BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 69,75 -0,85 362.700.000.000,00
ALBRK 8,64 0,70 21.600.000.000,00
GARAN 142,20 0,21 597.240.000.000,00
HALKB 27,44 2,62 197.150.309.472,48
ISCTR 14,99 0,27 374.749.550.300,00
SKBNK 6,98 -2,79 17.450.000.000,00
TSKB 13,55 -0,07 37.940.000.000,00
VAKBN 28,02 0,72 277.844.121.074,46
YKBNK 34,20 -0,18 288.889.153.912,80

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaYeni dönemin favori yatırım aracı----

Yeni dönemin favori yatırım aracı

Yeni dönemin favori yatırım aracı
28 Kasım 2009 - 23:10 www.finansingundemi.com

Faiz düşüşü yatırımcı için yeni bir dönemin başlangıcı oldu. Mevduat artık eskisi gibi kazandırmıyor. 2010’un 2009’dan çok farklı geçmeyeceğini öngören para yöneticileri, kısa vade için yine TL yatırım araçlarını öneriyor. Bu süreçte de özellikle yatırım fonları öne çıkıyor......

PARA DERGİSİ- BARIŞ BEKAR / [email protected] 2009 yılının gözde yatırım araçları şimdiden belli oldu gibi. Yüzde 70 getiriyle İMKB-100 endeksi ve yine buna yakın seviyeyle hisse senedi yatırım fonları getiri şampiyonluğuna yakın duruyor. Bu iki yatırım aracını, özellikle ağustos ayında ivme kazanan yükselişiyle altın takip ediyor. Altına yatırım yapan yatırımcılar da bu dönemde yaklaşık yüzde 25 getiri elde etti. Gösterge bileşik faizlerin yüzde 16.43’ten yüzde 8.8’e kadar gerilemesi, tahvil-bono yatırımcılarının da oldukça iyi bir getiri elde etmelerini sağladı. Ortalama 1 yıl vadeli bono taşıyan yatırımcılar, bu dönemde yüzde 20 civarında kazanç elde etmiş oldu. Ortalama vadesi 1.5 yıl olan tahvil yatırımcısı ise yaklaşık yüzde 24 getiri sağladı. Kısacası bono ve hisse senedi yatırımcılarının yüzü bu yıl güldü. Döviz yatırımcıları ise kaybetti. Dolar dalgalansa da artık yatırım aracı olmaktan çıktı. Borsada ise ikinci bir düzetme hareketi bekleniyor. Mevduat faizleri de bonoda olduğu gibi tek hanelere indi. Mevduatta net getiri, aylık bazda yüzde 0.5, üç aylıkta ise yüzde 2’lere geriledi. Bir yıllık mevduatta net getiri yüzde 7-8 arasında değişiyor. Yani mevduat artık para kazındırmıyor; sadece enflasyona karşı anaparayı koruyor. Bu arada, 2009’un gözde yatırım aracı altının ons fiyatı uzun süredir beklenen 1.100 dolar sınırını aştı. Şu sıralar 1.200 doları zorluyor. Ancak kar satışları olacağına dair beklentiler hayli güçlü... Peki yatırımcı bu dönemde ne yapmalı? Parayı nereye yatırmalı? İşte bu soruları hafta paraya yön veren uzmanlara sorduk. Hepsi kendi beklentilerine göre yeni dönem için paranın rotasını çizdi. “Fon alın” diyen de var, “Kısa vadeli bonoya yatırım yapın” diyen de... Finansbank Özel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı Kaan Arslan, 2010 yılının da 2009 gibi “gel-git”lerle geçeceğini düşünüyor. Arslan, faizlerin düştüğü, hisse senedi piyasalarında dalgalanmaların arttığı bir dönemde küçük yatırımcıların daha dikkatli olması gerektiğini vurguluyor: “Özellikle bu tür dönemlerde profesyonel yatırım danışmanlığı almalarında yarar var. Küçük yatırımcılar, yatırım fonlarına yatırım yapabilir. Çünkü yatırım fonları çok gelişti. Artık herkesin gelir durumuna ve tasarruf miktarına göre yatırım yapılabileceği