BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 71,95 -1,30 374.140.000.000,00
ALBRK 8,05 -3,01 20.125.000.000,00
GARAN 142,40 -1,11 598.080.000.000,00
HALKB 37,48 3,71 269.285.481.014,16
ICBCT 13,38 -0,52 11.506.800.000,00
ISCTR 13,89 -1,21 347.249.583.300,00
SKBNK 7,79 -0,76 19.475.000.000,00
TSKB 12,84 -0,85 35.952.000.000,00
VAKBN 30,92 -0,45 306.600.293.491,16
YKBNK 36,76 -1,29 310.513.605.199,84

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaBankacılık“Körfez açılımı istiyoruz”----

“Körfez açılımı istiyoruz”

“Körfez açılımı istiyoruz”
26 Ağustos 2010 - 10:51 www.finansingundemi.com

Albaraka Türk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi, global krizde bankacılık sektörünün dünyaya fark attığını vurguladı

Yahşi’ye göre, katılım bankacılığının önünün açılması ve daha fazla Körfez sermayesi için yeni enstrümanlar çıkarılması şart... İDRİZ ÇOKAL / [email protected] ALBARAKA Türk Katılım Bankası, Bahreyn merkezli Albaraka Bankacılık Grubu tarafından 1984’te kuruldu. Türkiye’de faizsiz bankacılık sistemini başlatan Albaraka Türk, 5 yıl öncesine kadar mütevazı bir büyüme sergiledi. Son beş yılda ise 5 kat büyüyerek 20 şubeden 106 şubeye ulaştı. Banka, bu yıl 115-120 arası şubeye ulaşmayı hedefliyor. Albaraka Türk, şu sıralar genel müdürlük merkezini taşıma hazırlıkları yapıyor. Banka, ekim ayı sonunda İstanbul Mecidiyeköy’deki merkezden, Ümraniye’deki yeni genel müdürlük binasına taşınacak. Albaraka Türk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi ile global kriz ve Türkiye ekonomisine etkilerini, katılım bankacılığını ve Albaraka Türk’ün hedeflerini konuştuk... Global kriz sonrası toparlanma sinyalleri gelmeye devam ediyor. Türkiye ekonomisi ilk çeyrekte yüzde 11.7 büyüdü. Sizce kriz Türkiye’de nasıl hissedildi? Kriz ABD kaynaklı ama, artık entegre olmuş bir dünya olduğu için herkesi etkiledi. Ülkelerse değişik tedbirler açıkladı. Bankacılık kesimlerine kaynaklar aktardılar. Birçok bankaya el konuldu, bir kısmı da birleştirildi. Türkiye bu süreçte bankacılık açısından başarılı bir performans sergiledi. Devlete yük olmadı. Bu işin olumlu yönü. Bankalarımız krizin başlangıcında likit kalabilmek için kredi piyasasından uzaklaştı. Bu da kısa bir süre için de olsa reel sektörün finansman sıkıntısına girmesine neden oldu. Bu durum reel sektörü doğal olarak olumsuz etkiledi. 2009’da Türkiye ciddi bir küçülmeyle karşılaştı. Dünyayla kıyaslandığında çok yüksek bir oran. Kısacası bankacılık kesimimiz güçlü ama ekonomimizde ciddi bir küçülme var. Küçülmenin yüksek olduğu bir ortamda “Kriz teğet geçti” diyemeyiz. Krizin etkisinin hissedilmesi anlamında ise farklı bir durum var. Örneğin, küçülme oranında iflas patlamaları yaşanmadı. Küçülmeyi tolere edebilecek başka gelişmeler oldu. İflaslarda patlama olmadı ama iflas ertelemelere ne diyeceksiniz? İflas ertelemeye iki açıdan bakmak lazım. Bir kısım iflas erteleme, gerçekten