BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 69,75 -0,85 362.700.000.000,00
ALBRK 8,64 0,70 21.600.000.000,00
GARAN 142,20 0,21 597.240.000.000,00
HALKB 27,44 2,62 197.150.309.472,48
ISCTR 14,99 0,27 374.749.550.300,00
SKBNK 6,98 -2,79 17.450.000.000,00
TSKB 13,55 -0,07 37.940.000.000,00
VAKBN 28,02 0,72 277.844.121.074,46
YKBNK 34,20 -0,18 288.889.153.912,80

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaPara yeni kazanç noktasını arıyor ----

Para yeni kazanç noktasını arıyor

Para yeni kazanç noktasını arıyor
11 Eylül 2009 - 11:56 www.finansingundemi.com

Para daha fazla kazanmak istiyor. Fakat Merkez Bankası’nın faiz politikası, bu isteğe ket vuruyor. Mevduat dışındaki birçok yatırım enstrümanındaki yüksek risk algısı işte bu paraya sahip olanları kara kara düşündürüyor. Güvenli liman mevduat mı, yoksa “Bir çıkarsa görürsünüz” denen dolar mı...

Peki ya altına yatırım için uçuk senaryolar ya gerçek çıkarsa?.... İşte tüm bu yatırım enstrümanlarının en sıcak beklentilerini sizin için araştırdık. Kayhan Öztürk/ Talip Yılmaz/Ekonomist Bu yıl, tasarruf sahibi ve kasalarında kısa sürelerle de olsa bulunan nakitlerini değerlendirmek isteyen şirketler için kolay geçmiyor. Çünkü paranın risk barometresi oldukça üst seviyelerde dolaşıyor. Dünyadaki global finans krizinin ateşinin bir türlü düşmemesi, dahası ikinci bir kriz dalgasına yapılan güçlü göndermeler, bu barometredeki ısı göstergesinin düşük seviyelere düşmesinin en önemli engeli. Diğer yandan gelişmekte olan piyasalarda sıcak paranın yarattığı dalgalar da artık eski kadar güçlü değil. Birincisi 2008 Haziran’ından bu yana tüm zararları sineye çekerek kabuklarına çekilebilen fonlar, bir türlü cesaret edip de yeni maceralara atılamıyor. İkincisi özellikle Türkiye’de Merkez Bankası’nın faizleri ciddi bir şekilde düşürmesi, reel faizi cazip olmaktan çıkarmış bulunuyor. Yani “yatır faize, zamanı geldiğinde dön dolara, oradan çık hisse senedine gir” döngüsünden para kazanmak, eskisi kadar kolay değil. “Diğer yandan doların bu seviyesinde risk mi var yoksa kazanç mı?” sorusuna, yatırım uzmanlarından cesur yanıtlar almak zor. Borsa deseniz, 48.000’lerden döndükten sonra 46.000-47.500 arasında yatay seyirde. Kimilerine göre hisse senetleri üzerindeki risk ciddi boyutta. Kimileri ise hisse endeksin üzerinde risk olabilir ama iyi seçilecek hisse senetleri ciddi bir getiri potansiyeline sahip. Altındaki senaryolar ise uçuk denecek boyutlara kadar çıkabiliyor. Ons fiyatının 2.000 dolarlara kadar çıkacağı senaryolarına inananlar hiç durmamalı. Mevduat ve yatırım fonları için şunu söylemek mümkün. Az riskli ve en azından enflasyondan korunma limanları buralar. Neden yazıyoruz bütün bunları? Çünkü faizlerin düşmesi, paranın başını döndürdü ve kimse ne yapacağını bilmiyor. Son haftalarda haber merkezimize gelen çok sayıda ”Ne önerirsiniz” telefonlarını da gözeterek tüm yatırım enstrümanları ile ilgili en sıcak beklentileri araştırdık. Karar sizin. DÖVİZ Dolar için 1.52 seviyesi kritik Son aylarda küresel piyasalarda artan risk iştahının ağustos ayında biraz hız kesmesiyle birlikte doların yaşadığı değer kayıpları, geçen ay devam etmedi. Ağustos başında 1.4490 TL seviyesini gören dolarda bu seviyelerden tepki alımları geldi. Olumsuz makro göstergeler de kurun 1.50’nin üzerine çıkmasına neden oldu. Doların 