LİKİT FON MU, MEVDUAT MI?
Yılbaşından bu yana borsa ve altının yatırımcısına en çok kazandıran enstrümanlar olduğunu yazan Ekonomist Dergisi'nin haberinde bundan sonra hangi yatırım aracının öne çıkacağının analizi yapılmış.
Likit fonunu bozdur mevduatta iki kat kazan
Yılbaşından bu yana bakıldığında yatırımcısına en çok kazandıran borsa, altın ve bono oldu. Önümüzdeki dönemde ise Merkez Bankasının faiz indirimlerinin sonuna gelmesi ve artırım beklentileri nedeniyle yatırımcılara mevduat öneriliyor. Özellikle likit fonunu bozdurup vadeli mevduata dönenlerin iki misli kazanç elde etmeleri mümkün görünüyor.
BEHİYE SELİN TANER / EKONOMİST
Geçen yılın ikinci yarısından itibaren krizin etkisine giren piyasalarda ciddi türbülanslar yaşandı. 2009 yılına bakıldığında ise piyasalardaki karışıklığın yılın ilk çeyreğinde de devam ettiği görüldü. Reel sektörde baskısını daha fazla hissettirmeye başlayan kriz nedeniyle General Motors (GM) gibi devler iflas yoluna giderken birçok ülkede büyümeler eksi seviyelere geriledi. Ancak yılın ikinci çeyreğinden itibaren krizde en kötü günlerin geride kaldığı ve dipten dönüşün başladığına ilişkin söylemlere bağlı olarak piyasalarda iyimserlik de arttı. Bu iyimserlik, borsa ve dövizde de kendini gösterdi.
Bütün bu gelişmeler ışığında yatırım araçlarının getirilerine bakıldığında 3 Haziran itibariyle yılbaşından bu yana en yüksek getiri, yüzde 23 ile İMKB-30 endeksinde oldu. Borsadaki yükselişe bağlı olarak ikinci sırada yüzde 21.90 ile A Tipi fonlar yer aldı. Altın yatırımcısına yüzde 14 getiri sağlarken, bono yüzde 10.15 getiri sağladı. B Tipi fonların getirisi yüzde 3.85 olurken, likit fonlar yüzde 3.25, Euroda ise yüzde 1.6 seviyesinde kaldı.
Kalıcı bir iyileşmeden bahsetmek için henüz erken olsa da önümüzdeki dönemde piyasalardaki düzelmenin devam etmesi bekleniyor. Global olarak ekonomilerin büyüme sürecine gireceği ancak enflasyonist baskıların artacağı ifade ediliyor. Öte yandan ekonomideki canlanmayla emtia ve petrol fiyatları ile borsada yükselişin başlayacağı da öngörülüyor. Peki bu beklentiler ışığında önümüzdeki dönemde yatırım araçları nasıl bir seyir izleyecek, yatırım tercihleri nasıl şekillenecek?
Mevduat cazip
Anadolubank Genel Müdür Yardımcısı Recep Atakan, TL faizindeki düşüş nedeniyle hem bononun hem de fonların yatırımcısına mevduattan daha fazla kazandırdığını söylüyor. Ancak
Merkez Bankasının faiz indirimlerinin sonuna geldiği ve önümüzdeki dönemde faiz artırımlarının başlayabileceğine yönelik beklentiler artıyor. Bu noktada mevduat ve likit fonların bono ve içinde bono, tahvil bulunan fonlara göre daha cazip hale geldiğini belirten Atakana göre artık uzun vadeli yatırımdan kısa vadeye, borçlanmalarda ise kısa vadeden uzun vadeye geçilmesi gerekiyor.
