BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 69,85 -2,92 363.220.000.000,00
ALBRK 7,92 -1,86 19.800.000.000,00
GARAN 141,20 -0,77 593.040.000.000,00
HALKB 37,06 -1,12 266.267.874.236,52
ICBCT 13,38 0,38 11.506.800.000,00
ISCTR 13,72 -1,22 342.999.588.400,00
SKBNK 7,79 0,13 19.475.000.000,00
TSKB 12,80 -0,31 35.840.000.000,00
VAKBN 29,88 -3,36 296.287.735.107,24
YKBNK 35,94 -2,18 303.587.023.146,96

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılık'Bankacılıkta konsolidasyon kapıda'----

'Bankacılıkta konsolidasyon kapıda'

'Bankacılıkta konsolidasyon kapıda'
12 Kasım 2009 - 12:49 www.finansingundemi.com

HSBC Genel Müdürü Piraye Antika:ile söyleşiden satır başları… "Bu yılki banka karlılığının kalitesi sürdürülebilir değil"… "Kamu dengelerinde bozulma risktir"… "Dış kaynak girişi kısa vadede ürkiye ekonomisine yardımcı olabilir ama uzun vadeli çözüm olmaz"......

Erdal Sağlam/ Hürriyet HSBC Genel Müdürü Piraye Antika, kamu dengelerindeki bozulma ve kamu borçlanma gereğinin yüksek oranda artmasının sınırlı iç tasarrufu olan bir ülke için her zaman risk olduğunu söyledi. Antika, özellikle dış kaynak girişlerinin azaldığı bir ortamda bu riskin öneminin arttığını belirtirken "Yatırımcıların böyle bir durumda risk primi istemesi ve kısa vadeye odaklanması son derece normaldir" dedi. IMF anlaşmasının olmadığı bir dünyada yatırımcıları gerekli olan önlemlerin alınacağına ve reformların yapılacağına ikna etmenin muhtemelen daha zor olacağının altını çizen Antika, "özellikle de bir süre sonra seçim ortamına girileceği düşünülürse..." diye ekledi. Bankacılık sektörünün bu yılki karlılığı için "kalite olarak yüksek olmadığı gibi, bu seviyelerde sürdürülebilir de olmadığını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulunan Piraye Antika, önümüzdeki dönem için "faiz riski, marjların daralması ve varlık kalitesinin bozulması"nı temel riskler olarak sıraladı. Türkiye'nin uzun vadeli kalıcı bir büyüme için her halükarda düşük kayıtlı tasarruf ve düşük sermaye birikimi problemlerini çözmesi gerektiğini kaydeden Antika, "Yapılması gereken; uzun vadeli bir vizyonla yapısal kırılganlıkları gidermek, iç kaynakları güçlendirmek ve işgücü verimliliğini artırmak amacıyla yatırım yapmak olmalıdır" şeklinde konuştu. HSBC Genel Müdürü Piraye Antika, Referans'ın sorularını şöyle yanıtladı: G-20'nin küresel ekonomik politikalar konusunda kazandığı etkinliği nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu platformda alınan kararların krizden çıkışta olumlu rol oynadığı söyleniyor, katılıyor musunuz? Türkiye'nin de içinde bulunduğu bu platformun etkinlik kazanması, Türkiye ekonomisi açısından ne kazandırır? Küresel ekonomi stratejilerinin gelişmiş ülkelerin oluşturduğu G-8 grubundan, gelişmekte olan ülkeleri de içeren G-20'ye kayıyor olmasını olumlu buluyorum. Türkiye'nin de bu grup içinde yer alması, küresel ekonomi ve finansal sistemin şekillenmesinde söz sahibi olması son derece önemli ve olumlu. G-20, krizin en derin olduğu dönemde parasal ve mali gevşemeler, finansal sisteme destek ve IMF'nin güçlendirilmesi konularında başarılı bir işbirliği gösterdi. Bundan sonraki en önemli