BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 69,30 -1,49 360.360.000.000,00
ALBRK 8,47 -1,28 21.175.000.000,00
GARAN 141,90 0,00 595.980.000.000,00
HALKB 26,80 0,22 192.552.051.525,60
ICBCT 15,53 0,45 13.355.800.000,00
ISCTR 14,83 -0,80 370.749.555.100,00
SKBNK 7,02 -2,23 17.550.000.000,00
TSKB 13,44 -0,88 37.632.000.000,00
VAKBN 27,76 -0,22 275.265.981.478,48
YKBNK 34,00 -0,76 287.199.743.656,00

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaKriz kodları nasıl okunmalı?----

Kriz kodları nasıl okunmalı?

Kriz kodları nasıl okunmalı?
05 Mart 2010 - 20:30 www.finansingundemi.com

Ekonomist Dergisi bu haftaki kapağında yatırım uzmanlarının iyimser ve kötümser senaryolarından yola çıkarak döviz, faiz ve borsadaki olası gelişmeleri analiz etti. İşte o haber…

Paranın kriz kodları neyi gösteriyor? Siyasetin piyasalar üzerindeki etkisi artık bitti sanılıyordu. Geçen hafta generallere dayanan darbe iddialı gözaltılar, bunun bir yanılgı olduğunu ortaya koydu. Piyasalar Ankara’daki siyasi hamlelerin rüzgarından daha kendini koruyamıyor. Borsa, dolar ve faiz bir anda boşlukta savrulan kağıtlara dönüyor. Şimdi ne olacak? Bu rüzgarın yaratacağı etki ve süresini, dünyayı da çok yakından izleyen uzmanlara sorduk. İyimser ve kötümser senaryolar iyi okunmalı. Çünkü kim neyi ikna edici buluyorsa yatırım kararını da ona göre verecek. Bu senaryolar içinde borsa için 67.000’i öngören de var, dolarda 1.70 görülür diyen de… Talip Yılmaz / Mine Zeybekoğulları Ekonomist Uzun süredir siyasi gelişmeleri fiyatlamayan piyasalarda artık siyaset önemli bir gündem maddesi. Hükümet ile yargı arasında yaşanan gerginliğin ardından AKP’ye olası yeni bir kapatma davasının piyasalar üzerindeki gerginliği daha azalmadan geçen haftanın ilk gününde başlayan ‘Balyoz Darbe Planı’ kapsamında gözaltı ve tutuklamalar gerilimi daha da artırdı. Cumhurbaşkanı, başbakan ve genelkurmay başkanının üçlü zirvesine kadar uzanan gelişmelerin ardından gerilim azalsa da etkileri bu hafta da sürecek gibi görünüyor. İçerde bu gelişmeler yaşanırken, yurt dışında FED’den faiz artırımı için erken olduğu açıklamalarına rağmen AB bölgesinde Yunanistan’ın ardından diğer yüksek borçlu Euro ülkeleri başta Yunanistan olmak üzere Portekiz ve İspanya ile ilgili kaygılar hala devam ediyor. ABD işsizlik başvurusu verilerinin kötü gelmesi, piyasaların risk algılamasını artırdı. Piyasaların risk göstergesi Vix Endeksi, kritik seviyelere ulaştı. Tüm bu gelişmeler paralelinde İMKB Ulusal-100 Endeksi 55.000 seviyelerinden başladığı gerilemesini 48.000 seviyelerine kadar sürdürürken, dolar kuru 1.55’in üzerini gördü. Gösterge faiz ise yüzde 9’lara çıktı. Önceki sayımızda borsa giriş haberinde bu kaygılara dikkat çekerek “İMKB, siyasetin gölgesi altında” başlığı altında bir haber yayınlamıştık. Gelinen noktada bu kaygıların artarak devam ettiği görülüyor. Biz de buradan yola çıkarak, geçmişte yaşanan krizlerde piyasaların seyrini ve kriz sonrasında yaşanan gelişmeleri analiz ederek, yaşanan son gelişmeleri piyasa uzmanları ile konuşarak, bu dönemin yatırım stratejisi konusunda değerlendirmeler aldık. 10 yılda 4 siyasi kriz Aslında bakıldığında Türk yatırımcısı ve uzun zamandır Türkiye’ye yatırım yapan yabancı yatırımcılar, siyasi krizlere çok da yabancı değil. 