Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
---|---|---|---|
AKBNK | 69,70 | 1,31 | 362.440.000.000,00 |
ALBRK | 8,23 | -0,84 | 20.575.000.000,00 |
GARAN | 137,40 | 1,33 | 577.080.000.000,00 |
HALKB | 26,76 | -0,59 | 192.264.660.403,92 |
ICBCT | 15,67 | 0,64 | 13.476.200.000,00 |
ISCTR | 14,11 | 1,73 | 352.749.576.700,00 |
SKBNK | 6,94 | -3,61 | 17.350.000.000,00 |
TSKB | 13,17 | 1,31 | 36.876.000.000,00 |
VAKBN | 27,60 | 0,44 | 273.679.434.034,80 |
YKBNK | 32,08 | 0,63 | 270.981.405.190,72 |
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.
Yeni istihdam oluşturma, ülkede bir teknoloji, bilgi, know-how pozitif dışsallıklarına yol açma gibi hususlar gerçekleşmiyor. Keza, Türkiye'de gerçek bir 'Ar-Ge' yapmak yerine, daha çok ürün satmak ve piyasaya derinlemesine nüfuz etmek için, benim ifademle, 'Paz-Ge', yani pazar geliştirme çalışması yapıyorlar. Üstelik bunun parasını da 'Ar-Ge' ayaklarına yatarak bizim hükümetten alıyorlar. Şimdi Türkiye'yi bir kenara bırakıp, Japonya ve G.Kore örneklerine yoğunlaşıp bazı dersler çıkaralım.
Japonya, kalkınma hamlesini 1890'larda hızlandırdı. Devlet başlattı, Samuray'ın devreye girip elini taşın altına koymasıyla da hızla işi özel sektöre devredip esas işlerine döndü. 1930'lu yıllarda Japonya II. sanayi devrimini bitirmişti. Ağır silahlar yapıyor, çevre ülkeleri işgal ediyor, Asya'da ağır bir emperyalizme kalkışıyordu. Öğretmeni Batı idi ve emperyalist Batı'dan bunu da öğrenmişti. Elin yumruğunu yemeyen kendininkini balyoz zannedermiş! Amerika'nınkini görmeden Pearl Harbor'a saldırınca Japonya'nın II. Dünya Savaşı hezimeti geldi.
Japonya, 1890-1900'lere kadar kısaca yabancı sermaye çekmedi. Çekemedi değil, çekmedi. Çünkü yabancılardan korkuyor ve nefret ediyorlardı. Ülkeyi 1860'larda silah zoruyla ticarete açan ABD başta olmak üzere Batılılara 'barbar' diyorlardı. Japonya'nın şuur altına emperyalizmi gergef gibi ören 'ilk günah', zaten onurunun bu şekilde rencide edilmiş olmasıydı. Japon kalkınmasının temel dürtüsü o gün bu gündür, kişiliğini ispata dayalı bir onur mücadelesidir.
Bugüne gelelim. Japonlar 1980'lerde yeniden Batı'yı yakalamış, dünyaya en çok yabancı sermaye gönderen ülke olmuşlardı. Ancak yine içeriye çekmemekte kararlı idiler. 1990'larda krize girince, çaresizlikten 'sermaye çekmeye' karar verdiler. Sıkı durun, 3 trilyon dolarlık yıllık GSYH'sı olan Japonya, 1990-1996 arasında yılda ortalama sadece 1 milyar dolarlık DYSY çekti. 2000'lerin başında bu rakam 12 milyar dolara çıktı. 2004'lerde yıllık bazda hâlâ 6-9 milyar dolar bandında kaldı.
Japonlar yabancı sermaye çekmez iken, bütün güçleriyle 'yabancılardan öğrenme, içselleştirme ve bunu yerlileştirme' kapasitelerini artırmaya odaklandılar. 1890-1930'larda yabancı uzmanlardan öğrenmeye, bilgi ve teknoloji transferine akla ziyan kaynak ayırdılar. Eğitim devrimi yaptılar. Japonlar öğrenmeyi öğrendiler! Öğrenmek için oluk oluk 'eğitim hicretine' çıktılar. Batı'ya aktılar. Bizden Batı'ya gidenler ayarı kaymış bir Batı hayranı olarak dönerken, onlar bir büyük gelecek tasarımı olan Japon milliyetçisi olarak dönüyorlardı. Keza, Batı'dan korkunç maaşlar vererek uzmanlar getirttiler. Geleneklerinde zaten edeple bir bilenin rahle-i tedrisine diz çöküp saygı ve hürmetle öğrenme tecrübesi vardı.
Diz çöküp öğrenen Japonlar, hızla bunu derhal hayata geçirip, yabancı uzmanların ülkede kalmasına bile izin vermediler. Taklitten hızla telife geçilmezse, bu ivmenin kalıcı olmayacağını, öğrenilenlerin yerlileşemeyeceği biliyorlardı. Temeli aldıktan sonra düşe kalka, yaparak öğrenmek çok önemli idi. 1960'larda dünyada 'Japon malı, tapon malı' diyerek Japonlarla dalga geçerlerdi. Amerika'nın verimlilik alanındaki duayen ismi, E. Deming, 'ajan' ilan edilerek Türkiye'den kovulduğunda soluğu Japonya'da aldı. 'Toplam kalite yönetimi' ile ünlü Japon Kaizen sisteminin de önünü açtı. Japonların kaderini değiştirdi. Mesaj açık, yerli ayağını oturtup iyi idare etmeden, yabancı ayağı sömürmekten başka işe yaramaz! Posası sana kalır, gerisini alıp götür! Kendi ülkende kiracı konumuna düşer, açık pazar haline gelirsin.
1990'larda Japonların başına gelenler, yabancıya kapalı olmaktan değil, finans kapital üzerindeki kontrolü kaybetmesinden kaynaklandı. Bugün ABD ve Batı'da neler yaşanıyorsa, Japonya'da da bütün bunlar yaşanmıştı. Sınır tanımaz sermaye, katil bir deprem fay hattı gibi, kıtalar arası yarıp yırtıp gidiyor.
İbrahim Öztürk/ZAMAN
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.