Demokratik tercihli yönetimler risk taşımaz
Ersin Özince, halkın demokratik tercihleri doğrultusunda oluşacak yönetimlerin hiçbir risk taşıyacağını düşünmediğini söyledi.
, ''İşadamları bir tarafta serbest piyasa ekonomisinde serbestliği sonuna kadar savunurken, siyasetteki serbestiden mi korkacak? Böyle bir saçmalık olmaz. İster koalisyon, ister azınlık hükümeti olur... Şu anda ben iktisadi açısından Türkiye'nin göreceli bir iyi yönetim dönemi yaşadığını düşünüyorum. Ama bu demek değildir ki bu performansı başkası gösteremez'' dedi.
Özince, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyada şu anda yönetimde hakim olan anlayışın, trendleri iyi izleyip kendi dönemini başarıyla sürdürmek ve bitirmek yönünde olduğunu, uzun vadeli bakışın az görüldüğünü, ancak böyle bir bakış hakim oldukça başarısızlıkların söz konusu olacağını söyledi.
Dünyadaki finansal problemin bitmeyeceğini, bitemeyeceğinin de belli olduğu kanaatini taşıdığını dile getiren Özince, ''ikinci dip'' tartışmalarına ilişkin, ''Eğer borsa gözlüğüyle bakarsak spekülatif beklentisi olanlara bu daha çok dip yaptırır. Ben, finansal piyasaların hala spekülatif nitelikli olmasından rahatsızım. Finansal piyasalarda spekülasyon yapılamazsa sanki liberal, serbest piyasa ekonomisi gerçekleşmez gibi bir saptırma var ki, bu çok yanlış. Dünya ekonomisinin amacı dünya insanının refahıysa hemfikiriz. Yok dünya ekonomisi belli bir zümrenin, belli bir ülkenin, belli bir yapının sürekli bunda kazanır olmasını sağlayacaksa, en azından ben bunun karşısındayım'' şeklinde konuştu.
-''BENİ DİPLER, TAVANLAR İLGİLENDİRMİYOR''-
Finansal piyasaların balonunun iyice sönmesi gerektiğini ifade eden Özince, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Finansal piyasalar dünya ekonomisine, dünya insanının refahına yararlı şekilde çalışacak kurallara gelmeli ve bunu kabul etmelidir. Israrla bunu kabul edememe, her fırsatta spekülatif çabalarla dünyanın, insanlığın değerleri üzerinde oynama çabaları var. Şu anda da gıda fiyatlarıyla spekülasyonlar olduğu gibi... Bu düşüncede olanlar, bu kafadan vazgeçene kadar gerekli önlemlerin alınması gerektiği düşüncesindeyim. Bunlar bize daha çok dip, çok zirve yaptırır. Bundan da kesinlikle insanlık zarar görür. 'Bu kriz Amerika'ya, Yunanistan'a şuna mal oldu''yu bırakıp 100 milyonun üzerindeki dünya insanının açlık sınırına gittiğini, bunların da çoğunun hiç bu işle alakası olmayan, son derece naif, son derece sade yaşantı sürdürenler olduğunu, bu insanların mutlaka bir şekilde karnını doyurmanın yolunu arayacağını, bunun da dünya barışını tehdit edeceğini herkesin kafasına sokması lazım. Dolayısıyla beni hiç dipler, tavanlar ilgilendirmiyor. Oturup dünyanın gerçek sorunlarının neler olduğuna bakılması lazım. Bugün bizi ilgilendiren dünya insanının refahı olmalıdır. Beni piyasaların ne olduğu hiç ilgilendirmiyor.''
-''TÜRKİYE, BELLİ BİR OLGUNLUĞA GELDİ''-
Ülke gündemine ilişkin soruları da yanıtlayan Özince, genel seçim sonrasında ortaya çıkacak tablonun ekonomiye etkilerine ilişkin, Türkiye'nin, hangi kompozisyondaki hükümet tarafından yönetilirse yönetilsin Cumhuriyetin esas prensipleri ve ekonominin uluslararası en iyi kuralları doğrultusunda politikalarını sürdüreceğine inandığını söyledi.
İş Bankası Genel Müdürü Özince, 10-12 yıl öncesindeki koalisyon dönemlerinde parlamento çoğunluğunun önemli olduğunu düşündüğünün altını çizerek, ''Ancak bugün parlamento, ülkenin yararına birçok reformu bütünlükle çıkartabildiğine göre bu performanstaki unsurları hükümetin yanı sıra parlamentoda da bulmak lazım'' dedi.
