BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 70,25 1,37 365.300.000.000,00
ALBRK 8,53 0,59 21.325.000.000,00
GARAN 141,30 1,22 593.460.000.000,00
HALKB 26,88 3,31 193.126.833.768,96
ICBCT 15,56 -2,81 13.381.600.000,00
ISCTR 14,79 2,99 369.749.556.300,00
SKBNK 7,11 1,72 17.775.000.000,00
TSKB 13,59 1,27 38.052.000.000,00
VAKBN 28,02 1,74 277.844.121.074,46
YKBNK 34,50 2,37 291.423.269.298,00

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara Piyasa25 soruda piyasaların yönü----

25 soruda piyasaların yönü

25 soruda piyasaların yönü
23 Mayıs 2010 - 09:32 www.finansingundemi.com

Altın 1.300 dolara mı gidiyor, yoksa 900 dolara geriler mi? Dövizde güç kimden yana, dolar mı, euro mu?

Yunanistan, tam da herkesin “Ne güzel, kriz bitiyor?” deme eğilimine girdiği bir dönemde tüm piyasaların kimyasını bozdu. Artık paranın yeni limanlara güvenli gidişi için tüm stratejiler adeta bıçak sırtında çiziliyor. Borsadan faize, dolardan altına ve zaman zaman ihracat ve turizm gibi reel ekonomiye ilişkin gelecek öngörülerinin en çok merak edildiği bir dönemden geçiyoruz. Haber merkezimize son haftalarda en çok sorulan soruları derledik ve ortaya çıkan 25 sorunun her birini alanının uzmanlarına yönelttik. Yanıtlardan sisli bir koridordan geçildiğini siz de göreceksiniz. Yine de yatırımlarınız ile ilgili en doğru stratejiyi bu yanıtların satır aralarında bulabilirsiniz. Ekonomist Dergisi BORSA YATIRIMCI BIÇAK SIRTINDA YÜRÜYOR 1- Avrupa krizinin derinleşmesi, İMKB Endeksi’ne nasıl etki eder? Olumsuz bir senaryonun realize olması durumunda, endekste görülebilecek alt seviye nedir? Avrupa krizin derinleşmesi durumunda İMKB endeksinin de benzer tepkiyi vereceğini söyleyen uzmanlar böyle bir durumda 43.000’e kadar inişin olası olduğunu söylüyor. Ancak öte yandan alınan tedbirlerin yeterli olduğunu ve olumlu bakışlarını sürdürdüklerini söyleyen uzmanlar da bulunuyor. Emre Sezan (İş Yatırım Araştırma Bölüm Yönetmeni): Endekste hedef değerlerinin hala 68.000 seviyesi olduğu söyleyen İş Yatırım Araştırma Bölüm Yönetmeni Emre Sezan piyasalar açısından olumsuz bir senaryoları olmadığını söylüyor. Sezan, “Ciddi önlemler alınmış durumda ve piyasada toparlanma yaşandı. Şimdi bunların ne derece uygulandığına bakılacak. Ülkelerin açıkladığı önlemeleri nasıl uyguladığı bu dönemde ön plana çıkacak. Yapılacak olanların çoğu yapıldı” diyor ve ekliyor “Şu an için görüşümüz olumlu, düşüş beklemiyoruz.” Cemal Demirtaş (Oyak Yatırım Araştırma Müdürü): Avrupa bölgesiyle ile ilgili endişelerin önceki hafta piyasayı aşağı çevirdiğini ama yardımların yapılmasıyla geçen hafta piyasaların rahat bir nefes aldığını söyleyen Oyak Yatırım Araştırma Müdürü Cemal Demirtaş ise, olumsuz bir senaryonun realize olması durumunda endekste aşağı yönlü bir trend bekleyen kesimin düşüncelerini dile getiriyor. Cemal Demirtaş, hammadde fiyatları artığı için maliyetlerin oluşması ve taleplerin de azalmasının şirketleri olumsuz etkileyeceğini dolayısıyla endekste yüzde 20 kadar aşağılara inilmesinin uzak ihtimal olmadığını söylüyor. 2- W senaryosunun gerçekleşmemesi durumunda İMKB-100 Endeksi, 60.000 seviyelerini zorlayıp yeni zirve hedeflerine yönelir mi? İMKB endeksi için yıl sonuna kadar 60.000 seviyelerinin zorlanabileceği ve olumlu senaryo dahilinde 68.000’nin görülebileceği yönünde görüşler var. Öte yandan kısa vade için piyasadaki gidişatla birlikte 59.000 seviyesinin geçilemeyeceği de söylenenler arasında. Metin Ayışık (A Yatırım Genel Müdürü): Kısa vadede endeksin 59.000 seviyesini geçmesinin zor göründüğünü söyleyen A Yatırım Genel Müdürü Metin Ayışık, yıl sonuna doğru ise Türkiye’nin yatırım yapılır ülkeler seviyesine geç de olsa yükseltilmesinin endeksi 60.000’nin üstüne atabileceğini ifade ediyor. Tabii dünya piyasalarında olumsuzluklar yoksa. Ancak yıl sonunda Avrupa’da sıkıntıların büyüyüp büyümeyeceğinin belirginleşeceğini kaydeden Metin Ayışık, “Dünyadaki ekonomik canlanmanın sağlıklı gelişirse yeni zirveler denenir” diyor. Zümrüt Can Ambarcı (Yatırım Finansman Araştırma Müdürü): Şirketler için yaptıkları hedef değer çalışmaları sonucunda İMKB’nin de bir yıllık periyotta 64.000 seviyelerine kadar yükselebileceğini öngördüklerini söyleyen Yatırım Finansman Araştırma Müdürü Zümrüt Can Ambarcı ise, “Yardım paketinin ve sorunlu ülkelerin alacağı önlemlerin endişeleri yatıştırması ve algılamaların olumluya dönmesi durumunda öncelikle IMKB’nin 60.000 seviyelerini zorlamasını bekleyebiliriz” diyor. 