25 soruda piyasaların yönü
Tarih: 23 Mayıs 2010 - 09:32
Altın 1.300 dolara mı gidiyor, yoksa 900 dolara geriler mi? Dövizde güç kimden yana, dolar mı, euro mu?
Yunanistan, tam da herkesin Ne güzel, kriz bitiyor? deme eğilimine girdiği bir dönemde tüm piyasaların kimyasını bozdu. Artık paranın yeni limanlara güvenli gidişi için tüm stratejiler adeta bıçak sırtında çiziliyor. Borsadan faize, dolardan altına ve zaman zaman ihracat ve turizm gibi reel ekonomiye ilişkin gelecek öngörülerinin en çok merak edildiği bir dönemden geçiyoruz. Haber merkezimize son haftalarda en çok sorulan soruları derledik ve ortaya çıkan 25 sorunun her birini alanının uzmanlarına yönelttik. Yanıtlardan sisli bir koridordan geçildiğini siz de göreceksiniz. Yine de yatırımlarınız ile ilgili en doğru stratejiyi bu yanıtların satır aralarında bulabilirsiniz.
Ekonomist Dergisi
BORSA
YATIRIMCI BIÇAK SIRTINDA YÜRÜYOR
1- Avrupa krizinin derinleşmesi, İMKB Endeksine nasıl etki eder? Olumsuz bir senaryonun realize olması durumunda, endekste görülebilecek alt seviye nedir?
Avrupa krizin derinleşmesi durumunda İMKB endeksinin de benzer tepkiyi vereceğini söyleyen uzmanlar böyle bir durumda 43.000e kadar inişin olası olduğunu söylüyor. Ancak öte yandan alınan tedbirlerin yeterli olduğunu ve olumlu bakışlarını sürdürdüklerini söyleyen uzmanlar da bulunuyor.
Emre Sezan (İş Yatırım Araştırma Bölüm Yönetmeni): Endekste hedef değerlerinin hala 68.000 seviyesi olduğu söyleyen İş Yatırım Araştırma Bölüm Yönetmeni Emre Sezan piyasalar açısından olumsuz bir senaryoları olmadığını söylüyor. Sezan, Ciddi önlemler alınmış durumda ve piyasada toparlanma yaşandı. Şimdi bunların ne derece uygulandığına bakılacak. Ülkelerin açıkladığı önlemeleri nasıl uyguladığı bu dönemde ön plana çıkacak. Yapılacak olanların çoğu yapıldı diyor ve ekliyor Şu an için görüşümüz olumlu, düşüş beklemiyoruz.
Cemal Demirtaş (Oyak Yatırım Araştırma Müdürü): Avrupa bölgesiyle ile ilgili endişelerin önceki hafta piyasayı aşağı çevirdiğini ama yardımların yapılmasıyla geçen hafta piyasaların rahat bir nefes aldığını söyleyen Oyak Yatırım Araştırma Müdürü Cemal Demirtaş ise, olumsuz bir senaryonun realize olması durumunda endekste aşağı yönlü bir trend bekleyen kesimin düşüncelerini dile getiriyor. Cemal Demirtaş, hammadde fiyatları artığı için maliyetlerin oluşması ve taleplerin de azalmasının şirketleri olumsuz etkileyeceğini dolayısıyla endekste yüzde 20 kadar aşağılara inilmesinin uzak ihtimal olmadığını söylüyor.
2- W senaryosunun gerçekleşmemesi durumunda İMKB-100 Endeksi, 60.000 seviyelerini zorlayıp yeni zirve hedeflerine yönelir mi?
İMKB endeksi için yıl sonuna kadar 60.000 seviyelerinin zorlanabileceği ve olumlu senaryo dahilinde 68.000nin görülebileceği yönünde görüşler var. Öte yandan kısa vade için piyasadaki gidişatla birlikte 59.000 seviyesinin geçilemeyeceği de söylenenler arasında.
Metin Ayışık (A Yatırım Genel Müdürü): Kısa vadede endeksin 59.000 seviyesini geçmesinin zor göründüğünü söyleyen A Yatırım Genel Müdürü Metin Ayışık, yıl sonuna doğru ise Türkiyenin yatırım yapılır ülkeler seviyesine geç de olsa yükseltilmesinin endeksi 60.000nin üstüne atabileceğini ifade ediyor. Tabii dünya piyasalarında olumsuzluklar yoksa. Ancak yıl sonunda Avrupada sıkıntıların büyüyüp büyümeyeceğinin belirginleşeceğini kaydeden Metin Ayışık, Dünyadaki ekonomik canlanmanın sağlıklı gelişirse yeni zirveler denenir diyor.
Zümrüt Can Ambarcı (Yatırım Finansman Araştırma Müdürü): Şirketler için yaptıkları hedef değer çalışmaları sonucunda İMKBnin de bir yıllık periyotta 64.000 seviyelerine kadar yükselebileceğini öngördüklerini söyleyen Yatırım Finansman Araştırma Müdürü Zümrüt Can Ambarcı ise, Yardım paketinin ve sorunlu ülkelerin alacağı önlemlerin endişeleri yatıştırması ve algılamaların olumluya dönmesi durumunda öncelikle IMKBnin 60.000 seviyelerini zorlamasını bekleyebiliriz diyor.
