BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 69,75 -0,85 362.700.000.000,00
ALBRK 8,64 0,70 21.600.000.000,00
GARAN 142,20 0,21 597.240.000.000,00
HALKB 27,44 2,62 197.150.309.472,48
ISCTR 14,99 0,27 374.749.550.300,00
SKBNK 6,98 -2,79 17.450.000.000,00
TSKB 13,55 -0,07 37.940.000.000,00
VAKBN 28,02 0,72 277.844.121.074,46
YKBNK 34,20 -0,18 288.889.153.912,80

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaAltın, döviz, borsa, fon ve faiz 2010’da ne olacak?----

Altın, döviz, borsa, fon ve faiz 2010’da ne olacak?

Altın, döviz, borsa, fon ve faiz 2010’da ne olacak?
12 Aralık 2009 - 19:36 www.finansingundemi.com

Ekonomist Dergisi bu haftaki kapağında yatırım araçlarının 2010 performans beklentilerini işledi. İşte o haber....

En karlı yatırım hangisi olacak? Geçen yıl Lehman Brothers’in batışı, mali piyasalar için en büyük şoktu. 2009’da bu şok atlatıldı ve özellikle borsalarda ciddi bir prim yakalandı. Beklentiler, hesaplar, 2010 için yapılıyor. Gelecek yğlğn yatırım haritası, stratejileri için de yatırım araçlarının olası performanslarını masaya yatırdık. Analistlere göre, dünyada ikinci bir resesyon dalgası gelmez, IMF ile anlaşmanın sağlanması ve rating notunda yeni artırımlar durumunda, borsa 58 binlik tarihi seviyesini yeniden test edecek. Özellikle de yılın ilk yarısında borsanın hareketli olacağı konusunda tahminler var. Altın parlamaya devam edecek gibi görünüyor. Hem mevduat, hem de Hazine bonosunun cazibesi azalıyor. Dövizde ise kan kaybı devam edecek gibi… Mine Zeybekoğulları/ Talip Yılmaz/ Ekonomist 2009 yılının geride kalmasına çok az bir süre kala, artık 2010 yılına dönük beklentiler konuşulmaya başladı bile. Neredeyse tüm dünya için oldukça zor bir yıl olan 2009’un sonlanmasına haftalar kala, 2010’un da çok parlak geçmeyeceğine yönelik endişeler dile getiriliyor. Dünyada tekrar ikinci bir resesyon dalgası görülebileceği yönündeki tahminlere karşın, Türkiye’nin 2010 yılına ilişkin beklentileri ise son derece olumlu. Bu iyimserliğin nedenleri arasında ise Türkiye’nin IMF’le anlaşmasının yakın olduğunun resmi ağızlardan açıklanması ile Fitch’in iki kademe birden not artırması ve yeni not artırımlarının gelebileceği beklentisi bulunuyor. Bütün bu beklentilere rağmen analistler bu iyimserliğin realize olması için 2010’un ilk yarısında global piyasalarda çalkantı olmaması gerektiğini belirtiyor. Şimdilik belirsizliğini koruyan 2010 yılına ilişkin olarak 5 yatırım aracındaki beklentileri belirledik. Yıldız kim olacak? Analistlerle yaptığımız görüşmelere göre ekonomide iyiye gidiş yaşanır ve global piyasalarda yeni bir kriz yaşanmazsa İMKB 2010’un yıldız yatırım aracı olabilir. Türkiye’ye yönelik not artırımları ve olası IMF anlaşmasıyla 2010 yılında İMKB’nin 58.000 zirvesini deneyebileceği ifade edilirken, yılın ikinci yarısında ise faiz artırımları ve seçimlerin baskı unsuru olacağına dikkat çekiliyor. Mevduatta ise eski getirilerin görülmesinin zor olduğuna işaret edilerek faizlerin düşmesiyle mevduatın da cazibesini kaybettiği belirtiliyor. Ancak bu yatırım aracını tercih edenlere kısa vadeli mevduat öneriliyor. Global krizle birlikte uluslararası piyasalarda giderek değer kaybeden dolar, 2010 yılı için de önerilmiyor. Ancak ille de döviz diyenler