3- Yatırımcı, yaşanan son gelişmeler ışığında hisse senedi piyasasında nasıl bir yatırım stratejisi izlemeli? Portföylerde hisse senedi ağırlığını azaltmalı mı? Avrupa’da yaşanan gelişmelerin global piyasaları daha da olumsuz etkileyeceğinin beklentisiyle uzmanlar portföylerde hisse senedi ağırlığının düşürülebileceğini konusunda hemfikir. Uzmanlar, olası geri çekilmelerde ise uzun vadeli olarak beğenilen hisselerden kademeli alım yapılarak biriktirilebileceğini ifade ediyor. Bazı uzmanlara göre şu anda portföyde hisse senedi ağırlığı toplam portföyün üçte birini geçmemeli. Hatta vadeli işlemler borsasında endeksin satılarak borsada yapılan yatırımların hedge edilmesini öneren uzmanlar da bulunuyor. Ama yine de yukarı potansiyeli olan bazı hisselerden seçim yapılabileceği ifade ediliyor. Bundan sonra da mali endekste bankaların yılın ikinci yarısında ilk altı aydaki performanslarını sürdürmeleri zor olduğundan özellikle sanayi şirketlerinde seçici yatırım yapılmasının uygun olabileceği tavsiye ediliyor. Bu anlamda defansif hisseler de ön plana çıkıyor. 4- İMKB’de ihracatçı şirketler hangileri? Özellikle AB bölgesine ihracat yapan şirketler yaşanan gelişmelerden ne ölçüde etkilenir? Dolar/Euro paritesinin, dolar lehine dönmesinin şirketler üzerindeki etkisi nasıl olur? İMKB’deki otomotiv, dayanıklı tüketim, tekstil şirketleri ihracatta başı çeken sektörler. Euro bölgesi toplam ihracatımız içinde hala önemli bir paya sahip. Şirketlerin borçları ve alımlarında ise dolar daha ağırlıklı bir para birimi. Dolayısıyla Euro’nun değer kaybının borsadaki ihracatçı veya Euro’ya endeksli geliri olan şirketler için iyi olmadığını söylemek mümkün. Diğer taraftan Euro Bölgesi’nde krizin etkisiyle yaşanacak olası talep daralması da uzmanlara göre şirketleri olumsuz etkileyebilir. Ancak, geçen yıl örneğin dayanıklı tüketim sektörü bu durumu avantaja dönüştürmeyi başarmıştı. Dolayısıyla sektörel bazda değişiklikler olabilir. Krizden daha az etkilenmiş olan bölgelere de ihracat yapanların oradaki olumsuzluğu bertaraf edebileceği söyleniyor. 5- Borsada yabancı yatırımcı 2009 ve 2010’da alım ağırlıklı bir tavır sergiledi. Bugünkü eğilimleri hangi yönde, portföy azaltma eğilimimi var yoksa hisse değişimi mi yapıyorlar? Yabancı yatırımcılar mart ayındaki güçlü alış eğiliminin ardından nisan ayını az da olsa net alımla kapattılar. İlk dört aylık verilere baktığımızda yaklaşık 500 milyon dolarlık net alım var. Avrupa’daki sıkıntıların boyutlarının derin bir kriz seviyesine ulaşmadığı sürece yabancı eğilimlerinde bir değişiklik olması beklenmiyor. Olumsuzluğun artması durumunda, tüm gelişmekte olan ülke portföylerinden para çıkışı olacağını söyleyen uzmanlar bunun İMKB’de de etkisinin görüleceğini söylüyor. Mevcut takas yapısına bakıldığında ise yabancı yatırımcıların yükselişlerde takas payını azalttığı görüldüğünü söyleyen uzmanlar, bu noktada Avrupa'da yaşanan dalgalanmaların yabancı yatırımcı tarafında likidite ihtiyacı doğurduğu ve hisse pozisyonlarını azalttığından bahsedebilineceğini ifade ediyor. FAİZ MERKEZ’E YÖNELİK BASKI ARTIYOR 6- Küresel algıların bir olumluya bir olumsuza döndüğü bu ortamda Merkez Bankası’nın faiz artırımını erkene çekme ihtimali var mı? Enflasyonda yükseliş trendi başlamasına rağmen, Merkez Bankası’nın faiz artırımlarını erkene çekmesi ve son çeyrekten önce faiz artırımlarına gitmesi beklenmiyor. Yunanistan