YALANCI BAHAR MI KRİZDEN ÇIKIŞ MI?
En geç mayıs ayı içinde imzalanması beklenen IMF anlaşması nedeniyle piyasada 40 milyar dolara yakın bir kaynak beklentisi hakim. Ekonomist Dergisi'nin haberinde bu beklentinin piyasalar üzerindeki etkisi araştırılmış.
IMF ANLAŞMASI YALANCI BAHAR MI KRİZDEN ÇIKIŞ MI?
En geç mayıs ayı içinde imzalanması beklenen IMF anlaşması nedeniyle piyasada 40 milyar dolara yakın bir kaynak beklentisi hakim. Anlaşma beklentisine bağlı olarak bir bahar havası yaşayan piyasalarda, bu havanın imzalar atılana kadar devam etmesi bekleniyor. Analistler anlaşmayla birlikte borsada 30.000lerin üstünün, dolarda 1.50nin ve faizde ise yüzde 13lerin altının görüleceği kanısında. Sonrası ise açıklanacak kaynak miktarı ve yurt dışı piyasalardaki seyre bağlı olacak.
Yerel seçimler öncesinde hükümetin IMF konusunda yolumuza kendi kaynaklarımızla, kendi irademizle yine devam ederiz söylemi geçmişte kaldı. Şimdi Türkiye yine yeni bir IMF anlaşmasının arifesinde bulunuyor. Çünkü Türkiyenin cari açığındaki hızlı daralmaya karşın dış finansman ihtiyacı hala yüksek ve bunun 20 milyar dolar civarında olduğu ifade ediliyor. Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek ise son yaptığı açıklamada IMFden sağlanacak kaynağın dış açığı karşılayacak boyutta olduğunu ifade etti. Öte yandan bu anlaşmanın getireceği güven etkisinin de özel sektöre finansman akışı için katalizör vazifesi göreceği de belirtiliyor.
Piyasada IMFden sağlanacak kaynağın, nisan ayı başındaki G-20 zirvesinde IMF kaynaklarının artırılmasının ardından 30-40 milyar dolar civarında olabileceği düşünülüyor. Tarih olarak ise en geç mayıs ayında anlaşmanın imzalanacağı yönünde bir beklenti mevcut.
İşte son dönemde piyasalara bu beklenti yön veriyor. Hem kaynağın bir ay öncesine göre daha yüksek olabileceği beklentisi, hem de yakında imzalanacağı ayrıca Türkiyenin kredi notunun da artabileceğine yönelik beklentiler, piyasalarda bir bahar havasına neden oluyor.
Piyasaların tepkisi
Bu beklentiler ve küresel risk iştahındaki artış, İMKByi geçen hafta 28.500ün üzerine taşıdı. Döviz likiditesi sorununun çözülmesi halinde kurun rahatlayacağı varsayımıyla dolarda 1.70ten 1.51-1.57 bandına sert bir hareket oluştu. Bono faizi ise son dönemde MBnin belirlediği gecelik faizden bağımsız hareket etmeye başlamıştı. Ancak anlaşma beklentisi, MBnin yeniden referans alınmasını sağladı. Bileşik faizler yüzde 13lerin altına geldi.
IMF tarafındaki anlaşma ihtimalinin ülkenin döviz rezervlerini rahatlattığını söyleyen Anadolubank Genel Müdür Yardımcısı Recep Atakan, Sonuçta tüm finansal enstrümanlarda rahatlama oldu diyor. Son günlerde yurt dışındaki kar satışlarına rağmen İMKB-100ün IMF beklentisiyle tutunduğunu ifade eden Meksa Yatırım Araştırma Müdürü Tuncay Turşucu, bu nedenle borsadaki düşüşleri alım fırsatı olarak görüyor. Analistler yukarı yönlü eğilim korunduğu sürece 25.500deki trend desteğinin trade amaçlı alım fırsatı olarak kullanılmasını tavsiye ediliyor.
Dövizde belirleyici olanâ¦
Döviz piyasasında ise kur üzerinde orta vadede dış piyasalar belirleyici oluyor. Ancak bununla birlikte G-20 zirvesinde gelişmekte olan ülkelere bakışın iyileşmesinin, TLnin dolar karşısında güçlenmesini sağladığı görülüyor.
IMF beklentisi devam ettiği sürece TLnin güçlü kalmayı sürdüreceğini ifade eden Recep Atakan, IMF haberlerinin netleşmesiyle dolarda 1.51-1.50 bandına kadar gerileme olabileceğini söylüyor.
Faiz cephesinde ise yerli yatırımcıların yanı sıra geçen hafta yabancı alımlarının da olduğu gözlendi. Ancak analistler, yüzde 13ün altını test eden faizdeki düşüşün, daha ne kadar devam edeceğine yanıt vermekte zorlanıyor.
İmza en geç mayısta
Analistler, IMFten kaynak miktarının beklentiler dahilinde olması durumunda piyasalardaki iyimserliğin artacağı görüşünde. Bu durumda İMKBnin 30.000i zorlayacağı düşünülüyor. Dolar kurunun ise 1.50ye inebileceği, faizde de bir miktar daha düşüşten sonra yukarı eğilim olabileceği ifade ediliyor. Ancak bunlar için tabii ki global olarak risk iştahının da devam etmesi gerekiyor. Kaynak miktarının piyasa beklentilerini karşılamaması halinde ise borsada yurt dışına da bağlı olarak ciddi kar satışı, kurda ve faizde ise yükseliş olası beklentiler arasında.