1.50’nin üzerinde kalması ve 1.52-1.55’lere gelmesi ise piyasaların özellikle makro ekonomik verilerde bozulmanın, yurt dışı piyasalarda olumsuz havanın olmasına bağlı görülüyor. Anadolu Yatırım Araştırma yetkilisi Mehtap Keskin, “Dolarda 1.52 önemli bir teknik seviye. Yukarı doğru hareketlenmeler olabilir ama 1.52 kırılmadıkça dolarda daha üstü beklenmiyor. Kırılırsa ilk hedef 1.55, ardından 1.58 ve 1.60’lar hedeflenir. Kırılamazsa ilk destekler ise 1.50’nin altında 1.48 var” diyor. Analistler dolardaki hareketlerin eylül sonunda yapılacak IMF görüşmelerinden bir şey çıkıp çıkmayacağına da bağlı olacağını düşünüyor. Piyasanın hoşlanmayacağı gelişmeler olması halinde ve İMKB’nin de düşmeye devam etmesi durumunda dolarda bir hareket olabileceğini düşünüyor. Ama bu hareketin hızlı olabileceği ve piyasayı çok iyi takip etmeyen yatırımcıların Bu hıza yetişemeyebileceğine de dikkat çekiliyor. Öte yandan yerli yatırımcıların dolardaki hareketlerde doğru sörf yapmayı öğrendikleri görülüyor. Yukarı hareketler, düşük maliyetlerde alınan kurda satış fırsatı olarak kullanılıyor. Özellikle 1.45 seviyelerinde alınan dolarda 1.50 üstü seviyeler yaklaştıkça satışa geçiliyor. Bu da global büyük bir risk oluşmadıkça yukarı hareketleri sınırlıyor. Orta vadeli Eurobond’lar tutulabilir Bu arada, yurt dışı piyasalarda iyimserliğin hakim olması sonucunda gelişmekte olan piyasalarda eurotahvillere olan ilgi de artmıştı. Türk Eurobond’ları da gelişmekte olan piyasa eurotahvillerine paralel hareket ediyor. Ancak yurt dışı piyasalarda belirsizliklerin tamamen ortadan kalkmamış olması nedeniyle orta vadelerde ‘tut’ önerisi verilirken, uzun vadelerde ‘sat’ tavsiyeleri dikkat çekiyor. Kısa vadeli tahvil getirilerinin alım-satım spredinin genişlemiş olması nedeniyle kısa vadeli Eurobondlarda da ‘tut’ tavsiyesi veriliyor. Avantajları * TL, genel olarak küresel piyasaları izliyor. Küresel risk iştahındaki azalma sinyallerinin yanı sıra büyüme verilerinde yaşanması muhtemel endişeler, dolarda alımları da beraberinde getirebilir. Yerli yatırımcı için böyle bir durumda 1.70 üstü seviyeler hiç de şaşırtıcı olmaz. * IMF anlaşmasıyla ilgili yaşanacak haber akışı, TL üzerinde etkili olabilir. Burada yaşanacak olumsuz gelişmeler, kurun yukarı hareketini beraberinde getirebilir. Aksi gelişmelerde ise IMF beklentisi fiyatların içinde olduğu için çok sert aşağı hareketler beklenmemeli. Dezavantajları * Global risk iştahındaki artış yurt dışı finansman olanaklarının göreceli olarak artmasına neden oluyor. Örneğin, Mayıs ayında yüzde 61 olan reel sektörün uzun vadeli dış borçları çevirme oranı Haziran ayında yüzde 79’a yükseldi. Bu veriler ışığında yatırımcıların döviz talep etmesine neden olacak “event” riskler olmadıkça, ekonominin doğal dengesi döviz talebi oluşturmuyor. * Türk yatırımcısı için döviz, tarihsel olarak bir para koruma ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Ancak uzun vadeli baktığımızda dolar ya da Euro getirisi, likit fon getirisinin üzerine çıkamadı. Bu yüzden yatırımcılara dövizin aşırı düştüğü noktalarda kısa vadeli alımlar dışında döviz yatırımı yapmaları tavsiye edilmiyor. Görüş “Portföyde bulundurulmalı” Gür Çağdaş/Garanti Portföy Genel Müdürü “Dövizi her zaman bir getiri alternatifi olarak düşünmek gerekiyor. Döviz taşımanın maliyetinin düşük olduğu bu dönemde piyasada oluşabilecek dalgalanmalar için portföylerde bir miktar döviz bulundurulabilir. Portföyde hangi oranda döviz taşınacağı, yatırımcının risk tercihine bağlı olarak değişebilir. Dolar kurunun 1.45-1.52 bandında hareket etmesini bekliyoruz.” BORSA İMKB’de düşüşler yeni alım için fırsat 48.000 üzerini test eden İMKB Ulusal-100 Endeksi geçen hafta ise hızla düşerek 45.