Kazanmaktan çok kaybetmemeye oynayın
“Doktor Kıyamet” lakaplı dünyaca ünlü yatırımcı uzmanı Marc Faber’a göre yeni dönemde kazanma değil korunma önemli…
“Doktor Kıyamet” olarak bilinen uluslararası yatırım uzmanı Marc Faber, Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin konuklarından biriydi. “Global Ekonomi, Global Pazarlardaki Gelecek Beklentileri ve Türkiye’ye Etkileri” konulu bir konuşma yapan İsviçreli yatırımcı, dünyada “Belirsizlik bombası ve Kıyamet Raporu” (The Gloom Boom&Doom Report) adlı çalışmasıyla bilinen bir yatırım uzmanı. 1998 yılında “Milenyum Fırtınasını Karşılamak: Marc Faber’den Finansal Piyasalarda Kar Etmenin Yolları” adındaki kitabıyla ünlenen 1946 doğumlu yatırım uzmanı, aynı zamanda uluslararası birçok yatırım fonunda hisse sahibi, danışman ve direktör olarak çalışıyor.
Faber’e göre önümüzdeki dönemde ABD’deki toparlanma belirginleşirken öne çıkan gelişen piyasalarda gerek “tapering” (FED’in aylık tahvil alımlarını kademeli olarak azaltması) gerekse siyasi çalkantıların etkisiyle dalga boyları yükselecek. Ekonomist’ten Kıvanç Özvardar’ın, “Nereye yatırım yapmalı” sorusunu yanıtlayan Faber’e göre ABD borsasına yatırım için çok geç, getiri Türkiye gibi düşen borsalarda. Faber, artık para kazanmanın değil, kaybetmemenin önemini vurguluyor.
-ABD ve Avrupa’da büyüme oranlarının yükseldiği, gelişen piyasalarda düştüğü, siyasi gerginliklerin etkisini daha çok hissettirdiği piyasalarda yatırımcılar nasıl kazanmalı ya da korunmalı?
Yatırımcılar için bugün soru şu: Türkiye’nin dolar cinsinden borsası en yükseğinden yüzde 50 düşük, ABD ise tüm zamanların en yüksek seviyelerinde, siz olsanız hangi piyasaya yatırım yapardınız? Bir yatırımcı olarak ABD’nin mi, yoksa Türkiye’nin de içinde olduğu gelişen ülke hisselerini mi alırdınız? Benim görüşüm kesin: ABD’den ziyade Türkiye piyasasını seçmek daha çok mantıklı. ABD hisselerini almak için çok geç olduğunu düşünüyorum. Gelişen piyasalardaki risk iştahı şu anda aşırı negatif. 100 milyarca dolar bu ülkelerden çıktı. Arjantin’de bunu gördük, para birimi düştü ve borsa yükseldi, yani dolar cinsinden Arjantin borsasında yatırımdan kaybetmediniz. Orta vadede ne olacağını söylemek güç. Ancak şunu söyleyebilirim ki, gelecek 10 yılda yatırımcılar Türkiye borsasında ABD borsasından daha çok para kazanabilirler. Nasıl para kazanılacağını değil, nasıl para kaybetmeyeceğimizi düşünmeliyiz.
-FED’in tahvil alımlarını kademeli olarak azaltma kararı (tapering) gelişen piyasalarda dalgalanmalara neden oldu. Sizce Türkiye’de beklenen düşük büyüme oranları hisseleri nasıl etkiler?
Gelişen piyasalardaki bozulma yeni başlamadı, yıllar önce başladı. Türkiye, Çin ve Brezilya borsaları ABD borsasına göre 2006’dan, özellikle de 2010’dan beri düşük performans gösteriyordu. Bugün yükselen piyasalar yüksek büyüme gösteremiyorlar ve Çin’deki yavaşlama, stratejilerinin tahminlerinden daha yüksek. ABD yüzde 2 civarında büyüyecek, Çin ise daha yüksek oranda büyüse de görece yavaş olması tüm küresel ekonomiyi ve özellikler yükselen piyasaları etkiler. Çin yönelimli bir dünyada yaşıyoruz. Tapering kararının gelişen piyasalarda sorun yarattığı algısı doğru değil. Birçok analist, gelişen ülkelerde kötüleşen durumdan tapering kararını sorumlu tutuyor. Fakat 2010’dan bu yana ABD borsasından düşük fiyatlanıyordu. Tapering’i suçlamak gülünç, taperingin gelişen ülkelerin sorunlarıyla ilgisi yok. Son yıllarda gelişen piyasalarda çok yüksek bir kredi büyümesi görüldü. Sağlıklı büyüme oranları ile sağlıksız büyüme oranları, ülkelerin cari açık oranlarına göre değişiyor. Gelişen piyasaların büyüme oranları düşük, borçluluk, cari açık gibi sorunları var.
