Haksız Rekabet Merkezi sunar!

İstanbul’u finans merkezi yapma iddiası, etrafında hiçbir şey yapılmayan bir ‘gayrimenkul geliştirme projesi’ haline dönüştü. Ayrıca “Nasıl bu hedeften uzaklaşırız?” gibi bir yöne doğru yürüyüş de devam ediyor. İşte, ‘yeniden yapılandırma’ ambalajıyla sunulan af hazırlığı da böyle. Bir süredir yürütülen bir kampanya var: ‘Halka arz seferberliği.’ Bununla, şirketlerin halka açılması yanında, sermaye piyasasına uzak duran yatırımcıların da bu kampanyayla ‘ısındırılması’ hedefleniyordu. Altı boş ve de hedefi şaşmış olduğu için sonuç istendiği gibi olmuyor tabii ki. Ayrıca uygulamada da sulandırıldı. Durum şu: En başta Türkiye’nin çok büyük şirketleri halka açılmaktan hala uzak duruyorlar. Neden? Bilmediğimiz bir teşvik mi var? İstanbul’u finans merkezi yapma hedefi ya da halka arz seferberliği gibi bir kampanyanın hayata geçmesinde, sağlanması gereken önkoşullar arasında; kurumsallaşma var, hukuksal ortamın hedefle uyumlu olması var, kayıtlı bir ekonomi temeli var. Hedefle uyumlu adımlar atmak Peki, bu hedeflerle uyumlu bir politika yürütüyor iseniz uzak durmanız gereken nedir? Tabii ki buna uygun adım atmak, tersini teşvik etmemektir. Şimdi, son 10 yılda kaçıncısı olduğunu hesaplayamaz hale geldiğimiz bir ‘yeniden yapılandırma’ kararlarıyla karşı karşıyayız. Eksik, gecikmiş ya da yerine getirilmemiş olan vergi, sosyal güvenlik sigorta primi, elektrik, su, trafik cezası gibi kamusal mali yükümlülüklerin ‘yeniden yapılandırma’ adı altında affedilmesi kararı yolda. Son 10 yılda, yukarıda sayılan kamusal yükümlükleri zamanında ve tam olarak ödemeyenler hiçbir zorlukla karşılaşmamışlardır. Zira en geç iki yılda bir ‘yeniden yapılandırma’ kolaylığı sağlanmıştır. Düzgün mükellef cezasız kalmaz ‘Cezaya düşmekten’ kaçınan, zamanında ve tam olarak borcunu ödeyenler değil, cezalarında yüzde 90’lara varan indirim sağlanan yükümlüler teşvik edilmiştir. İşini düzgün yürütenin, basiretli iş yapanın, işini iyi planlayanın, kurumsallaşan ve uzmanlığa yatırım yapanın, uluslararası rekabeti temel alıp buna uygun örgütlenenin, çalıştırdığı işçilerin vergi ve primlerini zamanında eksiksiz ödeyenler cezalandırılmaktadır. Nihai olarak kurumsallaşma cezalandırılıyor; kayıt dışı olanlar, halka açık olmayanlar teşvik ediliyor. Daha da ötesi, ülkede faaliyet gösteren girişimciler arasında haksız rekabet koşulları kalıcı hale getirilmektedir. Daha önce kamuoyuna, rekabetçiliğin geliştirilmesi gerektiğini, bunun ekonomi politikasının ana omurgası olarak yerleşmesi gerektiğini anlatan bakanların, şimdi bu haksız rekabetin öncülüğünü yapması da yeterince manidardır. Haksız Rekabet Merkezi sunar: “Biz popülist değiliz”! UĞUR GÜRSES -radikal