| Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
|---|---|---|---|
| AKBNK | 58,30 | -0,68 | 303.160.000.000,00 |
| ALBRK | 7,53 | -2,46 | 18.825.000.000,00 |
| GARAN | 129,20 | -0,23 | 542.640.000.000,00 |
| HALKB | 26,98 | -1,10 | 193.845.311.573,16 |
| ICBCT | 13,36 | -0,67 | 11.489.600.000,00 |
| ISCTR | 12,32 | -0,73 | 307.999.630.400,00 |
| SKBNK | 8,10 | -4,59 | 20.250.000.000,00 |
| TSKB | 11,73 | -2,17 | 32.844.000.000,00 |
| VAKBN | 26,80 | 0,30 | 265.746.696.816,40 |
| YKBNK | 31,96 | -0,19 | 269.967.759.036,64 |
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Kriz döneminde "Sağlam, güçlü ve dimdik ayakta duran " bankacılık sektörü ile gurur duyan ve bunu her fırsatta dile getiren hükümetle bankacılık sektörü arasında ne oldu da ilişkiler karşılıklı söz düellosuna dönüştü.
Kısaca süreci özetlersek; 2011 Ocak ayında Davos'ta yapılan zirvede hem Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz hem de Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, yeni uygulanan para politikalarını kamuoyu ile paylaşırken gözlerinin karlı bankacılık sisteminde olduğunu açıkça ifade etmişlerdi.
2010 yılında uygulanan düşük faiz politikası ile canlı kalan iç piyasa ve tüketici talebiyle baş döndürücü bir karlılık yaşayan bankacılık sektörü Merkez'in peşpeşe aldığı faiz düşüşü ve zorunlu karşılık artışlarına beklenen kadar hızlı tepki vermedi.
Türkiye'nin 2009'da büyümede yaşadığı yüzde 4.7 sert düşüşün ardında 2010'daki müthiş büyüme performasına ciddi katkıda bulunan bankacılık sektörü 2011 yılı için ciddi bir karamsarlık içine girmişti. Karlılıkta yüzde 10 gibi bir gerileme bekleyen sektör Merkez'in son kararı karşısında bu oranı yüzde 20’lere kadar çıkardı.
BANKALAR 4 MİLYAR LİRADAN OLDU
Merkez'in son zorunlu karşılık artışı ile bankaların zorunlu karşılıkları tuttukları ve değeri yaklaşık 45 milyarlık paraya Merkez'in faiz vermemesi sert diyalogların başlangıcı oldu.
Bankalar Merkez Bankası’nda tuttukları 45 milyar lirayı eğer yüzde 8 faiz ile hazine bonosunda tutsa karlılıklarında yıllık 3-4 milyar lira artış yaşanacaktı.
Merkez’in hem bu paraya faiz vermemesi hem de zorunlu karşılıklarda şok edici bir artışa gitmesi bardağı taşıran son damla oldu.
Kriz döneminde reel ekonomiye ve büyümeye önemli katkıda bulunan”krizin iyi çocukları” Merkez’in son kararı ve ekonomi yönetimi tarafından “ kötü çocuk” ilan edilmişti.
İş Bankası Genel Müdürü ve Türk Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince’den geldi. Özince,''Ülke için iyi olabileceğini düşünmüyorum.Lütfen yapmasınlar '' diyerek ilk ciddi tepkiyi verdi.
Ardından Ali Babacan’dan gelen açıklama ise şu ana finansal sektörün pek alışık olmadığı bir dilde yapılmıştı.
“Ortalamayı yükselten üç-dört banka tesbit ettik, bunun geçici olduğunu düşünüyoruz. Bunu polisiye tedbirlerle yapmayı tercih etmiyoruz" diyen Babacan'a yanıt gecikmedi. Ve Özince, Babacan'a "Polisiye derken, herhalde geriye sanırım basındaki gibi gelip götürmek kaldı" sözleriyle karşılık verdi. Gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tutuklanma sürecine gönderme yaparak tepkisini dile getiren Özince devamında da "Basındaki yöntemler uygulanacaksa, yok teslim. Munzam karşılıklar artmaya devam etsin. Hatta tamamını verelim" şeklinde konuştu.
Özince’nin bu sözlerini Babacan şu imalı sözlerle cevap verdi:”''49 tane genel müdür var, bizim her bankanın genel müdürünün söylediklerine tekrar cevap vermemiz, laf yetiştirmemiz gibi bir pozisyonumuz olamaz''.