zor duruma girmiş ve kurtarabilecek konumda olan şirketleri kapsıyor. Diğeri ise kötü niyetli olan, borçlarından kaçmak için bu yolu seçen şirketleri kapsıyor. Samimi ve samimi olmayanlar diye ikiye ayırmak lazım. Bu arada yabancı bankaların merkezlerinde çıkan problemler Türkiye’deki uzantılarını da etkiledi. Kredi muslukları kapatılınca şirketler üzerinde zincirleme etkileri olmuştur. Genel şirket sayısı içinde, ticari hayatın içinde iflas erteleme kararı aldıran şirketlerin önemli bir oran olduğunu düşünmüyorum. Kriz döneminde kredi musluklarının kapatılması ve kredilerin geri çağrılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bankaların kredi musluğunu kısması sektör açısından doğru bir politikaydı. Bankacılar reel sektörü yalnız bıraktı diyemeyiz. Alınan kararlar şirketlerin işini zorlaştırdı ama bir art niyetten bahsedemeyiz. Krizin gereği yaşandı. Bankacılık sektörü geçen yıl 21 milyar TL civarında kar elde etti. Özkaynak karlılığı yüzde 20’nin üzerinde oldu. Ciddi bir rakam bu tabii. Aslında bankacılık kesiminin bu karlılığından memnun olmak gerekir. Bankalar, finansal aracılık yapan, reel sektörün gelişmesine katkı sağlayacak finansal kaynakları sağlayan kurumlar. Orta ve uzun vadede bankacılığın güçlü olması reel sektör açısından da önemli. Çünkü onlara katkı sağlar. Bankacılık sektörü, kriz döneminde Türkiye’nin yüzünü ağartmıştır. Türkiye, dünyada bankacılık sektörünün güçlülüğüyle öne çıkmıştır. Peki reel sektörün haklı olduğu bir nokta yok mu? 2008 yılının son çeyreği ve 2009’un ilk iki çeyreğinde kredi imkanları azaldı. Bir yangın var ve bu yangından en büyük zararı bankalar çeker. Bu dönemde bankalar kendi tedbirlerini almak zorunda kaldı. Bu önlemi alırken de kredi musluklarını kısıp likidite oranlarını yükselttiler. Bu eleştirilecek değil takdir edilmesi gereken bir durum. Nitekim bunun için de kamudan bankalara teşekkür geldi. Ancak tedbirler alınırken reel sektör ihmal edildi, az da olsa bazı kredilerin geri çağrılması gündeme geldi. Bu açıdan bakılırsa reel sektör de haklı. Ekonomik verilerdeki iyileşmeye paralel olarak kredi muslukları açıldı mı? Kredi piyasası ile bankaların ilişkilerini analiz ettiğimizde, 2009’un ikinci yarısından itibaren kredilere yöneliş oldu. 2009’da yüzde 7 kredi büyümesi oldu. Banka aktifleri yüzde 14 büyüdü. Enflasyondan indirgediğinizde ise büyüme yok. Bu denge tam ters olmalıydı. Bu rakamlar muslukların kesildiğini gösteriyor. 2010’un ilk 6 ayında aktif yüzde 9, krediler yüzde 15 büyüdü. Tersine döndü. Bankalar klasik fon kullandırma alanlarından uzaklaşamaz. Ancak geçici bir uzaklaşma olabilir. 