BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 67,70 -0,37 352.040.000.000,00
ALBRK 8,23 1,48 20.575.000.000,00
GARAN 137,30 0,66 576.660.000.000,00
HALKB 25,88 -1,22 185.942.055.726,96
ICBCT 16,02 -1,72 13.777.200.000,00
ISCTR 14,03 1,52 350.749.579.100,00
SKBNK 6,76 -1,31 16.900.000.000,00
TSKB 12,88 -0,16 36.064.000.000,00
VAKBN 27,26 -0,22 270.308.020.716,98
YKBNK 32,34 1,32 273.177.638.524,56

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaSeçime TL portföyleriyle gidin ----

Seçime TL portföyleriyle gidin

Seçime TL portföyleriyle gidin
24 Eylül 2010 - 08:40 www.finansingundemi.com

Anayasa referandumu stresinin bitmesiyle birlikte borsanın yükselmesi, ‘piyasaların aldığı derin nefes’ olarak da yorumlanabilir

Asıl önemlisi ise bundan sonra ne olacağı? Yatırım enstrümanları ve reel piyasaları kapsayan tüm cephelerde yaptığımız araştırma, seçime kadar borsada küçük düzeltmeler olsa da yön yukarı. Dövizde güçlü bir yükseliş beklentisi zaten yoktu. Bu şimdi daha da belirgin hale geldi. Güçlü TL faizde bir yükselişi engelliyor. Altın yatırımcıya göz kırpmayı sürdürürken, yurtdışı piyasalarda ikinci dip senaryolarının gerçekliği sorgulanmalı. Reel piyasalarda ise belirgin bir canlanma zemini oluştu. Türkiye son üç ayda ağır bir ‘stret testi’nden geçti. Piyasalar yaz aylarında neredeyse referandum ile yatıp referandum ile kalktı. Kimi uzmanlar sonuçların olumlu ya da olumsuz fiyatlandığını söyledi. Kimileri ise referandumun gündeme gelmesi ile birlikte pozisyonunu değiştirmeyenlerin de varlığına dikkat çekti ve bunların referandum sonrasını bekleme kararı aldığına ilişkin açıklamalar yaptı. Geçen hafta sonu, piyasaların önündeki bu en kritik eşik, biraz da beklentiler çerçevesinde geçilince Borsa adeta ‘tutmayın beni’ dedi. Döviz ihracatçıları üzecek bir düşüş trendine girerken, TL yine değerine değer kattı. Faizlerde yükseliş beklentisi ise Merkez Bankası’nın ‘indirim’ duvarına tosladı. Reel piyasalarda, özellikle iç piyasada ise canlanma umutları biraz daha güçlenmiş görünüyor. Şimdi ne olacak? Şimdi asıl önemlisi bundan sonra tüm bu faktörlerde ne olacağı ve gerek küçük tasarruf sahiplerini gerekse üretici reel kesimi nelerin beklediği. Bu konuda Ekonomist olarak daha yazılmamış ve konuşulmamış olanları ortaya çıkarmak için hummalı bir çalışma gerçekleştirdik. Bunları paylaşmadan önce, son gelişmelerin kısa bir tahlilini yapmakta fayda var. Anayasa değişikliği ile ilgili 12 Eylül’de yapılan referandum sonrası İMKB, 64.000 üzerinde yeni tarihi zirveleri test ediyor. Güçlü TL ile birlikte döviz kuru üzerinde de baskı devam ediyor. En son Aralık 2009’da faiz indirimi yapan Merkez Bankası’nın aradan geçen dokuz ay sonra gecelik borçlanma faizini 0.25 puan daha indirip yüzde 6.5’ten yüzde 6.25’e çekti. Gerçi haftalıkta bir indirim yapmasa da gecelikteki bu indirimin piyasaların psikolojisi üzerindeki etkisini tahmin etmek çok zor değil. Son günlerde yaşanan bu gelişmelerin ana nedenine bakıldığında referandum sonuçlarının ön plana çıktığını belirtelim. Çünkü referandum öncesi yapılan anketlerde yüzde 50-55 aralığında ‘evet’ lehine sonuç ortaya çıkacağı tahminleri yapılıyordu. Ancak referandumdan piyasa beklentisinin üzerinde yüzde 58 düzeyinde ‘evet’ oyu çıktı. Siyasi risk faktörü Referandum sonucu, 2011 