FINANSINGUNDEMI.COM – DIŞ HABERLER SERVİSİ
Avrupa’daki bankacılık düzenlemeleri 2008 Küresel Finans Krizi sonrasında finans alanındaki en büyük başarı hikâyelerinden biri olarak görülür. Ancak Almanya Merkez Bankası, Deutsche Bundesbank’ın Yönetim Kurulu Üyesi Michael Theurer, Financial Times’taki yazısında, sistemin karmaşıklığının sürdürülemez seviyelere ulaştığını ve belirli alanlarda sadeleştirmeye ihtiyaç olduğunu belirtti.
Avrupa bankaları daha dirençli
Theurer, 2008 Krizi’nin ardından hayata geçirilen reformların, Avrupa bankalarını tarihsel olarak görülmemiş ölçüde dayanıklı hâle getirdiğini vurguladı. Ancak reform sürecinin uzun ve çok paydaşlı müzakereler sonucunda gerçekleştiğini hatırlatarak, “Düzenleme karmaşık, bankalar, denetçiler ve piyasalar için adeta bir labirent” ifadelerini kullandı.
Avrupa’daki büyük bankalar, sermaye ve iflas yönetimi süreçlerini kapsayan en az sekiz paralel düzenleme “katmanı” ile karşı karşıya. Her bir katmanda minimum yeterlilikler, ek tamponlar ve denetleyici ek yükümlülükler bulunuyor; bunların her biri uyulmaması hâlinde farklı sonuçlar doğuruyor. Theurer’a göre bu durum, özellikle piyasa ortamında sistemin etkinliğini tehlikeye atabiliyor.
Örneğin, sermaye tamponları bankaların kriz dönemlerinde kayıplarını absorbe ederek kredi vermeye devam edebilmesini sağlıyor. Ancak bankalar, aynı anda tasfiye/iflas yönetimi (resolution) yeterlilikleri ve kaldıraç sınırları gibi diğer mevzuatları de karşılamak zorunda. Bu çifte yük, sermaye tamponlarının amacına uygun kullanılmasını engelleyebiliyor ve kriz anında bankaların varlık satıp kaldıraçlarını azaltmasına yol açarak sistemik baskıyı artırabiliyor.
Deregülasyona hayır, sadeleşmeye evet
Theurer, finansal düzenleme ortamındaki karışıklığa dikkat çekerek, “Bu durum, düzenlemeleri gevşetmemiz gerektiği anlamına gelmiyor” ifadelerini kullanıyor. Ancak on yıldan uzun süredir yürürlükte olan sistemde, şeffaflığı ve etkinliği artıracak sadeleştirmelerin mümkün olduğunu vurguladı.
Theurer’den üç temel reform önerisi:
Sadece en güçlü sermaye türünü kullanmak: Bankaların sermaye yeterliliklerini yalnızca Ana Sermaye (CET1) ile karşılaması, kayıpları absorbe etme kapasitesini güçlendirecek ve paralel yükümlülükleri yarıya indirecek.
Sermaye ve tasfiye/iflas yönetimi yeterliliklerini ayırmak: CET1 sermayesi bankanın faaliyet halindeyken kayıpları absorbe edebilecek, tasfiye/iflas yönetimi için ayrılan kaynaklar ise iflas durumunda kullanılacak şekilde net bir ayrım yapılmalı.
Sermaye tamponlarını birleştirmek ve sadeleştirmek: Mevcut sistemdeki sermayenin koruması, sistemik risk ve karşıt-döngüsel tamponlar gibi farklı sermaye tamponları, “serbest bırakılabilir” ve “serbest bırakılamaz” olmak üzere iki ana sermaye tampon hâline getirilebilir.
Amaç: Daha şeffaf ve etkin bir sistem
Theurer’a göre bu reformlar, düzenleme katmanlarını azaltacak, bankaların sermayeyi daha verimli planlamasını sağlayacak ve denetçilerin risk odaklı çalışmasına imkân tanıyacak. Ayrıca piyasa oyuncuları her bankanın dayanıklılığını daha net görebilecek.
Theurer, reformların hem Avrupa’nın finansal güvenliği koruyacağını hem de etkinliği artıracağını belirtiyor.
Dev ABD bankasında CEO’luk yarışı kızışıyor
Barclays CEO’sundan vergi eleştirisi!
Yazdır