3- Yatırımcı, yaşanan son gelişmeler ışığında hisse senedi piyasasında nasıl bir yatırım stratejisi izlemeli? Portföylerde hisse senedi ağırlığını azaltmalı mı?
Avrupada yaşanan gelişmelerin global piyasaları daha da olumsuz etkileyeceğinin beklentisiyle uzmanlar portföylerde hisse senedi ağırlığının düşürülebileceğini konusunda hemfikir. Uzmanlar, olası geri çekilmelerde ise uzun vadeli olarak beğenilen hisselerden kademeli alım yapılarak biriktirilebileceğini ifade ediyor.
Bazı uzmanlara göre şu anda portföyde hisse senedi ağırlığı toplam portföyün üçte birini geçmemeli. Hatta vadeli işlemler borsasında endeksin satılarak borsada yapılan yatırımların hedge edilmesini öneren uzmanlar da bulunuyor.
Ama yine de yukarı potansiyeli olan bazı hisselerden seçim yapılabileceği ifade ediliyor. Bundan sonra da mali endekste bankaların yılın ikinci yarısında ilk altı aydaki performanslarını sürdürmeleri zor olduğundan özellikle sanayi şirketlerinde seçici yatırım yapılmasının uygun olabileceği tavsiye ediliyor. Bu anlamda defansif hisseler de ön plana çıkıyor.
4- İMKBde ihracatçı şirketler hangileri? Özellikle AB bölgesine ihracat yapan şirketler yaşanan gelişmelerden ne ölçüde etkilenir? Dolar/Euro paritesinin, dolar lehine dönmesinin şirketler üzerindeki etkisi nasıl olur?
İMKBdeki otomotiv, dayanıklı tüketim, tekstil şirketleri ihracatta başı çeken sektörler. Euro bölgesi toplam ihracatımız içinde hala önemli bir paya sahip. Şirketlerin borçları ve alımlarında ise dolar daha ağırlıklı bir para birimi. Dolayısıyla Euronun değer kaybının borsadaki ihracatçı veya Euroya endeksli geliri olan şirketler için iyi olmadığını söylemek mümkün. Diğer taraftan Euro Bölgesinde krizin etkisiyle yaşanacak olası talep daralması da uzmanlara göre şirketleri olumsuz etkileyebilir. Ancak, geçen yıl örneğin dayanıklı tüketim sektörü bu durumu avantaja dönüştürmeyi başarmıştı. Dolayısıyla sektörel bazda değişiklikler olabilir. Krizden daha az etkilenmiş olan bölgelere de ihracat yapanların oradaki olumsuzluğu bertaraf edebileceği söyleniyor.
5- Borsada yabancı yatırımcı 2009 ve 2010da alım ağırlıklı bir tavır sergiledi. Bugünkü eğilimleri hangi yönde, portföy azaltma eğilimimi var yoksa hisse değişimi mi yapıyorlar?
Yabancı yatırımcılar mart ayındaki güçlü alış eğiliminin ardından nisan ayını az da olsa net alımla kapattılar. İlk dört aylık verilere baktığımızda yaklaşık 500 milyon dolarlık net alım var. Avrupadaki sıkıntıların boyutlarının derin bir kriz seviyesine ulaşmadığı sürece yabancı eğilimlerinde bir değişiklik olması beklenmiyor. Olumsuzluğun artması durumunda, tüm gelişmekte olan ülke portföylerinden para çıkışı olacağını söyleyen uzmanlar bunun İMKBde de etkisinin görüleceğini söylüyor.
Mevcut takas yapısına bakıldığında ise yabancı yatırımcıların yükselişlerde takas payını azalttığı görüldüğünü söyleyen uzmanlar, bu noktada Avrupa'da yaşanan dalgalanmaların yabancı yatırımcı tarafında likidite ihtiyacı doğurduğu ve hisse pozisyonlarını azalttığından bahsedebilineceğini ifade ediyor.
FAİZ
MERKEZE YÖNELİK BASKI ARTIYOR
6- Küresel algıların bir olumluya bir olumsuza döndüğü bu ortamda Merkez Bankasının faiz artırımını erkene çekme ihtimali var mı?
Enflasyonda yükseliş trendi başlamasına rağmen, Merkez Bankasının faiz artırımlarını erkene çekmesi ve son çeyrekten önce faiz artırımlarına gitmesi beklenmiyor. Yunanistan merkezli Avrupa ekonomilerine ilişkin olumsuzluklar, bunun öncelikli sebebi. Son haftalarda Avrupa cephesindeki gelişmelerin Merkez Bankasından erken faiz artırımı beklentisini törpülediği belirtiliyor. Gelişmelere bağlı olarak, Avrupada faiz artırımlarının gecikmesi olasılığı üzerinde durulurken, Türkiye için aynı beklenti söz konusu değil. Yani nasıl Merkez Bankasının faiz artırımlarını öne çekmesi beklenmiyorsa, ertelenmesi de beklenmiyor. Son çeyrekte gelecek faiz artırımlarının ilk etapta küçük oranlı olması ve yıl sonuna kadar en fazla 250 baz puana çıkabileceği öngörülüyor.
