BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 58,30 -0,68 303.160.000.000,00
ALBRK 7,53 -2,46 18.825.000.000,00
GARAN 129,20 -0,23 542.640.000.000,00
HALKB 26,98 -1,10 193.845.311.573,16
ICBCT 13,36 -0,67 11.489.600.000,00
ISCTR 12,32 -0,73 307.999.630.400,00
SKBNK 8,10 -4,59 20.250.000.000,00
TSKB 11,73 -2,17 32.844.000.000,00
VAKBN 26,80 0,30 265.746.696.816,40
YKBNK 31,96 -0,19 269.967.759.036,64

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiYunanistan'a kıyak, İrlanda'ya posta..----

Yunanistan'a kıyak, İrlanda'ya posta..

Yunanistan'a kıyak, İrlanda'ya posta..
16 Mart 2011 - 22:42 www.finansingundemi.com

2007 sonundan itibaren artan risk endişeleriyle global finansal sistem tıkanmaya başladı.



Kısa sürede bankalar birbirlerine ve müşterilerine kredi aktaramaz hale geldiler. Fon açığı olanlar merkez bankalarından ya da devletlerinden yardım istediler. Sadece şirketler değil, borcu ve borçlanma ihtiyacı yüksek ülkeler de yeni kredi bulamadılar. Bu tür ülkelerin yoğunlaştığı yer Euro Bölgesi oldu. Bölgenin bazı ülkeleri yıllarca Avrupa Birliği'nin üyelere ayırdığı kaynakları popülist harcamalara kullanmışlardı. Her ülkeyi Almanya zanneden bölge bankaları, kolay finansman koşullarından faydalanarak yanlış ekonomi politikaları izlemişlerdi. Bu tür ülkelerden biri Yunanistan, diğeri İrlanda idi. Krizde bu ekonomilerin sıkıntıları ortaya çıkıverdi. Önce Yunanistan sonra da İrlanda piyasalara teslim oldu ve ancak AB'den finansman desteği alarak vadesi gelen borçlarını ödeyebildiler. Portekiz de bugünlerde teslim olmamak için gerçekten takdir edilecek büyük bir savaş veriyor ama bu, maalesef kazanabileceği bir savaş değil.

Sonları aynı olsa da Yunanistan ile İrlanda'nın sorunları birbirlerinden farklı. Yunanistan, kamu açıkları ile ekonomisini büyütmeye ve refah seviyesini artırmaya çalışırken İrlanda, özel sektörünü destekledi. Yunanistan, bütçe harcamalarını, açıklarını muhasebe oyunlarıyla gizleyerek ve kamu borcunu finansal türev enstrümanlarla olduğundan düşük göstererek AB otoritelerinin denetimlerinden kaçtı (Grafik 1). İrlanda ise çok düşük vergi oranları ile özel sektörü yatırıma teşvik ederken bankalarının yanlış gayrimenkul yatırımlarına kredi aktararak hızla ekonomisinin 9 katına kadar büyümesini karşıdan seyretti (Grafik 2). Zaten AB'nin bunu ülke dışından engelleyecek bir banka regülatörü yoktu. İrlanda (eski) hükümeti, kriz sırasında bankacılık sistemine olan güvenin hızla kaybolduğunu görüp bankalarını desteklemek için tüm banka borçlarına devlet garantisi verince banka borcu bir anda devlet borcu oldu. Ama ekonominin 9 katı büyüklüğündeki bir bankacılık sistemine devlet garantisi verilse ne olacaktı ki?.. İrlanda hükümeti, kurtarma tarafında biraz fazla panik yapınca zararların ne kadar büyüyeceğini öngörememiş oldu.

Çözüm var, cesaret yok

Bu ülkelerdeki batıklarla baş etmenin en garantili iki yolu var:

Birincisi, borçları yeniden yapılandırmak ve bir kısmını affetmek. Ama Almanya ve Fransa liderliğinde AB, buna cesaret edemedi. Çünkü bölgede % 64'ü Alman ve Fransız bankalarına ait olmak üzere bu ülkelere verilmiş 630 milyar dolar gibi ciddi miktarda banka kredisi veya devlet tahvili yatırımı var (Tablo). Bu yatırımlarını vade sonunda geri alacakları ümidiyle bilançolarında ikinci piyasadaki satış değerlerinin çok üzerinde bir değerle taşıyorlar. Vade uzasa ve bir kısmı affedilse bunu telafi edecek sermaye güçleri yok.