için analistler Euro’yu tavsiye ediyor. Altının ise 2009 yılının gözde yatırım aracı olduğunu söylemek pek yanlış olmaz. Altın, analistlere göre 2010’da da yatırımcılar açısından parlamaya devam edecek gibi gözüküyor. Güçsüz dolar, enflasyona yönelik endişeler ve merkez bankalarının rezervlerini çeşitlendirme arzusu, altını güçlendiriyor. Altının ons fiyatı 2009 başından beri yüzde 38 değer kazanırken, analistler altının önümüzdeki dönemde 1.350 dolar ve ardından 1.600 dolar seviyelerini deneyebileceği kanısında. Yatırım fonları da türlerine göre değişen getirileriyle dikkat çekiyor. Analistler, bu yıl mevduat yerine A ve B yatırım fonlarının tercih edilebileceğini, ayrıca portföyün bir kısmının anapara korumalı fonlara ve altına dayalı fonlara da ayrılmasının riski dağıtacağına işaret ediyor. İşte 5 yatırım aracının 2009 yılını nasıl geçirdiği ve analistlerin bu yatırım araçlarının 2010 yılına yönelik beklentileri ile önerileri şöyle…… ALTIN Altın parlamaya devam edecek Altın, 2009 yılının gözdesi oldu demek yanlış olmaz. “Altın çağını” yaşadığı sıkça dile getirilen altın, 2010’da da yatırımcılar açısından parlamaya devam edecek gibi gözüküyor. Güçsüz dolar, enflasyona yönelik endişeler ve merkez bankalarının rezervlerini çeşitlendirme arzusunun yanı sıra altına daha hızlı ulaşmayı ve rahatlıkla alınıp satılmasını, saklama ve taşıma risklerinin minimum seviyeye çekilmesini sağlayacak yatırım araçlarının oluşturulması, altına olan ilginin sürmesini sağlayacak nedenler olarak sıralanıyor. Altının ons fiyatı en son geçen hafta 1.227 doların üzerine çıkarak yeni zirve yaptı. Dünyada altın fiyatlarında yaşanan yükseliş, doların TL karşısında değer kaybetmesi nedeniyle yurt içinde biraz daha geriden takip edildi ancak son yükselişlerle birlikte Cumhuriyet altını 390 lirayı aşarken, geleneksel talep açısından bir gösterge sayılan çeyrek altının fiyatı 100 liraya kadar yaklaştı. Altının ons fiyatı 2009 başından beri yüzde 38 değer kazanırken, Cumhuriyet altını da yatırımcısına aynı oranda kazandırdı. Düşüşler alım fırsatı Altında kar realizasyonuna dayalı satışlar beklenirken, Euro/dolar paritesinin çok iyi izlenmesi tavsiye ediliyor. Altın fiyatlarında, paritedeki düşüşün destekleyeceği bir düzeltme hareketinin daha güçlü olacağı vurgulanıyor. Ancak bu da, düşen seviyelerden yeni alım kararları için zemin yaratacak. Fortis Portföy Genel Müdürü Alp Keler, altında 10 yıllık yükseliş trend direnci olan 1.170 dolar seviyesinden satış gelmemesinin talebin güçlü olduğunu gösterdiğine dikkat çekiyor. Keler’e göre, hareketin devamıyla ilk aşamada 1.350 ve ardından 1.600 dolar seviyelerinin denenebilir. Alternatifler çoğaldı Sonuç olarak, 2010 yılında yatırım tercihleri yapılırken, altın gözardı edilmemesi gereken bir araç. Yatırımcıların portföy oluştururken yüzde 15-20 civarında altın ve altına dayalı enstrümanlara yer vermesi öneriliyor. Türkiye’de de fiziki altın satın almak dışında, artık altına yatırım imkanı veren çok sayıda seçenek mevcut. Yılın ilk 11 ayında getirileri yüzde 30’un üzerine çıkan altına dayalı yatırım fonlarının yanı sıra bankalarda açılabilen altın mevduat ve depo hesapları gibi alternatifler, yatırım açısından değerlendirilebilir. “Uzun vadeli yaklaşılmalı” Cumhur Taşdelen/ Troy Kıymetli Madenler Yönetim Kurulu Başkanı “2009’da yatırımlarını altına dönüştüren, özellikle spekülatif ve kısa vadeli düşünmeyen yatırımcıların, beklentilerinin üzerinde bir getiriye kavuştuklarını söyleyebiliriz. 