Bankalar kârda rekor kırıyor

2001 krizinde bir biri ardına el konan bankalar Türkiye ekonomisine 50 milyar dolara yakın fatura çıkarırken, küresel krizde devlet desteğine muhtaç olmayan tek bankacılık kesimi olarak tüm dünyanın dikkatlerini üzerine çekti. 2001 krizinden hemen önce kamu bankaları birbirine borç vermiyor. Bir kamu bankası hesaplarını kapatamadığı için Ankara bürokrasisini alarma geçiriyor. Diğer bir büyük kamu bankasının yöneticisine ‘neden para vermediği’ soruluyor. Yanıt ‘güvenilir’ bulmuyoruz oluyor. Ardından şubatta kriz patlak veriyor. Ardı ardına bankalara el konuyor. Daha sonraki yıllarda da bankacılık sektörü yeniden yapılandırılmak üzere ciddi düzenlemeler yapılıyor.

O yıllarda alınan önlemler Türk bankacılık sektörünün bugün dünyadaki en güvenilir bankalar haline gelmesini sağlıyor. Yabancı devler Türkiye pazarına girmek ve banka almak için birbiriyle yarışıyor. Türk bankacılık sektörü sadece Hazine’yi fonlayan bir sistemden ekonomiyi destekleyen gerçek bankacılık sistemine dönüyor. Kârlılıkta rekor üzerine rekor kırılıyor. 2010 yılında toplam 22 milyar lira kâra ulaşan bankacılık kesiminin kâr rekortmeni ise kamu bankası Ziraat Bankası. Bankanın 2010’da 3.7 milyar lira net kâr etmesi bekleniyor. 2001’de 173 milyar lira olan Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 2010’da 1 trilyon barajını aşarken, krediler de 13 kat artarak 526 milyar liraya ulaştı. • EKONOMİ SERVİSİ

Borsa bankalarla tarihi rekor kırdı

21 Şubat 2001’i takip eden 3 günde borsa endeksi yüzde 24’ten fazla değer kaybetmişti. Daha sonraki yıllarda borsa endeksi bankaların önderliğinde çıkışa geçti. Endeks son 10 yılda yüzde 690 artarak 65.965’e çıktı. Geçen yıl da 71 bini geçerek rekor kırmıştı.

EKONOMİDE BAKIŞ AÇILARI DEĞİŞTİ

Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Ateş “Artık reel sektörü destekler hale geldik” dedi

Denizbank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş, 2001 krizi sonrası yaşanan değişimi ve bundan sonraki döneme bakışını şöyle değerlendirdi: “2008-2009 yılında gelişmiş ülke ekonomilerinde yaşanan krizin benzerini 2001’de yaşayan Türkiye ekonomisi bankacılık sektöründen kamu sektörüne, enflasyon hedefleyen para politikası ile kur rejimine kadar radikal bir yeniden yapılanmayı gerçekleştirdi. Ekonomide bakış açıları değişti. Kamu daha disiplinli gidip kaynakları reel sektöre bırakırken bankalar risk yönetimlerine çok daha dikkat ederek bu kaynakları reel sektöre aktardılar. 2000 yılında yüzde 51’e kadar inen kredi-mevduat oranı son 10 yılın bu reform süreci sonunda bugün yüzde 86’ya ulaştı. Bunun üzerine özelleştirmenin de destek verdiği uzun vadeli kaynak girişiyle reel sektör verimlilik artışı ve teknolojik üstünlük sağlayacak yılda 100 milyar doların üzerinde büyük yatırımlara giderek önemli bir üretim altyapısı oluşturdu. O nedenle ekonominin global krizde ayakta kalmış olması ve kriz sonrası da eski büyüme hızına ulaşması hiç sürpriz değil. Umarız, 2011 yılında rating şirketlerinin Türkiye ekonomisine hak ettiği payeyi vererek yatırım derecesine çıkartmak olacak.      

KAYNAKLAR UZUN   

Bankacılık sektörü bu şekilde doğru yönetildiği sürece ekonominin yüzde 6.5’ten çok daha yüksek cari denge açıklarını yönetebileceğimizi ve ekonomimizin birçok ülkenin geride kaldığı bir süreçte potansiyelinin altında bırakmak zorunda kalmayacağımızı düşünüyorum.”

DÜNYAYA ÖRNEK GÖSTERİLİYORUZ

Bank Asya Genel Müdürü Özdemir, bankacılık sektörünün potansiyelinin fazla olduğunu söyledi

Kriz sonrası dönemde sağlanan mali disiplin, siyasi istikrar, istikrarlı büyüme, göreceli olarak azalan devletin borçlanma ihtiyacı sayesinde iyi bir noktaya gelmesi ile birlikte, enflasyon oranı ve faiz oranları günümüz düşük seviyelerine gerilediğine dikkat çeken Bank Asya Genel Müdürü Cemil Özdemir, kriz sonrası dönemi şöyle değerlendirdi: “Söz konusu süreçte Türk bankacılık sektörünün değişen koşullara ve ihtiyaçlara göre yeniden düzenlenmesi ve denetlenmesi amacıyla yerinde ve zamanında atılan adımların katkısını göz ardı etmemek gerekir. Özellikle BDDK’nın uyguladığı başarılı politikalar ile Türk bankacılık sisteminde disiplini sağlamasının katkısı çok büyüktür. Uygulanan başarılı politikalar neticesinde enflasyon ve faiz oranlarındaki gerileme özellikle bankacılık sektörü için beraberinde kâr marjlarının da düşmesini getirmiştir. Bu durumun aynı zamanda kredi kullanıcısının lehine olduğu da açıktır.   

GURUR VERİCİ TABLO YAŞIYORUZ

Ülkemiz ekonomisinde sağlanan önemli iyileşme sayesinde hem Türkiye ekonomisi hem de Türk bankacılık sektörü artık dünyada örnek gösterilir hale gelmiştir. Bu durum bizler için gurur verici bir tablodur... Özellikle ölçek ekonomisinden ve de yaygın şube ve diğer alternatif kanallarından etkin bir şekilde yararlanabilen bankalar rekabette sürdürülebilir bir üstünlük kurmaya devam edeceklerdir. Türkiye’nin bulunduğu ekonomik ve coğrafik konum itibariyle, bankacılık sektöründeki büyüme potansiyeli oldukça yüksektir.”

Denizin bittiği noktaya gelmiştik

Türkiye, bundan 10 yıl önce Şubat 2001’de yaşadığı ekonomik krizle derinden sarsıldı. Sermayenin ülkeyi terk etmesi sonucu önemli gelir ve istihdam kaybı yaşandığı o dönemde patronlar kulübü TÜSİAD’ın başkanlığını yapan Tuncay Özilhan “Türkiye, 2001’de denizin bittiği bir noktaya geldi. Ama kriz sonrası önemli kararlar alınıp uygulandı ve köklü reformlara gidildi. Tek parti iktidarı ile sağlanan siyasi istikrar krizden çıkışı hızlandırdı. Dünyayı kavuran 2008 krizini Türkiye’nin çok az bir yarayla atlatmasında 2001’de alınan kararların, yapılan uygulamaların ve reformların önemli payı var. Bu yeniliklerin devam etmesinin önemli rolü var” dedi. • Star