7- Bono faizinde çift haneli seviyeler erken geldi, bundan sonraki süreçte TCMB politikasından bağımsız bir yükseliş hareketi etkili olabilir mi?
Merkez Bankasının ne kadar güven sağladığı önemli olacak. Piyasalarda Merkez Bankasının gelişmelere müdahalede geç kaldığını düşündüğü bir ortam oluşması halinde, politika faizi ile piyasa faizi arasında bir boşluk oluşabileceği tahmin ediliyor. Önceki hafta bono faizinde görülen yükseliş ve çift hanenin test edilmesi hareketini de Merkez Bankasının tetiklediği yönünde görüşler var. Açıklanan çıkış stratejisi dahilinde uygulamaya konan kararlarla birlikte, piyasa faizlerinin yüzde 7ye çıkarak yüzde 6.50 olan politika faizlerinin üzerine çıkması bu çerçevede ortaya konan unsurlardan biri.
Önümüzdeki dönemde politika faizlerinin önemini kaybedip yerine piyasa faizinin geçeceği yönündeki beklentiler oluşmaya başlamış durumda. Bunun altyapısını hazırladığı düşünülen Merkez Bankasının piyasaya kendi kendine faizi yükselttirdiği, dolayısıyla bono faizlerindeki son yükselişin kendinden tamamen bağımsız değil, isteği ve kontrolü dahilinde gerçekleştiği yorumları yapılıyor.
8- Son dönemde tahvil/bono piyasasında artan yabancı talebinin devam etmesi beklenebilir mi?
Önceki hafta tahvil/bono faizinde hızlı yükselişle birlikte yüzde 10nun üstünün test edilmesinde, yabancı satışları da etkili oldu. Ancak bunun ekstra bir hareket olduğu, Avrupa kaynaklı olumsuz beklentilerin yarattığı panik havası ile birlikte risk algılamasının artmasına bağlı geliştiğine dikkat çekiliyor. Yükselişin çok kısa soluklu olması da bir başka dayanak. Gelişmekte olan piyasaların bu dönemde iyi bir yatırım alanı oluşturduğu ve Türkiyenin de bu grupta yer aldığına işaret edilirken, buradan hareketle yabancı talebinin devam etmesi bekleniyor.
9- Türkiyede önceki hafta içinde yurt dışındaki gelişmelere bağlı olarak bono faizlerinde hızlı yükseliş yaşandı. Bu, kalıcı bir trend olabilir mi? Kısa ve orta vadede bileşik faizler hangi bantta hareket edebilir? Olumsuz senaryoda, tahvil/bono faizlerinde önümüzdeki aylarda görülebilecek üst seviyeler ne olabilir?
Bir süre sonra piyasaların kendi dinamiklerine göre hareket etmeye başlayacağı düşünülüyor. Burada belirgin risk, Yunanistandaki olumsuzlukların Avrupaya yayılıp yayılmayacağı⦠Kısa vadede panik havası oluşursa ilk kademede yüzde 10lu seviyeler tekrar görülebileceği, bunun dışında bir süre daha 9.20-9.50 seviyelerinde kalacağı tahmin ediliyor. Yıl sonuna doğru ise bono bileşikte yüzde 12 seviyelerine kadar bir yükselişi mümkün görenler var.
Aslı Hancı (TSKB Hazine Müdürü): Önceki hafta bono faizinde yaşanan yükselişi ekstra bir hareket olarak yorumlayan TSKB Hazine Müdürü Aslı Hancı son yükselişin yüzde 10 seviyesinde kalıcı olamadığına dikkat çekiyor ve 9.00-9.75 bandı önümüzdeki üç ay için işlem aralığı olabilir. Sonra Merkez Bankasının faiz kararlarının ardından yeni bir band oluşabilir. Yıl sonuna kadar yüzde 10 bileşiğin üzerine çok fazla çıkmaz. Yüzde 10un üstü bu sene için öngörmediğimiz bir seviye değerlendirmesi yapıyor.
Kutlamış Keskin (Gedik Yatırım Hazine Müdürü): Kutalmış Keskin, Merkez Bankasının dördüncü çeyrekte faiz artırımına başlamak zorunda ve bono faizlerinin buna tepki vereceğini söylüyor. Ancak bu beklentinin bir kısmının da halihazırda yansıtıldığını ifade eden Keskin, Merkez Bankasının çıkış stratejisi bonoda zaten yarım puanlık bir yükseliş getirdi. Önümüzdeki aylarda faiz artırım beklentileri de buna katılacak. Eğer koşullarda bir değişiklik olmazsa ve enflasyondaki görünüm yüksek seyretmeye devam ederse, bono bileşikte yüzde 11-12 seviyeleri görülebilir diyor.
