PİYASALARDA KRİZ ENDİŞESİ SÜRÜYOR
Ekonomist Dergisi'ne konuşan Yapı Kredi Yatırım Genel Müdürü Ahmet Yıldırım, bundan sonra büyüme ve işsizlik rakamlarının izleneceğini ancak piyasalarda genel bir korku olduğunu söylüyor.
Piyasalarda kriz endişesi sürüyor
Piyasalar 2009un ikinci çeyreğinden itibaren bir düzelme sürecine girdi. Ancak bu sürecin ne kadar devam edeceğine yönelik endişeler giderek artıyor. Yapı Kredi Yatırım Genel Müdürü Ahmet Yıldırım, bundan sonra büyüme ve işsizlik rakamlarının izleneceğini ancak piyasalarda genel bir korku olduğunu söylüyor. Yılın son çeyreği, global ekonomi ve piyasaların genel trendinin şekilleneceği bir dönem olacak.
Behiye Selin Taner/ EKONOMİST
Piyasalarda son dönemde bir düzelme yaşansa da yılın kalanı için beklentiler pek de olumlu değil. Hükümetlerin açıkladıkları ekonomik paketlerin piyasalarda yarattığı iyimserlikle son dönemde olumlu bir seyir izleyen piyasalarda yılın kalanında bir bozulma görmek oldukça muhtemel.
Yapı Kredi Yatırım Genel Müdürü Ahmet Yıldırım, önümüzdeki dönemde nasıl bir seyir izleneceğine ilişkin en önemli göstergelerin büyüme ve işsizlik rakamları olduğuna dikkat çekiyor. Yıldırım, Paketler ABD veya Avrupaya yardımcı olmaz, büyüme rakamları bozulmaya, işsizlik rakamları artmaya devam ederse Türkiyenin de bundan etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır diyor. Son dönemde faizlerdeki düşüşün bankaların karlılığını ciddi ölçüde yükselttiğine dikkat çeken Yıldırım, bunsan sonra ise faizlerde gidecek daha fazla yer kalmadığını, bu noktada ise krizin tekrar sorgulanmaya başlanacağına dikkat çekiyor.
Yıldırım ile piyasaları ve önümüzdeki döneme ilişkin beklentilerini konuştuk.
The Banker: Piyasalarda son dönemde bir düzelme yaşandı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ahmet Yıldırım: Global krizi atlatmak için başta ABD ve Avrupada olmak üzere birçok ülkede çeşitli ekonomik paketler açıklandı. Burada amaç ekonomiyi tekrar canlandırmak, insanların harcama eğilimine dönmesini sağlamaktı ki buna reflasyon deniyor. Yani ekonomik bir yönetimle enflasyon ve işsizlik olmadan büyümeyi sağlamak.
Başta bankaların batmasının yarattığı moral bozukluğunu ülkeler başarılı bir şekilde yönetti. Çıkarılan paketler pozitif karşılandı ve özellikle mart, nisan ayında piyasaları olumlu etkiledi.
Ancak şu anda piyasalarda çıkarılan paketlerin işe yaramadığına dair bir korku var. Artık enflasyon rakamları çok anlamlı değil. Asıl önemli olan, büyüme ve işsizlik rakamları iyi gelmiyor. O yüzden reflasyonun çok iyi yönetilemediği ve bundan sonra deflasyona dönüleceğine dair endişeler var. Yani büyüme olmadan Türkiyede olduğu gibi stokların erimesi ve insanların harcama eğiliminin düzelmemesiyle ekonomi gerileyecek endişesi oluştu.
Bu noktada sizin beklentileriniz nedir?
Yıldırım: Bütün ülkelerin finansal paketler ile ekonomiye canlılık sağlamaya çalışmasının verdiği olumlu hava ve bir canlanma, nisandan bu yana bütün dünyada etkili. Bu, beklentileri biraz daha pozitife çevirdi ama yine de bir korku var. Bizim tahminimiz, hem borsa hem de beklentilerde aşağı doğru bir hareket yaşayacağız. Beklenti olarak baktığınız zaman sermaye piyasaları ile reel sektörün hareketlerini birbirinden ayırmak gerekiyor. Çünkü beklentiler hisse senetlerini çok daha çabuk etkiliyor.
Şimdi finans kesiminde rakamlar belki iyi geliyor ama genel olarak özellikle reel sektörde kötüleşme başlayınca beklentiler de kötü gidecektir.
Türkiyede nasıl bir seyir var?
Yıldırım: Son açıklanan yüzde 13.8lik küçülme, çok ciddi bir rakam. Özellikle stok tarafındaki erimenin küçülmede etkili olduğu görülüyor. Türkiyenin bu kadar ciddi bir küçülme yaşayacağını kimse tahmin etmiyordu, beklentiler yüzde 7ler civarındaydı. Biz de bu yıl sonu için yüzde 3 olan küçülme beklentimizi yüzde 5.2 olarak revize ettik.
