'Türkiye en hızlı büyüyen ülke olacak'
UniCredit ekonomisti Federico, krizde Türkiyenin yükselen değerinin hem güçlü hem de sürdürülebilir olduğunu söyledi
UniCredit Groupun danışman ekonomisti Maria Loredana Federico, küresel krizde Türkiyenin yükselen değerinin hem güçlü hem de sürdürülebilir olduğunu söylüyor. Bu yıl Avrupada en yüksek büyüme hızını Türkiyeden beklediklerini vurgulayan Federico, 2009da azalan doğrudan yabancı sermaye akışının da artışa geçeceğini ifade ediyor.
Dünya ekonomisinin Büyük Buhrandan sonra geçirdiği en derin kriz olduğu konusunda herkesin hemfikir olduğu Global Krizin ikinci perdesi Avrupada açıldı. Fazla derinlik kazamayan ama her an her şey olabilecekmiş gibi bakılan Euro Bölgesi krizi ile ilgili bu aralar konuşulan konu ise krizden çıkışa ne kadar yakın olunduğu. Son haftalarda bu konu üzerine yapılan tartışmalar hem hız, hem de yeni bir boyut kazandı.
Bu önemli konuyu, bir koluyla Türkiyede de faaliyet yürüten Avrupanın en güçlü finansal kurumlarından biri olan UniCredit Groupun danışman ekonomisti Maria Loredana Federico Ekonomist dergisinin sorularını yanıtladı. Krizdeki performansıyla öne çıkan Türkiyenin bu yıl tüm Avrupanın en hızlı büyüyen ekonomisi olacağı öngörüsünde bulunan Federico, dünya ekonomisinin geçirdiği dönüşüm hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.
Global Kriz sürecinde Çin ve Hindistan olmak üzere Asya Pasifik ülkelerinde ve gelişmekte olan ülkelerde yüksek büyüme oranları dikkat çekiyor. Bu, dünyada ekonomik dengelerin batıdan doğuya doğru kaydığı tartışmalarını yarattı. Bu yoruma katılıyor musunuz? Asya ekonomilerindeki bu değişimin dünya gelir dağılımı üzerinde nasıl bir etkisi olur?
Federico: Gelişmekte olan ülkeler (özellikle Asyadakiler) 2007-2008 finans krizine özel ve kamu bütçe dengesi yönünden girmişlerdi ve bu durum, kriz sonrasında yaşanan durgunluğa karşı daha dirençli olmalarını sağladı. Fakat bugün dünya ekonomisinin dengelerinin gelişmekte olan ülkeler lehinde yeniden oturduğunu söylemek için henüz erken. Çünkü bu ekonomilerin çoğu (özelikle Çin, Endonezya, Hindistan ve Brezilya gibi en büyük olanları) iç taleplerini artırmak ve gelir eşitsizliklerini (temel olarak emtianın ihracatı ile ilgili olanları) düşürmek yoluyla ekonomik modellerini yeniden düzenlemeli.
Gelişmekte olan ülkeler krizden karlı çıkmış görünürken ABD ve sonrasında Euro Bölgesinde ortaya çıkan büyük durgunluk korkutuyor. Avrupa ülkeleri toparlanmakve dinamizmlerini yeniden kazanmak için hangi politikaları izlemeliler?
Federico: Euro Bölgesi, geçen yıl yüzde 4 düşen üretimi ile oldukça derin bir durgunluğun içerisinde. Bu yıl ise bu oranın yüzde 1 olması bekleniyor. Üretimdeki düşüş bazı ülkelerde çok daha yüksek. Orta ve uzun vadede en önemli amaç; borcun sürdürülebilirliği ile yaşam standartlarındaki gelişmeyi garanti edebilecek güçlü bir ekonomik büyümeye ulaşmak.
Bunun gerçekleşmesi için yapılmasını kaçınılmaz bulduğunuz şey nedir?
Federico: Mali konsolidasyon kesinlikle gerekli (tabi ülkelerin bu durumun kısa vadede büyüme üzerindeki muhtemel ters etkilerini göz önüne alarak zamanlamasını ve hızını belirlemesi şartıyla) ve önemini koruyor.
Bunun büyüme üzerindeki negatif etkisi tolere edilebilir mi?
Federico: Avrupa ölçeğinde düşünüldüğünde mali konsolidasyon çok belirsiz ve büyüme üzerinde kısa vadedeki olumsuz etkileri yönetilemez görünmüyor. Ayrıca konsolidasyon çabaları kamu borcunun derin olduğu ve bu durumun ülkeye olan güveni sarstığı durumlarda (Yunanistandaki gibi) daha güçlü olması na ihtiyaç var.
Euro Bölgesinde zaten bir tedirginlik var. Mali konsolidasyon dediğiniz süreç,krizin derinleşmesine yol açmadan yönetilebilir mi?
Federico: Ülkesel dengesizlikler çok önemli. Euro Bölgesinde rekabet gücündeki bazı farklılıklar, düzeltmesi hem tek tek ülkeler hem de tüm bölge açısından yüksek maliyetli ve tehlikeli dengesizliklerin oluşmasına neden olabileceğinden, çok iyi yönetilmeli. Dolayısıyla rekabet gücü en yüksek olan ülkelerin büyüme modellerine (örneğin, Almanyanın yüksek gelir büyümesi ve tüketim modeli) uyum sağlayan bir politika izlemek en kolay yol olacaktır.