test ise küresel ekonominin, tasarruf açığı ve fazlası olan ülkeler/bölgeler için yeniden dizayn edilmesi, dengelenmesi ve bunu başarmadaki koordinasyon olacaktır. İlk panik ortamı sona erdiği için bu sürecin daha zor olacağını, zaman alacağını ve ara ara anlaşmazlıkların olacağını düşünüyorum. Son G-20 kararları ve IMF-Dünya Bankası Genel Kurulu'nda alınan kararlar çerçevesinde, bundan sonra küresel ekonomide nasıl bir seyir izleneceğini tahmin ediyorsunuz? Türkiye'nin bu seyirdeki konumu nasıl olacak? Küresel ekonomi muhtemelen bir süre daha gevşek para ve maliye politikalarının etkisi altında kalacak gibi görünüyor. Bu likidite fazlalığından Türkiye mali piyasaları da muhtemelen olumlu etkilenmeye devam edebilir ve ticareti kolay olan parasal-finansal enstrümanlar daha da yükselebilir. Fakat burada sorulması gereken soru, bu yüksek likiditenin ekonomilerdeki temel dengesizlikleri gidermeye neden olup olmayacağı veya daha da bozup bozmayacağı, zira bu finansal krize neden olan balonlar da öncesinde uzun süre yüksek likidite ortamında oluştular. Ayrıca, küresel likidite çekilmeye başlandığında, benzer finansal piyasa performansları da gözlenmeyebilir. Türkiye, uzun vadeli, kalıcı büyüme için her halükarda düşük kayıtlı tasarruf ve düşük sermaye birikimi problemlerini çözmek durumunda. Dolayısıyla G-20 kararlarından bağımsız olarak Türkiye'nin bu amaca hizmetle uzun vadeli bir strateji geliştirmesi ve yapısal reform süresince devam etmesi gerekiyor. Yüksek küresel likidite tam aksine bu süreci gölgeleyebilir veya yavaşlatabilir. Türkiye ekonomisinde krizden çıkışta ağır bir canlanma temposu izleniyor. Önümüzdeki yıl, baz etkisi nedeniyle büyüme oranlarının artması bekleniyor. Rakamlardaki artış yeterli olacak mı, yoksa üretim seviyesinin artırılması için sizce ek önlemlere ihtiyaç olacak mı? Türkiye ekonomisi, yüksek dış kaynak bağımlılığı, düşen tüketici ve reel sektör güveni ile ihraç pazarlarındaki daralmadan dolayı keskin bir daralma sürecine girdi. Tekrar hızlı büyümek için tüm bu unsurların düzelmesi gerekiyor. Dış kaynak girişi kısa vadede Türkiye ekonomisine yardımcı olabilir ama yukarıda bahsettiğimiz gibi uzun vadeli çözüm olmaz. Fakat halihazırda kısa vadeli sıcak para dışında uzun vadeli, kaliteli dış kaynak girişini henüz gözleyemiyoruz. Tüketici ve reel sektör güveninin artması, tüketim ve yatırım talebinin güçlenmesi ise ekonomi politikalarına ve uygulamalarına bağlı. Bu bağlamda Türkiye'nin dış çapalarını güçlendirmesi tekrar işe yarayabilir. Son olarak, Türkiye'nin en büyük ihraç pazarı olan AB'de toparlanmanın yavaş ve zamana yayılması bekleniyor. Bizce Türkiye tekrar yüksek büyüme oranlarını yakalayabilmek için güçlü demografisini kullanmalı ve işgücü verimliliğine yatırım yapmalı, fakat yatırım için finansman yani tasarruf lazım. Bu yüzden yapılması gereken, yukarıda özetlemeye çalıştığımız gibi uzun vadeli bir vizyonla yapısal kırılganlıkları gidermek, iç kaynakları güçlendirmek ve işgücü verimliliğini artırmak amacıyla yatırım yapmak olmalıdır. Türkiye bu sayede potansiyel büyümesini artırabilir ve makro dengesizliklere neden olmadan, tüm dünyanın saygı duyduğu