Ancak hem dünyada hem Türkiyede en kötüsünü gördük. Son gelen büyüme verileri o kadar kötü oldu ki bundan sonra gelen rakamlar kötü olsa bile görece olarak o kadar kötü olmayacaktır. Özellikle banka kesimindeki rakamlar, ikinci çeyrekte büyük ihtimalle iyi çıkacaktır. Sonuçta faizlerin düşmesiyle bankalar kar ediyor. Ancak ikinci yarı karlılıklarında ciddi bir azalma göreceğimizi düşünüyorum çünkü faizlerde daha fazla aşağı gidecek yer yok. Merkez Bankasının en fazla 50 ya da 75 baz puan faiz indirmesini bekliyoruz.
Bundan sonra tekrar krizi sorgulayacağımız bir döneme gireceğiz. Paketler ABD veya Avrupaya yardımcı olmaz, büyüme rakamları bozulmaya, işsizlik rakamları artmaya devam ederse Türkiyenin de bundan etkilenmemesi kaçınılmaz olacaktır. Çünkü bu durumda ihracat olumsuz olacak, belki yurt dışından beklenen yatırımlar gelmeyecektir.
IMF sürecinde yaşanan gecikme için neler söyleyebilirsiniz?
Yıldırım: Neredeyse sekiz ay oldu hala konuşuyoruz. Adeta bunu kullanarak piyasayı kontrol etmeye çalışıyorlar. Bunu yanlış buluyorum. IMF bugün oldu yarın olacak diye piyasaların tutulmaya çalışılması, çok doğru bir yönetim olmasa gerek. Anlaşma yapılacak olsaydı bugüne kadar yapılırdı, o nedenle anlaşma olmama ihtimalini de göz önünde bulunduruyoruz. Bundan sonra yapılacak anlaşma da ilk başta yola çıkılan anlaşma olmayacaktır.
Aslında IMFten gelecek paraya çok ihtiyacımız yok ancak bütçe disiplini açısından gerekli. Disiplini elden bırakırsanız hükümet harcamaları, popülist yaklaşımlar artarsa faiz maliyeti artar. Bütçenin finansmanı için Hazinenin daha fazla borçlanması gerekir. Bu durumda da risk artacağından yabancı fonların ilgisi azalır. Dolayısıyla bize göre IMF anlaşması ihtiyaçtan ziyade disiplini sağlayacak bir terbiye.
Borsanın son dönemdeki yükselişinde IMF beklentisi etkili değil miydi?
Yıldırım: Evet, IMFnin etkisi büyük ancak başka faktörler de vardı. Son dönemde özellikle yurt dışı borsalar düşerken, biz en azından aynı kalarak hatta bazen artarak ciddi bir üstünlük sağladık. Diğer borsalardan ciddi bir şekilde ayrıştık, bu nedenle pahalı hale de geldik. Bunun bir nedeni ilk olarak yurt dışındaki fonlarda bir yerlere yatırım yapacak hala belli bir miktarda likidite var. Bunlar yatırım yapmak için piyasaya baktıklarında hala Türkiyeyi en cazip piyasa olarak görüyorlar ki çok doğru. Zaten borsaya baktığınızda borsanın yüzde 40ı finans kesimidir. Türkiyede bankacıların bilançosu çok iyi. Sermaye yeterlilik oranları gelişmiş ülkelerin oldukça üzerinde. Ayrıca Türkiye kaldıraçlı bir ülke değil, kredilerin mevduata oranı yüzde 85 seviyesinde. Diğer ülkelerde ise bu oran çok daha yüksek. Üstelik emtiaya dayanan bir borsamız yok. Örneğin Rusyada borsa petrol fiyatları düşerse düşer, yükselirse yükselir. Bütün bu unsurlar, yatırım için uygun bir ortam sunuyor.
Ancak son dönemde biz IMFnin de etkisiyle diğer borsalardan biraz fazla ayrıştık. Yılbaşından bu yana dolar bazında yüzde 40 yükseldi.
Yılın kalanında piyasalar nasıl bir seyir izler?
Yıldırım: Ekonomideki durgunluk nedeniyle faizlerde bütün dünyaya paralel Türkiyede de düşme eğilimi var. Küçülme yüzde 13.8 oldu ve bunu gördükten sonra MBnin 75 baz puanlık indirim yapmasını da bekledik. Bundan sonra büyüme rakamlarına bakmak gerek.
Yurt dışında doların Euroya karşı aşırı bir değer kazanmasını beklemiyoruz. Bankacılık kesimi çok kuvvetli, açık pozisyonu neredeyse yok ancak özel sektörün açık pozisyonu var. Bunların da vadesi yönetilebilir düzeyde. Bu nedenle dolar/TLde büyük bir hareket olacağını tahmin etmiyoruz. Yıl sonu beklentimiz dolarda 1.60 TL seviyesi.
Ancak TL hala çok değerli. Bugün Türkiyede faizler istediği kadar düşsün, ABDde yüzde 0.25 seviyesinde, ciddi bir fark var. MB faizlerinin 0.50 puan daha düşmesini bekliyoruz. Büyüme rakamına göre belki 0.75 puan da yapabilir. Hazine bonosu faizleri yüzde 11.70 seviyelerinde. Mevduatlar aşağı gelmediği için faizlerin daha fazla düşmesi de zor.
