Düşük faiz hisseye ilgiyi artıracak
Düşük faiz ortamı, ekonomide yüzde 4.5 büyüme beklentisi ve güçlü bankacılık sektörü sayesinde İMKBye olan yerli ve yabancı ilgisinin sürmesi bekleniyor. Yapı Kredi Yatırım Genel Müdürü Ahmet Yıldırım, endekste ciddi kar satışı olmayacağını, yukarı hareketlerinde olası faiz artırımları nedeniyle...
Talip Yılmaz / Ekonomist
2009 yılı, İMKB için oldukça parlak geçti. Krizde dip yapan borsa, 2009 yılı Mart ayından bu yana geçen 10 ayda ralli yaparak yüzde 100lerin üzerinde getiri elde etti. Türkiyenin temel göstergeleri artan global likiditeyle birleşince, yükselen gelişmekte olan piyasalar arasında Türkiyeyi öne çıkardı.
Bakıldığında Türkiye, bankacılık sektöründe sorun yaşamayan birkaç ülkeden biri. Türk bankalarının ortalama sermaye yeterlilik rasyosu 16.7 seviyesinde. Ayrıca krizden en çok etkilenen ülkelerde kredi/mevduat oranı, yüzde 150lerin üzerinde iken Türkiyede bu oran yüzde 80lerde. Kısacası Türkiye, düşük borçlanma oranlarına sahip. Bu dinamikler sonucunda Türkiyenin uluslararası kredi notu artıyor. Bu arada IMF beklentisi de devam ediyor. Öte yandan 2009da küçülen ekonominin 2010da büyümesi beklentiler arasında. Bütün bu nedenler ve düşük faiz ortamının devamı ile birlikte 2010da da hisse senedi piyasasına ilginin süreceğini söyleyen Yapı Kredi Yatırım Genel Müdürü Ahmet Yıldırım, özellikle küçük yatırımcıların sayısında artışın sürmesini bekliyor. Endekse ciddi bir yükseliş olmasa bile enerji, gayrimenkul ve bankacılık sektörünün lokomotif olacağını kaydeden Yıldırımın 2010 yılına ilişkin beklentileri ve yatırımcılara tavsiyeleri konusunda sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Ekonomist: 2010 yılında yatırımcıları, genel olarak nasıl bir piyasa bekliyor?
Ahmet Yıldırım: Global piyasalar incelendiğinde, büyük krizlerin ardından borsaların 11-12 ay yükseliş yaşadığı görülür. Sonrasında normalizasyon süreci yaşanırken, borsalar güçlü kalmaya devam eder. Çünkü kriz sonrasında faizler hızlı bir şekilde artmaz. Ekonomilerde enflasyon baskısı yaşanmadan büyüme başlar. İşte 2010da global piyasalarda normalizasyon sürecini yaşayacağız.
Türkiye açısından bu tablo daha da pozitif. Çünkü 2009daki yüzde 5.4 küçülmenin ardından 2010da yüzde 4.5 büyüme bekliyoruz. Türkiyenin temel göstergeleri de oldukça iyi. Bankacılık sektöründe sorun yok ve borçluluk oranları düşük.
Bu şartlar altında İMKB, 2010 yılında nasıl bir seyir izler?
Yıldırım: Değerlere bakıldığında gerçekten yüksek seviyelere geldiğimizi görüyoruz. Ama faizlerin düşük olduğu bir ortamda, borsa kaçınılmaz bir yatırım aracı. Dünya ortalamasında servetlerden hisse senedine ayrılan miktar yüzde 28. Türkiyede bu oran 2008de yüzde 3.9du. 2009da ise 6.8 oldu. Yani İMKBye girebilecek ciddi bir potansiyel para var. Türkiyeye olan yabancı ilgisi de sürecek. Bu şartlar altında İMKBde ciddi bir düşüş beklemiyorum. Sadece bir miktar kar satışı olur.
58.000 zirve seviyesinin çok üzerinde seviyelerde endeksler mi göreceğiz?
Yıldırım: 2010 yıl sonu itibariyle, bu günkü 55.000li seviyelerinin yüzde 10 altında 49.000-50.000 seviyelerinde bir kapanış yaşarız. Çünkü uluslararası piyasalarda ürkek de olsa bir faiz artırımının gündeme gelmesi, piyasalardan çıkışı körükler. Bu faiz artırımı ise yılın ikinci yarısından önce olmaz.
2010 için nasıl bir strateji izlemeli? Hangi hisseleri almalı?
Yıldırım: Türkiyede bir büyüme olacaksa, bu tüm sektörleri etkileyecek. Ancak ön plana çıkacak sektör, enerji olacak. Çünkü enerjide Türkiyenin bir açığı var. Bu enerji açığının kapanması yönünde gayretler sürecek. Ayrıca gayrimenkul sektöründe yeniden hareketlenme bekliyorum. Faizlerin düşük olması da gayrimenkul sektörüne olan ilgiyi artıracak. Gayrimenkul sektörüne bağlı olarak çimento, cam gibi sektörlerde de hareketlilik yaşanacak. Bankalar 2009daki kadar hızlı büyüyemeyecek olsa da güçlü konumlarını sürdürecek. Hazine bonosu karları sürecek. Bunun yanında büyüyen ekonomide kredi pazarında olumlu hareketlenmeler göreceğiz. Kredi ve komisyon gelirleri artacak. İMKBnin yüzde 40ını oluşturduğu da dikkate alındığında bankacılık öne çıkacak. Tabii yine hikayesi olan hisselerde hareketlilik gözlenmeye devam edecek.