DÖVİZ:
DOLARDA MAKSİMUM-MİNİMUM SINIRLAR: 1.40-1.80
10- ABD ve Avrupa ekonomilerindeki gelişmeler Euro/dolar paritesinde hangi beklentilere yol açıyor? Avrupada krizin derinleşmesi senaryosunun gerçekleşmesi ve sorunun derinleşmesi halinde Euro/dolar paritesi hangi noktaya gidebilir?
Euronun dolar karşısında değer kaybetmeye devam edeceği düşünülüyor. Avrupada son açıklanan 750 milyar Euroluk paketin ardından Euro/dolar paritesinin 1.38lere kadar çıkabileceği konuşulurken 1.31li seviyelerin bile çıkamaması ortaya konan göstergelerden biri. Avrupa cephesinden her gün farklı haberler gelmesi ani değişimleri beraberinde getirebiliyor ancak durum normal seyrine dönse bile Euro/dolar paritesinde 1.40 ve üstü seviyelere yeniden yükseliş öngörülmüyor.
Paritede Euro lehine geçmiş dönemde yaşanan hareketle birlikte 1.60 seviyelerine çıkışı ABD ekonomisine ve dolara yönelik oluşan güven kaybının sağladığı vurgulanırken, bu güvenin geri gelmesiyle birlikte önümüzdeki dönemde Euro/dolar paritesinde 1.20-1.30 seviyelerine kalıcı gerileme yaşanabileceği düşünülüyor. Açıklanan 750 milyar Euroluk paketin işe yaramayacağı görülürse, paritede 1.20nin de altına gerileme mümkün. Ancak paritenin 1 sınırına inebileceği yönündeki tahminler, şu aşamada fazla taraftar bulmuyor.
11- Dövizde dalgalı seyre karşın yükselişlerin sınırlı kalmasına yol açan sebepler neler?
Yurt dışındaki havanın aksine Türkiyede alınan önlemler ve ekonomi genelde olumlu bir görüntü çiziyor. Siyasi bir çalkantı da yok. Artık yerli yatırımcılar dövizde anormal bir hareket de beklemediği için, yükselişleri fırsata çevirip ciddi satış yapıyorlar.
Merkez Bankasından faiz artırım kararının daha erken gelebileceği beklentisinin de ortadan kalkması, buna göre pozisyon alanların beklentisini bir nevi boşa çıkarmış oldu. Ama TL, dolar ve Euroya karşı hala daha yüksek faiz veriyor. Euro bölgesindeki gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda da daha güvenli olduğu belirtiliyor. Bu sebeplerden TLye ilgi devam ediyor.
12- TLnin orta ve uzun vadede değer kazanacağına ilişkin hakim beklentide bir kırılma olabilir mi?
Yunanistan merkezli sorunların Avrupada yayılabileceği endişeleri öncelikle doların 1.47nin altına inmesine müsaade etmedi. Eğer yurt dışındaki çalkantı biterse, kurda aşağı hareket olasılığı yüksek görülüyor. Genel olarak içeriye dönük beklentilerin olumlu olduğu, buna paralel TLde çok fazla değer kaybı yaşanmayacağı tahmin ediliyor. Ancak çok fazla değer kazanması da aynı şekilde beklenmiyor.
Avrupadaki tedbirlerin işe yaramayacağı görülür ve sorunlar diğer Avrupa ülkelerine sıçrarsa, dolar/TLnin 1.65 seviyelerine kalıcı olarak yükselmesinin beklenebileceği ifade ediliyor. Öte yandan, Avrupaya ilişkin algılamaların değişmesiyle başlayabilecek olumlu süreçte 1.40lı seviyelere dönüş mümkün görülüyor. Genel beklenti, bu seviyelerden yükselişle kurun yıl sonuna kadar mevcut 1.50li seviyelerinde istikrar kazanacağı yönünde.
13- Olumsuz senaryoda dolar/TLde yeniden 1.80 ve üstü seviyelere yükseliş mümkün görünüyor mu? Bu seviye hangi koşullarda denebilir?
Yurt dışından Lehmanın batışı ya da Avrupada sorunların çözümsüz olduğu algısı yaratacak benzeri şoklar gelmediği sürece, dövizde bu derece yükseliş mümkün görülmüyor.
Aykut Demiray (İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı): Dövizde yükseliş için sebep yok diyen İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Aykut Demiray, dolar kurunda 1.80 ve üstü seviyelerin görülmesinin olanaksız olduğu yorumunu yapıyor. DTH sahipleri, ihracatçılar ve bir şekilde ellerinde döviz tutan kişilerin yükselişi görünce hemen satışa geçtiğini vurgulayan Demiray, son yükselişte birkaç gün içinde sadece İş Bankası gişelerinden 450 milyon dolar aldıkları örneğini veriyor.