merkezli Avrupa ekonomilerine ilişkin olumsuzluklar, bunun öncelikli sebebi. Son haftalarda Avrupa cephesindeki gelişmelerin Merkez Bankası’ndan erken faiz artırımı beklentisini törpülediği belirtiliyor. Gelişmelere bağlı olarak, Avrupa’da faiz artırımlarının gecikmesi olasılığı üzerinde durulurken, Türkiye için aynı beklenti söz konusu değil. Yani nasıl Merkez Bankası’nın faiz artırımlarını öne çekmesi beklenmiyorsa, ertelenmesi de beklenmiyor. Son çeyrekte gelecek faiz artırımlarının ilk etapta küçük oranlı olması ve yıl sonuna kadar en fazla 250 baz puana çıkabileceği öngörülüyor. 7- Bono faizinde çift haneli seviyeler erken geldi, bundan sonraki süreçte TCMB politikasından bağımsız bir yükseliş hareketi etkili olabilir mi? Merkez Bankası’nın ne kadar güven sağladığı önemli olacak. Piyasalarda Merkez Bankası’nın gelişmelere müdahalede geç kaldığını düşündüğü bir ortam oluşması halinde, politika faizi ile piyasa faizi arasında bir boşluk oluşabileceği tahmin ediliyor. Önceki hafta bono faizinde görülen yükseliş ve çift hanenin test edilmesi hareketini de Merkez Bankası’nın tetiklediği yönünde görüşler var. Açıklanan çıkış stratejisi dahilinde uygulamaya konan kararlarla birlikte, piyasa faizlerinin yüzde 7’ye çıkarak yüzde 6.50 olan politika faizlerinin üzerine çıkması bu çerçevede ortaya konan unsurlardan biri. Önümüzdeki dönemde politika faizlerinin önemini kaybedip yerine piyasa faizinin geçeceği yönündeki beklentiler oluşmaya başlamış durumda. Bunun altyapısını hazırladığı düşünülen Merkez Bankası’nın piyasaya kendi kendine faizi yükselttirdiği, dolayısıyla bono faizlerindeki son yükselişin kendinden tamamen bağımsız değil, isteği ve kontrolü dahilinde gerçekleştiği yorumları yapılıyor. 8- Son dönemde tahvil/bono piyasasında artan yabancı talebinin devam etmesi beklenebilir mi? Önceki hafta tahvil/bono faizinde hızlı yükselişle birlikte yüzde 10’nun üstünün test edilmesinde, yabancı satışları da etkili oldu. Ancak bunun ekstra bir hareket olduğu, Avrupa kaynaklı olumsuz beklentilerin yarattığı panik havası ile birlikte risk algılamasının artmasına bağlı geliştiğine dikkat çekiliyor. Yükselişin çok kısa soluklu olması da bir başka dayanak. Gelişmekte olan piyasaların bu dönemde iyi bir yatırım alanı oluşturduğu ve Türkiye’nin de bu grupta yer aldığına işaret edilirken, buradan hareketle yabancı talebinin devam etmesi bekleniyor. 9- Türkiye’de önceki hafta içinde yurt dışındaki gelişmelere bağlı olarak bono faizlerinde hızlı yükseliş yaşandı. Bu, kalıcı bir trend olabilir mi? Kısa ve orta vadede bileşik faizler hangi bantta hareket edebilir? Olumsuz senaryoda, tahvil/bono faizlerinde önümüzdeki aylarda görülebilecek üst seviyeler ne olabilir? Bir süre sonra piyasaların kendi dinamiklerine göre hareket etmeye başlayacağı düşünülüyor. Burada belirgin risk, Yunanistan’daki olumsuzlukların Avrupa’ya yayılıp yayılmayacağı… Kısa vadede panik havası oluşursa ilk kademede yüzde 10’lu seviyeler tekrar görülebileceği, bunun dışında bir süre daha 9.20-9.50 seviyelerinde kalacağı tahmin ediliyor. Yıl sonuna doğru ise bono bileşikte yüzde 12 seviyelerine kadar bir yükselişi mümkün görenler var. Aslı Hancı (TSKB Hazine Müdürü): Önceki hafta bono faizinde yaşanan yükselişi ekstra bir hareket olarak yorumlayan TSKB Hazine Müdürü Aslı Hancı son yükselişin yüzde 10 seviyesinde kalıcı olamadığına dikkat çekiyor ve “9.00-9.75 bandı önümüzdeki üç ay için işlem aralığı olabilir. Sonra Merkez Bankası’nın faiz kararlarının ardından yeni bir band oluşabilir. Yıl sonuna kadar yüzde 10 bileşiğin üzerine çok fazla çıkmaz. Yüzde 10’un üstü bu sene için öngörmediğimiz bir seviye” değerlendirmesi yapıyor. Kutlamış Keskin (Gedik Yatırım Hazine Müdürü): Kutalmış Keskin, Merkez Bankası’nın dördüncü çeyrekte faiz artırımına başlamak zorunda ve bono faizlerinin buna tepki vereceğini söylüyor. Ancak bu beklentinin bir kısmının da halihazırda yansıtıldığını