62 milyar TL reel sektöre ilave kaynak sağlanmış. Bunun yüzde 20’si de KOBİ’ye verilmiş. KOBİ’ler en hızlı büyüyen pazar. Kriz dönemlerinde ihmal edilen KOBİ’lere yeniden dönüş var. Sizin bir başka şapkanız daha var: Katılım Bankaları Birliği Başkanlığı. Katılım bankaları nerden nereye geldi? Bankacılık kesiminden aldığı pay ne oldu? Sistemde dört katılım bankası var. 600 şubede 12 bin personelle çalışıyoruz. Ciddi bir büyüklüğe ulaştı. Almamız gereken pay ile aldığımız paya baktığımızda başarılı sayılmayız. Başarısız değiliz ama başarılı da değiliz. Son beş yılda gelişim sağladı. Faizsiz bankacılık, şimdiki adıyla katılım bankacılığı 26 yıl önce Albaraka ile başlamıştı. Sektör şube bazında 5 yılda ciddi şekilde büyüdü. Kredilerde yüzde 6, aktifte yüzde 5.5, mevduatta 5.6 pay alıyoruz. Önümüzdeki beş yılda bu oranların 7.5,-10 aralığına gelmesi lazım. Kaynak yapısı çeşitlendirilir ve enstrümanlar geliştirilirse daha hızlı bir büyüme olur. Yıllardır “Körfez sermayesi neden gelmiyor” diye tartışırız. Sizce Körfez sermayesi Türkiye’ye daha fazla ilgi gösterir mi? Körfez sermayesinin Türkiye’ye girişi katılım bankalarıyla olacaktır. Enstrümanlara ihtiyaç var. Onların talep ettiği enstrümanlar var. Devlet bu enstrümanları üretmeli, bizler de aracı olmalıyız. Varlığa dayalı menkul kıymet ve kira sözleşmeleri çıkarılmalı. İkinci el piyasası oluşturulabilir ve faize duyarlı kesimin buralarda yatırım yapması sağlanabilir. Bu düzenlemeler yapılmadan Körfez sermayesinin gelmesini beklemek abesle iştigaldir. Tek başına “Ekonomimiz güçlü” demek yetmiyor. İstanbul finans merkezi olacaksa bölge ülkelerine dönük enstrümanlar mutlaka çıkarılmalı. Körfez’deki para gidecek yer arıyor. Bu bölgeye yönelik özel açılım gerekli. Katılım bankalarında kredi ilişkisi nasıl işliyor? Siz kullandırdığınız kredileri geri çağırıyor musunuz? Sistem sizde nasıl işliyor? Topladığımız fonları tamamen kredi olarak kullandırıyoruz. Kredi kullandırırken yapılan anlaşma hiçbir şekilde değiştirilmez. Bu bizi ciddi olarak bankalardan ayıran bir özellik. Fon kullanan müşteriyi rahatlatan ve plan yapmasını sağlayan bir durum. Fon kullandırıldığında baştan belirlenen vade değiştirilmez. Vadenin bozulması, krediyi erken çağırmak mümkün değil. Finansa ihtiyaç olduğu zor dönemde krediyi geri çağırırsanız, o şirketi zora sokarsınız. Bizim kredi mekanizmamız krediyi geri çağırmaya imkan ve cevaz vermiyor. İkincisi, başta belirlenen kar payı oranı ne ise vade sonrasında da aynı oran geçerli. Müşteriyle pazarlık yaparak değiştirmek bile mümkün değil. Faizsiz sistem buna müsaade etmiyor. Bizden fon sağlayanlar çok ciddi avantaj sağlıyor. Bu avantajın maliyeti yok. Albaraka Türk’le devam edelim... Bu yıl kaç şube açacaksınız? Hedeflerinizden bahseder misiniz? 2009’u 101 şubeyle kapattık. 2010’da 115-120 arası şubeye ulaşacağız. Şube yerleri arıyoruz. Her yıl 20 şube açmayı hedefliyoruz. 20’nin üzerinde şube açmak istemiyoruz. Son 5 yılda hızlı büyüdük. 