2010 yılında enflasyonist baskıların özellikle; birinci çeyrekten sonra daha fazla hissedileceğini tahmin ediyoruz. Buna bağlı olarak merkez bankalarının faizleri artırma yoluna gideceği düşünülürse, yatırımcıların altına yatırımlarında daha dikkatli ve uzun vadeli yaklaşmaları gerekiyor. Altına yatırım yapanlar, ABD faizleri aynı seviyede tuttuğu sürece bu yatırımlarını taşıyabilirler. Yeni altına yatırım yapacaklar için, mevcut seviyelerin yüksek olduğunu ve beklemeleri gerektiğini düşünüyoruz. 1.100 doların altında alım yapılması doğru bir tercih olacaktır.” Teknik Analiz/ Anadolu Yatırım teknik stratejisti Halil Reçber 2010 yılı, altın için 1.350-900 dolar bölgesinde daha çok aşağı yönlü dalgalanma şeklinde gelişecektir. Çok kısa vadede 1.180 dolar seviyesinin kırılması realizasyonun devam etmesi anlamına gelecek. Ancak 1.180 kırılmadığı müddetçe yükseliş 1.250-1.350 bölgesine kadar önümüzdeki 1-2 ayda sürebilir. Yükselişler kademeli olarak bir satış fırsatı olarak değerlendirilebilir. İMKB Temel ve teknik analizi iyi hesaplanmış hisselerle iyi kazanç yakalanabilir 2009, 2008’in sonbaharında finans piyasalarında başlayan krizin bitişinin fiyatlara yansıdığı bir yıl oldu. Mart sonundan itibaren ekonomik veriler, krizin dibini işaret etmeye başladı. Merkez bankalarının sisteme verdiği 2.5-3 trilyon dolar likidite, piyasaları olumlu etkiledi. Çok ucuz kalmış hisse senedi piyasaları, ciddi bir ralli yaşadı. İMKB açısından bakıldığında kriz nedeniyle fiyatlamaların gereğinden düşük kalması, TC Merkez Bankası’nın öncü ve akılcı adımları ve finans sisteminin risklerinin az olması nedeniyle zararların telafi edilmeye çalışıldığı bir yılı geride bırakıyoruz. Sonuç itibariyle 12 Mart’ta 22.500 seviyesine gerileyen ve Ekim ayı sonunda 52.000’i zorlayan İMKB-100 Endeksi, Kasım ayında 45.000’i test etti. Geçen hafta ise IMF anlaşması olasılığı ve Fitch’in iki kademe birden not artırmasıyla endeks tekrar 50.000 seviyelerini zorluyor. Yerli kaybetmedi Son kriz sürecine bakıldığında yerli yatırımcıların bu defa zarara uğramadığını gördük. Çünkü kriz öncesinde fiyatlar çok şiştiği için yerli yatırımcı, ciddi oranda hisse pozisyonu taşımıyordu. Ancak fiyatların çok gerilemesiyle birlikte yerli yatırımcının piyasaya ilgisi arttı. Marbaş Menkul Genel Müdürü Hamdullah Ceylan, son verilere göre yatırımcı sayısının 2005 yılından bu yana ilk defa 1 milyonun üzerine çıktığını belirtiyor. Bu süreçte Ceylan, yabancı takasının da yüzde 63’ten yüzde 67’lere çıktığını ifade ediyor. Yani yerli yatırımcı hisse senedi piyasasında geçmişten aldığı derslerle tokat yemedi. Ama gelinen seviyelerde de fiyatlar ciddi şekilde sorgulanmaya başladı. Bunun yanında 24.000, 30.000, hatta 40.000 seviyesinde piyasaya girmeyen yatırımcının, düşen faizle birlikte hisse senedi piyasasını daha fazla izlemeye başladığı görüldü. Gelinen bu seviyelerde yatırımcıların strateji belirlerken veya stratejilerinde değişikliğe giderken çok dikkatli olmaları gerekiyor. Yine doğru zamanlama ile doğru hisseleri tercih etmeleri önem kazanıyor. Çünkü 2010 yılı beklentilerine bakıldığında merkez bankalarının fazla likiditeyi çekme adına faizleri artırmaya başlayacağı, reel sektörde teşviklerin kalktığı bir sürece giriyoruz. Türkiye avantajlı Global piyasalarda ikinci dip, yeni Dubai’ler tartışmaları yaşanırken Türkiye’de ise daha olumlu gelişmeler yaşanıyor. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın IMF’le anlaşmanın yakın olduğunu açıklaması, Fitch’in iki kademe birden not artırması ve yeni artırımların gelebileceği beklentisi, İMKB’yi geçen hafta hareketlendirdi. Haftalık bazda yüzde 10.5 değer kazanan endeks cuma gününü 50.102 seviyesinden kapattı. Değerlemeler açısından bakıldığında da İMKB’nin rakiplerine göre daha iskontolu olduğu görülüyor. İMKB gelişmekte olan ülke borsaları içersinde 2009 tahmini Fiyat/Kazanç (F/K) oranlarına göre yüzde 10.9 ile Arjantin’den sonra en iskontolu ikinci borsa konumunda. İMKB-100’ün son üç yıllık tahmini F/K ortalaması 9.6x ile gelişmekte olan ülkeler endeksi ortalaması olan 12.7x ye göre yaklaşık yüzde 25 iskontoya işaret ediyor. Ayrıca dünya borsalarının zirve yaptığı Ekim 2007’den bu yana İMKB en çok cezalandırılmış borsalar arasında yer alıyor. İMKB’nin iskontosu, Mart 2009’da yüzde 44’e kadar genişledi. 3 Aralık 2009 itibariyle ise hala yüzde 34 iskonto söz konusu. Endeks beklentileri Tüm bu tabloya bakıldığında İMKB özellikle 2010’un ilk yarısı için iskontolu ve olumlu gelişmelere gebe olmasına rağmen, yabancı yatırımcıların etkinliği hala çok yüksek. Yabancı yatırımcılar ise Türkiye’deki makro ve siyasi göstergelerle, IMF ve not artırımı gelişmelerinin yanında dünya piyasalarındaki gelişmeleri daha fazla dikkate alıyor. Bu faktörler de dikkate alındığında yabancı yatırımcıların da katkısıyla İMKB’nin 2010’u yukarı hareketlerde 58.000 zirvelerini zorlayabileceği ifade ediliyor. Yurt dışı risklerin artması durumunda ise 45.000 altında 40.000 seviyeler görülebilir. Hatta bazı analistler, Merkez Bankası’nın yılın ilk çeyreğinde faiz artırımına başlayabileceğini ve İMKB’nin 37.000, 38.000 seviyelerine kadar gevşeyebileceğini de düşünüyor. Yılın ikinci yarısında ise 2011 seçimlerinin olası etkileri İMKB’nin tartıştığı konuların başında gelecek. Burada olası bir erken genel seçim tartışmaları da yakından izlenecek. İşte bu süreçte global piyasalarda toparlanma olmazsa endekste 40.000 altı seviyeler gündeme gelebilir. 2010’un sektör ve hisseleri Yatırımcıların işte bu ortamda İMKB’de yatırım stratejisini iyi belirlemesi gerekiyor. Genel olarak bakıldığında trend hareketlerinde kredi pazarında büyüme sağlayan bankacılık hisselerinin öne çıkacağı ifade ediliyor. Bunun yanında güçlü beklentileri olan sanayi hisselerine de dikkat çekiliyor. Hamdullah Ceylan, IMF anlaşması ve diğer kredi derecelendirme kuruluşlarının tavrına paralel olarak bankacılık ve sanayi sektörü karları ve büyüme oranlarının izleneceğini kaydediyor. “2010 yılında yüzde 2-3 aralığında büyüme, bankacılık karlarında yüzde 20 civarında artış görülebilir” diyen Ceylan, enerji, ilaç ve bankacılık sektörlerine dikkat çekiyor. 