*** seviyelerine kadar geriledi. Yılbaşından bu yana yüzde *** getiri sağlamış olan İMKB, krize rağmen son dönemlerdeki performansı nedeniyle bu yılın en popüler yatırım araçları arasında yer alıyor. Endeksin 48.000 seviyelerinde düzeltme gelebileceğine dikkat çektiğimizi hatırlatarak, bundan sonraki hareketlerde hisse bazında seçimlerin önemli olacağını belirtmekte yarar var. Borsada ciddi bir düzeltme gelirse, yukarı hareketin ise yine 2009 performans beklentisi yüksek bankalarla başlayacağı ifade ediliyor. Önümüzdeki dönemde hisse seçimlerinin daha da ön plana çıkacağını ifade eden analistler, hikayesi olan kısacası beklentisi olan hisselerin de yine ön plana çıkacağını ve temel analizin ağırlık kazanacağı bir döneme girildiğini belirtiyor. Endeksteki çıkışın krizden önce 48.500 desteği kırılınca başladığını anımsatan Acar Yatırım Araştırma Müdürü Zeynel Balcı, “Burası önemli bir direnç seviyesi. Endeks 45.000 desteği altına gelirse, 21.000’lerden başlayan çıkışı hareketi güç kaybedecek. 45.000 altında 42.500, 40.000 ve 38.500 var. Bu nedenle 45.000 üzerinde kalınması çok önemli” diyor. Yukarı yöndeki hareketlerde ise Balcı, 48.500 üzerinde 50.000 52.000 hedeflerinin olduğunu belirtiyor. Ancak Balcı’ya göre endekste bir süre daha düşüşün devam etmesi daha makul. Balcı bu konuda, “Çünkü piyasa olumlu fiyatlamayı yaptı. Hatta markro ekonomik toparlanma endeksle denk değil, daha geriden geliyor” diyor. Yapılan değerlendirmelerde 45.000 kırılırsa aşağı hareketlerde 42.500-42.000 seviyeleri hedef olarak gösteriliyor. Eğer dış piyasalarda büyüme ve işsizlik verilerinin beklentilerin altında kalmasıyla bozulma artar yine toksit atıklarla ilgili kaygılar yükselir ve satışlar derinleşirse 38.000 buranın altında 36.000 seviyelerinin de mümkün olabileceği belirtiliyor. Ancak Balcı, geri çekilmelerde 40.000’lere doğru olan düşüşlerde 42.000-38.000 seviyelerinde alım yapılabileceğini, alımlarda ise çok seçici olunması gerektiğini düşünüyor. Avantajları * Borsa, risk primi yüksek olmasına rağmen getirisi açısından cazip görünüyor. 38.000-42.000 aralığı genel olarak hisse senedi yatırımı için uygun seviyeler olarak gösteriliyor. Burada da mali yapısı güçlü ve beklentisi olan hisselerde kademeli alım yapılması öneriliyor. * Analistler düzeltme hareketlerinde paniğe kapılmamak gerektiğini ve hisse oranının artırılmasını tavsiye ediyor. Dezavantajları * Yaşanan hızlı ve sert yükseliş sonrasında borsanın bir miktar dinlenmeye, gelinen fiyat seviyelerini hazmetmeye ihtiyacı var. Dolayısıyla realizasyon sürecinin devam edeceği öngörüsüyle alım yapmak için bir miktar beklenmeli. * Veriler, piyasadaki fiyatları teyit etmiyor. Yükselişin arkasındaki temel neden, parasal genişleme. Gelinen noktada, faiz oranlarındaki seviye ve Merkez bankaları tarafından piyasaya enjekte edilen meblağlar, şiddetli bir biçimde sorgulanıyor. * İsrail Merkez Bankası, bunun ilk işareti olarak faiz artırmaya başladı bile. Buna bağlı olarak global