-Blogunuzda yer alan yer alan bir yazınızda hükümet büyüdükçe ekonomik büyümenin küçüldüğünü ve “ahbap çavuş kapitalizminin” ve yolsuzlukların arttığını yazıyorsunuz. Türkiye’de son dönemde yaşanan yolsuzluk iddialarını ve büyüme endişelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunlar Türkiye piyasasını ne yönde etkiler?
Her ülkede yolsuzluklar var. Yolsuzluk yanı sıra ekonomide işler yürümediğinde kötüdür. Yolunda giden işler de var. Asya’da yolsuzluk yüksek ama bir çok iş de tamamlanıyor. ABD ve Avrupa’da farklı tür bir yolsuzluk var. Kapalı bir zarf altında halının altına itilmiyor. Ticaretin yararına işler yapılıyor. Örneğin P&G, Coca Cola’nın Washington’da ciddi lobileri var. Seçim kampanyalarına yardımları, bürokratlarla ilişkileri ekonomiyi etkiliyor. Dünyanın neresinde yolsuzluk yok ki? Danimarka, İsviçre, İsveç gibi ülkelerde daha az. Benim varsayımım şu: Küçük Küçük ülkelerde yöneticiler karar süreçlerinin daha çok içinde, insanlar çalmaktan utanıyorlar. Örneğin benim ülkem İsviçre’de de var var, ama görece olarak daha küçük. Singapur’da aynı şekilde. Türkiye’de de var. Demokrasi ancak çok küçük ülkelerde iyi çalışabilir. İdeal bir yönetim şekli olduğunu sanmıyorum. Herkesin kendine özgü kuralları var. Orwell’ın romanında dediği gibi, “Herkes eşittir, bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir.” Ne tür bir hükümetinizin olduğunun önemi yok, yeter ki küçük olsun.
Hükümetin ekonominin yüzde 10’u üzerinde etkisi varsa, büyük bir zarar veremez. Ama ekonominin yüzde 50’sini, yüzde 60’ını etkiliyorsa, üretim faaliyetleri üzerinden çok fazla alır. Milton F riedman, “Hükümetin bir çok fonksiyonu özel şirketler tarafından daha verimli gerçekleştirilebilir” diyor. Ben de buna katılıyorum.
-2008 krizi sonrası özellikle gelişen ülkeler piyasalarında Tobin vergisi tartışmalarında da kendini gösteren regülasyonların artırılması konusu gündeme gelmişti. Sizin görüşünüz nedir?
Bence daha fazla regülasyona değil, daha az regülasyona ihtiyacımız var. Sorunlar serbest piyasadan değil, örneğin ABD’de FED’in sürekli olarak müdahale etmesinden kaynaklandı. Krizin önemli nedenlerinden biri buydu. Bernanke para basarak dünyayı düşüşten kurtardı, ama krizin önceki nedeni neydi? Bunu yapan FED’di. Para bastılar, faizleri düşük tuttular, kredi büyümesini görmezden geldiler. Bir çocuk bile aşırı kredi büyümesini görseydi sorun olduğunu anlardı. Nasdaq balonunun patlayacağını görmediler, tam tersi teşvik ettiler. Emlak balonunu teşvik ettiler. Çünkü balonların ekonomi iyi olacağını düşündüler. Bu tamamen yanlıştı. Balon ekonomi için yok edicidir. Çok az sayıdaki insanı zengin eder ve büyük bir çoğunluğu yoksullaşır. Balonun anlamı bu.
“EMTİALAR VOLATİL KALACAK, ALTIN YÜKSELEBİLİR”
“Gelişen piyasalara yatırım yapmak isteyenler için Vietnam’ı önerebilirim. Emtialarda ise volatilite yüksek kalacak. Örneğin kahve son bir yılda ikiye katlandı. Bireysel yatırımcıların emtia almak için geç kaldıklarını düşünüyorum. Altın ve gümüşse görece olarak düşük, fakat şu anda yükseliş, düzeltme eğiliminde. Son aylarda yüzde 3 yükselen ABD Hazine tahvilleri bir hedge görevi görüyor. Hisseler düşerse, bono piyasası ralli yapacaktır. Yükselen piyasalar düşerken, altın talebinin artacağını ve fiyatların yükseleceğini düşünüyorum. Altın uzun vadeli bir sigortadır.”