ifade eden Keskin, “Merkez Bankası’nın çıkış stratejisi bonoda zaten yarım puanlık bir yükseliş getirdi. Önümüzdeki aylarda faiz artırım beklentileri de buna katılacak. Eğer koşullarda bir değişiklik olmazsa ve enflasyondaki görünüm yüksek seyretmeye devam ederse, bono bileşikte yüzde 11-12 seviyeleri görülebilir” diyor. DÖVİZ: DOLARDA MAKSİMUM-MİNİMUM SINIRLAR: 1.40-1.80 10- ABD ve Avrupa ekonomilerindeki gelişmeler Euro/dolar paritesinde hangi beklentilere yol açıyor? Avrupa’da krizin derinleşmesi senaryosunun gerçekleşmesi ve sorunun derinleşmesi halinde Euro/dolar paritesi hangi noktaya gidebilir? Euro’nun dolar karşısında değer kaybetmeye devam edeceği düşünülüyor. Avrupa’da son açıklanan 750 milyar Euro’luk paketin ardından Euro/dolar paritesinin 1.38’lere kadar çıkabileceği konuşulurken 1.31’li seviyelerin bile çıkamaması ortaya konan göstergelerden biri. Avrupa cephesinden her gün farklı haberler gelmesi ani değişimleri beraberinde getirebiliyor ancak durum normal seyrine dönse bile Euro/dolar paritesinde 1.40 ve üstü seviyelere yeniden yükseliş öngörülmüyor. Paritede Euro lehine geçmiş dönemde yaşanan hareketle birlikte 1.60 seviyelerine çıkışı ABD ekonomisine ve dolara yönelik oluşan güven kaybının sağladığı vurgulanırken, bu güvenin geri gelmesiyle birlikte önümüzdeki dönemde Euro/dolar paritesinde 1.20-1.30 seviyelerine kalıcı gerileme yaşanabileceği düşünülüyor. Açıklanan 750 milyar Euro’luk paketin işe yaramayacağı görülürse, paritede 1.20’nin de altına gerileme mümkün. Ancak paritenin 1 sınırına inebileceği yönündeki tahminler, şu aşamada fazla taraftar bulmuyor. 11- Dövizde dalgalı seyre karşın yükselişlerin sınırlı kalmasına yol açan sebepler neler? Yurt dışındaki havanın aksine Türkiye’de alınan önlemler ve ekonomi genelde olumlu bir görüntü çiziyor. Siyasi bir çalkantı da yok. Artık yerli yatırımcılar dövizde anormal bir hareket de beklemediği için, yükselişleri fırsata çevirip ciddi satış yapıyorlar. Merkez Bankası’ndan faiz artırım kararının daha erken gelebileceği beklentisinin de ortadan kalkması, buna göre pozisyon alanların beklentisini bir nevi boşa çıkarmış oldu. Ama TL, dolar ve Euro’ya karşı hala daha yüksek faiz veriyor. Euro bölgesindeki gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda da daha güvenli olduğu belirtiliyor. Bu sebeplerden TL’ye ilgi devam ediyor. 12- TL’nin orta ve uzun vadede değer kazanacağına ilişkin hakim beklentide bir kırılma olabilir mi? Yunanistan merkezli sorunların Avrupa’da yayılabileceği endişeleri öncelikle doların 1.47’nin altına inmesine müsaade etmedi. Eğer yurt dışındaki çalkantı biterse, kurda aşağı hareket olasılığı yüksek görülüyor. Genel olarak içeriye dönük beklentilerin olumlu olduğu, buna paralel TL’de çok fazla değer kaybı yaşanmayacağı tahmin ediliyor. Ancak çok fazla değer kazanması da aynı şekilde beklenmiyor. Avrupa’daki tedbirlerin işe yaramayacağı görülür ve sorunlar diğer Avrupa ülkelerine sıçrarsa, dolar/TL’nin 1.65 seviyelerine kalıcı olarak yükselmesinin beklenebileceği ifade ediliyor. Öte yandan, Avrupa’ya ilişkin algılamaların değişmesiyle başlayabilecek olumlu süreçte 1.40’lı seviyelere dönüş mümkün görülüyor. Genel beklenti, bu seviyelerden yükselişle kurun yıl sonuna kadar mevcut 1.50’li seviyelerinde istikrar kazanacağı yönünde. 13- Olumsuz senaryoda dolar/TL’de yeniden 1.80 ve üstü seviyelere yükseliş mümkün görünüyor mu? Bu seviye hangi koşullarda denebilir? Yurt dışından Lehman’ın batışı ya da Avrupa’da sorunların çözümsüz olduğu algısı yaratacak benzeri şoklar gelmediği sürece, dövizde bu derece yükseliş mümkün görülmüyor. Aykut Demiray (İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı): “Dövizde yükseliş için sebep yok” diyen İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Aykut Demiray, dolar kurunda 1.80 ve üstü seviyelerin görülmesinin olanaksız olduğu yorumunu yapıyor. DTH sahipleri, ihracatçılar ve bir şekilde