2009 yılında elde edilen primler neticesinde bundan sonra hisse seçiminde karlılık ve beklentisi olacak hisselerin ön plana çıkacağını ifade eden Fortis Yatırım Yurtiçi Sermaye Piyasaları Direktörü Atilla Esen, “Dayanıklı tüketim ve otomotiv sektörlerinde yurt içindeki teşviklerin bitmesi sonrasında ihracat pazarlarını Avrupa ve ABD dışında farklılaştırabilmiş şirketler izlenmeli” diyor. Yeni ürün hizmet geliştirmede diğer şirketlerin pazar payını alabilecek şirketlerin izlenmesini de tavsiye eden Esen, şunları söylüyor: “Yine halka arz ve özelleştirme süreçlerinden etkilenebilecek sektörler ile satın alma birleşme potansiyeli olan ve değerlemesi düşük kalmış sektör ve hisseler beklenti yaratabilir.” Dalga hareketleri 2010’da doğru zamanlamanın önem kazanacağını anlatan A Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Murat Salar, piyasadaki aşağı-yukarı dalgalanmaların zamanlamasına dikkat edilmesini söylüyor. İMKB’de belirleyici endeksin yine mali sektör olacağını kaydeden Salar, “Bankacılıkta kredi bakiyesindeki artış oranı ile faiz oranlarındaki gelişim, mali sektörün karlılığı açısından yakından izlenmeli” diyor. 2010 yılında bankacılık sektöründe yatırım amaçlı tutulan tahvil portföyünün muhasebeleştirilmesinin bankacılık kesimi açısından pozitif etki yaratabileceğini anlatan Meksa Yatırım Araştırma Yetkilisi Özgür Yurtdaşseven sözlerine şöyle devam ediyor: “Yükseliş ivmesi içerisindeki gıda fiyatları, sektördeki hisseleri olumlu etkileyecek. Konut tarafında sınırlı canlanma ise sektör hisseleri bazında ilgiyi devam ettirebilir. Ayrıca kriz sonrası yeniden canlanan havayolu taşımacılığı, bir başka ilgi çekici sektör olabilir. Hisse bazında ise Garanti Bankası, Halkbank, TSKB, Banvit, Sinpaş GMYO, THY ve TAV Havalimanları izlenebilir.” Haldun Alperat/Ekspres Yatırım Genel Müdürü “2008 son çeyrek ve 2009 ilk çeyrekte ekonomi tamamen durduğundan, dünyada şirketler 2009 son çeyrek ve 2010 ilk çeyrekte karlarında ciddi bir kar büyümesi yaşayacak. Kar momentumu Nisan-Mayıs 2010’a kadar piyasaları canlı tutacak ve borsada hedef vermek zor olsa da daha yüksek seviyelere doğru yol alacağız. Bu anlamda hisse senedi piyasasında bir strateji değişikliği ancak yılın ikinci yarısında yapılmalı. Hisse seçiminde ise sanayinin finans sektörünün önüne geçeceğini düşünüyorum. GYO’lar, çimento ve inşaat sektörlerinde hareket yaşanır. Enerji sektörü yine iyi performans beklediğim sektörlerden. Beyaz eşya ve otomotiv gibi sektörler için de oldukça olumlu bir ortam olacaktır.” Teknik Analiz “2010’da 40.000-70.000 bandı” “2010 yılı içinde İMKB, Türkiye yatırım yapılabilir ülke notunu satın almaya başlayacak. Dolayısıyla İMKB’nin 2010’da 40.000-70.000 bandında dalgalanması mümkün. Gelişmekte olan ülkeler endeksiyle karşılaştırıldığında Hindistan, Meksika, Brezilya, 2008 zirvelerine yaklaştı. Bu ülkelerin bundan sonda göstereceği performans Gelişmekte Olan Ülkeler Endeksi’nin performansını belirleyecek.” DÖVİZ Şimdilik ibre TL’nin lehine görülüyor Bu yıl dövize yatırım yapanların yüzü gülmedi. Global krizle birlikte doların uluslararası piyasalarda giderek değer kaybetmesi, yurt içinde de doların TL karşısında gerilemesine yol açtı. Euro/dolar paritesindeki yükseliş trendi iç piyasada yansımasını bulsa da, parasını Euro’da değerlendirenler de reel anlamda bir getiri elde edemediler. 