Uzmanlarsa olası bir çıkışta büyük panik beklemiyor. Döviz rezervi ve sıkı mali disiplin, bu kez işe yarayacak.
ERKAN KIZILOCAK /
[email protected]
MEVSİM sonbahar. Ama şiddetli yağışlar kışı aratmıyor. Kasvetli bir hava var. Ekonomide ise iyimserlik hakim. Piyasalarda adeta bahar havası yaşanıyor. Dolar ve faiz düşerken, borsa rekordan rekora koşuyor. Büyüme beklentileri ardı ardına yukarı revize ediliyor. Reyting kuruluşları yeni bir not artırımı için tetikte. Ülke görünümünü pozitife çeviriyorlar.
Evet, özellikle referandum sonrası oluşan olumlu hava giderek güçleniyor. Mali kuralın yasalaşmamasından duyulan endişe hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Program (OVP) ile büyük ölçüde giderilmiş durumda. Mali disiplinle ilgili kaygılar azaldı. İhracatçıların tüm itirazlarına rağmen, TLdeki değerlenme sermaye girişini hızlandırıyor. Öyle ki son bir yılda 24.7 milyar, 2010 yılının ilk 8 ayında ise 23 milyar dolarlık yabancı sermaye girişi olduğu tahmin ediliyor. 10 Ekim haftası itibariyle hisse senedindeki yabancı stoku 67 milyar 483 milyon, tahvildeki ise 34 milyar 582 milyon doları bulmuş durumda. Bu arada bankalardaki döviz mevduatı da 12 milyar doları aştı.
Uzmanlara göre, sermaye girişini salt Türkiyedeki faiz getirisine bağlamak yeterli değil. Benzer ülkelerin zayıflığı karşısında Türkiyenin daha güçlü bir bütçe ve mali disiplin ortaya koyması güven veriyor. Bu yönüyle Türkiyenin benzer ligdeki ülkeler içinde ayrıştığı dikkat çekiyor. Ancak yoğun sermaye girişi bugüne kadar Türkiyenin yaşadığı döviz krizlerini de akla getiriyor. Örneğin, bugüne kadar Türkiye zaman zaman global likidite bolluğundan istifade etmiş, ancak konjonktür değiştiğinde dengeler bozulmuştu. Bu kezse önceki dönemlere benzer bir çöküş beklenmiyor. Merkez Bankasının döviz rezervini son attığı adımlarla 100 milyar dolara çıkarmaya çalışması bunun önündeki engellerden biri. Olası bir çıkışta TCMBnin elinde yeterli barutu bulunacak. Ekonomide sağlanan dengeler panik havasını önleyecek.
Uzmanlar, geçen yıl ciddi sermaye çıkışları yaşandığı sırada bile dövizde büyük bir dalgalanma yaşanmadığını hatırlatıyor. Sıcak para girişinin Türkiyenin isteğine bağlı olmadığını belirten ekonomistler, Sıcak para sevdiği ülkeye gider, biz istiyoruz diye gelmez diyor. Bu nedenle bunun bir politika tercihi olmadığını savunuyorlar.
ANORMAL OLAN YENİ NORMAL OLDU
Değerli TLnin bir politika tercihi olduğunu savunan Fortis Başekonomisti Haluk Bürümcekçi, Türkiyenin, kur savaşları dışında kalmasını doğru buluyor. Keza parasının değerini düşürerek rekabet üstünlüğü sağlamaya çalışan ülkelerin ekonomileri tamamen ihracata bağımlı. Oysa Türkiyede iç pazar dinamikleri de var. Yani iç talep de görmezden gelinemez. Son büyüme rakamının ihracattaki düşüşe karşılık iç talepten beslenmesi de bunu gösteriyor. Bürümcekçi, İç pazarı güçlü olan ülkeler kendi para ve maliye politikalarını diğerlerinden izole edebilir diyor.
Türkiyeye yönelik sermaye girişinin nedenleri arasında ABDnin parasal genişlemesinin de olduğunu düşünen Bürümcekçi, getiri arayışına giren sermayenin Türkiyeye yöneldiği görüşünde. Bunu anormal gören anlayışın artık dünyada da değişmeye başladığını savunan Bürümcekçiye göre, anormal olan bu durum artık yeni normal olarak kabul ediliyor. Sermaye girişinin ne zaman tersine döneceğini ise bilmek zor. Kaldı ki 2008deki çıkışlarda büyük bir panik yaşanmadı.
DURUM ÖNCEKİNDEN FARKLI
İş Bankası Başekonomisti İzlem Erdem de reel faiz düştüğü halde sermaye girişinin sürmesini, Türkiyenin ekonomik olarak dünyadan ayrışmasına bağlıyor. Ayrıca benzer ülkelerin zayıflığına da dikkat çekiyor. Sıcak para girişini bir politika tercihine bağlamanın yanlış olduğunu savunan Erdem, bunun istem dışı olduğunu şu sözlerle açıklıyor:
Sıcak para sevdiği ülkeye gider. Biz istediğimiz için gelmez. Sıcak para girişi büyük ölçüde dış konjonktür tarafından tetikleniyor. IMF toplantılarına katılmak için gittiğim ABDde herkesin Türkiyeyi örnek ülke olarak gösterdiğine tanık oldum. Herkes Türkiyeyle ilgili sorular sordu. Daha önce ABye ne zaman üye olabileceksiniz diye soruyorlardı. Şimdi ise Bir ihtiyacınız var mı diye soruyorlar.