1997 yılında tankların Ankara Sincan’da yürütülmesiyle başlayan ‘Postmodern Darbe’deki yüzde 19’luk düşüşü hatırlattıktan sonra borsanın son 10 yılına bakıldığında dört önemli kriz ve bunun piyasalara etkisi dikkat çekiyor. Ekonomik göstergelerin de çok parlak olmadığı Şubat 2001’de Anayasa kitapçığının havalarda uçuşmasıyla başlayan krizde, borsa sert bir şekilde düşerek yüzde 33 değer yitirdi. 27 Nisan 2007’de e-muhtıra olayıyla endeks yüzde 11 düştü. Ardından Mayıs 2007’de 367 oyun gerekliliği tartışmaları paralelinde cumhurbaşkanlığı seçim kriziyle borsa yüzde 20 düştü. Son siyasi kriz ise 17 Mart 2008’de AKP kapatma davasıyla patlak verdi. İlk etapta borsa yüzde 11 düştü. Kapatma davası sürecine global kriz de eklenince endeksin kaybı yüzde 52’leri buldu. 2010 gerginliği 2010 yılına gelindiğinde ise bu defa hükümet-yargı krizini takiben, ‘Balyoz Darbe Planı’ kapsamında generallerin tutuklanmasıyla devam eden gerginlik ortaya çıktı. Böylece 1 Şubat’ta 55.526 yıl içi zirve kapanışını yapan endeks, 25 Şubat’ta en düşük 48.080 seviyesini gördükten sonra 48.813 seviyesinden kapanış yaptı ve yaklaşık bir ayda yüzde 12.1 değer kaybına uğradı. Yurt içinde erken seçim ve yurt dışında havanın sert bir şekilde bozulması durumunda endekste daha sert değer kayıpları yaşanabilir. Olumlu taraftan bakılacak olursa endeksin toparlanmasıyla birlikte 12 aylık hedef değerinin 60.000 ve üstü seviyeler olacağı ifade ediliyor. Son gelişmelere döviz ve faiz cephesinden bakıldığında, özellikle faiz tarafında yansımaların sınırlı kalmaya devam ettiği görülüyor. Dövizde daha hızlı bir hareket yaşanmasına karşın, değerlendirmeler TL aleyhine de çok ciddi bir değişim yaşanmadığı yönünde. İlk tepkiyle birlikte 1.55’in üzerine kadar yükselen doların en olumsuz senaryoda geçen yıl bu zamanlardaki seviyesi olan 1.70’leri tekrar görmesi, şu an için fazla taraftar bulamıyor. Hem iç gündem hem dışarıda Euro/dolar paritesinin etkisiyle dolar/TL’de 1.60 seviyeleri mümkün görülüyor. Tahvil/bono piyasasında son gelişmelerle birlikte yüzde 9’ları gören gösterge bileşik faizde de bu yıl için çift hane beklentisi var. Ancak bunun mevcut siyasi gerilimin derinleşmesi ihtimalinden ziyade yılın ikinci yarısında devreye girmesi beklenen FED’in faiz artırımlarına Türkiye’de Merkez Bankası’nın da eşlik edeceği varsayımına dayandığını belirtmek gerekiyor. Politik risk arttı Yatırımcıların şu anki durumunun nereye gideceğini göremediği için riski fiyatladığını söyleyen Ekspres Yatırım Genel Müdürü Haldun Alperat, “Erken seçim, kapatma davası riskleri daha önce de görüldü ki piyasalara belirsizlik getiriyor ve piyasalar olumsuz bir seyre giriyor. Geçmiş tecrübeler dikkate alınarak özellikle yerli yatırımcılar ve eskiden beri Türkiye’ye yatırım yapan, Türkiye’yi tanıyan yabancılar satışta önemli rol oynadı” diyor. Politik cephedeki çalkantılar ve gerginliklerin piyasalar açısından ortaya çıkacak en önemli risk faktörleri arasında yer aldığına dikkat çeken Ata Yatırım Baş Ekonomisti Nurhan Toğuç, bu riskin piyasalarda bir düzeltmeye neden olduğunu ancak seçimlerin hedeflendiği gibi 2011 yılında olmasını beklediğini kaydediyor. Toğuç, "Ancak anayasa referandumu ya da AKP'yi kapatma davası söz konusu olur ve erken seçim riski artarsa, bu piyasalarda belirli bir düzeltmeye neden olacak” diyor. Borsa ve diğer piyasalarda seviye vermenin şu aşamada zor olduğunu söyleyen Yapı Kredi Yatırım Ekonomist ve Yatırım Stratejisti Murat Berk ise “Çok sayıda muazzaf ve emekli subayın gözaltına alınması ile siyasi gerilimin