2009 başından beri Euro dolar karşısında yaklaşık yüzde 7.7 değer kazanırken, içeride TL dolar karşısında yüzde 3 civarında değer kazandı. Euro ise TL karşısında yüzde 4.5 yükseldi. Öncelikle, dövizin artık bir yatırım aracı olarak önerilmediğini tekrarlamak gerekiyor. Bu açıdan, 2010 yılında da yatırımcıların strateji belirlerken dövizle ilgili beklentileri minimum seviyede tutmalarında fayda var. Yurt dışında ve yurt içinde yaşabilecek ani gelişmelere karşı kısa vadeli iniş çıkışların yaşanması ihtimali bulunsa da, gelecek yıl dövizde ciddi bir hareket beklenmiyor. IMF anlaşması belirleyici FED’in Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) önce faiz artırımına gitmesi ve likiditenin çekilmesine yönelik adım atması halinde, kısa vadede dolara destek gelebileceği belirtiliyor. Ancak yine uzun soluklu olmayacağı tahminleri güçlü… Finansinvest Yurtiçi Sermaye Piyasaları Grup Yöneticisi Osman Özcan, “Orta ve uzun vadede doların değer kaybının devam edeceğini düşünüyor ve dolarda yaşanacak yükselişlerin Euro ve TL’ye orta ve uzun vadeli geçiş fırsatı yaratacağını düşünüyoruz” diyor. Yurt içinde dövizdeki seyri etkileyecek ve dikkatle izlenecek gelişme olarak ise IMF ile Türkiye arasında yapılacak anlaşmaya işaret ediliyor. Mutlaka döviz diyen Euro’ya “Bu konu 2010 için çok önemli” diyen Yapı Kredi Portföy Yatırım ve Kantitatif Analiz Direktörü Ozan Gökler, şöyle devam ediyor: “Piyasanın bu konuya olan tepkisinin asimetrik olacağını düşünüyoruz. Anlaşma olması durumunda piyasalar çok olumlu etkilenirken, anlaşmanın yapılmaması ise kötümserliğe neden olmayacaktır.” Gökler’e göre, mutlaka dövizde kalmak isteyen yatırımcılar Euro’yu tercih edebilir. T-Bank Döviz Piyasası Yönetmeni Engin Arvas da, dövizdeki hareketin IMF’ye bağlı olacağını söylüyor. Paritenin 1.50-1.51’lerde kalması halinde dolar/TL’de yıl sonunun 1.48-1.50 arasında bir seviyede kapanmasını bekleyen Arvas, şöyle devam ediyor: “Yurt dışında Lehman’ın batışı gibi şok bir olay olmazsa dolar/TL’nin de 1.55’li seviyelerin çok üstüne çıkmasını beklemiyoruz. Öte yandan 1.44’ün aşağısına çok düşmeyecektir. Ancak IMF ile anlaşma olursa dolar/TL için üst sınır yine 1.55 olur ama aşağıda her yere gidebilir.” Eurobond faizleri daha cazip Dövize yatırım yapmayı tercih edenler açısından önerilen pek seçenek de yok. Ancak döviz cinsi yatırımda kararlı olanlar için eurobond’ların değerlendirilebileceği belirtiliyor. DTH faizlerinin çok düşük seviyede olduğunu söyleyen T-Bank Döviz Piyasası Yönetmeni Engin Arvas, “Eurobond’lar makul olabilir çünkü faizleri daha cazip. Uzun vadelilerde yüzde 7’ler seviyesinde getiriler mevcut; DTH faizlerinin iki katı seviyesinde. En azından faiz getirisini maksimize etmek açısından portföyün bir miktarı eurobond’da tutulabilir” değerlendirmesi yapıyor. Teknik Analiz “Kredi notunun etkisi izlenecek” “ABD’den en son gelen istihdam verisi, Euro/dolar paritesini 1.49’a çekti. Yeni haftada 1.49’un altında hareketler olursa, dolar sürpriz şekilde dünyada değer kazanabilir. Bunun dolar/TL’ye etkisine bakıldığında ilk etapta 1.60 ihtimali olabilir. Ancak kredi notu artışı beklentisiyle dolar 1.25-1.55 bandında dalgalanabilir BONO - MEVDUAT Bu alanda eski getirilere dönüş zor Global krizle birlikte tüm dünyada mali politikaların gevşetilmesi