Polemikler bununla da kalmadı. İngiltere ziyaretinde Bloomberg’e röportaj veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları ise dikkat çekiciydi. Başbakan Erdoğan, konuşmasında Türk ekonomisindeki sektörel büyümelerden bahsederken sağlam ve güçlü bankacılık sektörü yerine inşaat ve havacılık sektörünü ön plana çıkarması hayli ilginç karşılandı.
Erdoğan’ın konuşmasındaki başka bir ayrıntı ise kriz döneminin en başarılı merkez bankalarından biri olarak gösterilen TCMB ve en başarılı merkez bankası seçilen başkanına yönelikti.
“Merkez bankasının başarısının bürokratın değil; hükümetin başarısı.Hükümet bu hamleleri yapmasaydı, merkez bankası rezervlerini artıramazdı. Döviz rezervlerinin artırılması, iktidarımızın TCMB'yekazandırdığı güçtür."diyerek herkesi şaşırttı.
Açıklamalar hükümet ve hükümetin ekonomi yönetimi ile sınırlı kalmadı. Bankalara yönelik ilginç ve eleştirel bir açıklamada Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’den geldi. Ergün,” Bankalar her yere kısa günün karı diyerek fon transferi yapmayacaklar.Bankalar batık şirketlerine, sahip olduğu şirketlere finansman aktarmayacak. Kredileri alabilfiğince geri dönmeyecek şekilde dağıtmayacaklar.Merkez Bankası , BDDK bunları kontrol altında tutarsa, gelişmeler göre tedbir alırsa bu hepimiz için iyidir” diyerek dolaylı olarak Merkez Bankası ve BDDK’yı göreve davet etti.
Bu arada polemiğe kamu bankası Ziraat Bankası’da katıldı ve banka Genel Müdürü Can Akın Çağlar,Babacan’ın polisiye tedbirlerini destekleyen bir açıklama yaptı.Çağlar, “Bankacılık sektöründe gerekirse polisiye tedbir alınır.“ Yeri geldiğinde nasıl polise ihtiyaç varsa, bankacılıkta da bir kurumun polislik yapmasına ihtiyaç var. O kurum da BDDK’dır” şeklinde konuşarak BDDK’ya göndermede bulundu.
Merkez’in kararına çıkan ses sayısı sınırlıda olsa, Şekerbank,Denizbank , Vakıfbank ve iş dünyasındanda Kayseri Sanayi Odası’ndan satır arasında açıklamalar dikkat çekti.
Şekerbank Genel Müdürü, kararın küçük ölçekli bankaları da küçülmeye zorlayacağını belirtti. Denizbank Finansal Hizmetler CEOsu Hakan Ateş, ise, ”Bankalar kârlı diye bir üzüntü dalgası var. Tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok. Bankalar ne kadar kârlı olursa ülke ekonomisi o kadar sağlıklı büyür” dedi.
Vakıfbank Genel Müdürü Süleyman Kalkan da, kararla birlikte karlılıkta yüzde 15-20 arasında bir azalma yaşacaklarının altını çizdi. Kayseri Sanayi Odası Başkanı Mustafa Boydak ise, Merkez’in karanını eleştirerek orta ölçekli işletmelerin krediye ulaşmakta zorluk çekeceklerini ve kayıtdışına yönelecekleri hatırlatmasında bulundu.
Kredi maliyetlerini artırarak tüketici talebini kısarak hem enflasyon hedefini hem de cari açığı bir parça kontrol etmek isteyen ekonomi yönetiminin bundan sonra alacağı tedbirlerin ekonomiye yansıması olumsuz olacak.
Bankacılık sektörü yetkilileri ise gelişmeleri hem sektör hem de Türkiye ekonomi açısından kaygı verici buluyorlar. “Bankalar kötü olduğu bir ülkede istikrar olmaz.Bankaların sesi yüksek çıkıyorsa orada bir sıkıntı vardır” diye yetkililer hükümeti ve sektörü karşı karşıya getiren açıklamaların uzaması halinde bundan iki tarafında zarar göreceğini vurguluyorlar.
MERKEZİ ÖVENLER ŞİMDİ YERDEN YERE VURUYOR
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Öğretim Görevlisi Yrd. Doç.Dr. Atılım Murat
Merkez Bankası'nın kararlarını değerlendirmeden önce, bunların kime yaradığına bakalım. Kararların ilk açıklandığı kasım-aralık döneminde bono faizleri yüzde 7’lerdeydi. Bu günlerde yüzde 9'larda. O dönemdeki fiyatlardan bonoları satanlar, oldukça iyi bir getiri elde ettiler. Tabii bu pozisyonu alanlar ağırlıklı olarak yabancı yatırımcılar ve bizim kurumsal yatırımcılar(bankalar).