yılında gerçekleşecek genel seçim öncesinde mevcut siyasi iktidarın devamı yönündeki ihtimali destekliyor. Bu da kredi derecelendirme kuruluşları tarafından daha önce belirtilmiş olan “siyasi risk“ faktörünün şu aşamada rafa kaldırıldığı yönündeki yorumları artıyor. Referandum sonrasında S&P, Moody’s ve Fitch her ne kadar şu aşamada not artırımının gündemde olmadığını söylese de piyasa, not artırımı beklentilerini fiyatlarına daha fazla yansıttı. Bakıldığında sadece yerli yatırımcılar değil yabancı yatırımcılar da bu yöndeki beklentiyle hareket ediyor. Not artırımı çıpasının, 2009’daki IMF anlaşması çıpasının yerini almaya başladığı kaydediliyor. Güçlü TL Yaşanan tüm bu gelişmelerin ardından para ve sermaye piyasalarında yeni beklentileri ve yatırım stratejilerini araştırdık. Bundan önceki 4 genel seçimde İMKB’nin performansını mercek altına aldık. Piyasa beklentilerine bakıldığında‚ siyasi risk’ geri plana itildikten sonra olası not artırımı senaryoları ve bütçe disiplini, büyüme, enflasyon gibi temel konular izlenecek. Asıl risk ise yurt dışı piyasalar. İkinci dip senaryoları konuşulmaya devam ediyor. Ancak sert bir düşüş beklentisinin çok düşük olduğu da görülüyor. Böyle bir ortamda ise Türkiye’ye para girişinin devamı bekleniyor. Bu ortamda borsada olası kar satışlarına rağmen, genel trend yukarı yönlü. 67.000 hatta 73.000 rakamları telaffuz ediliyor. Seçimlere kadar daha yukarı öngörüde bulunanlar da var. Düzeltmelerin ise sınırlı olması bekleniyor. 60.000 sonrasında 55.000 seviyeleri güçlü destek konumunda bulunuyor. Döviz tarafında TL’nin güçlü konumunu sürdürmesi ve kurlarda baskının devam etmesi bekleniyor. Yine geçen hafta gecelik borçlanma faizini 0.25 puan indiren MB’nin 2011 yılından önce bir faiz artırımı yapması beklenmiyor. Fiyatlara yansıdı Piyasaların referandum sonuçlarını büyük ölçüde fiyatlarına yansıttığını söyleyen Ata Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Kasabalı bundan sonra 65.000 belki 67.000 seviyelerine kadar daha yükselişin sürebileceğini ardından ekstra bir olumlu haber gelmezse kar satışlarının geleceğini düşünüyor. Referandum sonuçlarını AKP için desteğin güçlü olduğu ve seçimler öncesi popülist harcama riskinin azaldığı şeklinde yorumlayan piyasalarda olumlu havanın süreceği yorumunu yapan İş Yatırım, Garanti ve Akbank'ın hedef fiyatında yaptığı aşağı yönlü revizyonlarla birlikte İMKB için 72.300 hedef değerini veriyor. Kurum, endeks için ‘al’ tavsiyesini sürdürmeye ise devam ediyor. Yakın vadede referendum sonrası art arda gelen olumlu makro verilerin not artırım beklentilerini güçlendirdiğini söyleyen Meksa Yatırım Araştırma Müdür Yardımcısı Özgür Yurtdaşseven, hisse senedi piyasasında beklentilerinin üzerinde performans sergilendiğini kaydediyor. Bu noktada global yatırım ortamında majör bir değişim yaşanmamış olunmasının da mevcut iyimserliği desteklediğini anlatan Yurtdaşseven, “Gerek global gerekse lokal anlamda piyasaların aşırı alım bölgesinde işlem görüyor olması nedeniyle kısa vadeli yeni pozisyonlar açılması adına daha muhafazakar olunması yönündeki tavsiyemizi koruyoruz” diyor. Banka ağırlıklı olur Not artırım beklentilerinin fiyatlanması sürecinde takip edilen yükselis trendinin mevcut durumda 68.000 seviyesini işaret ettiğini anlatan Yurtdaşsven, IMF çıpasının