ile başlayan faiz indirim süreci, yatırımcıları da alıştıkları getirilerden uzaklaştırdı. Risksiz olması ve sabit getiri imkanı sağlaması bakımından muhafazakar yatırımcıların öncelikli olarak tercih ettikleri mevduat ve tahvil/bonoda bu çok net olarak yaşandı. Global krizden çıkış için dünyada merkez bankalarının başlattıkları faiz indirimlerine Türkiye’de de Kasım 2008’de başlandı ve Merkez Bankası 13 aydır kesintisiz sürdürdüğü indirimlerle gecelik faizleri yüzde 16.75’ten yüzde 6.50’ye düşürdü. Bu süreçte bankaların TL mevduata uyguladıkları faiz oranları da yılın başındaki 14-15 seviyelerinden yüzde 7’lere kadar geriledi. Aynı şekilde tahvil/bonoda gösterge bileşik faiz yüzde 16.4’lerden yüzde 8’lere düştü. Genel beklenti, bu ay Merkez Bankası’nın gecelik faizleri 25 baz puan daha indirip 2010’un son aylarına kadar sabit tutmayı tercih edeceği yönünde. Mevduatın cazibesi azalıyor Bono tarafındaki seyri, enflasyonla ilgili riskler ve gerçekleşmelerin belirleyeceğini söyleyen Yapı Kredi Portföy Yatırım ve Kantitatif Analiz Direktörü Ozan Gökler, yüzde 9’lara kadar devam eden son yükselişin alım için fırsat yarattığına ancak faizlerin tek haneli seviyelere düşmüş olması nedeniyle 2009 yılında elde edilen getirileri tekrarlamanın mümkün görünmediğini belirtiyor. Gökler, “Faizlerin düşmesiyle beraber mevduat da bir ölçüde cazibesini kaybediyor. Bu nedenle sadece piyasaların dalgalandığı dönemlerde bir alternatif olarak düşünülebilinir” diyor. Tahvilde öneri kısa vade Faiz indirim beklentilerinin geride kalmasının yanı sıra yüksek bütçe açığı, yüklü itfalar, enflasyon artışı ve Merkez Bankası’nın faiz artırımına yaklaşması ile birlikte 2010 yılı boyunca faizlerin kademeli artış göstereceği beklentisi de mevcut. Finansinvest Yurtiçi Sermaye Piyasaları Grup Yöneticisi Osman Özcan, “Bu nedenle, özellikle uzun vadeli tahvilleri ve bu tahvilleri portföyünde ağırlıklı olarak taşıyan yatırım fonlarını önermiyoruz” değerlendirmesini yapıyor. Mevduatta yatırım vadesinin kısalması olasılığına da işaret ediliyor. Fortis Portföy Genel Müdürü Alp Keler, mevduatın yatırımcılar açısından 2010 yılında da cazibesini koruyacağını ancak faiz oranlarındaki olası kademeli yükseliş beklentisi nedeniyle vadeyi kısaltmakta fayda olacağını söylüyor. “Yatırımcılar için çok heyecanlı bir yıl olmayacak” Aykut Demiray/ İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı “Türkiye’nin 2010 yılını nispeten sakin geçireceğini düşünüyorum. Büyük dalgalanmalar beklemiyorum. Döviz kurunun yönü aşağı olacaktır veya stabil kalacaktır. Faizlerde de hızlı bir yükseliş beklemiyorum. Yatırımcılar açısından çok heyecanlı bir yıl olmayacak gibi gözüküyor. Faizler düşük ve kur artmıyorken, borsanın iyi gitmesi beklenebilir ancak orada da bir sınır var. Devlet tahvili ve mevduat, enflasyonun üzerinde getiri sağlayacaktır ancak mevduata yönelik özel bir ilgi beklemiyorum. Gelecek yıl için mevduat faizlerinde üst seviye 10’dur. Zannediyorum artık mevduatta eski yüksek faiz oranlarını unutmanın zamanı geldi.” YATIRIM FONLARI Mevduattaki para fonlara geçebilir Belirsizliklerin devam ettiği 2009’da, yatırım fonları gösterdikleri performansla dikkat çekti. Türkiye Kurumsal Yatırımcı Yöneticileri Derneği’nin verilerine göre 