bir fon var.” 2009 HAREKETLİ GEÇTİ Yeni dönemin gözde yatırım araçlarına ve diğer profesyonellerin önerilerine geçmeden önce, isterseniz 2009’un mali piyasalar açısından nasıl geçtiğine kısaca bir göz atalım. Mali piyasalar, 2009 yılına global krizin gölgesinde girmişti. Merkez bankalarının pompaladığı likidite ile krizin akut devresinin bittiği düşüncesi birleşince mart ayında yaşanan dipten sonra hızlı bir yükseliş süreci başlamıştı. Bu yükselişe paralel olarak İMKB, yılın ikinci çeyreğinden itibaren yatırımcısına yüksek getiriler sundu. Düşen faizlerle karlarını artıran banka hisselerinin başı çekmesiyle İMKB-100 endeksi, mart ayında gördüğü 22-23 binlerden, kasım ayında 50 bin seviyelerinin üzerine çıktı. Bu yükselişte hem uluslararası borsalardaki yükseliş hem de tarihte görülmedik derecede düşük TL faizlerinin yatırım aracı olarak hisse senedini ön plana çıkarması etkili oldu. Sadece mart ayından itibaren değil yılbaşından itibaren bakıldığında da hisse senedi piyasalarındaki getiriler oldukça yüksek oldu. 2008 sonu itibariyle en çok kaybettiren 6 borsa arasında yer alan İMKB, 2009 başından bu yana (dolar bazında) en çok getiri sağlayan 5 borsa arasına girmeyi başardı. BORSADA BEKLENTİ YATAY Hem global hem de yerel mali piyasalarda yaşanan bu hızlı yükselişe karşılık, reel sektörde beklenen toparlanmanın henüz görülmemesi borsayla ilgili endişeleri artırıyor. Ekonomide yeni yeni bazı kıpırdanmalar olduğu söylense de kriz sürüyor. Birbiriyle uyumlu olmayan bu iki gelişme önemli bir ayrışma ve risk yaratıyor. Dolayısıyla, gerek son dönemde yaşanan hızlı yükseliş, gerekse reel sektörle mali piyasalar arasındaki ayrışma, hisse senedi piyasalarına yönelik beklentiyi azaltıyor. Yıl sonuna kadar olacak tatillerin rehavetiyle birlikte yeni bir beklenti kalmaması da söz konusu dönemde borsaların bu seviyelerde yatay dalgalanacağı tahminine neden oluyor. Hızlı bir yükseliş yaşayan borsalardaki bu soluklanmanın biraz da aşağı yönlü düzeltmeyle birleşebileceği beklentileri ağırlıkta. Böyle bir düzeltme de reel ve mali sektörler arasındaki ayrışmayı azaltacağından, hisse senedi piyasalarının yeni yıla daha sağlıklı bir ortamda girmesi bekleniyor. BONODA VADE ÖNEMLİ 2009’un en çok konuşulan yatırım aracı kuşkusuz tahvil-bonoydu. Yıla yüzde 16-17 bileşik seviyelerinden giren gösterge bileşik faizler, Merkez Bankası’nın faiz indirimleriyle desteklenerek sürekli düştü. Böylece yılın ilk yarısında en yüksek getiriyi sağlayan yatırım aracı olarak ön plana çıktı. Yılın üçüncü çeyreğinde de düşmeye devam eden faizler, tahvil-bono yatırımcısına yüksek getiri sundu. Her ne kadar gösterge bileşikler yüzde 17’den 7’lere kadar gerilese de daha sonra tekrar yüzde 9’a çıktı. Uzmanlara göre, artık tahvil-bonoda uzun vadeli getiri potansiyeli yok. Çünkü TL faizleri artık dip seviyeye gelmiş durumda. Geçen hafta Merkez Bankası kısa vadeli faizleri 25 baz puan indirerek yüzde 6.25’e çekti. Merkez Bankası, her ne kadar “Enflasyon endişesi kısa vadede yok. Faizleri arttırmayacağım. Hatta az da olsa indirmeye devem edeceğim” mesajı verse de yıl sonu nedeniyle bileşik faizlerin yükselmesi bekleniyor. Çünkü