Bu pozisyonlar, USD/TL kuru 1.50'nin altındayken alınmaya başlandı. Kur 1.60'ın üzerine çıkınca, faiz de yüzde 9'lara gelince, Türk bonolarına yoğun alımlar geldi. 3-4 ay önceki pozisyonların bu sefer tersi alınmaya başlandı. USD/TL, 1.62'lerden 1.52'lere geriledi. Ekonomi yönetiminin, hızını kesmeye çalıştığı sıcak para tekrar gelmeye başladı.
En başından beri, alınan önlemlerin cari açığı azaltmayacağını savunuyorum. Ancak merkez bankasının bu kadar eleştirilmesine de anlam veremiyorum. Son iki yılda(son önlemler açıklanana kadar) , merkez bankasının üzerine toz kondurulmuyordu. Merkez bankası faizleri hızla düşürürken, tahvillerin en büyük alıcısı olan bankacılık sektörü rekor seviyelerde karlar açıklıyordu. O zaman merkez bankası çok başarılıydı, bugün iş bilmez mi oluyor?
Merkez bankasının aldığı kararların etkilerinin görülmesi, 2. çeyrek sonrasını bulacak. O zamana kadar beklenmesi gerekiyor. Alınan kararlar istenilen etkiyi yaratmazsa, o zaman gereken eleştiriler yapılır. Merkez bankası bir politika uyguluyor. Buna saygı gösterilmesi gerekir.
Merkez bankası, önümüzdeki ayki toplantısında yeni bir önlem açıklamaz. Bir sonraki ayı bekler.Yatırımcı tedirgin oluyorsa, bir süre sanayi hisseleri ile ilgilenebilir. GYO, cam, enerji, otomotiv gibi sektörlerde iyi fırsatlar olabilir.
EKONOMİ YÖNETİMİ VE BDDK MERKEZ’E DESTEK VERMEDİ
T-Bank Başekonomisti Dr.Veyis Fertekligil
Sadece kredi tarafında olabilecek bir sınırlamayla cari açığın azaltılması oldukça güç. Çünkü cari açık yapısal bir sorun ve bunun çözümü için uzun vadeli ve yapısal bazı önlemler getirilmesi şart. Önümüzdeki dönemde Merkez Bankası’nın yeni önlemler almaya devam etmesi beklenebilir.
Bu zamana kadar Merkez Bankası’nın politikalarıyla alınmış önlemlere BDDK ve mali tarafta hükümet fazla destek olmadı. Bu da göreli olarak Merkez’in şimdiye kadar başarısız olmasına yol açtı. Ayrıca Merkez Bankası’nın düşük faiz politikasında ısrarlı olması durumu destekledi.Şubat ayındak dı ticaret açığı ise cari açıkta en azından yılın başına kadar bir düzelme olmayacağının bir kanıtı”
HÜKÜMETİ SEÇİM STRESİ SARDI
Okan Üniversitesi Uluslararası Bankacılık ve Finans Bölüm Başkanı Doç.Dr. Dilek Teker
Son günlerde hükümet ve arasında yaşanan gerginlik hükümetin seçin stresinden kaynaklanıyor. Hükümetin önünde bir seçim süreci var, ancak yıl sonu hedefleri var. Cari açığını sıcak para ile karşılayan Merkez Bankası'nın yıl sonu hedefi var . Cari açığın düşük olması bir hükümet için prestij meselesidir. Eğer Merkez Bankası bu önlemleri almazsa tüketim artışıyla enflasyon artacak ve hedefler tutturulamayacak.
Zorunlu karşılık artışı bu hedeflerin tutturulması için gerekliydi ama bunun bankacılık sektörüne yansımasının ötesinde reel sektöre olumsuzluğu daha önemli. Merkez'in önceki iki faiz artışı doğru ve zamanında müdahalelerdi. Son agresif artış ise ekstra oldu.
Hükümet seçim öncesi bir takım seçim harcamaları yapacaktır. Bunun da piyasaları yansıması olacaktır. Seçim yılında ekonomi ister istemez sarsılacaktır. Önlemler alınmasaydı reel ekonomiye yansımaları daha olumsuz olacaktı. Bu kararı hükümetin seçim öncesi aldığı bir önlem olarak kabul edebiliriz.
“İŞLER BANKACILIK İÇİN DAHA DA ZORLAŞTI”
2011 yılının bankacılık sektörü için kolay bir yıl olmayacağı biliniyordu. Şimdi işler biraz daha zorlaştı. Bankaların bu yıl müşteri kaybetmemek, kredi vermekte zorlanmak ve yatırım maliyetleri gibi can sıkıcı konularla karı karşıya kalacağı kesin.
