BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 69,85 -2,92 363.220.000.000,00
ALBRK 7,92 -1,86 19.800.000.000,00
GARAN 141,20 -0,77 593.040.000.000,00
HALKB 37,06 -1,12 266.267.874.236,52
ICBCT 13,38 0,38 11.506.800.000,00
ISCTR 13,72 -1,22 342.999.588.400,00
SKBNK 7,79 0,13 19.475.000.000,00
TSKB 12,80 -0,31 35.840.000.000,00
VAKBN 29,88 -3,36 296.287.735.107,24
YKBNK 35,94 -2,18 303.587.023.146,96

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılıkBankalar şirket patronu oluyor----

Bankalar şirket patronu oluyor

Bankalar şirket patronu oluyor
02 Kasım 2009 - 09:32 www.finansingundemi.com

İzmir'de 200 büyük şirketin üye olduğu Ege Sanayici ve İşadamları Derneği'nin Başkanı Sıtkı Şükürer, krizin şirketlerin üzerinden silindir gibi geçtiğini söylüyor. Yatırımda yakalanan şirketlerde rollerin değiştiğini, krediler nedeniyle patronların bankaların profesyonelleri haline geldiğini dile...

Ege Sanayici ve İşadamları Derneği, İzmir ekonomisinin yüzde 70'ini oluşturan 200 şirketin üye olduğu sivil bir meslek örgütü. Derneğin Başkanı Sıtkı Şükürer, global krizin tüm Türkiye'de olduğu gibi İzmir'de de şirketlerin üzerinden silindir gibi geçtiğini, toz duman kalksa da bulutların devam ettiğini dile getiriyor. Krize yatırımda yakalanan şirketlerde rollerin değiştiğini söyleyen Şükürer, "Hesapsız alınan krediler nedeniyle işletmelerin patronları, bankaların profesyonelleri haline geldi" diyor. Sun Bağımsız Denetim Şirketi'nin sahibi olan ve 150 şirketin mali danışmanlığı yapan Şükürer, kapısına kilit vuran şirket sayısının henüz az olduğunu da dile getirirken "Bankalar acele davranmadı. Henüz kimse 'kral çıplak' demedi. Mucizevi bir gelişme olmazsa 2010-2011 sancılı geçecek" diye konuşuyor. Dünyada yaşanan kriz Ege'ye nasıl yansıdı? Bazı sektörlerde üzerimizden silindir gibi geçti. Şimdi toz duman kalktı ama bulutlar devam ediyor. Dolayısı ile şirketlerimiz aynı hatalara düşmeden ayakta kalma savaşı veriyor. Surviver yaşanıyor. Krizde kapanan firma sayısında bir artış var mı? Küçük ölçekli işletmeler ve esnaf düzeyinde neler yaşandığını bilemiyorum. Ancak Ege'deki büyük ve orta ölçekli şirketler açısından henüz kapısına kilit vuran firmaların sayısında olağanüstü bir artış yok. Ancak şu gerçeği görmek lazım. Krize yüksek kredi ile yakalanmış firmalar yönünden bankalar aceleci bir tutum içine girmedi. Bekle-gör politikası izledi. Devlette karşılıklar kararnamesini yumuşatınca bankalar yönünden de rahatlama oldu. Halihazırda sıkıntılar devam ediyor, sadece fiili bir eylem yok. Kimse kral çıplak demiş durumda değil. Ancak bunun uzun bir müddet tolarensı yok. Büyük olasılıkla ticari şansı olmayan, kar üretemeyen firmalarla ilgili şartlar düzelmezse, 2010'dan itibaren biletler kesilmeye başlanır. Dolayısı ile mucizevi sonuçlar olmadığı takdirde 2010- 2011 yılının bazı firmalar için sancılı geçeceği kesin. Bu durum el değiştirmeleri gündeme getirir. Şirketler hangi hataları yaptılar? Kriz finansal enstrümanların aşırı çeşitlendirmesinden çıktı. Bu finansal imkanlar reel ekonomiyi kat be kat aştı. Dünya ekonomisi kendi reel sınırlarının dışına taştı ve aşırı genleşme yaşadı. Bir yerlerde duvara toslayacağı belliydi. Bu genleşme Türkiye'ye de yansıdı. Şirketlere faiz, vergi, amortisman gibi değerleri gözardı edip gelecek projeksiyonlarına göre kredi verme yapısı doğdu. Bu durum kredi almak isteyenlerin de çok hoşuna gitti. Kredinin ödenmesi projeksiyonların gerçekleşmesine bağlıydı. Ancak kriz patladı. Yatırımda yakalanan şirketler itibariyle baktığımızda fotoğraf şöyle: Artık roller değişti. İşletmelerin patronları olanlar profesyonel, gerçek patronlar ise bankalar oldu. Yani halihazırda Türkiye'de pek çok patron şu anda bankaların profesyoneli konumuna düştü. Türkiye'de 2001 bankalar için yeniden yapılanma dönemi olmuştu, bu kriz reel sektörde yeniden yapılanmayı sağlar mı? Ekonomik krizle birlikte yeni bir durum ortaya çıktı. Düşük enflasyon. Enflasyon yüzde 5'ler civarında kalacak. Türkiye'deki işadamları yönünden bu durum yepyeni bir deneyim yaşatıyor. Türk işadamı yıllarca enflasyonla yaşamayı ve para kazanmayı iyi öğrenmişti. Yüksek enflasyonun bulunduğu ortamda stok, maliyet, verimlilik önemli değildir. Her saniye karambol bir gelir elde etme imkanı doğar. Mesela ihracat yapıyorsanız kurlarda bir oynamayla bonus gelir. Şimdi