Telekom en değerli şirketlerden biri
Türk Telekom 2005 yılında yüzde 55'i 6,55 milyar dolara satılarak özelleştirilmişti
Kalan yüzde 45 kısmının bir bölümü ise 2008 Mayıs ayında halka arz edilmişti. Hazine yüzde 15'lik satıştan da ilave 1,9 milyar dolar elde etmişti. Son olarak yüzde 30 hisse halen devletin elinde. 15 Mayıs 2008'de borsada işlem görmeye başlayan Türk Telekom hisseleri özellikle 2010 yılında önemli bir performans gösterdi. 2005 yılında piyasa değeri 11,8 milyar dolar olan şirket, geçen süre zarfında yaptığı yatırımlar ve operasyonel karlılığın sürekli hale gelmesiyle borsada dolar bazında yüzde 25 değer kazandı. Borsada şu ana kadarki en yüksek piyasa değerine ulaşarak 21,2 milyar TL'yi buldu. Bu piyasa değeriyle üç dev bankanın ardından Borsa'nın da en değerli dördüncü şirketi durumuna gelen Türk Telekom hisselerinin son dönemdeki artışıyla birlikte devletin elinde bulundurduğu yüzde 30'luk hissenin piyasa değeri de 4,2 milyar dolara ulaştı. Son iki yılda sırasıyla yüzde 42 ve yüzde 45 kar payından devletin elde ettiği 912 milyon TL'yi (2005-2008 yıllarında temettü almaya devam etti) de unutmamak gerekir. 2010 yılı sonuna kadar yapılması muhtemel yüzde 30'luk halka arzın fiyatının bu piyasa değerinden gerçekleşmesi durumunda devlet özelleştirme geliri kadar bir gelir elde etmiş olacak.
Türk Telekom özelleştirmede bir başarı hikayesi olarak görülmeli. Zira bir yandan devlet beş yılda 5,5 milyar dolarlık bir yatırım yapmaktan kurtulurken her sene kar payını almaya, yüzde 30'luk hissesi de değerlenmeye devam ediyor.
2008 yılında dünya genelinde yaşanan büyük borsa düşüşünde bir miktar değer kaybetmesine rağmen güçlü duruş sergileyen şirket, özellikle internet altyapısını kuvetlendiren satın alma ve projelerle de olumlu gelişimini destekleyen telekom. Başlangıçtaki istihdama yönelik eleştirileri boşa çıkararak 34 bin çalışanı istihdam eden tek şirket olması da ayrıca bir başarıdır diyebiliriz. 2010 yılının ilk altı ayında 3 bin 500 kişiyi işe alması şirketin hem kar odaklı hem de istihdam odaklı çalışması bana göre çok olumlu. Ayrıca geçmişte her iktidar değişikliğinde nitelikli olup olmadığına bakılmaksızın verimsiz çalıştırılan kamu şirketlerinin zarar yazdıklarını unutmamak gerekir.
Bilanço analizinde şirketin operasyonel karlılığının devam ettiğini görüyoruz. Her yıl düzenli olarak yüzde 40'ın üstünde kar payı vermesine rağmen 2008 yılından bu yana öz kaynağının 4,4 milyar TL'den 4,95 milyar TL'ye yükselmesi şirkete olan ilgiyi artırıyor.
Diyeceksiniz ki bu kadar karlı bir şirket özelleştirilir mi? Bu ayrıca tartışılabilir ama özelleştirildikten sonra istihdama ve her yıl 500 milyon dolara yakın vergi katkısı tartışılmaz bence. Özelleştirilmesi geciktiği için eleştirilebilir. Telekom'u bir yabancı aldığı için eleştirenler, Ereğli ve Tüpraş özelleştirildiğinde nedense seslerini çıkarmadılar. Ayrıca ihale herkese açık değil miydi, o dönemde bedavaya gitti gibi sözlerle özelleştirme fiyatı konusunda eleştirenler ihalede yoklar mıydı?
2005 yılında özelleştirildiğinde batacak gözüyle bakılan Türk Telekom, Borsa'nın piyasa değeri en yüksek dördüncü büyük şirketi oldu. Son günlerde elektrik ihalelelerinde birçok analistin tahmin ettiği fiyatların çok üstünde gelirler elde edilirken bir yandan bu ihaleleri iptal ettirmek için lobiler harekete geçiyor. Türk Telekom özelleştirme örneği bu yüzden önemli, bir yandan millet kazanıyor bir yandan devlet, sırtından önemli bir yükü atıyor. Her iktidar değişikliğinde arpalık olarak görülen ve kötü yönetilen bu şirketler hem daha iyi yönetiliyor hem de önemli vergiler veriyor. 2001 yılında batmak üzere olan, halkın üzerinde önemli bir yük olan eksi öz sermayeye geçen Halkbank, Ziraat Bankası ve Vakıfbank'ın bugünkü piyasa değeri 40 milyar dolara yaklaştı. 2001 öncesinde kredi peşkeşleri ile görev zararları yazan kamu bankaları faiz oranlarının yüzde 1000'lere hatta yüzde 7000'lere ulaşmasına yol açmamış mıydı. Her kamu şirketini arpalık olarak gören zihniyetin sona ermek üzere olması birilerini neden bu kadar rahatsız ediyor?
İMKB, bilançolardan sonra referanduma bakacak
Dış borsalarda geçen hafta önemli düşüşler yaşandı. Biliyorsunuz şirketler ikinci çeyrek bilançolarını açıkladılar. Borsalar bilanço açıklamalarının ardından beklentilerin sona ermesiyle bir gevşeme eğilimine girerler. Bu düşüş hareketinin temel sebebi bu. Şirketlerden iyi veya kötü gelen bilanço yatırımcılar tarafından görüldükten sonra gelen satışlarla düzeltme hareketi başlıyor. Bunun istisnası, beklentinin çok üstünde gelen kar ve zarar sonrası yaşananlar oluyor. Başta ABD borsaları olmak üzere Japonya ve Avrupa borsaları geçen hafta yüzde 1 ile yüzde 5 arasında değer kaybettiler. Euro/dolar paritesi ise haftayı yüzde 3,97 kayıpla tamamlarken, bir süredir düşüş eğiliminde olan altın ons fiyatı yeniden 1,215 doların üstüne çıktı. Petrol fiyatları ise yüzde 5 değer yitirerek 75 dolara indi.
Önümüzdeki hafta iki önemli hazine ihalesi izlenecek. Perşembe günü Para Politikası Kurulu toplantısı izlenecek. Ayrıca mayıs ayı işsizlik verisi de takip edilecek. Dış verilerde ise ABD temmuz ayı konut başlangıçları. Sanayi kapasite kullanım oranı ve sanayi üretimi ve Avrupa enflasyon verileri önemle takip edilmelidir. Piyasalar önümüzdeki hafta bir yandan dış gelişmeleri izlerken yaklaşan referanduma da odaklanmaya başlayacaktır. Tahminim, eylül ayına girilirken piyasalar daha diri bir görünüm içine girerek referandum sonucunu beklemeye geçecektir. Göstergelerin zayıflamaya başlaması satış baskısını güçlendirdi. Birçok endeksin sat sinyali oluşturduğu bir dönemden geçiyoruz.
SELİM IŞIKLAR-ZAMAN