Küresel toparlanmada yolun yarısı aşıldı
Küresel ekonomi resesyonda dipten dönüşe geçen yıl bu sıralarda başlamıştı. Aradan geçen bir yılda toparlanmada yolun yarısı aşıldı.
Dünya sanayi üretimi resesyon öncesindeki seviyesine epeyce yaklaştı. Küresel ticaret de resesyondaki kaybının yarısını telafi etti. Küresel ekonominin diğer öncü göstergeleri de toparlanmanın sürdüğüne işaret ediyor. Aylardır beklenen ikinci dip ise hala ufukta görünmüyor.
Orhan Karaca / Murat Öğütcen / Ekonomist
Dünyanın 1929 Büyük Bunalımı dönemi sonrasında yaşadığı en büyük ekonomik krizin etkileri azalmaya başlıyor. ABD ekonomisinde başlayıp dünyaya yayılan ve Büyük Resesyon olarak tanımlanan derin ekonomik krizde toparlanma izlerini artık daha net olarak görebiliyoruz.
Küresel resesyonda dipten dönüş geçen yıl bu sıralarda başlamıştı ve bunu öncü göstergelerden görür görmez 10 ay önce sizinle paylaşmıştık (bkz. Kriz Son Demlerinde, Ekonomist, 14 Haziran 2009, Sayı 24). O günler, Krizde dibi gördük mü? tartışmalarının yapıldığı günlerdi. Bugün ise dipten dönüşün başlamasının birinci yılı dolarken daha farklı bir noktadayız.
Ekonomist dergisi olarak biz de bu noktada küresel ekonominin mevcut durumunu yine öncü göstergelerin bize tuttuğu ışık sayesinde anlamaya çalıştık. Yaptığımız çalışmalar bize dünya ekonomisinin toparlanmakta olduğunu, buna karşın kriz önceki seviyelere ulaşmak için daha epeyce bir yol almak gerektiğini gösteriyor.
Kriz durdu ama risk sürüyor
Yaşadığımız dönem, dünyanın gelişmiş ülkelerinin aldığı önlemlerin işe yaradığını ve Büyük Buhran tehlikesinin büyük ölçüde önlendiğini söyleyebileceğimiz veriler sunuyor. Öte yandan küresel ölçekte tehlikeler de yok değil. Finansal sistemdeki sorunlar bitmedi. Avrupa ekonomilerinde kamu borcuna bağlı tehlikeler sürüyor.
Ekonomik krizin derinleşmesini önlemek amacıyla dünyanın önde gelen ülkeleri tarafından alınan genişlemeci para ve maliye politikalarının ne zaman geri çekileceğine ilişkin alınacak kararlar kritik nitelikte olacak.
Çıkış stratejisinin yanlış bir zamanlama ile yapılması halinde tekrar resesyon riski bulunuyor. Hala ufukta görünmese de ikinci bir dip tehlikesinin ortadan kalkmadığı da belirtiyor. Fakat bu risklere karşı dünya ekonomisi bugün itibarı ile dipten yukarı yönlü bir çıkış süreci içinde bulunuyor.
Sanayide durum
İncelediğimiz ilk gösterge olan dünya sanayi üretiminde yukarı yönlü bir eğilim görüyoruz. Endeks geçen yılın mart ayında gördüğü dip seviyeden sonra 10 aydır yükseliyor. Öte yandan küresel sanayi faaliyetlerinin kriz öncesi düzeyine hala gelemediğini de hatırlatmakta fayda var.
Dünya sanayi üretimi resesyon sırasında zirve noktasına göre yüzde 12.1 düşmüştü. Ocak ayı itibariyle dip noktasına göre ise yüzde 10.2 artmış durumda. Yani resesyondaki kaybın önemli bölümü telafi edilmiş durumda. Fakat resesyon öncesindeki seviyeye erişmek için hala yüzde 3.2lik bir artışa ihtiyaç bulunuyor. Son 10 aydaki ortalama artışın yüzde 1 olduğu dikkate alınırsa, resesyon öncesindeki seviyeye dönüş nisan ya da mayıs ayında olacak gibi görünüyor.
Bir başka öncü gösterge olan Global Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI; Purchasing Managers Index) küresel ekonominin üretim hacmindeki yükselişin devam ettiği sinyalini veriyor. Global PMInin değeri mart ayında 56.7 seviyesine kadar ulaşmış durumda. Bu endekste 50nin üzerindeki değerler ekonomide genişlemeye işaret ediyor. Global PMInin değeri geçen ağustos ayından beri bu kritik seviyenin üzerinde seyrediyor.
Küresel ticaret
Küresel ticaretteki gelişmeleri takip ettiğimiz dünya ticareti endeksine baktığımızda ise dip seviyesinin geçen yılın mayıs ayında görüldüğü ve o zamandan bu yana daha ziyade yukarı yönlü bir eğilim olduğunu görüyoruz. Ama küresel ticaretin hala kriz öncesi seviyelerinin çok altında bulunduğunu belirtelim.
Dünya ticareti resesyon sırasında zirve noktasına göre yüzde 20.2lik düşüş göstermişti. Ocak ayı itibariyle son sekiz aydaki artış ise yüzde 12.6 olarak gerçekleşti. Buna göre dünya ticareti resesyon sırasındaki kaybın ancak yarısını telafi edebilmiş durumda. Son sekiz aydaki performans sürerse resesyon öncesindeki düzeye dönüş ise ağustos ya da eylül ayını bulacak gibi görünüyor.