yılda yüzde 6-7 büyüme oranlarına ulaşabilir. Bir nevi Asya ekonomilerinin yıllar önce yaptığı doğruları örnek alabiliriz. Bankacılık sektörü karlı bir yılı geride bırakıyor ancak bundan sonrası için karlılığın tartışmalı olacağı anlaşılıyor. Karlılık açısından bankaların bundan sonra neler yapması gerekecek, hangi alanlara yönlenmesini bekliyorsunuz? Bankacılık sektörünün bu seneki karlılığının kalite olarak yüksek olmadığı gibi bu seviyelerde sürdürülebilir de olmadığını düşünüyorum. Neticede, son derece zayıf küresel ve yerel ekonominin bir ürünü olarak yüksek faiz oranlarından keskin bir düşüş yaşandı ve bankalar yüksek kar marjlarına ulaştılar. Önümüzdeki dönemde faiz riski, marjların daralması ve varlık kalitesinin bozulması temel riskler arasında sayılabilir. Sektörün bu risklerin yanından düşmesi muhtemel karlılığından dolayı hatırı sayılır bir konsolidasyon sürecinden geçeceğini düşünüyorum. Hazine faizlerinin artık dibe yaklaşması, bankaları yeni plasman alanlarına yönlendiriyor. Sizce Hazine tahvil-bono ihracında nasıl bir faiz seyri izlenecek, endeksli kağıt ihracı ne kadar artabilir? Kamu borçlanmasında, ek kaynak bulunmadığı takdirde, faiz cazibesi azalacağı için bir sıkıntı olabilir mi? Kamu dengelerindeki hızlı bozulma ve kamu borçlanma gereğinin yüksek oranda artması, sınırlı iç tasarrufu olan bir ülke için her zaman risktir, özellikle de dış kaynak girişlerinin azaldığı bir ortamda. Yatırımcıların böyle bir durumda risk primi istemesi ve kısa vadeye odaklanması son derece normaldir. Öte yandan zayıf iktisadi faaliyetten ötürü faizlerdeki sert düşüş sonrası Hazine de bu fırsatı değerlendirip, göreceli olarak düşük faizle mümkün olduğu kadar uzun vadeli borçlanmak istiyor. Önümüzdeki dönemde yatırımcılar muhtemelen mali performansın, bütçe harcamalarının ve gelirlerinin kalitesine odaklanacaklar. Olumlu bir seyir halinde Hazine borçlanma vadesini uzatabilir. Diğer yandan parasal gevşemenin gecikmeli etkisi ile reel sektör kredi talebi canlanırsa bankalar kaynaklarını Hazine enstrümanlarından kredi portföyüne kaydırabilirler. Bu durumda faizlerde yine yükselme görülebilir. Burada kritik olan, mali uyumun/performansın başarısı ve politika yapıcılarının olası enflasyonist risklere karşı ne kadar hassas olacağıdır. Enflasyonun kalıcı olarak düşmesi ile Türk Lirası cinsinden tasarruflar artabilir ama bunun başarısı da gene dönüp yapısal reformlara dayanıyor. Bankalar, Hazine kağıtları yerine, bundan sonra plasman ağırlığını kredi kullandırmaya ne kadar verebilirler? Zaten güçlü olan reel sektör firmaları kredi temin edemiyor mu? Bankaların kredilerde aşırı rekabete girmesi beklenmeli mi, böyle bir eğilim ileriye dönük olarak bankalarda ve sektörde sıkıntı yaratmaz mı? Halihazırda reel sektör kredi pazarı hala segmente bir yapı sergiliyor. Yüksek kredi notuna veya düşük riske sahip büyük şirketler rahatlıkla düşük faizden kredi temin edebilirken daha küçük işletmelerde henüz aynısı söylemek mümkün değil. Fakat, son birkaç aydır iyileşen risk algılaması ve yüksek likiditenin de getirdiği risk iştahı ile bankalar arasında kredilerin fiyatlaması konusunda gene rekabetin arttığına