bankaların bilanço düzeltme çabalarının etkisiyle yılbaşına kadar TL faizlerinde bir miktar yükseliş yaşanabilir. Bu nedenle de TL faizinden yararlanmak isteyenler için kısa vadeli tahvil-bono ile ağırlıklı olarak aylık mevduatın tercih edilebileceği belirtiliyor. Hazine’nin artan borçlanma ihtiyacı ve önümüzdeki yılın ikinci yarısında baş gösterebilecek enflasyonist baskıların da faizler üzerinde etkili olması bekleniyor. Bu yüzden, yılbaşı sonrasında vadeyi uzatacak yeni alımlarda temkinli olmakta fayda var. EMTİADAKİ YÜKSELİŞ SÜRECEK Ekonomik aktivitenin yavaş yavaş canlanıyor olması ve likidite fazlasının bir süre sonra enflasyonist baskılara yol açacağı düşüncesi, yıl boyunca hemen her emtianın fiyatında ciddi artışlara neden oldu. Özellikle altın fiyatları rekor üstüne rekor kırdı. Uzunca bir süredir beklenen ama bir türlü kırılamayan 1.100 dolar/ons seviyesi kırıldı ve 1.150 dolar görüldü. Altın fiyatlarının yükselmesinde doların değerinden duyulan endişenin yarattığı güvensizlik önemli rol oynadı. Yılbaşından bu yana getirisi altından daha fazla olan petrol ise oldukça volatil bir seyir izledi. Altın yıl boyunca sürekli yükselip tarihi zirveleri zorlayarak yatırımcısına dolar bazında yüzde 30 civarında getiri sağlarken; yıla 45 dolar seviyelerinde başlayan petrol, sert dalgalanmalara rağmen yaklaşık yüzde 80 artışla 80 dolara ulaştı. Hem enflasyon endişesinin devam edeceği beklentisi hem de ekonomik aktivitenin bir şekilde artacak olması, emtia fiyatlarını yukarıya itmeye devam edecek. Özellikle altın fiyatlarındaki yükselişin sürmesi bekleniyor. Buna karşılık petrol fiyatlarının kalıcı bir şeklide 80 doların üzerine çıkmasının, en azından yılbaşına kadar zor olduğu belirtiliyor. Tarımsal emtialarda ise hala ciddi bir yükseliş potansiyeli var. ALTINDA POTANSİYELİ SÜRÜYOR Uluslararası piyasalarda, uzun vadede enflasyonist baskıların süreceği beklentisi hakim. Bu beklentinin oluşmasında ise kriz sürecinde piyasalara sağlanan likiditenin ne zaman ve nasıl çekileceğinin belirsiz olması büyük rol oynuyor. Ancak enflasyonist sürece girilmesi ve enflasyonun problem olmaya başlaması için henüz erken. Daha çok 2010’un ikinci yarısından sonra bu konuların konuşulmaya başlayacağı düşünülüyor. Yine de henüz bu sürece girilmemiş olsa bile bu beklentilerin çoktan altın fiyatlarını etkilediği görülüyor. Altın fiyatlarının kısa vadede bir miktar geri çekilme olasılığı bulunuyor. Uzmanlara göre bu gerileme, ilk etapta 1.000-1.030 dolar aralığına kadar sürebilir. 1.000 doların altına sarkmalar olursa, bu kez 950 dolar gündeme gelebilir. Ancak kısa vadede daha fazla gerileme olasılığı öngörülmüyor. Önümüzdeki birkaç yıl için beklenti yukarı yönlü. 