olarak faiz indirim sürecinin sonlarına geldiğimiz ve önümüzdeki dönemde, faiz artırımlarının tekrar konuşulabileceğini unutmamak lazım. Görüş: “Borsa, güçlü bir alteratif” Hamdullah Ceylan/Marbaş Menkul Değerler Genel Müdürü “Yukarı hareketlerde 46.000-48.000 bandında karlı pozisyonlar azaltılmalı. Karlı pozisyonlar azaltılarak beklentisi olan, mali sonuçları iyi gelen, hedef fiyatlarına göre daha potansiyeli devam eden hisselere yönelinmeli. Geri çekilmelerde önce 42.000, satışlar derinleşirse 38.000 seviyelerine kadar gelinmesi mümkün. Yatırımcılar, 38.000-42.000 aralığında mali yapısı güçlü ve beklentisi olan, krizin etkilerinden kısa sürede çıkıp, artı gelir ve kar yaratabilecek hisselerde kademeli alım yapabilir. Faizlerdeki düşük düzey ve piyasadaki likidite devam ettiği sürece borsa yatırım aracı olarak güçlü alternatif olmaya devam edecek.” MEVDUAT Getirisi cazip değil, ama riski sıfır Merkez Bankası’nın faiz indirimleri, tahvil-bonodan sonra en çok mevduat faizlerini etkiledi. Halen bankaların mevduat faizleri, yüzde 10 civarında seyrediyor. Bu ise geçmişte Hazine bonosu faizlerinden yüksek getiriye alışmış olan mevduat yatırımcısını tatmin etmekten uzak bir görüntü içinde. Mevduat faizlerindeki bu gerilemeyi tetikleyen Merkez Bankası’nın faiz indirimleri oldu. Ancak ekonomik durgunluk nedeniyle bireylerin ve şirketlerin kredi talebinin olmaması, bankaların likidite ihtiyacını azalttı. Dolayısıyla bankalar kredi olarak kullandıramayacakları bir paraya yüksek faiz verip, maliyetlerini artırmak istemiyor. Maliyetleri düşürmek adına da mevduat faizlerini aşağıya çektiler Ekonomik durgunluk nedeniyle bireylerin ve şirketlerin kredi talebinde gerileme yaşandığını söyleyen İş Portföy Genel Müdür Yardımcısı Tevfik Eraslan, kredi talebindeki daralma nedeniyle bankaların fon ihtiyacının azaldığını, buna bağlı olarak mevduat faizlerinin gerilemeye devam edeceğini söylüyor. Mevduattaki bu dengenin değişmesi ise kredi piyasasının açılmasına, Eraslan’ın deyimiyle bireylerin ve şirketlerin kredi talebinin artmasına bağlı. Bu durumda likidite ihtiyacı artan bankalar, mevduat faizlerini yukarı çekerler. Sektördeki rekabet de dikkate alındığında bu durumda mevduat faizleri yeniden enflasyonun üzerinde hatırı sayılır bir getiri sağlama konumuna yükselebilir. Ancak buna rağmen düşük de olsa belli bir getiriyi garanti etmesi ve hemen hemen sıfır risk, mevduatın yine de önemli bir alternatif olarak kalmasını sağlıyor. Avantajları * Piyasalardaki dalgalanmalardan etkilenme riski, hemen hemen hiç yok. Global kriz yeniden hortlasa da ya da içeride sürpriz bir olumsuz gelişme olsa da mevduatın bundan etkilenmesi söz konusu değil. * Getirisi düşük de olsa vade sonunda taahhüt edilen getiriye ulaşma garantisi var. * Devlet garantisi nedeniyle 50 milyarın altındaki miktarlar için risk sıfır. Dezavantajları * Riski son derece düşük ama faiz oranları da (ortalama yüzde 10 civarında) düşük olduğu için vaat ettiği getiri de düşük. * Belli bir vade için para bağlandığı için, bu vade içinde olası yatırım fırsatlarını kaçırma riski var. Görüş “Mevduat faizleri gerileyecek” Tevfik Eraslan (İş Portföy Genel Müdür Yardımcısı) “Düşük faiz ortamı, yatırımcıların davranış biçimlerini de etkilemeye başladı. Çok yakından gözlemlediğim iki yeni davranış biçimi; üst varlık grubu yatırımcılar