İkincisi, bölgenin en güçlü, yük kaldırabilecek ekonomisi olan Almanya'nın (ve Fransa'nın) kayıtsız şartsız ve maliyetsiz bu ülkelerin arkasına geçmesi. Bir anlamda bu ülkelerin borçlarını üstlenmesi. Almanya buna da cesaret edemedi çünkü Alman halkı, politik olarak Yunanlıların borçlarını üstlenmek istemiyor; bu bağlamda daha şimdiden mevcut yönetim ara seçimlerde iki önemli eyaleti kaybetti bile.

Bunlara cesaret edemeyen AB, 'ne şiş yansın ne kebap' mantığı ile ara yolu seçti. Bu ülkelerin piyasalara olan borçlarını ödeyebilecekleri finansmanı sağladı ama bunun karşılığında yüksek faiz ve bu ödemeleri yapabilecekleri kaynaklarını tasarruf etmelerini istedi. Böylece halklarına "bakın yardım ediyorum ama bedavaya değil, karşılığını sonunda siz değil onların halkları ödeyecek" mesajı vererek, zaman kazanmaya çalıştılar. Ama hesaba katılmayan bir şey vardı. Bu ülkelerin ekonomileri ve halkları makul bir süreçte bu tasarrufu yapabilecek güçte ve büyüklükte değillerdi. Hatta yapacakları tasarruf kısa vadede ekonomilerini daha da daraltıp tasarruf yapmalarını daha da güçleştirecekti. Tasarruf yetersiz kaldıkça desteğe ödedikleri yıllık % 7 civarındaki (Euro) faiz, daha fazla can acıtmaya başladı.

AB, bu tasarrufların yapılmasını hayal ederken Yunanistan'da halk sokaklara döküldü ve koşulları kabul etmeyen İrlandalılar, eskisini alaşağı edip AB'den daha düşük faiz ve daha uzun vadeli borç sözü veren bir başka partiyi hükümete getiriverdi. Çok haksız da değillerdi aslında. Yunanlılar gibi destekleri popülist harcamalara aktarıp bir de üstüne yaptıklarını saklamamışlardı. Savurgan değillerdi, sadece bankalarının borçlarını üstlenmek zorunda kalmışlardı (ama bunu yapmayıp yükü bankaların alacaklılarına yıkan İzlanda'da ekonominin yeniden büyümeye başladığını görünce keşke yapmasaydık diyorlardır).

Egemenlik kayıtsız şartsız kimin?

Nitekim olan oldu ve 2010 yılında İrlanda % 1,1, Yunanistan % 4,5 küçüldü. Bu ekonomilerin tasarruf önlemlerine dayanamayacakları anlaşıldı. AB baktı ki bu iş gerçekten masa başında hesaplandığı gibi olmuyor, sonunda dayanamayıp geçen hafta sonu Yunanistan'ın faizini 1 puan indirdi, vadesini de uzattı. Karşılığında da 50 milyar � özelleştirme yapmak şartını kabul ettirdi (başka türlü Yunanistan'ın borcunu ödeyebilecek kamu geliri yaratabileceği yok zaten). İlk günden borcunu kırpıp vadesini uzatması gereken Yunanistan'ın borcunu zaman içinde eriteyim derken daha da artırmış oldu. Bunu gören piyasalar da hâlâ daha yapılanları kabul edip Yunanistan'a kredi açmıyorlar.

Ama AB, Yunanistan'a yaptığı bu faiz ve vade kıyağını İrlanda'ya yapmadı. Çünkü İrlanda, Yunanistan gibi Almanya ve Fransa'nın istediğini yapmıyor. Almanya'da % 30, Fransa'da % 33 olan kurumlar vergisi İrlanda'da % 12,5. İrlanda, geçen yıl bu vergi oranına rağmen ekonomisine oranla her iki ülkeden de daha fazla vergi topladığı halde yardım karşılığında İrlanda'nın bu vergi oranını yükseltmesini istiyorlar. İrlanda kabul etmiyor çünkü vergi oranı yükselirse zaten küçük ekonomisinin yabancı yatırımcılar için bir avantajının kalmayacağını, yatırım olmayınca istihdamın artmayacağını, istihdam artmayınca da ülkede vergi verecek İrlandalı kalmayıp Kanada'ya, Avustralya'ya göç edeceklerini biliyor.

Portekiz'in piyasalarla savaşmasının nedeni AB'den yardım istediğinde başına ne geleceğini görmesi. Ama bundan sonra AB dünyada ekonomik bir güç olmaya devam edecekse egemenlik kayıtsız şartsız milletin olamayacak.

[email protected]
Saruhan özel- zaman

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!