HSBC Bank Stratejisti Fatih Keresteci de faiz indirimlerinde sona yaklaşılması nedeniyle bono-tahvil yatırımlarında uzun vadeden kısa vadeye kayılması gerektiği görüşünde. Öte yandan son dönemde piyasalarda iyimserlik artmış olsa da özellikle sonbahar ayları riskli görülüyor. Keresteci, bu beklentilere paralel olarak dövizdeki açık pozisyonların kapatılması ve hisse senedi yatırımlarında daha defansif pozisyonlar alınması gerektiğini belirtiyor.
Ak Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Ertunç Tümen ise bu dönemde uzun vadeli bir yatırım perspektifi ile düşünmek gerektiği görüşünde. Piyasadaki genel beklenti, borsada önümüzdeki dönemde bir düzeltme hareketi olması yönünde ancak Tümen, 1-2 yıllık süreçte global büyümenin normal seyrine döneceği ve şirketlerin gelirlerinin 2010 ve 2011 yıllarında artacak olması nedeniyle hisse senetlerine bir miktar yatırım yapılabileceğini belirtiyor.
Önümüzdeki dönemde piyasaların iyileşme sürecine gireceğini söyleyen Fortis Portföy Fon Yöneticisi Cüneyt Cem Çiçek, Türkiyede ilk etapta IMF ile henüz bir anlaşma yapılmamasının ana risk olarak öne çıktığını belirtiyor. Çiçek, önümüzdeki dönemde bütçe performansındaki sıkıntılar ve enflasyonist baskıların ise faizlerde ve borsalarda zaman zaman kar realizasyonları olsa da yükselişin süreceği görüşünde.
Komisyon göze batıyor
Tabii yatırım araçları tercihlerinde getirilerin yanı sıra kesilen vergi ve komisyonların da önemi büyük. Önceki yıllarda getiriler yüzde 100 seviyesinde iken yüzde 10-15 civarlarında kesilen komisyon ve stopaj oranları, getiriyi en fazla yüzde 85-90 seviyelerine düşürüyordu. Yatırımcılar ise bunu pek önemsemiyordu. Ancak son birkaç yıldır yatırım araçlarının getirileri yüzde 10-20 seviyelerine gerileyince, kesintiler de göze batmaya başladı.
Bir bankacı beş büyük bankanın ortalamalarına bakıldığında son bir aylık süreçte vergi sonrası likit fonlardaki yıllıklandırılmış getirinin yüzde 4.5, mevduattaki getirinin ise yüzde 10 civarında olduğunu belirtiyor. Aynı bankacı Bu biraz alışkanlık sonucu devam eden bir tercih ama artık faizler çok düştüğü için fonlardan kesilen komisyonların oranı kazancın nerdeyse yarısına eşit. Zaten azalan kazancın yarısı, komisyon olarak gidiyor. Dolayısıyla sadece likit fondan çıkıp mevduata girmekle yatırımcı kazancını ikiye katlayabilir diyor.
Vade riskinde Eurobond
Döviz tarafına bakıldığında mart ayında 1.82 TL seviyelerine kadar yükselen dolar, son günlerde 1.52 TL seviyelerine kadar geriledi. Bu yükseliş döneminde yatırımcı elindeki dövizi satmadıysa yılbaşından bu yana bir getiri elde edemedi. Önümüzdeki dönemde ise IMF ile anlaşma yapılamaması halinde kur üzerinde yukarı yönlü baskı oluşacağı tahmin ediliyor ancak yine de dolarda kalıcı bir yükseliş beklenmiyor.
İş Portföy Müdür Yardımcısı Hüseyin Gayde, IMF'nın kaynaklarının 1 trilyon dolara yükseltilmesinin getirdiği güven ortamının Eurobond faizlerine olumlu yansıdığını ve döviz seviyesinin değişmediği bu dönemde yüksek oranda getiri sağladıklarını belirtiyor.
