BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 67,70 -0,37 352.040.000.000,00
ALBRK 8,23 1,48 20.575.000.000,00
GARAN 137,30 0,66 576.660.000.000,00
HALKB 25,88 -1,22 185.942.055.726,96
ICBCT 16,02 -1,72 13.777.200.000,00
ISCTR 14,03 1,52 350.749.579.100,00
SKBNK 6,76 -1,31 16.900.000.000,00
TSKB 12,88 -0,16 36.064.000.000,00
VAKBN 27,26 -0,22 270.308.020.716,98
YKBNK 32,34 1,32 273.177.638.524,56

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaTürkiye korumadan çıkarsa ne olur? ----

Türkiye korumadan çıkarsa ne olur?

Türkiye korumadan çıkarsa ne olur?
23 Ekim 2010 - 01:13 www.finansingundemi.com

Türkiye, ekonomik krizde sığındığı, IMF ve AB desteğinden çıkarsa, ayakta kalmak için ekonomisini güçlü tutmak zorunda.

Economist Bir ülkenin imajını değiştirmesi uzun yıllarını alabilir. Ancak Türkiye bunu bir yıl gibi kısa bir zaman içinde başardı. Bundan 10 yıl önce, tamamen umutsuz bir vakaydı. Ekonomisi derinden sarsıldı. Bankaları battı, enflasyonsa rekor seviyelere çıktı. Ülke, Uluslararası Para Fonu’ndan sürekli olarak yardım istiyordu. (Türkiye, neredeyse bir rekora imza atarak, tam 18 IMF programını tamamladı.) Ülkede ekonomi de benzer şekilde istikrarsızdı. Türkiye, köklü bir demokrasi ülkesi olsa da o dönemde, güçlü ordunun yaptığı darbelerle zayıf, koalisyon hükümetleri sürekli yer değiştirdi. NATO üyesi bir ülke olarak, Soğuk Savaş yıllarında ön cephede yer almak isteyen Türkiye, Batı’nın güvenilir bir müttefiki oldu. Ancak 2000’li yıllarda, bölgesel etkisi en az ekonomisi kadar zayıftı. Türkiye, AB’ye girme konusunda ısrarcı olsa da bu alanda herhangi bir ilerleme kaydetmemişti. Bu 10 yıl içinde Türkiye, hakarete uğrar bir şekilde, AB üyeliği konusunda eski komünist Doğu Avrupa ülkelerinin gerisinde kaldı. Ancak Türkiye, geçen 10 yılda tamamen kabuk değiştirdi. Ekonomisi, 2009’daki küresel ekonomik krizden ciddi anlamda etkilense de çok hızlı bir toparlanma sürecinden geçti ve bu yıl büyük bir ihtimalle AB’deki diğer ülkelerden çok daha hızlı bir büyümeye imza atacak. Türkiye, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve hatta İtalya’yı etkisi altına alan Akdeniz hastalığından kaçmayı başardı. Şu anda kredi derecelendirme kuruluşlarından “yatırım yapılabilir” seviyede bir not almanın eşiğinde olan ülkede, enflasyon tek haneli rakamlara indi ve hükümet IMF yardıma ihtiyaç duymadıklarını söyleyebilecek kadar güçlendi. Ülkede ekonomi cephesindeki iyileşme, siyaset cephesine de yansıdı. Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, yaklaşık sekiz yıllık Ak Parti iktidarından sonra, ordunun etkisi azaltıldı. Erdoğan, mükemmel bir zamanlamayla, 12 Eylül 1980’deki darbenin yıldönümüne denk getirdiği anayasa değişikliğinin oylandığı referandumu da kazandı. DEĞİŞİM ÖDÜLLENDİRİLDİ Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu değişimler, karşılıksız kalmadı. Türkiye, G20’nin önemli üyelerinden biri. 2009-2010 yılları arasında, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde seçilmiş üye olarak yer aldı. Türkiye aynı zamanda gelişmekte olan dev ülkelerden oluşan BRIC’in kapısını da çalmaya başladı. Bazıları, Türkiye’nin önümüzdeki on yılda Hindistan ve Çin’den daha hızlı büyüyeceğini bile savunuyorken, bazıları ülkenin 2050’de dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacağını ifade ediyor. Bu başarının ülkenin geç nüfusuyla bağlantılı olduğu söylense de Türkiye’yi asıl güçlü kılan şey, ülkenin Avrupa, Rusya ve Ortadoğu’yu birbirine bağlayabilen konumu. Özellikle de enerji boru hatları konusunda ülkeye stratejik bir önem kazandırıyor. SIKINTILI NOKTALAR Kısacası Türkiye şu anda 10 yıl önce çok az kişinin tahmin edebileceği kadar önemli bir ülke haline geldi ancak kendi içinde çözülmeyi bekleyen sorunlar da var. Bunlardan birisi Kürt sorunu. Ak Parti hükümeti, ülke nüfusunun yüzde 14’ünü oluşturan Kürtler için daha önceki hükümetlerden çok daha fazlasını yapsa da PKK terör örgütü bu yılın başında saldırılarını arttırdı. Diğer bir sorunsa, ekonomi. Türkiye'de son yıllarda her ne kadar güçlense de hala gelişmekte olan bir ekonomi var. Enflasyon halen tam olarak istenen seviyeye indirilmedi ve ülkenin cari açığının yüksek olması ve imalat pazarındaki rekabetçiliği de endişe yaratan konular olarak dikkat çekiyor. ÇAPALAR ÇEKİLMELİ Türkiye’nin son birkaç yılda yaşadıkları, ülkede özellikle iki alanda etkisi hissedilen dış güçlerin tehlikeli sulara ilerlemesini engellemesi gerektiğini gösterdi. Bunlardan birisi IMF’ken diğeri de AB oldu. 2001 krizi sonrasında, Kemal Derviş’in ekonomiden sorumlu devlet bakanı olduğu dönemde, IMF’in yardımıyla, kriz atlatıldı. Ancak her iki gücün etkisi son yıllarda zayıfladı. Ülkenin güçlenen ekonomisi, IMF desteğine olan ihtiyacı azalttı. Gelecek yılki seçimleri Ak Parti’nin kazanması durumunda, hükümet için işler daha da kolaylaşacak. Diğer bir dış güçse, AB üyeliği oldu. IMF, Türkiye’nin makroekonomik ilerlemesine katkıda bulunsa da AB sosyal ve ekonomik reformlar için katalizör görevi üstlendi. Ancak son zamanlarda Türkiye’nin yakın gelecekte üye olma ihtimalinin kalmadığı yönündeki beklentiler, Türklerin AB’nin etkisini önemsememesine neden oldu. Ancak Türkiye, IMF korumasından çıkıp, AB üyeliği umudunu tamamen yitirirse, ülkenin yeni dayanak noktalarına ihtiyacı olacak. Bunun için de bakılacak ilk yer, ekonomi olacak. Ekonomik başarı devam etmezse, diğer şeylerin yolunda gitme olasılığı düşük. *Bu yazı Economist dergisinde “Anchors aweigh” başlığıyla yayımlanmıştır. hurriyet.com.tr
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!