Dünya ticaretindeki gelişmeleri tahlil etmekte faydalandığımız bir diğer gösterge olan Baltık Kuru Yük Taşımacılığı Endeksi de (BDI; Baltic Dry İndex) bize dünya ticaretinde kriz öncesi seviyelere gelebilmek için biraz daha yolumuz olduğunu gösteriyor. Yalnız bu endekste kriz öncesi dönemde anormal bir artış olduğunu, dolayısıyla grafikte gördüğünüz bu yıllara ilişkin seviyelerin normal duruma işaret etmediğini de belirtelim.
BDInın değeri 26 ayrı rotada ve üç farklı boyuttaki gemiler tarafından taşınan kuru yükün (genellikle maden cevheri, kömür ve tahıl) günlük taşıma bedelinin birleşik ağırlıklı ortalamasından oluşuyor. BDI, denizdeki kuru yük taşımacılığında arz ve talep dengesinin bir göstergesi olduğundan dünya ticaretindeki gidişatın da bir göstergesi olarak kabul ediliyor.
Petrol fiyatları
Dünya ekonomisindeki duruma ilişkin bir başka öncü gösterge de petrol fiyatları. Bilindiği gibi dünya ekonomisindeki büyüme petrole talep olarak yansıyor. Petrol fiyatları küresel krizin etkisi ile hızla daralırken son dönemde ekonomik toparlanmaya paralel olarak yükselişe geçti.
Henüz 2008 yılında gördüğü anormal seviyelere ulaşamasa da 2007 yılındaki seviyelerine geldi. Bu da dünya ekonomisindeki toparlanmanın devam ettiği anlamına geliyor. Fakat öte yandan petrol fiyatlarındaki yükseliş enflasyonist riskleri de arttırıyor.
Son olarak finans piyasalarındaki durumla ilgili iki öncü göstergeden de bahsedelim. Küresel resesyonun finansal piyasalardaki kriz ile tetiklendiği malum. Hisse senedi piyasalarındaki endişeleri gösteren Volatilite Endeksi (VIX; Volatility Index) ile para piyasalarındaki tedirginliğin göstergesi olan TED Spread (3 aylık LIBOR faiz oranı ile 3 aylık ABD Hazine Bonosu getirisi arasındaki fark) 2008 yılında çok anormal seviyelere yükselmişti.
Son dönemde VIXin kriz öncesindeki seviyelerine epey yaklaştığını, TED Spreadın ise bu seviyelere çoktan dönüş yaptığını görüyoruz. Bu da finans piyasalarında tedirginliğin büyük ölçüde ortadan kalktığına işaret ediyor. Bunun son aylarda Euro Bölgesinde Yunanistan bağlantılı olarak çıkan sorunlara rağmen gerçekleştiğini de belirtelim.
İkinci dip tehlikesi hala var
Uğur Gürses / Radikal Gazetesi Ekonomi Yazarı
Küresel ekonomi, düşüşten önceki yerin hala gerisinde bulunuyor. Dipten yukarı yönlü bir hareket var ama krizden önceki yerin hala altında bulunuyoruz. Dünya ekonomisi açısından ikinci dip tehlikesinin olabileceğini düşünüyorum. Çünkü finansal sisteme yönelik sorunlar devam ediyor. Avrupada Yunanistandan sonra sırada İspanya var, Portekiz var deniliyorsa sorunlar bitmemiş demektir.
Türkiyeye gelince şubat ayı sanayi üretimi rakamlarında yüzde 18lik artış var fakat bir önceki yıl şubat ayında yüzde 23lük daralmanın olduğunu da söyleyelim. Ayrıca Türkiye ekonomisi dip noktasının 2009 yılının şubat ayında gördü. Türkiyenin çıkış noktasında stoğa dayalı bir eğilim söz konusu.
Bu durumda bize nihai olarak özel tüketimde artışın olduğunu göstermiyor. Stok artışlarında yükseliş var fakat hane halkı tüketimi eğer canlanmadıysa stok artışı da belli bir noktada duracak. Mart ve nisan rakamları bize daha belirgin bir fotoğraf verecektir diye düşünüyorum. Fakat ben çok umutlu değilim. İkinci bir dip tehlikesinin olduğunu düşünüyorum.
Küresel ticaret normale 2011de döner
Prof. Dr. Kerem Aklin / Bloomberg HT Ekonomi Direktörü
Küresel ekonomide bıçak sırtı bir durum söz konusu. ABD genişlemeci para ve maliye politikalarını Avrupa Birliğine (AB) göre çok daha hızlı bir operasyonla uygulamaya koydu. Uygulanan bu politikaların ABDde etkisi çok daha fazla hissedilmiş durumda. Öte yandan, ABDnin piyasadan çekmesi gereken parasal büyüklük Euro Bölgesine göre daha fazla. ABD açısından sıkıntılı bir durum. Bu açıdan bakıldığında Avrupa için önümüzdeki 1 ile 1.5 yıllık süreç daha zor olmakla birlikte Avrupa Merkez Bankası daha sınırlı bir parasal genişleme yaptığı için Euro Bölgesince parasal genişlemeden geri adım atılması çok daha kolay olacak. ABD, kriz süreci bittikten sonra piyasadaki fazla parayı geri çekerken bir problem yaşayabilir. Ayrıca, ABD faiz artırım sürecini iyi ayarlayamazsa zar zor elde edilen büyüme süreci yerini resesyon sürecine bırakabilir. Küresel ticarete gelince ise Dünya ticari hacmi ancak 2011in ortalarında kriz öncesi seviyeleri yakalayacak gibi gözüküyor. Yani dünya ticaretinde krizin akut ve tortulu etkisinin ortadan kalkması için bir yıl daha beklememiz gerekecek.