2009’un ilk 11 ayında A Tipi yatırım fonları ortalama yüzde 40, B Tipi yatırım fonları ortalama yüzde 6 getiri elde etti. En iyi performanslara bakıldığında ise A tipinde getirisi yüzde 170’i aşan fonlar var. Alternatif olarak ortaya çıkan anapara korumalı ve garantili fonlar için de, gördüğü ilgiye bakılırsa kriz ortamında yatırımcıların imdadına yetişti denilebilir. Anapara garantili ve koruma amaçlı fonların toplam büyüklüğü kasım sonu itibariyle 600 milyon TL’ye yaklaşırken, bu iki fon türünün toplam yatırımcı sayısının 19 bini buldu. Paradigmada değişim Özellikle faizlerin geldiği seviyelerin yatırımcıları yeni arayışlara yönelttiğini söyleyen Fortis Portföy Genel Müdürü Alp Keler, yüksek getiri elde etmek için yüksek risk alınması gerçeğini vurgulayarak, bunun da yatırımcıların kayıplar yaşamasına neden olabildiğini belirtiyor. Keler’e göre anapara korumalı fonlar, riskli yatırım araçlarına yatırım yaparken anaparanızı da korumanıza imkan verdiğinden oldukça cazip bir ürün. Yapı Kredi Portföy Yatırım ve Kantitatif Analiz Direktörü Ozan Gökler, faiz düşüşüne paralel olarak yatırım paradigmasının değişeceği 2010 yılında ise, özellikle mevduat yatırımcılarından anapara garantili ve koruma amaçlı fon türlerine önemli bir geçiş olabileceğini söylüyor. B Tipi’nde sınırlı getiri Global ve iç pazarda yaşanacak siyasi ve ekonomik gelişmelerin, önümüzdeki dönemde fonların performansını etkileyeceği belirtiliyor. Gelişen pazarlara yönelik para girişlerinin sürekliliği de önemli olacak. “2010 yılında, piyasa faizlerindeki düşüş eğiliminin sona ermesi nedeniyle özellikle B Tipi fon getirilerinin daha sınırlı kalabileceğini düşünüyoruz” diyen Finansinvest Yurtiçi Sermaye Piyasaları Grup Yöneticisi Osman Özcan, yıl sonuna doğru Merkez Bankası’nın faiz artırım sürecine girme olasılığı nedeniyle, 2010 yılında ortalama vadesi görece kısa olan fonların tercih edilmesinin daha uygun olacağını söylüyor. A Tipi fonlarda, İMKB’nin performansı belirleyici olmayı sürdürecek. “Korumalı fonların payı artacak” Alp Keler/ Fortis Portföy Genel Müdürü “Biz özellikle küçük yatırımcıların, profesyoneller tarafından yönetilen A ve B yatırım fonlarını tercih etmesini tavsiye ediyoruz. Bunun dışında, portföyün bir kısmında anapara korumalı fonlara ve altına dayalı fonlara da yer verilmesi riskin dağıtılması için etkili olacaktır. Bu tip ürünler özellikle küçük yatırımcının yatırım yapmakta güçlük çekebileceği birçok değişik yatırım aracına (tarım, enerji, metal vb.) da anaparayı koruyarak yatırım yapmasına imkan veriyor.” “ GETİRİ ANALİZİ Yatırım fonlarında 11 aylık getirilere bakıldığında, ilk sıralarda açık ara A tipi fonlar yer alıyor. En iyi performansı gösteren ilk beş fonda getirilerin yüzde 100’ün üzerinde olduğu görülüyor. Aynı şekilde Bireysel Emeklilik (BES) fonlarında da, yılın başından bu yana iyi getiriler var. Burada da yılın başından beri elde edilen getiriler ilk beş fon için yüzde 80’in üzerinde gerçekleşmiş durumda. 2010’da da profesyonel yönetilen fonlar tercih edilebilir. Hisse senedi piyasasının bu açıdan fırsat sağlamaya devam edeceği, A tipi fonlarla portföylerin desteklemesinin getiri potansiyelini arttırabileceği belirtiliyor.
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!