Turkishbank Hazine Yönetmeni Aslı Sivaslıgil Öğüdücü, 2030 vadeli gösterge Eurobondun getirisinin yüzde 7.2ye kadar gerilediğini ve yüzde 6.8 seviyesine doğru gerilemenin sürebileceğini belirtiyor. Öğüdücü, Eurobond yatırımı bu seviyelerden çok tavsiye edilmiyor ancak getiri yüzde 8-8.5 aralığına yükseldiğinde daha az riskli olacağından düşünülebilir diyor.
Anadolubank Genel Müdür Yardımcısı Recep Atakan ise vade riski alanlar için Eurobond getirilerinin mevduata göre daha iyi olduğunu belirterek şunları söylüyor:
ABD olmak üzere uzun vadeli dolar bazlı faizlerin yükselişi (aradaki spreadın korunması mantığında) Türk Eurobondlarının faizinde artış, fiyatında düşüş meydana getirebilir. Burada da seçenek uzun vadeli Eurobondlarda satış, yeni faiz seviyesi oluşana kadar dünyadaki dolar faizinin çok üzerinde (yaklaşık aylık yüzde 4) getirisi olan DTHa geçiş şeklinde olabilir.
Mevduat ve likit fon cazip
Recep Atakan / Anadolubank Genel Müdür Yardımcısı
- Orta vadede tüm faiz seviyelerinin düşmesinden çok yükselme olasılığı arttı. Kısa dönemli karlar yakalamak için zor bir dönemdeyiz. Vadenin uzun olmasının getireceği alternatif maliyet yüksek olabilir. TLde üçüncü çeyrekten itibaren gelecekteki faiz yükselişlerinin bono faizlerine yansımasını beklemek mümkün. ABDde de benzeri yaşanıyor.
- TL yatırımlarda şu an mevduatı ve likit fonları önermekle birlikte mutlaka bono almayı tercih edenlere vadesi dokuz ay civarında olan bonoları önermek mantıklı olur.
- Dövizde olası IMF senaryolarındaki olumsuzluğun kısa vadeli dolar/TL kotasyonlarına etki ihtimali bulunmakla birlikte, faiz yükselirken dövizde kalıcı yükselişler beklememek gerekir. Kısa dönemli yükselişlerde TLye geçmek iyi bir alternatif iken, dövizde kalmak isteyenlere dolardan ziyade Euroyu öneririm. Piyasadaki dolar miktarının aşırı fazlalaşmasının önümüzdeki dönem Euro/dolar paritesinde Euronun değer kazanacağı bir hareketi getirmesi yüksek olasılık.
Kurlarda baskı olmaz
Hüseyin Gayde / İş Portföy Müdür Yardımcısı
Merkez Bankası enflasyondaki düşüş ve ekonomik faaliyetlerdeki gerileme nedeniyle 2008'in Kasım ayında başlayan faiz indirim süreci sonunda yüzde 16.75 olan gösterge faizi 750 baz puanlık indirimle yüzde 9.25'e çekti. Aynı süreçte bono piyasasında bileşik faizleri yüzde 25'lerden yüzde 11.50'lere kadar geriledi. Biz TCMB'nin faiz indirim sürecinin sonuna geldiğini düşünüyoruz. Bu nedenle faizlerdeki hızlı gerileme süreci önümüzdeki dönemde duraksayabilir. Yurt içinde IMF ile devam eden görüşmeler yakından izlenmeli. Basında yer alan haberlere göre IMF anlaşması eylül-ekim aylarına sarkmış gözüküyor.
Ekonomik faaliyetlerdeki gerileme nedeniyle geçen yılın ilk çeyreğinde 12.3 milyar ABD Doları seviyesinde olan cari işlemler açığı bu yılın aynı döneminde 1.1 milyar ABD Dolarına geriledi. Bu da Türkiye'nin dış finansman ihtiyacını azalttı. Global risk iştahında çok hızlı bir kötüleşme olmadığı varsayımı altında dış finansman ihtiyacındaki azalmadan dolayı kurlar üzerinde ciddi bir baskı olmayacağını düşünüyoruz.