimizin yasallaştırılacak nmali kurallarla desteklenmesi ve bundan taviz verilmeyecek şekilde sürdürülmesi gerekir diye düşünüyorum. Yunanistan Türkiye'yi nasıl etkileyecek konusunda da kısa vadede ve dar çerçevede. Bizim Yunansitan'la olan dış ticaretimize ithalatımıza ihracatımıza turizm, hareketlerine sermaye hareketlerine baktığımızda biliyorsunuz Yunanistan'ın Türkiye'de iki bankası var. Buralarda önemli bir sorun yaşanmayacak. Bankalarımız son derece güçlü ve sağlam. Dış ticaret ve turizm açısından bir olumsuzluk yaşanmayacaktır. Hatta Türkiye bundan faydalanabilir. Ancak uzun vade de Yunansitan'ın güneydoğu Avrupa'da ağırlığı biraz fazla. Bazı ülkelerden de Yunanistan'da çalışan işçileri var. Onların kendi ülkelerine gönderdikleri paralarla kendi ülkelerine önemli katkıları var. Yunanistan'daki bu durum bu ülkeleri olumsuz etkileyebilir.
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!