Bankalar için çıkış yolu: Böl ve yönet
Krizde devlet yardımı ile kurtulan bankacılık sektörü için yeni açılım ABD'nin eski merkez bankası başkanı Paul Volcker ve İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mervyn King'den geldi. Büyük bankaların küçük parçalara bölünmesi tartışılıyor.
Halktan alınan vergiler sayesinde hükümetlerin iflasın eşiğinden döndürdüğü ABD ve Avrupa bankacılık sektörü için yeni bir açılım ortaya atıldı: "Bölerek yönet". ABD'de eski Merkez Bankası (FED) Başkanı ve ekonomi üstadı Paul Volcker'ın ortaya attığı, son olarak dün de İngiltere Merkez Bankası (BoE) Başkanı Mervyn King'in yaptığı benzer açıklamalarla dikkat çeken açılımın temelinde "Regülasyonlar bankaların batmaması için tek başına işe yaramaz, büyük bankalar küçük parçalara bölünmeli" fikri yatıyor. Yani Pittsburgh'daki G-20 Liderler Zirvesi'nden İstanbul'da düzenlenen Uluslararası Para Fonu (IMF) Yıllık Toplantıları'na kadar bir çok uluslararası platformda tartışılan finansal piyasa regülasyonlarının bile bankaların batmasının önüne geçemeyeceği savunuluyor.
Diğer tarafta ise yeni bir krizin kapıda olduğu, Çin'de emlak balonunun şiştiği, dünyada ucuz ancak riskli kredi sorunu yaşandığı belirtiliyor. Son olarak Financial Times yazarlarından ekonomist Wolfgang Münchau, geçen hafta pazar günü yayımlanan makalesinde küresel sermaye piyasalarının yeni bir balona sürüklendiğini belirtmiş, yaşananların bir önceki gayrimenkul, kredi, emtia ve sermaye balonlarının oluşmaya başladığı ve düşük gösterge faizleri ve enflasyon eksikliğiyle tetiklenen 2003 ve 2004 yıllarını andırdığını vurgulamıştı.
King ve Volcker bölünme FSA sermaye artırımı diyor
İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mervyn King, "yeni kriz kapıda" demiyor ancak uzun zamandır büyük bankaların riskli oldukları konusunu dile getiriyordu. King önceki gün bu konuya bir çözüm önerisi getirdi ve büyük bankaların parçalanması gerektiğini öne sürdü. Yeni regülasyonların bankaları çökmekten kurtarmada yeterli olmayacağını söyleyen King, "Yeni regülasyonlar büyük bankaların batmasını engelleyemez, dünyanın en büyük finans şirketleri ile bankalarını parçalayarak yönetmeliyiz" dedi. ABD'de eski FED Başkanı ve Başkan Barack Obama'nın ekonomi danışmanı olan Paul Volcker aynı öneriyi sunduğunda görüşleri dikkate alınamış ve Kongre tarafından reddedilmişti. İngiltere'de de bankaları gözeten Mali Hizmetler Otoritesi (FSA) büyük bankaların bölünmesi fikrine karşı. Bunun yerine bankaların risklere karşı sermayelerinin artırılmasının yeterli olacağını savunuyor. Uzmanlara göre ise bu yöntem denetim anlamında kolaylık sağlayabilir ancak verimlilik konusunda sorun yaratabilir.
İngiltere'de sandık sonucu bankaları etkiler
Seneye İngiltere'de gerçekleştirilecek olan seçimlerde iktidara gelmesi beklenen Muhafazakar Parti'nin ekonomi ajandasındaki ilk maddelerden biri de King'in "bölerek yönet" planını hızla uygulamaya koyması için fırsat tanımak olacak. Parti, seçimleri kazanması halinde bankaların gözetimini FSA'den alarak BoE'ye verecek, yani King'in avuçlarına bırakacak. Öte yandan AB genelinde bankacılık sektörü için yeni açılım arayışları sürüyor. Son olarak salı günü AB Maliye Bakanları 27 ülkeli blokta faaliyet gösteren bankaları izleyecek yeni bir mali gözetmen oluşturulması için anlaşma imzaladı. İngiliz bankaları HSBC, Royal Bank of Scotland, Barclays ve Lloyds şimdilik bu açılım konusunda görüş bildirmiyor. ABD'de ise bölünerek yönetilmesi gereken bankaların başında JP Morgan Chase, Bank of America, Merrill Lynch ve Goldman Sachs gösteriliyor.