Halkın demokratik tercihleri doğrultunda oluşacak yönetimlerin hiçbir risk taşıyacağını düşünmediğini dile getiren Özince, ''Önemli olan, demokratik prensiplerin sonuna kadar çalışmasıdır. İşadamları bir tarafta serbest piyasa ekonomisinde serbestliği sonuna kadar savunurken, siyasetteki serbestiden mi korkacak? Böyle bir saçmalık olmaz. İster koalisyon, ister azınlık hükümeti olur... Türkiye'nin azınlık hükümetiyle yönetildiği dönemler de oldu. Şu anda ben iktisadi açısından Türkiye'nin göreceli bir iyi yönetim dönemi yaşadığını düşünüyorum. Ama bu demek değildir ki bu performansı başkası gösteremez. Ben artık Türkiye'nin belli bir olgunluğa geldiğini düşünüyorum'' yorumu yaptı.
-''HERKES BİR LAF SÖYLERSE RİSKLERİ BİZ YARATMIŞ OLURUZ''-
Özince, önümüzdeki dönemlerde özellikle gelişmiş ekonomilerde reel sektöre de yansıyan sıkıntılar nedeniyle dünyaya hakim olan gelişmiş ülke piyasalarının sıkıntılarının sürebileceğine, bunun Türkiye'ye olumsuz etkilerinin olacağına dikkati çekerek, ''Zaten Devlet Bakanımız sayın Babacan da bu nedenle daima çok tedbirli olma gereği üzerinde durdu. Biz 'Türkiye iyi, Türkiye kurtuldu' derken, Sayın Babacan hep dışardaki sıkıntılar konusunda bizim çok dikkatli yönetim yapmamız gerektiğinin altını çizdi. Dışardaki olumsuzluklar Türkiye'ye birtakım avantajlar getirebilir, ama bunların önemli dezavantajlar, önemli çalkantı riskleri getirebileceğini de akılda tutmak lazım'' diye konuştu.
Türkiye'nin ekonomi politikaları açısından kötü yönetilmediğini, ancak daha iyi olmaya ihtiyaç olduğunu ifade eden Özince, sonuçları ne olursa olsun AB ile ilgili Türkiye'nin duruşunun netleştirilmesi gerektiğini söyledi.
Ersin Özince, ''Bir de adına ister mali kural, ister IMF kuralları diyin, bizim geleceğe dönük makro ekonomik sonuçlarımızı etkileyecek her türlü politikamız açık, sürprize meydan vermeyecek şekilde belirlenmelidir. Orada da bir çıpa fonksiyonu konmalıdır. Buna mali kural diyebilirsiniz veya IMF ile işbirliği yapabilirsiniz. Ama bunlar Türkiye'nin gelecekteki istikrarı açısından katkı sağlayacak unsurlardır'' değerlendirmesinde bulundu.
Mali kuralın ertelenmesiyle ilgili de Özince, şunları kaydetti:
''Ben ekonomi politikalarında oldukça iyi performans gösterdiğimiz düşüncesindeyim. Bir kaygı içinde değilim. Şu anda ortaya çıkan tereddütlerin ortadan kaldırılacağını düşünüyorum ve bekliyorum. Bir sabırsızlık içinde değilim. Benim herkese de tavsiyem, sorumlu koltukta oturan kişiler değerlendirme yapmadan hepimizin ortalığa dökülüp değerlendirme yapmasına gerek yok. Herkes bir laf söylerse esas o zaman korktuğumuz riskleri biz yaratmış oluruz. Etrafa 'aman bizim ülkede bir kargaşa var, mali kural işini başımıza bela ettik, hiçbir politikayı biz kararlılıkla sürdüremeyeceğiz. Biz yine her an için sürprizler yaratabiliriz, ipin ucunu kaçırabiliriz, gelirimizden çok harcayabiliriz diye tereddütler yaratabiliriz.' Bunlar doğru değil.''
-''İSTİHDAM PROBLEMİMİZİ NASIL ÇÖZECEĞİMİZ ÇOK NET DEĞİL''-
Göreceli olarak çok iyileşmesine rağmen Türkiye'nin makro ekonomik göstergelerinin halen bazı gerçeklerin sürdürülebilir politikalarla idare edilebileceği konusunda rahatlatıcı olamadığı görüşünü dile getiren Özince, ''Örneğin istihdam problemimizi nasıl çözümleyebileceğimiz çok net değil. Üretim ve ihracat politikamızı nasıl başarılı kılacağımız çok net değil. Bugün sıcak para dediğimiz çok kısa vadeli fonlara adeta muhtaç hale geldik. Biz sıcak paranın düşmanı değiliz. Sıcak para da bulunsun, kaynar para da bulunsun, soğuk para da bulunsun. Bütün mesele ülkemize istihdamı ve üretimi artıracak kalıcı fonlar getirebilmek, ülkemize mukayeseli rekabet üstünlüğü kazandırmak'' diye konuştu.