6 yıl önceki 20 şubeden bugün 100’ün üzerine çıktık. Hazmederek büyümekten yanayız. Karlı çalışmayı olumsuz etkilemeyecek bir büyümeden yanayız. Büyüme ile karlılık arasındaki ilişki sürdürülebilir ve pozitif olmalı. Yılık toplamda yüzde 25 büyümeyi planlıyoruz. Albaraka sektörün öncüsü. Ancak bugün rakamlara bakılınca son sırada? Merkez bu performanstan memnun mu? Evet, şube sayısı olarak en küçüğüz. Biz kimseyle yarışmıyoruz. Büyümeyi tutarlı ve sürdürülebilir yapmak istiyoruz. Büyümemizi kendi organizasyon yapımıza uygun olarak planlıyoruz. Bazı bankalar belki yılda 30-40 şube açabilir. Ama biz 20 ile sınırlandırdık. Bizim için optimum rakam bu. Kardeş kuruluşlar veya diğer bankaların şube sayısını yakalama gibi bir hedefimiz, politikamız yok. Her bankanın gelecek vizyonu başkadır. Biz kimseyle yarış halinde değiliz. Kendi organizasyonumuz ve projeksiyonlarımız önemli. Albaraka Türk hangi sektörlere ağırlık veriyor? Hangi sektörlerde etkinsiniz? İhracatta etkin rol oynuyoruz. Özellikle bizim grubun bankalarının faaliyet gösteren bölgelerinde ciddi pay alıyoruz. MENA (Ortadoğu ve Kuzey Afrika) bölgesine yönelik ihracatta etkiniz. Çünkü bu bölgelerde grubun bankacılık faaliyetleri etkin. Bu sinerjiyi kullanıyoruz. 11 ülkede 11 banka ve 2 ülkede temsilciliğimiz var. Bu bizi avantajlı hale getiriyor. Bu yönümüzü vurgulayacağız. Biz KOBİ bankasıyız. KOBİ ile çalışmaya devam edeceğiz. Stratejimiz bu iki noktada devam edecek. Diğer alanlarda da rekabetçi pozisyonda olacağız. Kuzey Irak’ta şube açmak için hazırlığınız vardı... Buna yönetim toplantısında karar vereceğiz. Olumsuz bir karar çıkmazsa şubemizi açacağız. İlla ki başka ülkelerde olmamız gerekmiyor. Çok acil bir yer yok. Zaten komşu ülkelerde grubun bankaları var. İhtiyaç oluşursa şube açılır. Yeni genel merkeze yeni logo Albaraka Türk, ekim ayı sonunda yeni genel merkezine taşınıyor. İstanbul Ümraniye’deki merkez “akıllı bina” sistemiyle yapılmış. Fahrettin Yahşi, “Yeni genel merkeze yeni logo, yeni süreç, yeni hedeflerle gidiyoruz” diyor. Yahşi, yeni logoyla ilgili şu bilgileri veriyor: “Logo değişimi sadece Türkiye’ye özgü değil. Grubun tamamında gerçekleşti. Global bir çalışma. Bir yıl sürdü. İngiltere kökenli bir danışmanlık şirketine hazırlatıldı. Logodaki sembol, dayanışmayı, paylaşmayı katılımcılığı temsil ediyor. Katılım bankası ve kar-zarar ortaklığını anlatan bir sembol. İki sembol, bir bütünün iki eşit parçasını anlatıyor. Ortaklığı ve paylaşımı sembol ediyor.” Aktif büyüklüğü 6.9 milyar TL Hisseleri İMKB’de işlem gören Albaraka Türk’ün toplam aktifleri Haziran 2010 sonunda, 2009 sonuna göre yüzde 8 artışla 6 milyar 928 milyon TL’ye ulaştı. Aynı dönemde toplam kredi portföyü yüzde 10 artışla 5 milyar 152 milyon TL’ye, kar ve zarara katılım hesapları ile özel cari hesaplar aracılığıyla toplanan fonlar da yüzde 7.4 artışla 5 milyar 868 milyon TL’ye yükseldi. Bankanın 6 aylım vergi sonrası net karı ise geçen yılın eş dönemine göre yüzde 8.9 artışla 58 milyon 776 bin TL oldu. Haziran 2010 sonu itibariyle takipteki kredi oranı ise yüzde 3.6 olarak sektör ortalamasının altında gerçekleşti.
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!