Eğer piyasa biraz daha bozulur, paketler işe yaramaz ve deflasyon olursa ya da küçülme devam ederse faizler en kötü senaryoda yüzde 13-13.5e yükselir.
Borsada işlem hacminin azalması sadece insanların ilgisizliği, yaz rehaveti değil aynı zamanda fiyatların biraz pahalı gelmesi. Bu durumda bugünden belki yüzde 10-15 daha aşağı bir borsa bekleyebiliriz. Bugün ayrıştığı oran çok yüksek, bunun bir miktarını geri vermesini bekliyoruz.
Bu dönemde yatırımcılara nasıl bir portföy öneriyorsunuz?
Yıldırım: Böyle durumlarda en iyi tercih bir sepet oluşturmaktır. Sabit getirili menkul kıymetler hiçbir zaman zarar etmeyeceğiniz araçlardır. O nedenle sepetin yüzde 50-60ını mevduat, Hazine bonosu oluşturabilir. Kalanını ise altın ve enerji, telekomünikasyon, bankacılık gibi sektörlere ait hisse senetleri ve bir miktar dövizde değerlendirilebilir. .
Piyasalarda toparlanmayı ne zaman görürüz?
Yıldırım: Bunu en iyi görebileceğimiz veriler, dünyada ve Türkiyede büyüme ve işsizlik rakamları. İkinci yarı rakamları ilk çeyreğe göre daha iyi olacaktır ama yüzde 13.8den daha iyi olan rakam yüzde 12 ise o hala kötü bir rakamdır. Halen bir belirsizlik söz konusu.
Zaten bizi yanıltan reel sektörde yaşanan sıkıntıların sermaye piyasalarına, borsaya tam olarak yansımaması. Bunu gölgeleyen ise olması gerektiği gibi aşırı derecede düşürülen faizler. Diğer tarafta bundan faydalanan bankacılık bilançosunun çok iyi çıkması ve borsaları tutması. Ancak işsizlik artıyor, büyümede ciddi sıkıntı var ve bunların etkisini daha göreceğiz. Dünyada da veriler çok iyi değil ama borsalar teknik olarak olumlu seyrediyor.
İkinci çeyrekte Türkiyede banka bilançoları yine iyi çıkacak ve son çeyrekte bir büyüme göreceğiz. O kadar dibe vuran bir ekonomi var ki ihtiyaçlar biriktiği, yeniden stok oluşturulmaya başlandığı zaman belli bir miktar büyüme olacaktır. Ancak gerçekten dünyada ne olup bittiğini büyüme rakamlarına bakarak bu yılın sonunda ve 2010un ilk çeyreğinde göreceğiz. Ama V şeklinde bir hareket de beklemiyoruz.
Aracı kurum sayısı fazla
Son dönemde arka arkaya kapanan aracı kurumlara yönelik haberler geliyor. Yapı Kredi Yatırım Genel Müdürü Ahmet Yıldırım, önümüzdeki dönemde piyasada konsolidasyonun devam edip etmeyeceğine yönelik sorumuzu şöyle yanıtladı:
Bunun birkaç nedeni var. Son yıllarda yabancı yatırım bankaları aracı kurumları satın aldı. Ancak krizle birlikte sorun yaşayan yatırım bankaları bu aracı kurumları kapattı. Bizim sektördeki asıl sorunumuz ise küçük aracı kurumlar. Küçük aracı kurumların faaliyet gelirleri, komisyon gelirleri, operasyonel giderlerini karşılamıyor. O nedenle zaten bir konsolidasyon olması gerekiyor. Şu anda piyasada 80 civarında yani ihtiyaç olmadığı kadar aracı kurum var. Her şey rasyonel olsa piyasada 30-40 aracı kurum yeter.
Yabancı payı artmaya devam edecek
İMKBde yabancı payı bir ara yüzde 70lerin üzerindeydi. Krizle birlikte yüzde 62 seviyelerine gerileyen bu oran, son dönemde tekrar yükselmeye başladı. Yapı Kredi Yatırım Genel Müdürü Ahmet Yıldırım borsada yabancı payına ilişkin şunları söyledi:
Borsada yabancı payı halihazırda yüzde 66 seviyesinde. Son dönemde özellikle borsa ve Hazine bonosuna yabancı sermaye girişi oldu. Dolayısıyla yabancı payı arttı. Bu, Türkiye ekonomisinin daha güvenli, daha tercih edilebilir olduğunu gösteriyor. Biz yabancı payının çok aşağı gelmesini beklemiyoruz. Bugün piyasalar kötüye gitse bile daha önce gördüğümüz dipleri göreceğimizi düşünmüyorum. Hisse senedine yatırım yapan yatırımcılar, son yaşadığımız krizde kriz yönetimi her ne kadar iyi olmasa da daha iyi bir ekonomi olması nedeniyle Türkiyeyi her zaman daha cazip bulacaklardır. Belki payları yine yüzde 60 seviyelerine iner ancak ekonomi tekrar toparlandığında bu pay artacaktır.