1.100 doların aşılmasıyla birlikte, 1 ons altının ilk olarak 1.250, sonrasında 1.450-1.500 aralığına kadar yeni bir çıkış yapabileceği tahmin ediliyor. Altın piyasalarında kısa vadede sınırlı bir düzeltme beklenebilir. Birkaç yıllık vadede ise önemli prim potansiyeli olduğu görülüyor. DÖVİZDE BEKLENTİ YOK Yıl içinde dolar kuru da dalgalı bir seyir izledi. Zaman zaman TL’de sert değer kayıpları yaşansa da bunun kalıcı olmadığı ve kurun toparlandığı görüldü. Kısacası döviz piyasaları hareketli bir seyir izlese de 2009 yılının döviz yatırımcısı için pek de iyi geçtiği söylenemez. Bu dönemde euro’ya yatırım yapanlar sadece yüzde 3 getiriye razı olurken, dolar yatırımcısı ise yüzde 4 kayıpla karşılaştı. Dolayısıyla uzun vadede TL’nin getirisi her zaman için dövizden daha yüksek oldu. Mart ayında dip yapan piyasalarla birlikte en düşük seviyesini gören TL, toparlanarak yaklaşık yılbaşındaki seviyelerine geri yükseldi. Şimdi en azından yılbaşına kadar TL’nin değerinde değişiklik yaratacak önemli bir gelişme öngörülmüyor. Bu nedenle dolar kurunun genelde yatay seyretmesi bekleniyor. Ağırlıklı olarak euro/dolar paritesindeki değişiklikleri yansıtacak dalgalanmalar yaşanabilir FONLARIN RİSKİ AZ, GETİRİSİ YÜKSEK Bu yıl hisse senedi piyasalarındaki hareket yatırım fonlarına da yansıdı. En çok kazandıran 10 adet A tipi fonun getirisi yüzde 58 ile 165 arasında değişti. A tipi fonların ortalama getirisi yüzde 48, B tipi fonlarınki ise yüzde 6.61 oldu. Yatırım fonlarının net aktif değeri de Ekim 2009 itibariyle 32 milyar TL’ye ulaşarak tarihi rekor seviyesini gördü. Böylece yatırım fonlarının aktif değeri, eylül ayındaki 30.4 milyar TL’ye göre yüzde 5, 2008 sonuna göre ise yüzde 33.5 artış göstermiş oldu. 2009 başında likit fonların fon pazarındaki payı yüzde 85 civarındaydı. Bu pay yüzde 73’e gerilemiş durumdu. Tahvil ve bono ile B tipi değişken fonların payı ise yüzde 10’dan 21’e yükseldi. Özetle, yatırımcının risk iştahında 2009 yılı başına göre belirgin bir artış görülüyor. Bunun yanı sıra yatırım vadesinin de uzadığı dikkat çekiyor. Faizlerin düşmesi alternatif yatırım araçlarına ilgiyi artırıyor. Bu yıl Türkiye fon pazarına 39 tane yeni isim katıldı. Bankalar sürekli yeni fon çıkarıyor. Herkesin riskine göre bir fon mevcut. Anapara korumalı/garantili olanlardan banka hisselerini tercih edenlere; portföyünde 25 hisse birden bulunduranlardan Çin’deki şirketlerin hisselerine yatırım yapanlara birçok yeni fon kuruldu. Örneğin, geçen hafta Akbank farklı bir yatırım fonu çıkardı. Bankanın Franklin Templeton ile işbirliği yaparak piyasaya sunduğu “Akbank Franklin Templeton BRIC Ülkeleri B Tipi Yabancı Menkul Kıymetler Fonu”, gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’deki şirketlere yatırım imkanı sunuyor. Söz konusu fonun büyüklüğünün önümüzdeki bir yıl içinde 100 milyon liraya ulaşması bekleniyor. Ak Portföy Genel Müdürü Cem Yalçınkaya, Türkiye’de kurulan bu fonun yönetim sürecinde Templeton’dan yardım alınacağını söylüyor. Finansbank da geçen hafta “USD/TL Kur Aralıklarına Endeksli Dolar Mevduat Hesabı” adıyla yeni bir alternatif yatırım aracını müşterilerinin hizmetine sundu. Bu hesap, 6 ay boyunca dolar/TL kurunun belirli aralıklarda kalması durumunda, dolar bazında yüzde 5’e varan faiz geliri fırsatı sunuyor. Üstelik anapara da korunmuş oluyor. GÖRÜŞLER Ziya AKKURT / Akbank Genel Müdürü “Alternatif yatırım araçlarına yönelim artacak” Ekonomik gelişmelere bakılırsa, 2010 da 2009 gibi geçecek gibi görünüyor. Faizlerin düştüğü ortamda yatırım yaparken daha dikkatli olmak gerekiyor. Düşen faiz ortamında alternatif