Yerli yatırımcı ve ihracatçı piyasayı düzenleyici rol oynuyor. Çünkü kimse artık dövizin kalıcı bir yükseliş trendine gireceğine inanmıyor ve Demiray, Dolar/TLde yıl içinde 1.60a doğru yukarı bir hareketin görülebileceğini, aşağıda da piyasanın 1.40 seviyelerini zorlayabileceğini söyleyen Demiray, Benim beklentim, yıl sonuna kadar 1.50li seviyelerinde istikrarlı görünümünü devam ettirmesi yönünde diyor.
Fikret Önder (Akbank Genel Müdür Yardımcısı): Öndere göre Dolar kurunun 1.80 seviyelerini ancak Avrupada birden fazla ülkenin borcunu ödeyememesi, ABDde büyük bir bankanın daha batması ya da Türkiyede siyasetin hiç öngörülmediği şekilde karışması halinde görebilir. 2011den önce ne Avrupa Merkez Bankasının ne de FEDin faiz artırımı yapamayacağını, TCMBnin ise faiz artırımını erteleyemeyeceğini söyleyen Önder, TL faizlerinde yeterince spread var ve muhtemelen yıl sonuna doğru büyüyecek. Yani faiz tarafındaki gelişmeler TLyi destekleyecek diyor. Kurda yıl sonu tahminlerini 1.55 olarak aktaran Önder, Avrupada sorunlar Yunanistan dışına sıçramazsa ve piyasalarda alınan önlemlerin yeterli olduğu düşüncesi oluşursa, yaz aylarında kurun tekrar 1.50nin altına inebileceğini söylüyor.
14- Türk Eurobondlarının bulunduğu seviye yatırım yapmak için uygun mu ? Yatırım yapılacaksa hangi vadede Türk Eurobondlar daha cazip?
Döviz cinsi yatırımları tercih edenler için Eurobondlar bir alternatif olma özelliğini koruyor. Uzmanlar, parasını dövizde tutmayı sürdürenler için Türk Eurobondlarının yatırım için makul olduğunu söylüyor; özellikle Avrupa ülke kağıtlarına göre daha uygun görülüyor. Vade sonu bekleme zorunluluğu olmaması da, piyasada hızlı değişimler yaşandığı bu gibi dönemlerde öne çıkan bir özellik oluyor. 15-20 yıl vadeli Eurobondların şu anda daha cazip olduğu belirtilirken, halen DTH hesaplarıyla arasında önemli bir faiz marjı olması nedeniyle de değerlendirilebilecek seçeneklerden biri olarak gösteriliyor.
15- Anayasa Mahkemesinin, iptal başvurusu çerçevesinde Anayasa değişikliği paketini gündemine alması ve sonrasında da iptal etmesi durumunda, mali piyasalarda ne gibi gelişmeleri görebiliriz?
Anayasa değişiklikleri, piyasanın birinci gündemi değil. Konunun Anayasa Mahkemesine gitmesinin ardından kararın iptal yönünde olmasının da şu aşamada siyasi bir olumsuzluk olarak fiyatlanmadığı görüşleri ağır basıyor. Ancak Yüksek Seçim Kurulunun referandum için 120 gün sonraya tarih vermesi, belirsizlik ve bekleme sürecini uzatması bakımından baskı yaratabilecek bir gelişme olarak da beklentilere girdi. Genel beklenti, piyasalarda erken seçim ihtimali dışındaki siyasi gelişmelerin çok fazla önemsenmeyeceği ve yaratabileceği olumsuzluğun sınırlı kalacağı yönünde.
16- Türkiyedeki kurumsal yatırımcılar bu karmaşık dönemi nasıl bir portföy yapısıyla geçiriyorlar, bu yatırımları yönlendirenler küçük ve orta ölçekli yatırımcılara ne öneriyorlar?
Son dönemde ağırlıklı olarak mevduat oranlarının takip edilip, birikimleri mevduatta değerlendirme eğilimi öne çıkıyor. Döviz tercih edenlerin sayısının azaldığı da belirtiliyor. Genellikle TL yatırımlar tercih edilirken, repo ve tahvil/bono tarafında faiz seviyeleri gerilediği için, kısa vadeli mevduatla bu dönemin geçirilmeye çalışıldığı dile getiriliyor.
17-Parası mevduat faizinde bağlı olanlara bu dönem için yatırım uzmanları ne öneriyor?
Mevduatta faizler eskiye nazaran cazibesini kaybetmiş durumda olsa da, önümüzdeki dönem önerileri içinde yine ilk sırayı alan kısa vadeli mevduat oluyor. Borsadaki yükseliş potansiyeli hisse senedini öne çıkarıyor. Borsada olası geri çekilmenin ardından hisse senedine yatırım önerisi var.
Uzun vadeli yatırımcılar için, iyi yönetilen A ve B tipi fonlara yatırım yapılabileceği de belirtiliyor. Faizde artış eğilimi ve yükselen enflasyon, enflasyona dayalı tahvilleri de bir seçenek haline getirmeye başladı. Birçok farklı enstrümana yatırım imkanı veren anapara korumalı fonların da özellikle bu dönemde önem kazanacak başka bir adres.