Önümüzde iki senaryo var. Birincisi, bankalar ya kendi karlarından fedakarlık edecek ve bu artışı maliyetlere yansıtmayacak ya da bankalar karara karşılık eklenen maliyetleri kredilere yansıtacak, faiz artışına gidecek, tüketici talebi kısılacak . Bu da ekonominin büyümesini olumsuz etkileyecek.Birinci senaryoda tüketici talebinin devam etmesi sürecek, ancak enflasyon hedefi delinecek.
“SÜRTÜŞME FİNANSAL SARSINTILARA NEDEN OLABİLİR”
Hükümet ve bankacılık sektörü arasında yaşanan bir söz düellosu kulağa hoş gelmiyor.Toplum refahını ve toplum psikolojisini korumak gerekiyor. Biri devlet diğer ise bu ülkenin en önemli ve en hassas sektörlerinden biri olan bankacılık. Bu iki dinamik arasındaki sürtüşme finansal sarsıntılara neden olacak.Üstelik rekor cari açıkla daha da kırılgan hale gelen Türkiye için bankacılık sektörü çok önemli. Finansal sisteminin yüzde 80'ini oluşturan bankacılık sektörü Türkiye için çok önemli.
“DAHA SERT TEDBİRLER GELEBİLİR”
BDDK'nın Merkez'in kararını destekleyecek kararlar alıp almayacağını bekleyip göreceğiz.İşin açıkcası Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik rasyosu diğer dünya ülkelerden düşük değil. Oldukça yüksek. Şu olabilir, kredilerde müşterilere yönelik istihbarat ve denetleme mekanizması artırılabilir. Bankaların kredi verme sürecinde ince eleyip sık dokumalarını gerektirecek uygulamalar getirilebilir.Basel II'de bunları gerektiren maddeler var. Bunların uygulanmasıda belli bir inovasyon ve maliyet gerektirecektir. BDDk ve SPK bu durumda modelleri yeniden revize etmek zorunda kalacaktır.
“KKDF YENİDEN GÜNDEMDE”
Olmasını istemesek de hükümet KKDF artışını bir seçenek olarak gündeme getirebilir. O zaman kredi maliyetlerinde ciddi bir artış olacaktır. Mayıs ayı gibi finansal sektörün seyrine bakarak bir KKDF'de artışı gelebileceğini düşünüyorum.
“MERKEZ’E KİMİN GELECEĞİ ÖNEMLİ”
Başka bir kritik noktada 18 Nisan'da Merkez Bankası Başkanı'nın görev süresi doluyor. Yeni başkanın kim olacağı yerine kimin geleceği ve alacağı kararlar piyasalar açısından oldukça yakından takip edilecektir.
“ÇATIŞMA SAVAŞA DÖNMEMELİ”
Hükümet ve bankacılık sektörü arasındaki gerginliğin uzatmadan bir uzlaşı ortamı yaratmak gerekiyor.Bu çatışmaların devamı finansal stresin artmasına neden olacak. Bu cephede savaş olunca bundan tüm piyasalar, para, sermaye, dış yatırımcı, portföy girişi de etkilenecek.
Ekonomi yönetimi "2011 için benim kurallarım budur " diyerek diretecektir.Bankalar ise kendi karlarını düşünme zorundalar. Burada unutulmaması gereken reel ekonominin bundan nasıl etkileneceği olmalı. Reel ekonomideki olumsuzluk dış ticaret açığını, dış ticaret açığıda cari açığını tetikleyecek.
“KAPIŞMA DEVAM EDECEK ”
Başta söylediğim gibi bankacılık sektörü diğer sektörlere göre oldukça hassas bir sektördür. Bankacılık sektörünü ciddi anlamda rahatsız edecek bu son zorunlu karşılık artışını doğru bulmadım. Çok agresif , yüksek oranlı ve zamansız bir karardı. Sektör bu kararların devamını geleceğini gördüğü için bu kadar ciddi ve net bir tepki verdi. Bir süre daha bu kapışma devam edecek gibi görünüyor.
Gazeteport
Şimşek: Sıkı duruş ve tedbirler dezenflasyon sürecini destekliyor
Lukoil uluslararası varlıklarını satmak için alıcılarla masada
ABD’deki büyük risk: K şeklinde ekonomi
O plan rafa kalktı, tahvil piyasası sarsıldı
Euro Bölgesi üçüncü çeyrekte yüzde 0,2 büyüdü
İnşaat üretimi hızlandı: Endeks yüzde 30 arttı
Türkiye'de büyüme fren mi yapacak? İşte Deutsche Bank'ın öngörüsü
Çin ekonomisindeki yavaşlama işaretleri devam ediyor
Merkez bankaları İstanbul'da toplandı
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.