TL ve dövizle ilgili öneriniz nedir? Nasıl bir portföy oluşturulmalı?
Yıldırım: Türkiyede hala yatırımcı ürkek ve parasının değerini korumak istiyor. Bu nedenle portföylerde muhakkak faize dayalı ürünler ağırlıklı olarak bulunmalı. Hisse portföyü ise belli bir miktar daha portföylerde ağırlığını artırmalı. Önceden yüzde 20-30 oranında hisse olmasını önerirdik. Bugün hisse oranının yüzde 40-50ye kadar çıkarılmasını tavsiye ediyorum.
TL döviz arasında bir tercih yapılması gerektiğinde ise TL öneriyorum. Çünkü TL, büyüyen ekonomiye paralel olarak daha fazla tercih edilen para birimi olacak. Dolar kurunda 2010 yıl sonu için ciddi bir hareket beklemiyorum. Tahminimiz yıl sonunda doların 1.50 TL seviyesinde olacağı şeklinde. TLde mevduat veya Hazine bonosu alınabilir. Hisse senedi yatırımında da A tipi hisse ağırlıklı fonlar, amatör yatırımcılar için tercih edilebilir.
Türkiyenin kredi notunun artırılması ve FEDle olası anlaşma, fiyatlara ne ölçüde yansıdı?
Yıldırım: Öncelikle bu krizde kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiyeye haksızlık ettikleri ortaya çıktı. Yatırım yapılabilir seviyedeki ülkeler, zor duruma düşerken, Türkiye iyi bir performans sergiledi. Not artırımları, bu anlamda geç bile kalmış bir karar. Türkiye, yatırım yapılabilir seviye notları alma yolunda ilerliyor. Mali disiplin, borçluluk ve politik riskler, not artırımı için özellikle izleniyor. Mali riskler artmaya başladı. Ama asıl risk, politik risk. Burada da bir risk olmadığı kabul edilirse, not artırımı gelebilir. Türkiyede değerlemelere bakıldığında piyasalar ülke notunu yatırım yapılabilir seviyede fiyatlıyor. IMF anlaşması ise olası not artırımını destekler ve not artırımı hızlanabilir.
Türkiyede aracı kurum piyasasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yıldırım: Aracı kurum piyasasını iki başlık altında toplam gerekiyor. Banka kökenli aracı kurumlar ve bireysel sermaye ile kurulan aracı kurumlar. Aracı kurum sayısı, 170lerden 103e kadar geriledi. Faaliyette bulunun aracı kurum sayısı ise 97ye düştü. Sektördeki bu konsolidasyonun sürmesini bekliyoruz. Çünkü 2009 hisse senedi piyasası açısından çok iyi bir yıl olmasına rağmen aracı kurumların çoğu maliyetlerini karşılayacak kadar iyi bir kar elde etmedi. Aracı kurum sahipleri, lisansların bir değeri olduğu için aracı kurumları elde tutmaya devam ediyor. Ama sektörde sistematik sorunlar çözülebilmiş değil.
Küçük yatırımcının payı artacak
Yapı Kredi Yatırım olarak iyi bir yılı geride bıraktıklarını söyleyen Ahmet Yıldırım, İMKBde tüm enstrümanlar baz alındığında en büyük işlem hacmine sahip kurum olduklarını söylüyor. Yıldırım, sadece hisse senedi piyasasında ise yüzde 6.5 pazar payı ile ikinci sırada olduklarını kaydediyor. Bundan sonraki süreçte küçük yatırımcıların İMKBye ilgisi paralelinde yeni strateji belirlediklerini anlatan Yıldırım, sözlerine şöyle devam ediyor:
Düşük faiz ortamı ve düşük değerlemelerle birlikte İMKBde 2009 Nisanından itibaren küçük yatırımcıların işlem hacmindeki payı artıyor. Yapı Kredi Yatırımda bu tarz yatırımcıların toplam işlem hacmindeki payı, yüzde 27-30 seviyelerinde. Beklentimiz, oranın
yüzde 50lere kadar çıkması. Bu beklentimiz paralelinde yeni bir iş modeli belirledik. Kendi şubelerimizi kapatarak, hisse senedi konusunda daha iyi hizmet vermek için YKB şubeleri içinde yatırım merkezleri oluşturduk.
Bu müşterilere daha iyi hizmet verme adına araştırma faaliyetlerimiz konusunda çalışmalarımız oldu. Küçük yatırımcıyı riskli kağıtlardan uzak tutarak, iyi kazanç elde etmelerini sağlayacak bir araştırma hizmeti veriyoruz. Burada teknik ve temel verileri kullanıyoruz. Likiditeye önem veriyoruz.