Trilyonlarca yardım bütçeleri deldi geçti
2007 krizinde ABD emlak sektöründe patlak veren krizin küresel bir soruna dönüştüğü 2008 yazından beri hem ABD hem de Avrupa hükümetleri hiç akla gelmeyecek dev bankaları kurtarmak için trilyonlarca dolar para döktü. Sadece ABD'de bile Wells Fargo'dan Citigroup'a, JP Morgan'dan Bank of America'ya, Morgan Stanley'den Goldman Sachs'a kadar bir çok dev bankaya aktarılan para 2.4 trilyon doları buldu. Almanya'da Dresdner Bank, Commerzbank, WestLB ve Hypo Real gibi bankalar ile İspanya'da Santander devlet tarafından aktarılan milyarlarca euroluk yardımla ayakta kalabildi.
Bu kurtarma paketleri hem ülkelerin bütçe dengelerini sarstı hem de kamuoyunda zaman zaman "halkın parası ile banka kurtarıyorlar" tartışmalarına yol açtı. Bunun sebebi de yardım edilen bankaların devasa büyüklükte olması ve hem yatırım hem de ticari bankacılık faaliyetlerini bir arada yürütüyor olmalarıydı. Yani Wall Street'deki riskli yatırımları yüzünden iflasın eşiğine gelen bu bankalara yardım edilmeseydi olası bir iflas mliyonlarca vatandaşın ticari bankacılık işlemlerini ve mevduatlarını doğrudan etkileyecek ve daha büyük bir kriz dalgasına yol açacaktı. Oysaki bu bankalar daha küçük olsa devletlerin bütçe açıkları rekor kırmayacak ve hükümetler özellikle sene başından beri bu açıkları finanse etmek için hızlandırdıkları tahvil ihraçlarına o kadar da fazla ihtiyaç duymayacak, döviz rezervleri ile finansman yoluna devam edebilecekti.
Ekonomi dahisi de 'bölelim' dedi, hükümet yanaşmadı
Bankalar bölünsün önerisi "ekonomi dahisi" olarak bilinen ve şu anki Ekonomik İyileşme Kurulu'nun başkanı olan Paul Volcker'dan da gelmişti. Volcker'a göre ABD'li bankalar riskli yatırım varlıkları üzerinden ticaret yapmayı sonlandırmalı, yani ticari bankacılık faaliyetleri ile yatırım bankası faaliyetleri birbirinden ayrılmalı. Volcker'ın Obama hükümetine sunduğu bu öneri ülkenin ticari bankalarını bir yüz yıl geriye götürmek olarak nitelendirilmiş ve tarafından reddedilmişti. Zaten krizin ilk dönemlerinde gelen bu teklifin reddedilmesinin ardından da hükümet bankaların devasa borçlarını yüklenip onları kurtarmayı tercih etmiş ve yoğun regülasyon çalışmalarına başlanacağını iler sürmüştü. Ancak Volcker'a göre sadece finansal regülasyon işe yaramaz. Çünkü bu bankalar yatırım birimlerini ayırmadıkça er ya da geç başlarını yine riskli yatırımlarla belaya sokabilir. Volcker kısa bir süre önce "Bankalar halka hizmet etmek için var ve buna konsantre olmaları gerekiyor. Diğer faaliyetler çıkar çatışması ve beraberinde risk yaratıyor. Eğer bu riskleri sadece regülasyonla kontrol etmeye çalışırsanız bnu sadece zorluk ve ihtilaf yaratır" demişti.