ALTIN
MANİPÜLASYON VAR DİYENLER HAKLI ÇIKAR MI?
18- Altındaki yükseliş neden kaynaklanıyor?
Altın fiyatları hızlı yükselişini sürdürüyor. Fiyatların yükselişinin temel nedeninin Yunanistan merkezli borç sorununun Avrupa kıtasına yayılabileceği endişeleri yatıyor. Geleceğe yönelik olarak belirsizlik yatımcıların paralarını altına yönlendirmelerine neden oluyor. Altının bu kadar yükselmesinin diğer bir nedeninin ise spekülatif hareketler olduğu ifade ediliyor. Dünyanın önde gelen merkez bankalarının uyguladığı düşük faiz politikasının da altın fiyatlarını yukarı yönlü harekete neden olduğu belirtiliyor.
19- Fiyatların geldiği nokta itibarı ile altın hala güvenli bir liman olarak tavsiye edilebilir mi?
Altın fiyatları kötü zamanlarda yatırımcılar için güvenli liman olarak kabul göreceği ifade ediliyor. Ekonomi kitaplarında savaş dönemlerinde altına talebin arttığı yazılıdır. Fakat son dönemde altın fiyatlarının çok yükseldiği de bir gerçek. Fiyatların yukarı çıkması için de gerilemesi için de sebepler sayılabilir. Bu nedenle altın fiyatlarının çok yükseldiğini yatırımcıların kısa, orta ve uzun vadede altından uzak durmaları gerektiğini söyleyen uzmanlar bulunuyor.
Seher Özdemir (Finansinvest Yatırım Danışmanı Birim Yöneticisi): Önümüzdeki bir yıllık süreç içinde altın fiyatlarındaki artışın devam edeceği öngörüsünde bulunan Finansinvest Yatırım Danışmanı Birim Yöneticisi Seher Özdemir, enflasyondaki artış eğilimlerinin sürmesi ve ekonomide toparlanma eğilimlerinin artmasıyla emtia fiyatlarının talep kaynaklı destek görmesine paralel olarak altın fiyatlarında yükseliş eğilimini korunacağı görüşünde. Seher Özdemir, küresel ekonomilerdeki toparlamanın sonucunda altın fiyatları üzerindeki aşağı yönlü baskının azalacağını düşünüyor. Özdemir, 2010 yılı içinde altın fiyatları 1.100 ile 1.1350 dolar bandında hareket edeceğini düşünüyor.
Halil Reçber (Anadolu Yatırım Teknik Stratejisti): Halil Reçber altındaki fiyat artışlarının sonuna gelinmiş olabileceğini düşünenlerden. Reçber, altının piyasalar iyi de olsa kötü de olsa yükseldiğini ve bu durumun teknik açıdan normal bu durum olmadığını söylüyor. Altında yükseliş sepekülasyonun da ötesinde manüpülülasyondur diyen Reçber, altın fiyatlarında gerileme bekliyor. Reçber, altındaki kritik seviyenin 1.227 dolar olduğunu bu seviyenin kırılması halinde altının ons fiyatındaki düşüşün 1.200 dolara kadar gerileyebileceğini söylüyor. Reçberin yıl sonu altın fiyatı tahmini ise 900 dolar.
YUNANİSTAN ve EURO BÖLGESİ EKONOMİSİ
TAM KRİZ BİTTİ DERKEN YUNANİSTAN DÜNYANIN KİMYASINI BOZDU
20- Yunanistanda ilan edilen paketin başarısız olması halinde Euro Bölgesinin reel ekonomisi bundan ne ölçüde etkilenir, önemli bir daralma yaşanır mı?
Yunanistanın iflası Euro Bölgesinde ekonomik aktivitelerde bir yavaşlamaya neden olur. Burada asıl sorun Avrupanın bankacılık sektöründe yaşanır. Çünkü başta Almanya ve Fransa olmak üzere Avrupanın finans sektörü Yunanistan borçlarını taşıyor. Yunan tahvilleri Avrupanın banka ve sigorta şirketlerinin üzerinde...
Dolayısı ile Yunanistanın batması halinde o zaman Avrupa bankaları sorun yaşar. Bankaların sorunlarının artması kredi mekanizmasını daraltır. Bu gelişmeler Euro Bölgesinde reel ekonomik faaliyetleri zora sokar. Fakat Avrupada 2009un başındaki büyüklükte bir kriz yaşanmaz. Çünkü o kriz senkronize idi. Bugün ABD ve Asyanın durumu çok daha iyi. Yunanistan eğer borçlarımı ödeyemiyorum derse bunu nasıl yapacak? Bu soru çok önemli. Yani borçların yapılandırılma işlemi nasıl gerçekleştirilecek? Yunanistan ben borçlarımı hiç ödemiyorum derse elbette sorun büyür. Fakat alınan tedbirler işe yarar ve Yunanistanda bütçe açığını kapatma konusunda mesafe alırsa o zaman ülke riski azalacağı için Avrupa ekonomilerine yönelik baskılar azalır.