portföylerini çeşitlendirmek amaçlı olarak hisse senedi yatırımlarına yer vermeye başladılar. İkinci önemli gelişme ise; getiriyi artırma amaçlı olarak kullanılabilecek enstrümanlar çeşitlenip, kullanımı karmaşık hale geldikçe özel portföy yönetimi ön plana çıkıyor. Faizler bu seviyelerde veya daha altında kalmaya devam ettikçe, bu alanın en hızlı gelişen finansal alan olacağını düşünüyorum. Ekonomik durgunluk nedeniyle bireylerin ve şirketlerin kredi talebinde gerileme yaşanmaktadır. Kredi talebindeki daralma nedeniyle bankaların fon ihtiyacı azalmakta. Buna bağlı olarak da mevduat faizleri gerilemeye devam edecektir.” TAHVİL-BONO Uzun vadeli tahviller oldukça cazip Enflasyondaki düşüşe paralel olarak Merkez Bankası’nın faizleri aşağı çekmesi, bono faizlerini tarihinde ilk kez tek haneli rakamlara indirdi. Yüzde 9.30’lara kadar gerileyen gösterge kağıdın bileşik faizi yüzde 9.30-9.70 bandında sıkışık bir seyir izliyor. 2008 sonunda yüzde 16-17 bandında olan bono bileşik faizleri dikkate alındığında faizlerdeki bu düşüş yatırımcılar açısından oldukça kazançlı bir dönem oldu. Bu trendin marjların daha daralmakla birlikte önümüzdeki günlerde de devamı bekleniyor. Zira enflasyondaki düşüş devam ediyor. Ağustos ayı enflasyonu beklentilerin altında çıkınca, Merkez Bankası’nın durgunluğu aşmak adına faiz indirimine devam edeceği beklentisi güçlendi. Enflasyonun talep yetersizliği nedeniyle gerilediğini söyleyen İş Portföy Genel Müdür Yardımcısı Tevfik Eraslan, bütün dünyada merkez bankalarının (TCMB dahil) enflasyondan çok büyümeyi ön plana çıkaran politikalar uyguladığına dikkat çekiyor. Düşük faiz, bol likidite politikasının devam edeceğini düşünen Eraslan, “Her ne kadar kamu borçlanma gereği artıyor olsa da kredi talebindeki gerileme nedeniyle bankalar Hazine bonosu ve devlet tahvillerine yatırım yapmaktadırlar. Dolayısıyla uzun vadeli tahviller önümüzdeki yılın ilk yarısına kadar cazip görünüyor” diyor. Ancak global krize ilişkin endişeler, bu faiz indiriminin nereye kadar olacağına ilişkin şüpheler de yaratıyor. Örneğin Fortis Portföy, Portföy Yöneticisi Bora Yılmaz, önümüzdeki sonbaharda yurt dışında toparlanma senaryolarının daha ciddi sorgulanacağını ve likidite musluklarının geçen altı ayda olduğu gibi sınırsız açık olmayacağını düşünüyor. O yüzden sonbaharda piyasalardaki ralli havasının durulacağını, yer yer kar satışlarıyla, şirket değerlemelerinin sorgulanacağı bir ortam bekliyor. Dünyada da faiz indirimlerinin durduğunu, hatta İsrail gibi ülkelerde faiz artırımın başladığını anımsatan Yılmaz, “Türkiye'de ise hem düşen enflasyon ortamı, hem de ekonomik durgunluk nedeniyle bir miktar daha faiz indirimi olsa da bu trendin çok uzun sürmeyeceğini düşünüyorum” diyor. Yılmaz, önümüzdeki dönem bono faizlerin yüzde 9-10 aralığında hareket edeceğini düşünüyor. Garanti Portföy Genel Müdürü Gür Çağdaş ise yüzde 8.5-10.5 arasında bir hareket bekliyor. Avantajları * Enflasyondaki düşüş trendinin devam etmesi nedeniyle Merkez Bankası’nın faiz indirimine devam etmesi bekleniyor. Bu düşüş, tahvil-bono faizlerine de yansıyacaktır. Dolayısıyla faiz indirimlerinden önce mevcut oranlardan tahvil-bono almak hala cazip görünüyor. * İkinci el piyasasının büyük ve derin olması, istenilen anda likit olma imkanı veriyor. * Hisse senedi gibi riskli enstrümanlara göre daha düşük bir