ardandan not artırımının Türkiye piyasası açısından yeni çıpa olmaya başladığının altını çiziyor. Yurtdaşseven, bu tespitinin ardından “Özellikle Türk bankalarının gelişmekte olan ülke bankalar bazındaki iskontosu baz alındığında, not artırımları beklentileriyle endeksin yükselen trend içerisindeki kanal direncine Aralık 2010-Ocak 2011 döneminde ulaşabileceği yönünde öngörümüzü koruyoruz” diyor. Nergis Kasabalı soluksuz yükseliş için son günlerde Garanti Bankası’nda konuşulan blok satış işleminin iyi bir fiyattan yapılması halinde piyasalarda güven tazelemesinin olacağını düşünüyor. Kasabalı „Garanti Bankası’nın piyasada belli fonlar veya halka arz yerine stratejik bir ortağa satılması, bankacılık hisseleri üzerindeki, halka arz baskısını ortadan kaldırır. İyi bir fiyat da ortaya çıkarsa, piyasa düzeltme ihtiyacı duymadan yükselişini sürdürür“ diyor. Finansbank’ın da halka açıklık oranının artırılması yönünde bir beklentinin olduğunu söyleyen Kasabalı, bu konunun da piyasa tarafından yakından izleneceğini kaydediyor. Sanayi fiyatları değerli “Geçen hafta açıklanan büyüme verilerinde öne çıkan reel sektör şirketlerinin aylık veriler ve açıklanan ikinci çeyrek sonuçları nedeniyle zaten bilindiğini anlatan Kasabalı,sözlerine şöyle devam ediyor: “İkinci çeyrek bilançolarının ardından banka hisselerindeki alımlar sanayi hisselerine kaymıştı. Bunu yabancı takaslarında da görmüştük. Ancak bugün gelinen noktada banka hisseleri sanayi hisselerine göre biraz geride kaldı. Garanti’nin de olası blok satışı ile birlikte banka hisseleri ağırlıklı yükseliş olacaktır.“ Daha ileri vadede, mali kural, rating kuruluşlarından gelebilecek açıklamalar yakından izlenecek. Ancak bu fiyatlardan alma konusunda yatırımcıların tedirginlik yaşadığını söyleyen Nergis Kasabalı, düzeltmeden sonra ikinci bir yukarı hareketin daha kolay yapılabileceğini anlatıyor. Kısa vadede 75.000 gibi rakamları çok fazla öngörmediklerini anlatan Kasabalı, yurt dışı piyasaların seyri konusunda tedirginliklerin artabileceğini bunun da İMKB’yi desteklemeyeceğini kaydediyor. Portföyler TL ağırlıklı Borsada bu beklentiler varken para piyasalarına bakılığında da referandum sonuçları olumlu karşılanıyor. Referandum sonucunda yüzde 55’in üzerini oldukça iyi karşılandığını belirten T Bank Hazine/Döviz Piyasası Yönetmeni Engin Arvas, bu sayede genel seçime ve tek parti iktidarının devam edeceğine ilişkin bir ipucunun verilmiş olduğuna işaret ediyor. Bu durumun önümüzdeki dönemde Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler bazında öne çıkmasına yardımcı olacağını ifade eden Arvas, “Yurtdışındaki etki pozitif olursa, Türkiye’ye daha fazla yansır. Döviz kurları baskı altında, aşağı yönlü hareketin olabilirliği daha yüksek” diyor. Finansbank Döviz Masası Yönetmeni Ömer Ünveren de referandumdan çıkan sonuç ile hem yurtiçi hem de yurtdışı yatırımcılar tarafından tek parti iktidarın olumlu karşılandığını doğruladı. Pozisyonların genellikle TL’de olmasıyla birlikte Ünveren, 1.49 seviyelerinden kar satışları geldiğini ifade ediyor. Yerli yatırımcıların artık akıllı davrandığını, hem kendi bilançoları hem de pozisyon trade’i (alım-satım) açısından olumlu hareketlerde bulunduğunu kaydeden Ünveren, “Yabancı tarafta genelde Londra’daki hedge fonlar piyasaya yön verirken, artık