tırmanması, siyasi riskin piyasalarda yeniden fiyatlanmasına neden oldu” diyor. İMKB’nin avantajları var 2010 yılında İMKB’nin artılarını kredi notlarında iyileşme, değerleme farklarının kapanması, düşük faiz ve enflasyon ortamı, IMF ve kar büyümeleri şeklinde sıralayan Ata Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Nergis Kasabalı, mevcut finansal koşullar dikkate alındığında Türkiye'nin not artırımının kaçınılmaz olduğunu anlatıyor. “Not artırımlarının ardından enflasyonla mücadele ve kur istikrarı konusunda sağlanan başarıyı dikkate aldığımızda İMKB'nin diğer gelişmekte olan piyasalardan daha iskontolu işlem görmesine bir neden görmüyoruz. Halihazırda yüzde 20 civarında bir iskonto söz konusu” diyen Kasabalı, İMKB'nin de değerleme çarpanlarının gelişmekte olan piyasa ortalamalarına yaklaşmasını bekliyor. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin düşük kamu borcu ve güçlü bankacılık sektörü sayesinde olumlu şekilde ayrışmaya devam etme potansiyeline dikkat çeken Berk, son gelişmelerle artan siyasi tansiyonun, kısa vadede bu potansiyelin önündeki en önemli engel olarak görüyor. Referandum ve erken seçimin şimdilik baz senaryolarında yer almadığını vurgulayan Berk, “Yükselen tansiyon ortadan kalkmasa bile, kısa vadede daha fazla artmayabilir. Bu bağlamda yatırımcıların soğukkanlı bir şekilde gelişmeleri izlemelerini tavsiye ediyoruz” diyor. Yaşanan gelişmeler sonrasında endeksin 50.000’in altına gevşediğini ve daha ne kadar gevşeyeceğini söylemenin zor olduğunu söyleyen Haldun Alperat ise “Ancak gelişmekte olan ülkelere göre performansın oldukça düşmesini bekliyoruz. Burada sürecin uzunluğu da ayrıca önemli” diyor. Yatırım stratejisi İMKB tarafında yılın ilk yarısında yükseliş baskısının azalarak devam etmesini bekleyen Nergis Kasabalı, IMF ile imzalanacak bir anlaşma beklentisinin ve not artırımlarının İMKB'yi bir süre daha hareketli tutacak bir beklenti yarattığı kanısında. Ancak politik cephedeki çalkantılar ve gerginliklerin önemli risk faktörleri olduğunu hatırlatan Kasabalı “Bu yıl yatırım açısından gayrimenkul, inşaat malzemeleri ve otomotiv, başta katılım bankaları olmak üzere bankacılık sektörü ve gübre sektörünü beğeniyoruz” diyor. Yaşanan gelişmeler sonrasında temkinli bir yatırım stratejisinin doğru olacağını ifade eden Alperat, şu an kenarda durmanın ve gelişmeleri izlemenin gerekliliğine vurgu yapıyor. “Düşüşlerde kademeli alım öneririm çünkü bu olayların bizi erken seçime götüreceğini sanmıyorum” diyen Alperat, borsayı yukarı taşıyabilecek faktörlerin çokluğuna dikkat çekiyor. Bankaların karlarının beklenenden iyi geldiğini, dünya piyasalarının olumlu seyrini sürdürdüğünü söyleyen Alperat, dünyada ülke notları düşme eğilimindeyken Türkiye’nin not artışı yaşaması ve bunun devam edeceği beklentisine vurgu yapıyor. İMKB-100’de öne çıkanlar Yapılan değerlendirmeler paralelinde olası toparlanmada, düşüşte endeksin altında performans sergileyen hisselerin, bu kayıplarını telafi etme adına endeks üstü performans sergileyebilecekleri kaydediliyor. Bu anlamda endeksin 1-25 Şubat tarihleri arasında yaşadığı yüzde 12.1’lik kayıpta endeksin üzerinde ve altında performans sergileyen İMKB-100 hisselerini belirledik. Buna göre toplamda 57 hisse endeksin altında, 43 hisse endeksin üzerinde performans sergiledi. Endeksin üzerinde altında performans sergileyen hisselere bakıldığında ise son dönemde hızlı toparlanan