yatırım araçlarına yönelim artacak. Yani yatırım fonları ön plana çıkacak. Biz de Akbank olarak yatırım fonu ailemizi genişletmeye devam ediyoruz. Altın fonu ve anapara koruma amaçlı yatırım fonundan sonra yeni bir fon çıkardık. Bu fonla alternatif global yatırım seçeneği yarattık. “Akbank Franklin Templeton BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) Ülkeleri B Tipi Yabancı Menkul Kıymetler Fonu” ile dünyanın büyüme motoru sayılan ülkelere, Franklin Temleton’un 60 yılı aşkın uluslararası piyasa tecrübesiyle yatırım yapabilme olanağı sunuyoruz. Çünkü yeni dönemde yatırımları değerlendirirken profesyonel destek almanın önemi daha da arttı. Can PAMİR / İş Yatırım Pazarlama Müdürü “Kısa vadeli bonoya yatırım yapılabilir” Yıl sonu yaklaştıkça bankaların “bilanço düzeltme” çabaları artıyor. Bu yüzden önümüzdeki günlerde TL faizlerinde bir miktar yükseliş ihtimali yüksek. Bu nedenle TL bazlı sabit getirili yatırımlarda kısa vadeli tahvil-bono ve ağırlıklı olarak da aylık mevduat tercih edilmeli. Orta-uzun vadeli düşünen ve kısa vadedeki dalgalanmalara karşı duyarlı olmayan yatırımcılar hisse senedine yatırım yapabilirler. Ancak hisse yatırımı yaparken, İMKB’nin biraz şişmiş olduğu ve bir düzeltme ihtimalinin bulunduğu göz önünde bulundurularak, daha düşük endeks seviyelerinden alım yapmaya çalışılmalı. Emtia fiyatlarında devam edecek artıştan faydalanmak içinse altına yatırım uygun olacaktır. Ancak bu yatırım stratejisinin başarılı olabilmesi için yatırımcının kısa vadede herhangi bir döviz yükümlüğünün (döviz borç veya ödemesi) olmaması son derece önemli. Ahmet Yıldırım / Yapı Kredi Yatırım Genel Müdürü “TL cazibesini koruyacak” Uluslararası ve yerel ekonomik gelişmeler ile merkez bankalarının politikaları ve fon akımları, yine yatırım araçlarının yönünü belirleyen en önemli etkenler olacak. 2010’da da TL’nin cazibesini koruyacağını düşünüyoruz. Ancak faizlerin tarihi düşük seviyelere gelmesiyle beraber yatırımcı tercihlerinde ciddi bir değişim süreci başlayabilir. Halen mevduatın yaklaşık üçte bir döviz cinsinden. Bu doğrultuda değişik yatırım fonları yatırımcılar için uygun alternatifler oluşturacak. Yatırımcıların yatırım seçimlerini kendi risk ve vade tercihlerine göre belirlemeleri gerekiyor. Riski sevmeyen ve kısa vadeli yatırımı tercih edenler için likit fonlar, kısa-orta vadeli yatırım perspektifine sahip B tipi değişken, anapara garantili ve koruma amaçlı fonlar uygun alternatif oluşturabilir. Öte yandan, faizlerin önümüzdeki dönemde en azından önemli yükseliş kaydetmeyeceğini dikkate alarak, yatırımcıların vadeyi uzatıp daha riskli tercihlere yönelme eğilimlerini artırdığını görüyoruz. Bunlar arasında, tahvil-bono ile hisse senedi riski içeren büyüme amaçlı değişken fonlar bulunuyor. A tipi fonların payının da daha fazla artabileceğini düşünüyoruz. İsmet KOÇAK / Koçak Gold Yönetim Kurulu Başkanı “Altın 1.200 dolara çıkabilir” Altın fiyatlarının yükselişi talebi düşürüyor ve dolayısıyla üretimi olumsuz etkiliyor. Geçen yıla göre yüzde 40’larda seyreden düşüş, üreticilerin yaşadığı zorlukları gözler önüne seriyor. 