yerli yatırımcılar bu piyasaya yön veriyor. Bu durumda artık yabancı hedge fonların verdikleri zarardan dolayı pozisyonlarını küçültmeleri, daha çok pozisyon alamamaları, piyasanın hacminin eskisine göre çok kuvvetli olması, kolay kolay bir yöne hareket ettirememelerine neden oluyor. Ancak çok kuvvetli lokal müşteriler birleşince piyasa bir yöne yönelebiliyor. Bu nedenle TL’de olumlu trend devam edecek” diyor. Not artırımı gelebilir Türkiye’nin yurtdışından bağımsız düşünülemeyeceğini hatırlatan Arvas ise içerideki siyasi riskler nispeten sınırlandırılsa da yurtdışına ilişkin öngörüde bulunmanın zor olduğunun altını çiziyor. Önümüzdeki dönemde yabancı yatırımcıların payının artabileceği öngörüsünde bulunan Ünveren ise “Not kuruluşlarından, not artırımı gelebilir. Bu nedenle yabancı yatırımcıların ülkeye girişi sürebilir. Türk lokal kurumsal yatırımcılarda kış aylarında döviz talepli olabilir. TL’ye giriş sürecek” diyor. Beklenmeyen bir siyasi gelişme veya kur ya da faizlerde bir hareket olasılığının yüksek olmadığını belirten Arvas, yatırımcılara şu tavsiyelerde bulunuyor: “Sepette döviz tutma oranı, yüzde 20-25’lerde veya altın tutulabilir. Faizlerde de anormal bir aşağı yönlü hareket beklemiyoruz. Çünkü FED’in de politika değiştirmesi potansiyeli var. Kısa vadeli mevduat ya da güvenli hisse senetleri elde tutulabilir. Yurtdışındaki hareketleri göz önünde bulundurarak, uzun vadede TL’de kalmak mantıklı görünüyor.” Piyasa önceden satın aldı Görüşlerini bizimle paylaşan bir banka yöneticisi ise piyasalarda sert bir hareketin yaşanmamasını sonuçların önceden satın alınmasına bağlıyor. Bu üst düzey banka yöneticisi “Piyasalarda sert hareketler olmadı çünkü piyasalar (zaten) referandum sürecini önceden satın almıştı. Piyasalar referandumun yüzde 55 evet çıkacağını düşünüyordu” diyor. Tek parti ihtimalinin güçlenmesinin piyasalar açısından olumlu olduğunu ifade edens yönetici ”Çünkü piyasalar belirsizliği sevmez” diye konuşuyor. Piyasaların son dönemde olumlu seyir izlemesinde Türkiye ekonomisinin güçlü unsurlarının da olumlu etki yarattığı belirtiliyor ve şöyle devam ediyor: “Örneğin borcun milli gelire oranı düşük. Merkez Bankası’nın da kredibilitesi yüksek. Enflasyonda kısmi bir yükselme yaşadık ama yıl sonu için yüzde 7.5 hedefi tutturulabilir. Bütün bunlar bir araya geldiğinde Türkiye için şu anda gözde ve popüler bir yatırım ülkesi denebilir. Mali Kural’ın yasalaşmamasının ise bir miktar olumsuz etkisi var piyasalar üzerinde.” Kısa vadede 1.300 dolar Geleceğe yönelik olarak ise bileşik faizin kısa vadede aşağı yönlü sert hareketi beklenmiyor. Analistler, MB fonlama faiz oranlarının bu seviyede olduğu noktada (haftalık repo faizi referans yüzde 7, bileşiği yüzde 7.25-7.30’lara gelir) bileşik faizinin yüzde 8’in altına inmesini pek fazla beklemiyor. Enflasyonda gerileme yaşanacağını düşündüğünü belirten bir bankanın Hazine Müdürü, enflasyondaki gerilemenin yüzde 5’e yaklaşacağını düşünüyor. Hazine Müdürü, “Böyle bir durumda bileşik faizlerin yüzde 7.75’lere kadar inme ihtimali var. Eğer o dönemde MB de yurt dışında durum kötü faiz indirimine gidebilir şeklinde bir algılama oluşursa bileşik faizde de yüzde 7’lere doğru gidebilir. Fakat benim ana senaryom bu değil” diye konuşuyor. Altın fiyatlarına bakıldığında ise İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdür Yardımcısı Şant Manukyan dünya ölçeğinde enflasyon korkusunun yakın zamana kadar sürekli olarak boşa çıktığını, kredi ve parasal büyüklükler dikkate alındığında deflatif eğilimlerin daha baskın olduğunu belirtiyor. Manukyan, altın fiyatlarının piyasa ortalamalarının üzerinde hareket edeceğine ilişkin tahminlerini sürdürüyor. Manukyan, “Şimdilik 1.320 dolar seviyesine kadar sürecek bir artış bekliyoruz. Ancak uzun vadede altının ve özellikle gümüşün çok daha yüksek seviyelerde bulunması büyük bir ihtimal” diyor. Borsa seçime giden günleri değil, seçimden sonraki günleri seviyor 24 ARALIK 1995 SEÇİMİ: Seçimde Meclis’e 5 parti girdi. En yüksek oyu yüzde 21,38’le Necmettin Erbakan’ın Refah Partisi aldı. Diğer partiler, ANAP (yüzde 19,65) DYP (yüzde 19,18), DSP (yüzde 14,64) ve CHP (yüzde 10,71), Refah Partisi’nin gerisinde kaldı ve sonuçta koalisyon hükümeti ortaya çıktı. Bu dönemde 28 Şubat kararları alındı ve asker, siyasete müdahale etti. 4 Nisan 1994 kararlarının ardından dip yaptıktan sonra 21 Nisan 1995’te 547 puanla zirve yapan endeks, bunun ardından genel seçimler yapılıncaya kadar 8 ay boyunca düşüş yaşadı ve seçimlere kadar 397 puana geriledi. Daha kısa vadede bakıldığında 1 Ağustos–25 Aralık 1995 tarihleri arasında borsadaki düşüş yaklaşık yüzde 23 oldu. Seçimlerin ardından 25 Aralık 1995-8 Nisan 1996 tarihleri arasındaki 4 aylık dönemde ise borsa endeks ralli yaptı ve getiri 83 oldu. 18 NİSAN 1999 SEÇİMİ: Seçim’de Meclis’e yine 5 parti girdi. En yüksek oyu yüzde 22,19’la Bülent Ecevit’in DSP’si aldı. Diğer partiler ise (MHP (yüzde 17,98), FP (yüzde 15,41), ANAP (yüzde 13,22) ve DYP (yüzde 12,01) oldu. Bu dönemde Kasım 2000 dalgalanmasının ardından Şubat 2001’de Anayasa kitapçığının fırlatılmasıyla başlayan siyasi ve ekonomik kriz yaşandı. Bu seçim sürecinde 1991 ve 1995 seçimlerinden farklı bir hareket yaşandı. Seçimler öncesinde 4 Ocak–19 Nisan 1999 tarihleri arasında borsanın yüzde 66 oranında yükseldiği gözlendi. Bunda sıkıntılı koalisyon hükümeti sürecinin biteceği beklentisinin yanında, 1997 yılı Haziran ayında Tayland’da başlayan ve sonrasında Rusya kriziyle devam eden süreçte İMKB’nin düşük seviyelerden işlem görmesinin de etkisi oldu. 19 Nisan–9 Ağustos 1999 tarihleri arasında yani seçimlerden sonra ise endeks yüzde 28 oranında yükseliş yaptı. 3 KASIM 2002 SEÇİMLERİ Meclis’e yüzde 10 barajını aşabilen sadece 2 parti girebildi. Bunlar yüzde 34,43 oy alan Recep Tayyip Erdoğan’ın AKP’si ve yüzde 19,41 oy alan Deniz Baykal’ın CHP’si oldu. Aradan geçen 13 yılın ardından Türkiye tekrar tek partili hükümet ile yönetilmeye başladı. Şubat 2001 krizinin ardından 20 Eylül 2001’de 7.651 dip seviyesini gören borsa endeksi, ardından 8 Ocak 2002’de 14.879 puan seviyesini gördü. 3 Kasım 2002 seçimlerine kadar olan süre içinde borsa endeksi düşüş trendine girdi. Seçimlere kadar 8.809 puan seviyelerine kadar geri çekilme yaşandı. Ardından genel seçimlere yaklaştıkça seçim beklentileri artmaya başladı. Tek partili istikrarlı hükümet çıkması ise piyasaları tekrar yukarı taşıdı. Seçimlerden sadece iki hafta sonra 18 Kasım 2002’de borsa 14.058 puanı gördü. 