21- Yunanistanın iflası dünya ticaretinde, 2008 yılı başında yaşandığı gibi yeni bir çöküşe yol açar mı?
Yunanistanda sorunların derinleşmesi halinde küresel ticaret üzerine etkisi olacağı
söyleniyor. Fakat bu etkinin 2008in son aylarında başlayan ve 2009un ilk aylarında büyük bir derinlik kazanan krizin yarattığı bir etkiye dönüşmesi beklenmiyor.
Burada asıl fark dünya ekonomisinin iki büyük ekonomik motoru ABD ve Asyada şartların geçen yıla göre çok daha iyi olmasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla küresel ticarete etkisi olur ama tahribat daha sınırlı olur.
Yatırım Bankası Goldman Sachs tarafından hazırlanan son rapora göre, Avrupa ekonomisinde görülen yüzde 1lik gerilemenin ABD ekonomisi üzerinde yüzde 0.05lik daraltıcı etkisi var. Yapılan son yorumlar ABD ekonomisinin kendi başına büyüme yoluna gittiği yolunda. Yunanistanın borç yapılandırma sürecinin çok kötü yönetilmesi halinde ancak işler daha kötüleşir. Fakat Yunanistanın sorunlarının çözümüne yönelik â bazı önlemlerin gecikmeli alınmasına karşın- ciddi adımlar atıldığını unutmamak gerek.
22- Yunanistanın iflası küresel finans piyasalarında kilitlenmeye neden olur mu?
Yunanistanın iflası halinde finans piyasaların etkilenmesi kaçınılmaz. Hatta ilk olarak finans piyasası etkilenir. Yunanistan tahvillerini tutan Avrupa bankaların sorun yaşaması bekleniyor. Kredi mekanizmaları da daha yavaş işleyecek. Ama küresel finans sisteminin krizin derin olarak yaşandığı döneme göre daha güçlü olduğunu da unutmayalım.
Yalnız burada yatırımcı algılamasının çok önemli olduğunu vurgulamakta fayda var. Eğer beklentiler hızla bozulursa bu durumun küresel finans piyasalarını etkilememesi
olanaksız olur. Avrupa kurumları eğer daha erken önlem alsalardı yatırımcıların güveni bu kadar bozulmayabilir, piyasalar daha rahat sakinleşebilirdi.
Öte yandan 15 Eylül 2008- Lehmanın battığı tarih- gibi küresel finans piyasasının kilitlenmesi öçlüsünde de bir sorun yaşanmama ihtimali de çok büyük. Problem olduğunda hükümetler ciddi anlamda müdahale ediyor. Bu anlamda Lehman önemli bir örnek oldu. Fakat Yunanistan çökerse bunun finansal sisteme etkisi sert olur. Burada asıl önemli olan konu, Yunanistanın borç yeniden yapılandırma sürecini- eğer Yunanistan bu kararı alırsa- bunu nasıl yapacağı. Fakat Yunanistana ciddi finansal destek sağlandığını ve kısa vadeli borçları ödeyebilecek mali varlığa kavuştuğunu da unutmayalım.
23- Yunanistanın iflası, krizi diğer ülkelerdeki finansal ya da reel piyasalara bulaştırabilir mi?
Uzmanlara göre Yunanistanın iflasının etkileri finansal ve paralel olarak reel piyasaları etkiler. Akademisyenlerin dediği gibi Finansal sektörde yaşananlar finansal sektörde kalmaz. Fakat etkinin derecesi sorunların bundan sonra nasıl yöneticiliği ile ilgili.
Şu aşamada ekonomilerin tekrar krize girmesi ancak Avrupanın kamu borçları kaynaklı olabilir. Çünkü gerek ABD Merkez Bankası gerekse Avrupa Merkez Bankası para politikasını zamansız sıkıştıracak pozisyonda gözükmüyorlar. Bugün itibarı ile problem çıkarsa o problem Avrupadan gelecek gibi gözüküyor. Finansal sektörde yaşanabilecek ciddi olumsuzluklar olması halinde reel sektör bundan olumsuz olarak etkilenir. Burada asıl önemli olan konu beklentilerin olumluya dönmesinin sağlanması olduğu söylenebilir.
TURİZM-İHRACAT
İHRACAT SİPARİŞLERİNDE VE REZERVASYONLARDA İPLAT YOK
24- Euro Bölgesindeki oluşan kriz beklentileri tüketiciyi nasıl etkiliyor? Örneğin Avrupalı tatilcinin tatil planlarında bir değişim var mı ve Türkiyeye yönelik rezervasyonlarda bir azalma, küçük de olsa rezervasyon iptalleri görülüyor mu?