artık enflasyon yok. Stok nedir, uydurukçu olmayan verimlilik nedir, önem kazandı. Ana konusunda üretime odaklanarak karlılık yaratma süreci başlıyor. Bu pek alışık olduğumuz bir kültür değil. Terbiyevi bir süreç. Bu döneme şirketler uyum sağlayabilecek mi? Farkındalık var mı? İşadamları artık yepyeni bir döneme geçildiğinin farkında. Herkes yeniden yapılanıyor. Ticaret kar için yapılır. Kar da ciro ile maliyet arasında oluşur. Artık birim fiyatını arttırarak kazanmanız çok niş bir ürün üretmiyorsanız imkansız. Farklılık yaratmak istiyorsanız katma değerli ürün üreteceksiniz. Hasılatın ikinci bacağı miktar. Daha fazla satacaksınız, bu da pazarlamanın önemini arttırıyor. Türkiye'nin bazı sektörlerde ısrarla yabancısı kaldığı marka kültürünün olmayışı sıkıntının ana kaynağını oluşturuyor. Yabancıların düşük fiyatlara alım için fırsat kolladığını biliyoruz. İzmir'de de var mı bu durum? Var tabii. İzmir biraz batıya açık bir yapı. Herkes kendi üretimini belli noktaya getirdikten sonra değerini test etmek için uzun yıllardır yabancı yatırımcılarla dirsek teması halindeydi. Şimdi 2005'den beri buldukları rakamların üçte biri telaffuz ediliyor. Bu nedenle kimse o fiyatlardan şirketini satmayı içine sindiremiyor. 2006'da 100 milyon euro değer biçilmiş şirkete bu koşullarda 10 milyon euro değer biçiliyorsa o firma sahibi bu realiteyi kabullenemiyor. Şu anda direniyorlar. Umarım direnenler kazanır. Ellerinde yarattıkları değerler yok pahasına ellerinden çıkmaz. Kriz koşulları devam ederse ne yazık ki el değiştirmeler artar. Özkaynak yabancı kaynak dengesine dikkat etmeyen her firma için bu sıkıntılar gündemdedir. İzmir'in geri kaldığı şehir efsanesi İzmir sanayide ilkleri yapan bir kent ama Türkiye ekonomisinde geri kaldı. neden? İzmir'in geri kaldığı algısı bir şehir efsanesi. Rakamlara bakıldığında durum hiç de böyle değil. İzmir'in ilk bin firma içerisindeki payı 2006 yılında 105 iken, 2008'de 107'ye yükseldi. İstanbul'un rakamlarında ise herhangi bir değişiklik göze çarpmıyor. Manisa'yı da kattığımızda ilk 1000 sanayi kuruluşundan 132 adedi bu bölgede. İzmir'in sanayideki payı yüzde 10 civarında, İzmir ve Manisa'nın toplam payı ise yüzde 13 civarında istikrarlı bir seyir izlemekte. "Anadolu Kaplanları" olarak adlandırılan Denizli, Gaziantep, Kayseri ve Konya'nın 2008 ilk 500'deki toplam firma sayısı ise 97. İzmir tarımda da Konya'dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Ayrıca imalat sanayiinde fert başına düşen elektrik tüketiminde de İstanbul'un bile önünde birinci sırada yer alıyor. Ancak İzmir'in sıkıntısı kamu yatırımlarında yaşanıyor. yatırımlar 9 yılda hep gerilemiş. Tabii İzmir'in muhalif kimliği bunun nedeni değil mi? İzmir halihazırda Türkiye genelinde muhalif pozisyonunda kendini konuşlandırdı. AK Parti en az oyu burada alıyor. Bu bir vaka. Ama bu yeter şart olamaz. Alternatif geliştiriyor olması lazım. Biz de işte bu alternatifleri ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. İzmirli işadamlarının açılım tartışmalarına bakışı nedir? Türkiye'nin ciddi bir demokratikleşme problemi olduğu açık. Cumhuriyet pek çok şeyi başardı ama son 30 yılda evrensel demokrasinin kriterlerine tam bir uyum sağlayamadı. Bunun sancıları çekiliyor. Evrensel demokrasi ilkelerine yaslandığınız vakit Amerika'yı yeniden keşfetmeniz gerekmiyor. Kriterler hap haline gelmiş ve belli. Hukuğun üstünlüğü, insan haklarına saygı, çevreye duyarlılık. Birincil kimliğimiz insani kimliğimiz. Milliyetçilik, dindarlık ardından gelir. Zenginleştiren öğelerdir. Türkiye'de halihazırda evrensel bir demokratik hava oluşmadığı için ister istemez ikincil kimlikler ön plana çıkıyor. Buradan evrensel bir barış çıkmaz. Gerginlik ve husumet olur. Mesele Kürt meselesi değil vatandaşlık temelinde yaklaşılması gereken demokrasi meselesidir. SITKI ŞÜKÜRER KİMDİR 1958 yılında İzmir Karşıyaka'da doğan Sıtkı Şükürer, 1979 yılında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Maliye Bakanlığı'nda hesap uzmanı olarak çalışan Sıtkı Şükürer, İzmir'in önde gelen firmalarından Çimentaş'ta da Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Sıtkı Şükürer, portföyünde 150 firma olan 50 kişinin çalıştığı Sun Yeminli Mali Müşavirlik şirketinin sahibi. Evli ve iki kız çocuk sahibi. JALE ÖZGENTÜRK-REFERANS
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!