ellerinde döviz tutan kişilerin yükselişi görünce hemen satışa geçtiğini vurgulayan Demiray, son yükselişte birkaç gün içinde sadece İş Bankası gişelerinden 450 milyon dolar aldıkları örneğini veriyor. “Yerli yatırımcı ve ihracatçı piyasayı düzenleyici rol oynuyor. Çünkü kimse artık dövizin kalıcı bir yükseliş trendine gireceğine inanmıyor” ve Demiray, Dolar/TL’de yıl içinde 1.60’a doğru yukarı bir hareketin görülebileceğini, aşağıda da piyasanın 1.40 seviyelerini zorlayabileceğini söyleyen Demiray, “Benim beklentim, yıl sonuna kadar 1.50’li seviyelerinde istikrarlı görünümünü devam ettirmesi yönünde” diyor. Fikret Önder (Akbank Genel Müdür Yardımcısı): Önder’e göre Dolar kurunun 1.80 seviyelerini ancak Avrupa’da birden fazla ülkenin borcunu ödeyememesi, ABD’de büyük bir bankanın daha batması ya da Türkiye’de siyasetin hiç öngörülmediği şekilde karışması halinde görebilir. 2011’den önce ne Avrupa Merkez Bankası’nın ne de FED’in faiz artırımı yapamayacağını, TCMB’nin ise faiz artırımını erteleyemeyeceğini söyleyen Önder, “TL faizlerinde yeterince spread var ve muhtemelen yıl sonuna doğru büyüyecek. Yani faiz tarafındaki gelişmeler TL’yi destekleyecek” diyor. Kurda yıl sonu tahminlerini 1.55 olarak aktaran Önder, Avrupa’da sorunlar Yunanistan dışına sıçramazsa ve piyasalarda alınan önlemlerin yeterli olduğu düşüncesi oluşursa, yaz aylarında kurun tekrar 1.50’nin altına inebileceğini söylüyor. 14- Türk Eurobondları’nın bulunduğu seviye yatırım yapmak için uygun mu ? Yatırım yapılacaksa hangi vadede Türk Eurobondlar daha cazip? Döviz cinsi yatırımları tercih edenler için Eurobond’lar bir alternatif olma özelliğini koruyor. Uzmanlar, parasını dövizde tutmayı sürdürenler için Türk Eurobond’larının yatırım için makul olduğunu söylüyor; özellikle Avrupa ülke kağıtlarına göre daha uygun görülüyor. Vade sonu bekleme zorunluluğu olmaması da, piyasada hızlı değişimler yaşandığı bu gibi dönemlerde öne çıkan bir özellik oluyor. 15-20 yıl vadeli Eurobond’ların şu anda daha cazip olduğu belirtilirken, halen DTH hesaplarıyla arasında önemli bir faiz marjı olması nedeniyle de değerlendirilebilecek seçeneklerden biri olarak gösteriliyor. 15- Anayasa Mahkemesi’nin, iptal başvurusu çerçevesinde Anayasa değişikliği paketini gündemine alması ve sonrasında da iptal etmesi durumunda, mali piyasalarda ne gibi gelişmeleri görebiliriz? Anayasa değişiklikleri, piyasanın birinci gündemi değil. Konunun Anayasa Mahkemesi’ne gitmesinin ardından kararın iptal yönünde olmasının da şu aşamada siyasi bir olumsuzluk olarak fiyatlanmadığı görüşleri ağır basıyor. Ancak Yüksek Seçim Kurulu’nun referandum için 120 gün sonraya tarih vermesi, belirsizlik ve bekleme sürecini uzatması bakımından baskı yaratabilecek bir gelişme olarak da beklentilere girdi. Genel beklenti, piyasalarda erken seçim ihtimali dışındaki siyasi gelişmelerin çok fazla önemsenmeyeceği ve yaratabileceği olumsuzluğun sınırlı kalacağı yönünde. 16- Türkiye’deki kurumsal yatırımcılar bu karmaşık dönemi nasıl bir portföy yapısıyla geçiriyorlar, bu yatırımları yönlendirenler küçük ve orta ölçekli yatırımcılara ne öneriyorlar? Son dönemde ağırlıklı olarak mevduat oranlarının takip edilip, birikimleri mevduatta değerlendirme eğilimi öne çıkıyor. Döviz tercih edenlerin sayısının azaldığı da belirtiliyor. Genellikle TL yatırımlar tercih edilirken, repo ve tahvil/bono tarafında faiz seviyeleri gerilediği için, kısa vadeli mevduatla bu dönemin geçirilmeye çalışıldığı dile getiriliyor. 