UZMANLAR NE DİYOR:
MAHFİ EĞİLMEZ
Ekonomist
Denetimde yararlı ama küresel trende ters
Büyük bankaların küçük parçalara ayrılması kontrol açısından oldukça faydalı olabililr. Çünkü küçük bankaları izlemek ve riskleri kontrol altında tutmak çok daha kolaydır. Ancak bu sadece "denetim" anlamında haklı ve faydalı olabilir çünkü böylesi bir girişim şu andaki küresel trende uygun kaçmaz. Şirketlerin, bankaların büyümesinin, bütünleştirilmesinin öngörüldüğü bir küresel trend var ve bu tip bir parçalama trende ters düşer. Ancak sadece finans ve bankacılık sistemine getirilecek olan regülasyonlar bankacılık sektörünü kurtarma işlevini görmeyebilir. Heleki, sektörde yaratılcılığı önleyecek regülasyonlara gidilirse bu dünya ve bankacılık sektörünün 20'nci yüzyıldaki haline dönmesine neden olabilir.
BURHAN KARAÇAM
Değer Kazandırma A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye'de bölmeye ihtiyaç yok
İngiltere'yi bu tip bir stratejiye iten nedir bunu iyi değerlendirmek lazım. Böyle bir stratejinin İngiliz bankaları için geçerli olması herkes için aynı stretejinin gerekli olduğunu göstermez. Eeğer operasyonel verimlilik sağlayacaksa daha küçük, daha uzman parçalara bölerek yönetilmesi uygun olabilir. Ancak bunun da yan etkileri var. Örneğin bazı gider ve maliyetlerde "teksir" sorunu ortaya çıkabilir, bu da bu stratejinin verimlilikle ters çalışması anlamına gelir. Türk bankacılık sektörü içinse böyle bir uygulamaya gerek yok, böyle bir önceliği olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü Türk bankacılık sektörü zaten 2001-2002 krizi döneminde gittiği yeniden yapılanma ile üzerindeki fazlalıkları attı, gereksiz maliyetlerden kaçınma konusunda yol aldı.
AFA BORAN
Shuaa Capital Türkiye temsilcisi
Bankalar batmayı değil bonusu konuşuyor
Londra'da görünüm genel ekonomi ve yatırım bankaları açısından çok olumlu. Bırakın batmayı, yatırım bankalarında çalışanlar bu yıl alacakları yüksek bonusları konuşuyorlar. Emlak piyasası da eski parlak dönemleri gibi olmasa da belli bir düzelme yolunda. Londra'da konuşulan en olumsuz şey ise borsaların aşırı olumlu tepki verdiği ve 2010'da reel sektörde bu tepkiyi destekleyecek olan gerçekleşmelerin yaşanmasının çok zor olduğu. Dolayisla kriz değil belki ama "düşük faiz balonu" yaratıldığı söylenebilir. Bazı bankalar dolara artık faiz vermemeye başladılar. Yani en azından FED faizi kadar, yüzde 0,5 vermiyor bazıları. Dolayısıyla her ne kadar kar etmek çok kolay olmasa da nakit bedava. Bu balon ne kadar şişmeye devam eder bilemiyorum. Bir süre daha devam eder ama hiçbir balon sonsuza kadar şişmeye devam etmedi.
KING'DEN SATIR BAŞLARI
* Volcker'ın yatırım bankacılığını ticari bankacılıktan ayırma önerisinin neden "pratik dışı" bulunduğunu anlamak zor.
* Uygun regülasyonların spekülatif faaliyetlerin zararla sonuçlanmasını engelleyeceğine inanmak yanlış bir hayale kapılmaktır.
* Vergi verenlerin paraları ile bankaların kurtarılması tarihte görülen en büyük ahlaki çöküşü yarattı.
* Bankaların büyük riskler alması işler iyi giderken büyük karlar sağlıyor ama işler kötü gittiğinde kayıp vergi verene patlıyor.
* Merkez bankalarının artık yeni bir rolü daha var: Herkes parti yaparken danslar iyice çılgınlaşıyorsa merkezler müzik sesini biraz kısmalı.
Sıla Özçelik/ Referans