riskle enflasyonun üzerinde bir reel getiri elde etmek mümkün. Dezavantajları * Global piyasalarda sonbaharda “İkinci dalga gelir mi” tartışmaları yapılıyor. Bu gerçekleşirse Türkiye’nin dinamiklerinden bağımsız olarak yabancı yatırımcıların kar satışlarıyla bonoda faizler yükselebilir. * Öte yandan bu olumsuz senaryo gerçekleşmez tersine olumlu bir süreç yaşanırsa, hisse senedi gibi daha riskli enstrümanlardaki fırsat kaçırılabilir. Ya da trene daha geç binmek durumunda kalınabilir. YATIRIM FONU Fonlar, önemli getiri alternatifi yaratıyor Türkiye’de yatırımcı alışkanlıkları açısından 2001 krizi bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde borsadaki çöküş ile birlikte A tipi fonların çok büyük zarar etmesi, yatırımcıları A tipi fonlardan uzaklaştırmıştı. B tipi fonlar ise yatırımcıların gözdesi olmuştu. 2008’in son çeyreğinde patlayan global krizden sonra ise 2001 krizinin tam tersi oldu. A tipi fonlar daha hızlı toparlanırken, getiride de B tipi fonların çok üzerinde bir performans sergiledi. 2008 sonu ile 2 Eylül tarihleri arasında B tipi fonların getiri sıralaması, tabloda da görüleceği gibi yüzde 30.8 ile yüzde 16.4 arasında değişiyor. A tipi fonlarda ise ilk 10’un getirisi, yüzde 125 ile yüzde 76 arasında değişiyor. İki birinci arasında yüzde 95, iki 10’uncu arasında ise yüzde 60 gibi bir getiri farkı var. Bu manzaranın ise A tipi fonlara olan ilgiyi artırması bekleniyor. Hisse senedi içeren fonların yüksek getiri potansiyeline sahip olduğunu kaydeden Garanti Portföy Genel Müdürü Gür Çağdaş, bunun gerekçesini şöyle açıklıyor: “Borsanın ya da diğer riskli enstrümanların yükselişinden yararlanırken düşüşünden etkilenmemek üzere oluşturulan anapara garantili, getiri garantili, korumalı fonlar ve uzun-kısa pozisyon alabilen piyasa yönlü serbest fonlar gibi sabit getirili enstrümanların yanında hisse senedi, döviz, altın pozisyonu alabilen ve türev ürünleri kullanabilen fonlar, önemli getiri alternatifi yaratıyor.” İş Portföy Genel Müdür Yardımcısı Tevfik Eraslan da benzeri şeyleri söylüyor. Düşük faiz nedeniyle likit fon yatırımcılarının tahvil bono fonlarına yönelmesini bekleyen Eraslan, diğer taraftan risk alabilecek yatırımcıların A Tipi hisse senedi içeren fonlara yöneleceklerini tahmin ediyor. Düşen faiz ortamının yerli yatırımcıların alışageldiği faiz gelirlerinin düşmesine neden olduğunu anımsatan Fortis Portföy, Porföy Yöneticisi Bora Yılmaz ise bundan sonra yatırımcı eğiliminin değişerek vadenin uzaması gerektiğini düşünüyor. Özellikle yurt dışında yıllarca düşük faiz ortamında yatırım yapan yatırımcılarda olduğu gibi 2-3 yıl vadeli ürünler oldukça enteresan fırsatlar sunabileceğini kaydeden Yılmaz, “Yatırımcıların bu vadelerde yatırım yapmaları halinde gerek anapara korumalı ürünlerde, gerekse klasik tahvil-bono ve hisse senedi fonlarında getiri konusunda daha fazla tatmin olacaklarını gözlemliyoruz” diyor. KUTU “Hisse fon ve korumalı fonları tavsiye ediyoruz” Bora Yılmaz (Fortis Portföy / Portföy Yöneticisi) “Faiz gelirlerinin düşmesi nedeniyle yatırımcıların hisse senedi ve gayrimenkul gibi yatırımlara yönelmesi, piyasalarda gözlemlenen değişimler olagelmiştir. Ancak yerli yatırımcıların direkt hisse senedi yatırımı yapmalarındansa hisse senedi fonları ve hisse senedine yatırım yapan anapara korumalı fonlara yatırım yapmalarını tavsiye