17-Parası mevduat faizinde bağlı olanlara bu dönem için yatırım uzmanları ne öneriyor? Mevduatta faizler eskiye nazaran cazibesini kaybetmiş durumda olsa da, önümüzdeki dönem önerileri içinde yine ilk sırayı alan kısa vadeli mevduat oluyor. Borsadaki yükseliş potansiyeli hisse senedini öne çıkarıyor. Borsada olası geri çekilmenin ardından hisse senedine yatırım önerisi var. Uzun vadeli yatırımcılar için, iyi yönetilen A ve B tipi fonlara yatırım yapılabileceği de belirtiliyor. Faizde artış eğilimi ve yükselen enflasyon, enflasyona dayalı tahvilleri de bir seçenek haline getirmeye başladı. Birçok farklı enstrümana yatırım imkanı veren anapara korumalı fonların da özellikle bu dönemde önem kazanacak başka bir adres. ALTIN “MANİPÜLASYON VAR” DİYENLER HAKLI ÇIKAR MI? 18- Altındaki yükseliş neden kaynaklanıyor? Altın fiyatları hızlı yükselişini sürdürüyor. Fiyatların yükselişinin temel nedeninin Yunanistan merkezli borç sorununun Avrupa kıtasına yayılabileceği endişeleri yatıyor. Geleceğe yönelik olarak belirsizlik yatımcıların paralarını altına yönlendirmelerine neden oluyor. Altının bu kadar yükselmesinin diğer bir nedeninin ise spekülatif hareketler olduğu ifade ediliyor. Dünyanın önde gelen merkez bankalarının uyguladığı düşük faiz politikasının da altın fiyatlarını yukarı yönlü harekete neden olduğu belirtiliyor. 19- Fiyatların geldiği nokta itibarı ile altın hala güvenli bir liman olarak tavsiye edilebilir mi? Altın fiyatları kötü zamanlarda yatırımcılar için güvenli liman olarak kabul göreceği ifade ediliyor. Ekonomi kitaplarında savaş dönemlerinde altına talebin arttığı yazılıdır. Fakat son dönemde altın fiyatlarının çok yükseldiği de bir gerçek. Fiyatların yukarı çıkması için de gerilemesi için de sebepler sayılabilir. Bu nedenle altın fiyatlarının çok yükseldiğini yatırımcıların kısa, orta ve uzun vadede altından uzak durmaları gerektiğini söyleyen uzmanlar bulunuyor. Seher Özdemir (Finansinvest Yatırım Danışmanı Birim Yöneticisi): Önümüzdeki bir yıllık süreç içinde altın fiyatlarındaki artışın devam edeceği öngörüsünde bulunan Finansinvest Yatırım Danışmanı Birim Yöneticisi Seher Özdemir, enflasyondaki artış eğilimlerinin sürmesi ve ekonomide toparlanma eğilimlerinin artmasıyla emtia fiyatlarının talep kaynaklı destek görmesine paralel olarak altın fiyatlarında yükseliş eğilimini korunacağı görüşünde. Seher Özdemir, küresel ekonomilerdeki toparlamanın sonucunda altın fiyatları üzerindeki aşağı yönlü baskının azalacağını düşünüyor. Özdemir, 2010 yılı içinde altın fiyatları 1.100 ile 1.1350 dolar bandında hareket edeceğini düşünüyor. Halil Reçber (Anadolu Yatırım Teknik Stratejisti): Halil Reçber altındaki fiyat artışlarının sonuna gelinmiş olabileceğini düşünenlerden. Reçber, altının piyasalar iyi de olsa kötü de olsa yükseldiğini ve bu durumun teknik açıdan normal bu durum olmadığını söylüyor. ”Altında yükseliş sepekülasyonun da ötesinde manüpülülasyondur” diyen Reçber, altın fiyatlarında gerileme bekliyor. Reçber, altındaki kritik seviyenin 1.227 dolar olduğunu bu seviyenin kırılması halinde altının ons fiyatındaki düşüşün 1.200 dolara kadar gerileyebileceğini söylüyor. Reçber’in yıl sonu altın fiyatı tahmini ise 900 dolar. YUNANİSTAN ve EURO BÖLGESİ EKONOMİSİ TAM KRİZ BİTTİ DERKEN YUNANİSTAN DÜNYANIN KİMYASINI BOZDU 20- Yunanistan’da ilan edilen paketin başarısız olması halinde Euro Bölgesi’nin reel ekonomisi bundan ne ölçüde etkilenir, önemli bir daralma yaşanır mı? Yunanistan’ın iflası Euro Bölgesi’nde ekonomik aktivitelerde bir yavaşlamaya neden olur. Burada asıl sorun Avrupa’nın bankacılık sektöründe yaşanır. Çünkü başta Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupa’nın finans sektörü Yunanistan borçlarını taşıyor. Yunan tahvilleri Avrupa’nın banka ve sigorta şirketlerinin üzerinde... Dolayısı ile Yunanistan’ın batması halinde o zaman Avrupa bankaları sorun yaşar. Bankaların sorunlarının artması kredi mekanizmasını daraltır. Bu gelişmeler Euro Bölgesi’nde reel ekonomik faaliyetleri zora sokar. Fakat Avrupa’da 2009’un başındaki büyüklükte bir kriz yaşanmaz. Çünkü o kriz senkronize idi. Bugün ABD ve Asya’nın durumu çok daha iyi. Yunanistan eğer borçlarımı ödeyemiyorum derse bunu nasıl yapacak? Bu soru çok önemli. Yani borçların yapılandırılma işlemi nasıl gerçekleştirilecek? Yunanistan ben borçlarımı hiç ödemiyorum derse elbette sorun büyür. Fakat alınan tedbirler işe yarar ve Yunanistan’da bütçe açığını kapatma konusunda mesafe alırsa o zaman ülke riski azalacağı için Avrupa ekonomilerine yönelik baskılar azalır. 