tanık oluyoruz. Doğru yonetilmeyen bir süreç ve aşırı risk alınması elbette ileriye dönük sıkıntı yaratabilir. Bankaların, herkes tarafından çok övülen sermaye yeterliliğinin, önümüzdeki dönem yetersiz kalma ihtimali var mı? Küresel krizden çıkış ve ekonomideki canlanma uzadığı takdirde, genel ekonomi, sektör ve bankalar bundan nasıl etkilenir? Her ne kadar bankaların sermaye yeterliliği faiz riski, Basel II gibi bazı kriterleri dikkate almasa da gene de oldukça sağlıklı olduğunu söylemek mümkün. Dolayısıyla sektör için riskler, sermayenin azalmasından ziyade, karlılığın düşmesi ve kamu sektörünün özel sektörü dışlayarak sektörün kaynaklarını yüksek oranda kullanması olarak duruyor. Ekonomide canlanma süreci uzarsa veya zayıf seyrederse, tabii ki bozulan varlık kalitesinden dolayı sermaye yeterliliğinin bir miktar bozulmasını beklemek sanırım yanlış olmaz. IMF ile anlaşma yapılması ve yüklü bir dış kaynak temini, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörünü nasıl etkiler? Anlaşma olmadığı takdirde sadece Orta Vadeli Program (OVP) ekonomide güvenin sağlanması için sizce yeterli olur mu? Böyle bir anlaşma, her şeyden önce kamunun özel sektörü dışlama etkisini azaltacağından dolayı, büyümenin finansmanı konusunda önemli ölçüde yardımcı olur. Ayrıca, IMF anlaşmasının getireceği yatırımcı güveni, disiplin ve yapısal reform yol haritası da beklentileri iyileştirerek tüketim ve yatırım talebine destek olabilir. Orta Vadeli Program, her ne kadar önümüzdeki yıl için daha realistik gözükse de uzun vadeli öngörülen büyümeyi yakalamak ve borç yükü/milli gelir oranını tekrar düşürebilmek için ek önlemler ve yapısal reform adımlarına ihtiyaç duyulabilir. IMF anlaşmasının olmadığı bir dünyada yatırımcıları bu önlemlerin alınacağına ve reformların yapılacağına ikna etmek muhtemelen daha zor olacaktır, özellikle de bir süre sonra seçim ortamına girileceği düşünülürse... PİRAYE ANTİKA'YA GÖRE EN CİDDİ 4 RİSK 1- En büyük risk, yüksek orandaki tasarruf dengesizlikleri ve bu dengesizliklerin uzun süre büyümesine yol açan küresel parasal sistem olarak duruyor. 2- Bu alanlar düzeltilmediği ve/veya iyileştirilmediği sürece, yüksek likidite piyasaları ve ekonomileri kısa vadede ayakta tutabilir. 3- Diğer yandan, önemli bir diğer risk faktörü ise küresel çapta artan işsizlik oranlarıdır. Türkiye ekonomisinin en temel problemi dış kaynak bağımlılığıdır. 4- Bankacılık sektöründeki en önemli riskler arasında artan faiz riski, düşmesini beklediğimiz kar marjlari, karlılık ve varlık kalitesi sayılabilir. YENİ BİR KONSOLİDASYON SÜRECİ OLABİLİR Sektörün sermaye ve likidite açısından 2001 yılından itibaren güçlendirilmesi, küresel kriz ortamında meyvesini verdi. Ayrıca Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu da oldukça iyi bir iş çıkarıyor. Bu güçlü ortamın korunması, sektörün karlılığına ve sermaye birikimine özen gösterilmesi çok önemli. İleride artması muhtemel riskler ve düşmesi oldukça muhtemel karlılık göz önüne alındığında, biz sektörde yeni bir konsolidasyon süreci bekliyoruz. Fakat bu sürecin gerçekleşmesi daha zaman alabilir.
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!