Bu arada Mehmet Şimşekin açıklamalarına ve piyasa beklentilerine göre IMF ile anlaşma en geç mayıs içinde imzalanacak. Ekonomi ve piyasalar için büyük önem taşıyan bu anlaşmanın daha fazla bekletilmeden bir an önce imzalanması gerektiği konusunda hemen herkes hemfikir.
Biriken sorunlar
Çünkü sorunlar giderek birikiyor. Finansbank Başekonomisti İnan Demir, yılbaşından bu yana kamunun iç borç çevirme oranının Hazinenin 2008 sonunda öngördüğü yüzde 78 düzeyinin çok üzerinde seyrettiğine dikkat çekiyor. IMFden gelecek kaynağın Hazineye aktarılması sonucunda, Hazine'nin borçlanma ihtiyacının azalmasının, reel kesime bir miktar kredi akışı sağlayacağı düşünülüyor.
HSBC Bank Stratejisti Fatih Keresteci, IMF'den gelecek kaynağın bir kısmının Kredi Garanti Fonu tarzı bir yapıya aktarılmasının da benzer bir etki doğuracağı görüşünde. İş Yatırım Kıdemli Ekonomisti Burcu Ünüvar ise IMF anlaşmasının asıl öneminin finansmandan çok orta vadeli reformlar olduğuna dikkat çekiyor.
Paketin büyüklüğü
IMFden gelecek kaynağın miktarına bakıldığında ilk etapta beklentiler 15-20 milyar dolar seviyelerindeydi. Ancak Türkiyenin artırılan kotasının yanı sıra IMFin geçtiğimiz günlerde kabul ettiği yeni borçlanma politikası, gelecek kaynak miktarının artmasına olanak sağlıyor.
Bu noktada miktarın 30-40 milyar dolar seviyelerinde olabileceği konuşuluyor. Hatta rakamın 45 milyar dolar olabileceği yönünde yorumlar da yapılıyor.
Analistler azalan cari açığın Türkiyenin finansman ihtiyacını azalttığını belirtiyor. Buna rağmen Burcu Ünüvar, kaynak miktarının beklentilerin altında gelmesinin piyasalarda hayal kırıklığı yaratabileceğine dikkat çekiyor. Ancak buna rağmen anlaşmanın varlığının da risk primini düşürme adına faydalı olacağı için mutlaka genel etkisinin olumlu olacağını söyleyen Ünüvar Ekonomide ise kısa vadede bir mucize beklememek gerek diyor.
2001 krizinde IMF anlaşmasının piyasaya etkisi Türkiyede piyasalar açısından IMF anlaşması büyük önem taşıyor. Son olarak gündemde olan anlaşma ise en çok 2001 krizinin ardından 15 Mayıs 2001deki anlaşmayla karşılaştırılıyor. 2001deki anlaşmaya bakıldığında borsa, dolar ve tahvilde şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:
Borsa: IMF anlaşmasından önce borsa 7.000 seviyesinden 13.300 seviyesine yükseliyor, yüzde 90 prim söz konusu. Anlaşma sonrasındaki dört ayda ise yüzde 48 düşüyor.
Dolar: Anlaşmadan önce yüzde 16 düşüyor. Anlaşma sonrasındaki üç ayda ise yüzde 40 yükseliyor.
Tahvil: Anlaşma öncesi yüzde 276 seviyesinden anlaşma gününe kadar yüzde 72 düşüyor. Anlaşma sonrası yüzde 77den yüzde 100 seviyesine kadar yükseliyor.
Anadolu Yatırım Teknik Stratejisti Halil Reçber tarafından hazırlanmıştır.
Olumlu etki için kaynak miktarı önemli
İnan Demir (Finansbank Başekonomisti)
IMF anlaşması için geç kalınıp kalınmadığı sorusuna da aslında Hazinenin borçlanma ihtiyacındaki artış ve özel sektörün dış borç çevirme oranlarındaki düşüş yanıt veriyor. Türkiye sonbahar aylarında IMF ile anlaşmış olsaydı iç borçlanmadaki artışın faizler üzerindeki baskısı ve dış finansman akşındaki sorun daha az hissedilecekti. Tabii ki Türkiye ekonomisinin büyüme cephesine ödediği bedel de daha düşük olacaktı.
Piyasaların IMF anlaşmasının mahiyeti konusundaki beklentisi, IMFin yeni oluşturduğu kredi imkanları değil alışıldık bir stand-by anlaşması olması yönünde. Başbakan Erdoğan daha önce 20-40 milyar dolar aralığında bir paketten bahsetmişti ve piyasalar da daha ziyade bu aralığın alt sınırına odaklanmıştı.
Son G-20 zirvesinde IMF kaynaklarının artırılmasının ardından piyasa beklentisi paketin 20 milyar dolardan daha büyük olması yönünde şekillendi. Bu nedenle IMF anlaşması gerçekleştiğinde piyasalar üzerinde belirgin bir olumlu etkisinin olabilmesi için kaynağın başbakanın sözünü ettiği aralığın da üzerinde olması gerekecek.
Talip Yılmaz-Behiye Selin Taner/ EKONOMİST