21- Yunanistan’ın iflası dünya ticaretinde, 2008 yılı başında yaşandığı gibi yeni bir çöküşe yol açar mı? Yunanistan’da sorunların derinleşmesi halinde küresel ticaret üzerine etkisi olacağı söyleniyor. Fakat bu etkinin 2008’in son aylarında başlayan ve 2009’un ilk aylarında büyük bir derinlik kazanan krizin yarattığı bir etkiye dönüşmesi beklenmiyor. Burada asıl fark dünya ekonomisinin iki büyük ekonomik motoru ABD ve Asya’da şartların geçen yıla göre çok daha iyi olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla küresel ticarete etkisi olur ama tahribat daha sınırlı olur. Yatırım Bankası Goldman Sachs tarafından hazırlanan son rapora göre, Avrupa ekonomisinde görülen yüzde 1’lik gerilemenin ABD ekonomisi üzerinde yüzde 0.05’lik daraltıcı etkisi var. Yapılan son yorumlar ABD ekonomisinin kendi başına büyüme yoluna gittiği yolunda. Yunanistan’ın borç yapılandırma sürecinin çok kötü yönetilmesi halinde ancak işler daha kötüleşir. Fakat Yunanistan’ın sorunlarının çözümüne yönelik – bazı önlemlerin gecikmeli alınmasına karşın- ciddi adımlar atıldığını unutmamak gerek. 22- Yunanistan’ın iflası küresel finans piyasalarında kilitlenmeye neden olur mu? Yunanistan’ın iflası halinde finans piyasaların etkilenmesi kaçınılmaz. Hatta ilk olarak finans piyasası etkilenir. Yunanistan tahvillerini tutan Avrupa bankaların sorun yaşaması bekleniyor. Kredi mekanizmaları da daha yavaş işleyecek. Ama küresel finans sisteminin krizin derin olarak yaşandığı döneme göre daha güçlü olduğunu da unutmayalım. Yalnız burada yatırımcı algılamasının çok önemli olduğunu vurgulamakta fayda var. Eğer beklentiler hızla bozulursa bu durumun küresel finans piyasalarını etkilememesi olanaksız olur. Avrupa kurumları eğer daha erken önlem alsalardı yatırımcıların güveni bu kadar bozulmayabilir, piyasalar daha rahat sakinleşebilirdi. Öte yandan 15 Eylül 2008- Lehman’ın battığı tarih- gibi küresel finans piyasasının kilitlenmesi öçlüsünde de bir sorun yaşanmama ihtimali de çok büyük. Problem olduğunda hükümetler ciddi anlamda müdahale ediyor. Bu anlamda Lehman önemli bir örnek oldu. Fakat Yunanistan çökerse bunun finansal sisteme etkisi sert olur. Burada asıl önemli olan konu, Yunanistan’ın borç yeniden yapılandırma sürecini- eğer Yunanistan bu kararı alırsa- bunu nasıl yapacağı. Fakat Yunanistan’a ciddi finansal destek sağlandığını ve kısa vadeli borçları ödeyebilecek mali varlığa kavuştuğunu da unutmayalım. 23- Yunanistan’ın iflası, krizi diğer ülkelerdeki finansal ya da reel piyasalara bulaştırabilir mi? Uzmanlara göre Yunanistan’ın iflasının etkileri finansal ve paralel olarak reel piyasaları etkiler. Akademisyenlerin dediği gibi ‘Finansal sektörde yaşananlar finansal sektörde kalmaz’. Fakat etkinin derecesi sorunların bundan sonra nasıl yöneticiliği ile ilgili. Şu aşamada ekonomilerin tekrar krize girmesi ancak Avrupa’nın kamu borçları kaynaklı olabilir. Çünkü gerek ABD Merkez Bankası gerekse Avrupa Merkez Bankası para politikasını zamansız sıkıştıracak pozisyonda gözükmüyorlar. Bugün itibarı ile problem çıkarsa o problem Avrupa’dan gelecek gibi gözüküyor. Finansal sektörde yaşanabilecek ciddi olumsuzluklar olması halinde reel sektör bundan olumsuz olarak etkilenir. Burada asıl önemli olan konu beklentilerin olumluya dönmesinin sağlanması olduğu söylenebilir. TURİZM-İHRACAT İHRACAT SİPARİŞLERİNDE VE REZERVASYONLARDA İPLAT YOK 24- Euro Bölgesi’ndeki oluşan kriz beklentileri tüketiciyi nasıl etkiliyor? Örneğin Avrupalı tatilcinin tatil planlarında bir değişim var mı ve Türkiye’ye yönelik rezervasyonlarda bir azalma, küçük de olsa rezervasyon iptalleri görülüyor mu? Komşu Yunanistan’da yaşanan ekonomik krizin Euro Bölgesi’ne sıçrama riski tüm dünyayı tedirgin ederken Avrupalı turistlerin tatil