Sıcak parayla ilgili riskin önceki dönemlerden farklı olduğunu düşünen İzlem Erdem, Merkez Bankası döviz rezervinin bu riski azaltan bir tedbir olduğu görüşünde: Merkez Bankası zaten son dönemde artan sermaye girişinin olası bir çıkışında müdahale etmek için hazırlık yapıyor. Rezervini 80 milyar dolardan 100 milyar dolara çıkarmak için çalışması da bunu gösteriyor. Döviz rezervi yükseldikçe güven arttığı için sermaye girişi hızlanıyor. Dolayısıyla birbirini besleyen bir döngü yaşanıyor.
Erdem de sıcak para hareketinin tersine dönme olasılığından endişe etmiyor. 2008deki çıkışlarda fazla bir dalgalanma yaşanmadığını hatırlatıyor.
Piyasaların ve ekonomi aktörlerinin sermaye girişinden memnun olduğunu hatırlatan Erdeme göre, doların düşmesinden rahatsız olan ihracatçılar da euro/dolar paritesinden fayda sağlıyor. Eurodaki artış, gelirleri eurodan oluşan ihracatçıların işine yarıyor. Ayrıca kur riskinden korunma araçları artık daha fazla kullanılmaya başladı.
Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu, dünyada şu anda yaşanan kur savaşlarını yeni bir makro iktisadın oluşması olarak tanımlıyor. Klasik iktisat teorisinde dövizi yönlendiren faktörler olarak ihracat ve ithalatın görüldüğünü hatırlatan Katırcıoğluna göre, global ölçekte günlük 4 trilyon dolara ulaşan para ticareti eski ölçüleri sorgulatmaya başladı. Yani artık deyim yerindeyse ezberler bozuldu.
Türkiyeye sıcak para girişinin sonsuza kadar sürmeyeceğinin altını çizen Katırcıoğlu, olası bir sermaye çıkışı halinde Merkez Bankası döviz rezervinin müdahale edecek seviyede olduğunu düşünüyor. Hükümetin de güçlü TL istediğini hatırlatan Katırcıoğlu, ortada bir alarm durumu olmadığını düşünüyor. Seçim ekonomisi olasılığını ise düşük görüyor. Keza hükümet son dönemde mali kural yerine daha sıkı bir mali disiplin getiren Orta Vadeli Programı açıklayarak rotasını belirledi. Ayrıca referandumdan istediği sonucu elde etmesi kendisine güvenini artırdı. Yani popülist politikalara yönelme ihtiyacı duymayacak.
Diğer yandan Katırcıoğlu, doların 1.40ın altına çok sarkmasının makro dengeleri zorlayabileceğini düşünüyor. Çünkü Merkez Bankası yıl sonu için 1.50 hedefi koymuştu.
KUTU
Uğur GÜRSES / Ekonomist
Tatsızlığın da kaynağı olabilir
Bu yıl beklenenin ötesinde sağlanan büyümenin kaynağı, olağanüstü sıcak para girişi. Nedenine gelince... Gelişmiş ülkelerdeki para politikasının sınırlarına ulaşıldı. Faizler sıfır noktasına kadar çekildi. Bu durum bollaşan paraya daha yüksek getiri arayışını ortaya çıkardı. Adres olarak de gelişen ekonomilere yönlendirdi.
İşte bu para şu anki tabloya damgasını vuruyor. Ancak bu tablo kısa vadede olmasa da gelecekte ekonomide olası bir sert düşüşün yine ana kaynağı olacak. Bu sıcak paralı finansman, en kırılgan ve her an gitmeye hazır niteliğiyle bugünkü mutluluğun olduğu kadar, gelecekteki olası tatsızlığın da ana kaynağı olacak.
KUTU
Yabancıların hisse senedi ve DİBS (Devlet iç borçlanma senetleri) portföyü
Tarih Hisse senedi portföyü (Milyar dolar) DİBS portföyü (Milyar dolar)
Eylül 08 39.671 29.412
Ekim 08 23.612 18.820
Kasım 08 21.212 18.057
Aralık 08 22.968 20.239
Ocak 09 20.945 18.472
Şubat 09 18.233 16.226
Mart 09 19.574 16.324
Nisan 09 25.274 17.226
Mayıs 09 29.293 19.013
Haziran 09 30.744 18.992
Temmuz 09 37.849 20.894
Ağustos 09 41.888 21.237
Eylül 09 42.555 22.007
Ekim 09 43.047 21.920
Kasım 09 40.377 22.582
Aralık 09 47.318 21.086
Ocak 10 49.764 22.589
Şubat 10 43.397 20.800
Mart 10 50.348 22.218
Nisan 10 54.076 26.119
Mayıs 10 46.405 26.123
Haziran 10 48.810 26.019
Temmuz 10 55.216 28.981
Ağustos 10 54.320 30.939
Eylül 10 61.406 31.354
Ekim 10 67.483 34.582
Kaynak: TCMB