22 TEMMUZ 2007 SEÇİMLERİ Global likidite rüzgarını arkasına alan İMKB, tek parti beklentisinin de etkisiyle 8 Haziran’da 4.2 puandan başladığı yükseliş hareketini 23 Temmuz pazartesi günü 55.625 puana kadar sürdürdü. AKP, yüzde 46.7 gibi yüksek bir oy oranıyla seçimlerden galip çıkmayı başardı. Borsada yükselişin devamı beklenirken seçimlerin hemen ertesinde ABD’de yaşanan suprime mortgage kredilerine yönelik sorunların yatırım bankalarına ve bazı fonlara sıçraması, piyasaların havasını bozdu. İMKB, gelen sert satışlarla 16 Ağustos itibariyle 44.473 puana kadar geriledi. Sonrasında ise endişelerin hafiflemesiyle güçlü hükümet senaryosuyla İMKB yönünü tekrar yukarı çevirdi ve 15 Ekim’de 58.232 seviyesinde zirve yaptı. “Borsa orta vadeyi kurtardı“ Ekspres Yatırım Genel Müdürü Haldun Alperat “Borsa, kısa vadede referandum sonucunu fiyatına yansıttı. Bunun yanında siyasi risk faktörünün ortadan kalkması ve seçimlerde güçlü hükümet senaryosunun güçlenmesiyle orta vadede beklentilerini artırdı. En azından seçim öncesi anketlere kadar olası düzeltmelere rağmen borsanın önü açıldı. Dışarıda ise ikinci dip olmayacağı beklentisinin iyice kuvvetlendiğini düşünüyorum. Beklentim, seçimlere kadar İMKB’nin yüzde 30 daha potansiyelinin olduğu yönünde. Bu rakam, İMKB için pahalı olur ama diğer ülkelere göre pahalı da olması gerekir. Çünkü 2-3 yıl sonrasına bakıldığında bu oranlar pahalı olmayabilir. Banka ağırlıklı hareketin olacağını düşünüyorum. Bankalarda PD/DD 1.8 çarpandan işlem görüyor. Bu oran 2.5 seviyelerine kadar çıkabilir. Türk bankaların karlılık performansına ve beklentilerine bakıldığında bu oran çok da uzak değil.“ “Yabancıların ilgisi sürüyor” Mehmet Gerz/Ata Portföy Genel Müdür Yardımcısı “Yabancı yatırımcılar gelişmekte olan ülkeler arasından iç talebi güçlü borsaları tercih ediyor. İMKB de bu borsaların başında. Bankalar, yabancıları en çok çeken sektör. Bankalar dışında orta ölçekli şirketler de yabancıların yeni tercihlerinden. Özellikle otomotiv, gıda, cam ve beyaz eşya gibi sektörlerin bilanço sonuçları sonrasında bu sektörlere ilgi arttı. Bu sektörler, canlı iç talepten de iyi etkileniyor. Yılın ilk yarısında büyümenin iyi gitmesi, sanayi hisselerine yansıdı. Yüksek karlılık açıklayan sanayi şirketlerine karşı da yabancının kayıtsız kalması beklenemezdi. Sanayi şirketlerine sermaye akışı devam ettiği için borsada da yükseliş devam edebilir. Bankacılık ve sigortacılık sektöründeki yabancı evlilikleri de dikkatle izlenmeli.” PİYASALARDA BEKLENTİLER BORSA Pembe senaryo: Kısa vadede olası düzeltmelere rağmen, siyasi risk faktörünün ortadan kalmasıyla birlikte borsanın önü açıldı. İlk etapta 67.000 ardından 70.000 ve üstü seviyeleri görmek mümkün. Yurtdışında sert bir bozulma olmaz ve rating kuruluşlarından not artırımına yönelik açıklamalar gelirse İMKB bankaların önderliğinde 2011’de yapılması beklenen genel seçimlere kadar çok daha yüksek seviyeleri test edebilir. Gri senaryo: İçerde siyasi risk ortadan kalmasına rağmen, seçim sürecinde bütçe disiplininde meydana gelebilecek bir bozulma piyasayı rahatsız eder. Buna yurtdışında yaşanacak sert bir bozulma da eklenirse İMKB’de satış eğilimi daha da artabilir. Ancak Türkiye’nin güçlü mali yapısı, güçlü bankacılık sistemi gibi faktörler nedeniyle olası satışlar da sınırlı olur. 60.000 altında 55.000 seviyeleri güçlü destek konumunda. ALTIN Altın fiyatları, küresel ekonomik büyümenin