ediyoruz. Türk yatırımcısı için döviz, tarihsel olarak bir para koruma ürünü olarak karşımıza çıkıyor ancak uzun vadeli baktığımızda dolar ya da Euro getirisi, likit fon getirisinin üzerine çıkamamıştır. Bu yüzden yatırımcılara dövizin aşırı düştüğü noktalarda kısa vadeli alımlar dışında döviz yatırımı yapmalarını çok tavsiye etmiyoruz.” ALTIN İlk etapta 1.100, ardından 1.200 dolara yükseliş bekleniyor Durgunluk döneminin sığınılan limanı altın, ocak ayı sonundan beri 1.000-865 dolar aralığında seyrediyor. Anadolubank Teknik Stratejisti Halil Reçber’in de vurguladığı gibi beş ay öncesine kadar altın fiyatlarının 1-2 yıl sonunda 3 bin dolar seviyelerini aşacağı yorumları yapılıyordu. Bu yorumların bile fiyatlarda ancak 10 dolarlık bir yükseliş getirdiğine dikkat çeken Reçber, ardından 971-900 dolar bandında daralan bir seyir içine giren altın fiyatlarındaki bu sürecin hala devam ettiğini söylüyor. Sıkışmanın zirvede olmasının, altın fiyatlarının önümüzdeki günlerde hareketlenebileceğinin habercisi olduğunu düşünen Reçber, 1.000 dolar üzerinde ilk adımda 1.100 ve ardından 1.200 dolarlık bir yükseliş hedefi oluşabileceğini söylüyor. 1.000 dolar üzerinde olası bir hareketliliği, piyasanın, aynı zamanda doların Euro karşısında zayıflaması olarak da algılayacağına dikkat çeken Reçber, “Piyasalar bu fiyatlamayı olumlu mu karşılayacak? Yoksa enflasyonist baskılara bir hazırlık olarak normal mi karşılayacak? bunu ilerleyen günlerde göreceğiz” diyor. Peki bu ortamda altına yatırım yapılır mı? Garanti Bankası’ndan Alper Kalyoncu, bu soruyu altına yatırım yapmanın avantajları ve riskleri şeklinde ayırarak yanıtlıyor. Bu yanıtları altına yatırımın avantajları ve dezavantajları olarak kutu içinde özetledik. Kolyoncu, sonuç olarak, piyasa koşullarına göre yatırım portföylerindeki altın miktarının arttırılması gerektiğini belirterek, “Yükselişlerde ise satışa geçilip, fiyat gerilemelerinde tekrardan alım yapılmalı. Faizlerin yükseldiği bir dönemde ise altın yatırım miktarı nispeten azaltılarak, sabit getirili enstrümanlara geçiş yapılmalı” diyor. Avantajları * Global piyasalarda düşük faiz politikası izlendiği bir dönemde enflasyon, potansiyel bir tehlike oluşturuyor. Enflasyonist ortamlarda altının satın alma gücünü koruyucu özelliği vardır. * Düşük faiz ortamında hisse senetlerinin değerinin artması beklenir. Bu ortamda hisse senedi yatırımına tek alternatif, altın yatırımı olacaktır. Hisse senedi portföyünüzün enflasyon karşısında değer yitirmesini önleyecektir. * Politik ve ekonomik şoklara karşı sigorta görevi görür. Bu tip uç noktalardaki gelişmelerde altın fiyatları, hızla tırmanacak ve değer kazanan tek yatırım enstrümanı olacaktır. Portföyünüzde tuttuğunuz altın, kaybınızın bir kısmını telafi edecektir. Dezavantajları * Piyasa faizlerinin yükselişe geçtiği dönemde elde tutulan altınlar, değer kaybeder. Ekonomik gelişmelerin yakından izlenmesi ve bu tip ortamlarda altın yatırım miktarının azaltılması gerekir. * Altın fiyatlarındaki gelişmelerin yakından izlenmesi ve teknik açıdan direnç seviyelerinde satılması gerekir. Aşırı alım yapılmış bir bölgede altın alımı yapılarak yüksek maliyetten portföy oluşturulması, altının getiri potansiyelini sınırlayacaktır. Alım için fiyat gerilemeleri fırsat olarak değerlendirilmeli.
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!