Şu anda işler iyi gidiyor gibi görünmekle beraber Türkiye'nin dış ticaretle ilgili detaylarına bakıldığında rekabet gücünü kaybettiği görüşünün öne çıktığına dikkati çeken Özince, şöyle devam etti:
''Politika, tabiatı gereği değişken ve başarıya ulaşana kadar revize edilmesi, geliştirilmesi gereken bir bütündür. Biz bu konuda henüz başarılı değiliz. Neden? Biz bugün üretim ve istihdam maliyetleri açısından dünyanın uygun en ideal ülkelerinden birimiyiz ki başarılı olduğumuza hükmedelim? Bugün, geçmişte çok ciddi sınai yatırımlar yapmış, çok büyük üretim ve istihdam yaratan grupların dahi tüketime dönük alanlardaki yatırımlarıyla istihdam kazandırmaktan bahsettiklerini görüyoruz. Yani 'alışveriş merkezi açacağım veya perakende alanında yatırım yapacağım, istihdam sağlayacağım' diyen beyanlarla karşılaşıyoruz. Çözüm bu değil. Çözüm; bu genç topluma yakışır katma değeri yüksek alanlarda üretimi ve istihdamı özendirmek. 'Gelişigüzel, önüne gelen ülkemizde yatırım yapsın.' Bu da doğru değil. Tamam yapsın, ama mühim olan Türkiye'ye güç kazandıracak yatırımlar... Türkiye'nin imkanlarını kullanmaya, Türkiye'nin elindeki mevcut pastasını yemeye gelen yatırımlar veya bugünümüzü kurtaracak, bize dair potansiyeli olan satışları alacak yatırımların yanı sıra, mutlaka Türkiye'ye güç kazandıracak yatırımlar gerekiyor.''
-''GALİBA ÇİN'E KARŞI PARA KURU OLUŞTURMAMIZ LAZIM''-
Ersin Özince, kur ve Türk Lirasının aşırı değerlendiği yönündeki tartışmalara ilişkin ise şu değerlendirmede bulundu:
''Kur konusundaki tartışmanın, sorunun aslıyla ilgili esas konuşulması gerekenleri perdelediği kanaatindeyim. Bu bir kayıkçı kavgası gibi... Kur tartışması yapılarak sanki kur değişirse konu çözülecekmiş gibi anlaşılıyor. Kur yükselse ne olur? Türk Lirası değer kaybetse ne olur? Bu konuda konuştuğum uzmanlar tereddütler ifade ediyorlar. Neden? Üretimin ve ihracatın önemli ölçüde ara malı ithalatına da artık tabi olduğunu söylüyorlar. Öte yandan bizim kurla ilgili en çok ihracat şikayetimiz var. Fakat dış ticaret açığımızın yüzde 85'i bir ülkeyle. Çin... Bizim galiba Çin'e karşı para kuru oluşturmamız lazım. Biz ürettiğimizi bırakın dışarıda, ülkemizde dahi sattığımızda Çin rekabetiyle karşı karşıya kalıyoruz. Bu iş öyle kurla falan bitmiyor. Kur konusunda ve her konuda daima proaktif olmak, her türlü politikayı da kullanmak gerektiği kanaatindeyim. Kuru bir tarafa bırakın, tobin vergisi veya benzer önlemler, ülkeler tarafından yalnızca döviz kurunu dengelemek için mi kullanılıyor? Hayır, ne alakası var. Onlar ülkeye kalıcı yatırım gelsin diye kullanılıyor. Kısa vadelileri defetmek için değil, uzun vadelileri çekmek için o tür şeyler uygulanıyor. İşi kura indirgemek yanlış. Ekonomi politikası bir bütündür ve rekabet stratejisi de bunun en önemli stratejisi olmak durumunda. Burada benim endişe duyduğum yegane konu, rekabet gücümüzün gerilemekte olduğudur. Bu işin içinde sanki hiçbir başka unsur yokmuş gibi, işin Merkez Bankası seviyesine getirilmesini ve esasları üzerinde durulmamasını sakıncalı buluyorum. Türkiye rekabet gücü problemine çare bulamamıştır, bulmalıdır.''