gücüne ilişkin kuşkular ve artan mali açıkların yarattığı endişelerle 1.275 dolar/ons tarihi zirve fiyatına kadar yükseldi. Analistler, fiyatın 1.300 dolara kadar çıkacağını tahmin ediliyor. Artışın gelecek yıl da sürmesi bekleniyor. Altının orta ve uzun vadede 2 bin doların üzerine çıkabileceği belirtiliyor. Altının bir süre daha yükseldikten sonra düşüşe geçeceği ve altının ons fiyatının 1000 doların altına gerileyebileceği düşünülüyor. Dünya ekonomisinin bazı zayıflıklar bulunsa da gelecek yıl içinde ekonomik büyümelerin hızlanması halinde Merkez Bankalarından faiz artışı sinyalleri gelecek. Bu da altın fiyatlarında düşüşe neden olacak. FAİZLER Türkiye piyasalarında uzun zamandır gösterge bileşik faiz yüzde 8 civarında seyrediyor. Türkiye’de faiz oranları ciddi anlamda gerilemesine karşın uluslararası kıyaslamalara göre hala yüksek. Bu durum yabancı yatırımcıların ülkemizdeki finansal varlıklara yatırımların sürmesi ihtimalini güçlendiriyor. Öte yandan bileşik faiz oranlarının, fonlama maliyetleri düşünüldüğünde, gideceği yerin sınırlı olduğu da vurgulanıyor. Dünya ekonomisinde toparlanmaya yönelik beklentilerin gelen makro veriler çerçevesinde bozulması ve ikinci dip ihtimalinin artması, yatırım havasının bozulmasına neden olabilir. Türkiye’nin bankacılık sistemi ve temel göstergelerde sağlam duruşuna karşın yurtdışından sert hareketlerin gelmesi halinde yabancı yatırımcıların ülkemizi terk etme ihtimalleri de mevcut. DÖVİZ Türkiye’de politik belirsizliğin bulunmaması, faiz oranlarındaki düşük seyre rağmen uluslararası kıyaslamalarda daha yüksek faiz veriyor olmamız yabancı girişini artırıp TL’nin değerlenmesine yol açabilir. Bu koşullar altında halen 1.49’lardan işlem gören Dolar/TL kurunun 1.45’lere kadar hareket etme potansiyeli var. TL’nin değerlenmesi, MB’nin enflasyon politikasına da destek veriyor. Yurtiçi ya da yurtdışı sebeplere dayalı olarak yaşanabilecek herhangi ciddi bir sorun, Türkiye’de finansal varlıklarda bulunan yabancı yatırımcıları paralarını alıp kendi ülkelerine yönlendirebilir. Bu durum da zaten değerli olduğu konuşulan TL’de değer kayıplarına neden olabilir. Gerçi TL’nin kısmi değer kaybetmesi özellikle ihracat açısından ülkemizin ihracat performansı üzerinde olumlu etki yaratacağı da söylenebilir. Azalan tüketici güveni yeniden yükselişte Ağustos ayında yapılan tüketici güven endeksi araştırmalarında belirgin bir gerileme dikkat çekiyordu. Bunu büyük ölçüde referandum stresine bağlayan uzmanlar, sandığa gidilmesinin ardından güven endeksinde yeniden çıkış olduğunu düşünüyor. Referandum yaz boyunca iç piyasada da rüzgar estirdi. Fakat soğuk bir rüzgardı estirdi. Özellikle ‘hayır’ çıkma olasılığıyla seçimlerin öne alınma olasılığının konuşulması iç piyasalardaki tüketim tedirginliğini biraz daha uzatabilirdi. Fakat referandumun ardından bu riskin ortadan kalktığı ve reel piyasalarda belirgin bir rahatlama olduğu görülüyor. İhracat cephesinde ise referandumun ardından oluşan güven ortamının sıcak paranın Türkiye’ye olan ilgisini artıracağı görüşü hakim. Sıcak paranın döviz kurlarını düşürmesi nedeniyle bu durumdan olumsuz etkileneceklerini düşünen ihracatçıların sayısı bir hayli fazla. Bu ortamda ithalatın daha da güçleneceği öngörüyor. Bir yönü ile ara mamül ithalatının yaratacağı maliyet