2009, ithalat ve ihracatta son 10 yılın en kötü yılı oluyor. Ancak 2010’un 2009’dan daha iyi olacağı inancındayım. En azından yılın ikinci yarısından itibaren düzelme hissedilecektir. Tam anlamıyla bir iyileşme ise birkaç yılı bulacaktır. 2010’un ilk yarısına kadar ons başına altın fiyatlarının 1.000-1.200 dolar aralığında yüksek seyredeceğini düşünüyorum. Alp KELER / Fortis Portföy Genel Müdürü “Bono-tahvil ve hisse portföyü oluşturun” Faizlerde aşağı yönlü marjın artık sınırlı olması, tahvil-bono yatırımcısının önümüzdeki dönemde geçen yıl kadar kazançlı olamayabileceğini gösteriyor. Merkez Bankası’nın faizleri tekrar kademeli olarak yükseltmesine neden olabilecek ekonomik gelişmelerin ortaya çıkması (mevcut durumda böyle bir durum söz konusu değil ama önümüzdeki dönem ihtimaller dahilinde) da tahvil-bono yatırımcısı için sıkıntı yaratabilir. En büyük yatırımcı kitlesinin bankalar olduğunu düşünürsek, 2010’da karlılığın 2009’un gerisinde kalması yüksek bir olasılık. İMKB’de mali sektörün ciddi bir ağırlığı olduğu düşünülürse, faizlerdeki tersine bir gelişme 2010’da borsada yükselişi sınırlayacak bir etken olarak karşımıza çıkabilir. Döviz bazlı yatırım araçlarında ekonomik anlamda major bir kötüleşme olmadıkça hareketlerin sınırlı kalmasını bekliyoruz. Faizler yüzde 9’lara gerilese de hala ciddi oranda reel kazanç mevcut. Bu da zaman zaman düzeltmeler yaşansa bile tahvil-bono yatırımının cazip olmaya devam edeceğini gösteriyor. Tahvil-bono ve hisse kombinasyonuyla oluşturulacak bir portföy yatırımı öneriyoruz. Gelişmiş piyasalarda oldukça büyük bir yatırımcı kitlesine sahip olan, bizim yatırım hayatımıza ise yakın zamanda giren ve yatırımcı sayısını gün geçtikçe artıran anapara korumalı fonlar da oldukça cazip. Bu fonlarda anaparanızı hiç riske atmadan oldukça yüksek kazançlar elde etmeniz mümkün. Ayrıca, özellikle küçük yatırımcının normalde yatırım yapmakta güçlük çekebileceği birçok değişik yatırım aracına (tarım, enerji, metal vb) da anaparanızı koruyarak yatırım yapma imkanına sahip olabiliyorsunuz. Özgür GÜNERİ / Finans Portföy Genel Müdürü “Yatırım fonlarına ilgi artacak” Faizlerin iyice düştüğü bu ortamda yatırımcı farklı ürünler arıyor. Eskiden faizden yüksek getiriler elde edilebiliyordu. Ancak artık marjlar azaldı ve yatırım araçları açısından yeni bir süreç başladı. Biz de sürekli yeni yatırım ürünleri çıkarıyoruz. Altın fonu, borsa yatırım fonu, sadece banka hisselerine yatırım yapan fonlar gibi yurtdışında olan ama Türk yatırımcının yeni yeni tanıştığı bu ürünlere ilgi artacak. Şu anda alışma aşamasındayız. Önümüzdeki yıl bu tür ürünlerin sayısı daha da fazla artacak. Çünkü yatırım fonları pazarı bu yıl yüzde 30 büyüdü. A tipi fonların toplama oranı hala yüzde 3. Ama bu oran da yükselecek. Yüzde 13’lere, 20’lere çıkması lazım. 2010 yılı için de yatırımcılara yatırım fonlarını öneriyorum. Çünkü borsada ciddi bir yükseliş olacağını sanmıyorum. Hisse bazlı yükselişler olacaktır. Yüzde 30 gibi topyekün bir çıkış artık zor görünüyor. Çünkü ekonomide ciddi bir toparlanma yok. Kredi hacmi büyümezse, bu düşük faiz ortamında banka gelirleri artsa da hızı çok yüksek olmaz.
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!