Komşu Yunanistanda yaşanan ekonomik krizin Euro Bölgesine sıçrama riski tüm dünyayı tedirgin ederken Avrupalı turistlerin tatil planlarını askıya alıp almayacakları da gündeme geliyor. Turizmdeki rakiplerimiz Yunanistan, Portekiz ve İspanyanın krizin etkisiyle turizmde fiyat kırıp Türkiyeden turist çalacaklarına ilişkin söylentiler gündemde. Bu söylentilere karşın Türk turizmciler, 2010 turizm sezonunun geçtiğimiz yıldan daha parlak bir sezon olmasını bekliyorlar. Elde ettiğimiz veriler de bunu doğruluyor. Şu ana kadar kriz nedeniyle Avrupadan herhangi bir rezervasyon iptali olmazken Antalyanın mayıs ayı satışları geçen yılın yüzde 30 üzerinde gidiyor. Yüksek sezonda ise doluluklar yüzde 95 ve üzerinde. Özellikle Belek bölgesi otelleri, Haziran-Temmuz-Ağustos ayları rezervasyonlarında yüzde 100 doluluklara ulaştı. Doluluklar nedeniyle bu bölgeden yaşanacak taşmanın Antalyanın diğer yerlerine yönleneceği belirtiliyor.
Belek bölgesinde faaliyet gösteren Cornellia De Luxeün genel müdürü Hakan Duran, turizmcinin önündeki tek riskin volkan patlaması olduğunu Avrupadaki sıkıntının Türkiyeye olumsuz yansımasını beklemediklerini söylüyor.
Duran bu beklentinin sebebini de şöyle açıklıyor:
Geçtiğimiz yıl da gördüğümüz gibi insanlar tatillerinden vazgeçmiyorlar. İspanya, Yunanistan ne kadar fiyat indirirlerse indirsinler yine bizim fiyatlarımızda ve kalitemizde tesis satamazlar.
İspanya ve Yunanistanın fiyat indirmelerinin Türk turizmi için tehdit oluşturabileceğini düşünen turizmciler de var.
Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Acenteler Komitesi Başkanı Talha Görgülü, Şu ana kadar Avrupadan bir rezervasyon iptali olmadı ama Yunanistan ve İspanya yüzde 7-15 arası fiyat indirmeye başladılar. Yunanistan ayakbastı parasını da kaldırdı. Satışları iyi gitmezse daha da fiyat indirebilirler. İşte o zaman Türkiye için tehlike çanları çalar. Türkiye kötü bir sezon geçirmez ama karlılıklar düşük olabilir. Bize bir şey olmaz deyip önlem almayı ihmal etmemeliyiz diyor.
25- Euro Bölgesinde yaşanan gelişmeler Türk ihracatını nasıl etkiliyor? İhracatçıların siparişlerinde bir azalma var mı?
Yunanistanın yaşadığı ekonomik kriz ve bu ülkeyi kurtarma çabaları nedeniyle Euro Bölgesinde yaşanan gelişmelerin ihracat yapan Türk firmalarını henüz çok da fazla etkilemediği görülüyor. İhracatçıların siparişlerinde bir azalma gözlenmiyor. Talepte bir daralma beklentisinin de söz konusu olmadığı kaydediliyor. Bu krizin Türk ihracatçıları için bir fırsat olabileceği görüşünde olan İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Hikmet Tanrıverdi, daha önce Uzakdoğudan çok miktarda alım yapan Avrupalı firmaların krizin getirdiği daralmaya bağlı olarak siparişlerini Türkiyeye kaydıracağını düşünüyor.
İhracatçıların bu dönemde sipariş iptallerinden değil paritedeki oynamadan yakındığını söyleyen Türkiye İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Başkan Vekili İbrahim Burkay, Türkiyenin ihracatının yüzde 57sini Avrupa ülkelerine yaptığını, gelirinin büyük kısmının Eurodan geldiğini belirtiyor ve ekliyor: Eurodaki bu kadar yüksek dalgalanmalar bizi olumsuz etkiliyor. 2009 ile kıyasladığımızda paritede ciddi bir düşüklük var. Bu da tabii rekabetçiliğimizi etkiliyor. 2010un ilk çeyreğinde; Almanyaya ihracatımız yüzde 14, İngiltere ve İspanyaya ihracatımız ise yüzde 38 arttı. 2009 ile kıyasladığımızda bu yılın ilk dört ayında Avrupa siparişlerinde göreceli bir iyileşme vardı. Yıllık ihracatta TİM olarak orta vadeli planda 111 milyar dolar hedef koyduk ama bu sene 115 milyar doları yakalayacağız gibi görülüyor. Ama paritelerdeki oynama, dövizdeki oynama, TLnin yeniden değer artış sinyalleri vermesi bizi korkutuyor. Yine karsız bir dönem giriyoruz diye korkuyoruz. Bu dönemde mutlaka üretime ve ihracata odaklı bir strateji izlemek lazım. Bunu yapabilirsek Türkiyenin ciddi kazançları olur. Dövizdeki dalgalanmalar ihracatçıyı çok olumsuz etkiliyor. İstikrarlı bir döviz politikamız olmalı.
Site adresi: https://www.finansingundemi.com/haber/25-soruda-piyasalarin-yonu/276588