avantajı ile benimsenmekle birlikte ithalattaki kolaylık genel anlamda ihracatçıyı endişelendiriyor. Hangi sektörler öne çıkacak? Böyle olması normal çünkü ihracatçının dış pazarlarda gösterdiği performans doğal olarak kur değerleri ile de yakından ilgili. Son dönemde kurlardaki gerilemenin ihracatçıyı üzdüğü bir gerçek. Siyasi istikrar, güven ortamı ve sıcak para girişi ile birlikte yaşanacak kur değerindeki düşüş, fiyat tutturma yarışında bir hayli zorlanan ihracatçının önündeki en temel sorun olarak duruyor. İhracatçı bu konuda hükümetten çözüm bekliyor., İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Hikmet Tanrıverdi, Önümüzdeki dönemde ihracat performansı açısından otomotiv hazır giyim, kimyevi ürünler demirçelik ve elektronik sektörlerinin parlak performansının yanına madencilik, demir dışı madenler ile mücevheratın da ekleneceğini düşünüyor. İhracatta otomotiv ve hazır giyim sektörü liderliğini sürdürürken performansıyla son dönemde öne çıkan sektörler de var. Özellikle kimya ve makine sektörü bu anlamda dikkati çekiyor. Bundan sonraki dönemde ihracatta perakende boyutu olan ve yurt dışında mağazalaşabilen sektörlerin öne çıkacağı ise hakim görüş. Güven endeksi Perakende sektörü temsilcileri siyasi kaos ortamının alışveriş performansını direk olarak etkilediğinde adeta hemfikir. Örneğin 2010 yılı içerisinde tüketici güveni yüksek seyrederken, ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 4.3 azalarak 104,29 değerinden 99.77 değerine geriledi. Benzer şekilde, Tüketici Beklenti Endeksi ve Tüketim Eğilimi Endeksleri sırasıyla yüzde 3,5 ve yüzde 7,1 değer kaybetti. Önemli bir nokta da, Ağustos ayının ilk yarısında artış gösteren tüketim eğiliminin, ikinci yarıda düşüş göstermesi oldu. Perakende uzmanları bunda referandumun büyük etkisi olduğunu söylüyorlar. Perakende sektörüne dönük yaptığımız analizde referandumdan önceki hafta içinde alışveriş oranlarında ciddi oranda bir düşüş yaşanmış. Ancak sonuçların açıklanması ve belirsizliğin ortadan kalkması ile tüketici alışveriş alışkanlıklarına geri dönmeye başlamış. Belirsizliğin ortadan kalkmasıyla birlikte tüketici eğilimindeki performans artışı kendisini bizzat geçen hafta gerçekleşen bir etkinlikte rahatlıkla gösterdi. Global krizin olumsuz etkilerini kırmak için 13 ülkede birden düzenlenen Fashion’s Night Out’un Türkiye ayağı büyük ilgi gördü. Bine yakın mağazanın çeşitli oranlarda indirim imkanı yarattığı ucuz alışveriş organizasyonunda 6 saat içinde 50 milyon dolarlık satış gerçekleşti. Şirketler satışlarını yüzde 500’lere varan oranlarda artırma başarısı gösterdi. Mehmet Nane (AMPD Başkanı) “Siyasi istikrarla geleceğe olumlu bakıyoruz” “Ekonomideki büyüme, istihdama da işsizlik oranlarının yüzde 10.5 seviyesine düşmesi şeklinde yansıdı. Organize perakende sektöründe de Temmuz 2010 itibariyle, yılın ilk 7 ayında yüzde 11, yıllık bazda ise yüzde 18 istihdam artışı sağlandı. Bu veriler ve istikrar ortamının korunması ışığında geleceğe baktığımızda manzara olumlu görünüyor. Bundan sonra hem yatırımlar hem de istihdamın artması önemli. 2015 yılı itibarıyla, Türkiye’deki toplam AVM sayısının 450’ye, toplam organize perakende sektörü istihdamının ise 800 bin kişiye ulaşacağını öngörüyoruz.” Ekonomist
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!