Ancak bu çözümün yalnızca bir bölümü: Yavaş büyüyen ülkeler (İspanya, Portekiz, Yunanistan gibi) için birçok çözüm yolu var. Genel olarak, uzun vadede, ekonominin daha esnek, eğitimi geliştiren, üretici kamu yatırımını destekleyerek inovasyonu geliştiren ve özel yatırımlara daha çok kaynak açan politikalara odaklanılmalı.
Türk ekonomisinin kriz performansı hakkındaki değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Önümüzdeki dönemde Türk ekonomisinin büyüme hızı sizce ne olur?
Federico: 2010un ilk çeyreğinde özellikle Çindeki oranlara benzer olarak ilk çeyrekteki yüzde 11.7lik büyüme rakamlarının gösterdiği yüksek ekonomik momentuma bağlı olarak, Türk ekonomisinin bu yıl yüzde 6 gibi bir oranla tüm Avrupada (Batı ve Doğu Avrupa dahil) en hızlı büyüyen ülke olacağını düşünüyoruz.
Türk ekonomisinin güçlü ve zayıf yanları sizce nelerdir?
Federico: Türkiyedeki endüstriyel faaliyetteki sıçrama güçlü ve sürdürülebilir. Ayrıca tüketici güven endeksi yükselmekte ve bankacılık sektörü son derece iyi bir pozisyonda ve bunu koruyor. Ayrıca doğrudan yabancı yatırımların 2009daki düşüşünün devam etmeyeceği beklentisi içindeyiz.
Euro Bölgesi ekonomisine yeniden dönecek olursak. Euro Bölgesinde Başarısızlıklar konusunda dürüst bir itiraf içinde olunduğu görüşlerine katılıyor musunuz? Avrupanın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Federico: Bugüne dek Euro Bölgesi ülkelerinde alınan mali önlemler temelinde, tüm bölgede bütçe konsolidasyonu gerçekleşecek. Genel olarak mali bakış açısı bu yıl büyük ölçüde nötr kalacak ama büyümenin yönetiminin yapılabileceği şekilde 2011de değişim geçirecek. Euro Bölgesindeki mali konsolidasyon, GSYİHyı 0.5, 0.6 veya 0.7 puan civarında artırabilir. Ancak Eurodaki son değer kaybı, tasarruf önlemlerinin olumsuz etkilerini belli bir oranda karşılayabilir. Dolayısıyla, politika yapıcıların yalnı
zca toplam bir bütçe düzenlemesininboyutuna değil, aynı zamanda uyumuna da odaklanmaları gerekir.
Kriz, bazı kesimlerde yarattığı negatif etkiyle Euro Bölgesinde bir çözülme beklentisi yarattı. Katılıyor musunuz bu fikre?
Federico: Euro Bölgesinin ayakta kalmayacağına inanmıyorum. Karar alıcıların çabaları çok yoğun ve Avrupa para birliği o kadar sağlam ki, çözülme düşünülemez. Fakat daha fazla çalışmalıyız daha güçlü bir Avrupaya ihtiyacımız var. Bu nedenle aktif mali entegrasyonu güçlendirmeliyiz, aksi takdirde ülkeler arası
nda şimdiden başlayan gerilimlerin artması kaçınılmaz.
Global ölçekte işsizlikle mücadele ne olmalı?
Federico: Avrupa, kriz döneminde işsizlikle mücadelede bugüne dek ABDden daha iyi performans gösterdi. Birtakım istisnalar İspanya ve İrlanda gibi ülkelerdeki farklılıklar dışında, Almanya, İtalya ve Fransada durumun ciddiyeti daha az. Hatta işsizlikte yükselme bugün tamamen tersine çevrilmiş durumda.
Çünkü işsizlik oranı kriz önceki seviyesinin altına çekildi. İşsizliğin yüksek olduğu bir toparlanmadan kaçınmak için istihdamı artıracak önlemler almak büyük önem taşıyor. Gelişmiş ülkelerdeki
işçi piyasasında yapılan yapısal reformlar doğru yanıt olabilir.
ÇİFT DİP RİSKİ YÜZDE 10
Küresel toparlanmanın hızının arttığını ifade eden UniCredit Groupun danışman ekonomisti Maria Loredana Federico, yeni dünya konjonktüründe Euro Bölgesinin yeri ile çift dip riskini şu sözlerle değerlendirdi:
Küresel toparlanmanın hızının artması Euro Bölgesine de yansıdı. Yüksek kurumsal borç ve yavaşlayan işçi piyasası nedeniyle mal stokları ve ihracatın desteğinin yatırıma, sonrasında özel tüketime dönüşmesi bu kez daha zor olduğundan Euro Bölgesinin toparlanması nispeten daha yavaş kalacaktır. Ancak yine de çift dip riskinin düşük olduğunu düşünüyorum, yalnızca mali sıkılaşmalar yeni bir resesyon söylentilerinin abartılmasına neden olabilir. Resesyonun içinde yeniden bir derinleşme olabilir, bu da koşulların ve sürdürülebilir büyüme gelirleri ile yaşam
standartlarının orta vadede biraz daha güçleşmesi anlamına gelebilir. Kısacası çift dipli resesyon olasılığını yüzde 10 oranında görüyorum.
EKONOMİST