planlarını askıya alıp almayacakları da gündeme geliyor. Turizmdeki rakiplerimiz Yunanistan, Portekiz ve İspanya’nın krizin etkisiyle turizmde fiyat kırıp Türkiye’den turist çalacaklarına ilişkin söylentiler gündemde. Bu söylentilere karşın Türk turizmciler, 2010 turizm sezonunun geçtiğimiz yıldan daha parlak bir sezon olmasını bekliyorlar. Elde ettiğimiz veriler de bunu doğruluyor. Şu ana kadar kriz nedeniyle Avrupa’dan herhangi bir rezervasyon iptali olmazken Antalya’nın mayıs ayı satışları geçen yılın yüzde 30 üzerinde gidiyor. Yüksek sezonda ise doluluklar yüzde 95 ve üzerinde. Özellikle Belek bölgesi otelleri, Haziran-Temmuz-Ağustos ayları rezervasyonlarında yüzde 100 doluluklara ulaştı. Doluluklar nedeniyle bu bölgeden yaşanacak taşmanın Antalya’nın diğer yerlerine yönleneceği belirtiliyor. Belek bölgesinde faaliyet gösteren Cornellia De Luxe’ün genel müdürü Hakan Duran, turizmcinin önündeki tek riskin volkan patlaması olduğunu Avrupa’daki sıkıntının Türkiye’ye olumsuz yansımasını beklemediklerini söylüyor. Duran bu beklentinin sebebini de şöyle açıklıyor: “Geçtiğimiz yıl da gördüğümüz gibi insanlar tatillerinden vazgeçmiyorlar. İspanya, Yunanistan ne kadar fiyat indirirlerse indirsinler yine bizim fiyatlarımızda ve kalitemizde tesis satamazlar.” İspanya ve Yunanistan’ın fiyat indirmelerinin Türk turizmi için tehdit oluşturabileceğini düşünen turizmciler de var. Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Acenteler Komitesi Başkanı Talha Görgülü, “Şu ana kadar Avrupa’dan bir rezervasyon iptali olmadı ama Yunanistan ve İspanya yüzde 7-15 arası fiyat indirmeye başladılar. Yunanistan ayakbastı parasını da kaldırdı. Satışları iyi gitmezse daha da fiyat indirebilirler. İşte o zaman Türkiye için tehlike çanları çalar. Türkiye kötü bir sezon geçirmez ama karlılıklar düşük olabilir. Bize bir şey olmaz deyip önlem almayı ihmal etmemeliyiz” diyor. 25- Euro Bölgesi’nde yaşanan gelişmeler Türk ihracatını nasıl etkiliyor? İhracatçıların siparişlerinde bir azalma var mı? Yunanistan’ın yaşadığı ekonomik kriz ve bu ülkeyi kurtarma çabaları nedeniyle Euro Bölgesi’nde yaşanan gelişmelerin ihracat yapan Türk firmalarını henüz çok da fazla etkilemediği görülüyor. İhracatçıların siparişlerinde bir azalma gözlenmiyor. Talepte bir daralma beklentisinin de söz konusu olmadığı kaydediliyor. Bu krizin Türk ihracatçıları için bir fırsat olabileceği görüşünde olan İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Hikmet Tanrıverdi, daha önce Uzakdoğu’dan çok miktarda alım yapan Avrupalı firmaların krizin getirdiği daralmaya bağlı olarak siparişlerini Türkiye’ye kaydıracağını düşünüyor. İhracatçıların bu dönemde sipariş iptallerinden değil paritedeki oynamadan yakındığını söyleyen Türkiye İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Başkan Vekili İbrahim Burkay, Türkiye’nin ihracatının yüzde 57’sini Avrupa ülkelerine yaptığını, gelirinin büyük kısmının Euro’dan geldiğini belirtiyor ve ekliyor: “Euro’daki bu kadar yüksek dalgalanmalar bizi olumsuz etkiliyor. 2009 ile kıyasladığımızda paritede ciddi bir düşüklük var. Bu da tabii rekabetçiliğimizi etkiliyor. 2010’un ilk çeyreğinde; Almanya’ya ihracatımız yüzde 14, İngiltere ve İspanya’ya ihracatımız ise yüzde 38 arttı. 2009 ile kıyasladığımızda bu yılın ilk dört ayında Avrupa siparişlerinde göreceli bir iyileşme vardı. Yıllık ihracatta TİM olarak orta vadeli planda 111 milyar dolar hedef koyduk ama bu sene 115 milyar doları yakalayacağız gibi görülüyor. Ama paritelerdeki oynama, dövizdeki oynama, TL’nin yeniden değer artış sinyalleri vermesi bizi korkutuyor. Yine karsız bir dönem giriyoruz diye korkuyoruz. Bu dönemde mutlaka üretime ve ihracata odaklı bir strateji izlemek lazım. Bunu yapabilirsek Türkiye’nin ciddi kazançları olur. Dövizdeki dalgalanmalar ihracatçıyı çok olumsuz etkiliyor. İstikrarlı bir döviz politikamız olmalı.”
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!