hisselere satış geldiği gözleniyor. Endeksin üzerinde performans sergileyen hisselerin ise daha defansif yapıda olduğu görülüyor. Bu şirketler, bilanço beklentileri ve temettü performansları yüksek veya son dönemde hikayesi olan hisseler. Büyüme yavaşlayabilir Makro açıdan konuya bakıldığında bu iç gündemle Türkiye’nin beklenen büyüme hızının yakalamasının da zor olduğu ifade ediliyor. İç gündeme ilişkin hararet artalı daha birkaç hafta olmuşken, bazı kurumların 2010 yılı büyüme beklentilerini aşağı çekmeye başlamaları da işaret edilen bir başka nokta. İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdür Yardımcısı Şant Manukyan, piyasalarda benzer geçmiş hareketlerin ardından dış piyasalarla oluşan korelasyona dikkat çekerek, “Şu an bu olaylar çok gürültü çıkarıyor ama bir ay içerisinde yurt dışı nereye gidiyorsa oraya gidiyor olacağız. Sonuçta bunlar bir dönem sonra unutulan hareketler” diyor. Gelişmeler karşısından yatırımcıların belli bir risk primi talep edeceklerini ifade eden Manukyan, ancak bunu kalıcı olarak yükseltecek kadar bir olay olmadığı düşüncesini savunuyor. Manukyan ayrıca, Türkiye açısından öne sürülen olumlu ya da olumsuz ayrışmanın, olursa bile çok kısa vadeli gerçekleştiğini, daha hızlı yukarı ya da daha hızlı aşağı gelmenin dışında genel olarak bir ayrışma olmadığını vurguluyor. Manukyan’a göre, yurt dışı piyasalar çok net bir toparlanma gösteremediği için, içeride de yukarı yönde kuvvetli bir ralli ihtimali daha sınırlı bulunuyor. Aşağı doğru gitme riski ise artmış durumda. Bunun yanında, Yunanistan kaynaklı Avrupa’da süren olumsuzluklar ve bu olumsuzlukların Avrupa geneline yayılması olasılığı, önümüzdeki günlerde iç piyasalar açısından önemli olacak. ABD’de çıkış stratejilerinin konuşulmaya başladığı bir dönemde ülke ekonomisinde toparlanma sinyallerini sekteye uğratacak verilerin gelmesi de yurt dışı ayağında yeni endişeleri beraberinde getiriyor. Faizde tepki yok Yurt dışındaki bu gelişmelerin etkisiyle önce borsalara satış geldiğini, ardından da bir anda riskli varlıklardan çıkış yaşandığını belirten bir bankanın Hazine müdürü, “Zaten sizin iç gündeminiz de berbat durumdayken, dolar/TL’nin de yükselmesi kaçınılmaz oluyor tabii” yorumu yapıyor. Artan siyasi tansiyonla birlikte dolaşan erken seçim söylentilerinin tahvil/bono piyasasında faizlere fazla yansımadığını belirten aynı Hazine müdürü, bunu “Fonlama faizlerine göre aslında güzel bir spread var ve uzun vadeli bonolar da belli bir miktar faiz artırımını fiyatlamış durumda. O yüzden piyasamız böyle günlük olaylara çok fazla tepki vermiyor” şeklinde açıklıyor. Hem faizde hem de dövizde seviye beklentileri de olumsuz senaryoda bile çok yukarı noktalara varmıyor. Özellikle faiz tarafında yükselişi engelleyecek oturmuş bir sistem ve tarafların yararına olan sistemin bozulmaması için devreye girecek bir çabadan bahsediliyor. Son dönemde yurt dışında Avrupa merkezli olumsuzluklara döviz piyasasında paritenin de etkisiyle verilen tepkinin, tahvil/bonoda faiz tarafına yansımaması da yine bununla açıklanıyor. Gerek yurt dışında gerek yurt içinde siyaset merkezli etkili olan gelişmeler, her ne kadar risk primini yükseltmesi gereken unsurlarken, diğer yandan gecelik faizlerin ve fonlama faizlerinin tahmin edilenden daha uzun süre düşük kalmasını sağlayabilecek gelişmeler olduğu için de faiz cephesinde çok agresif hareketler görülmediği belirtiliyor. Çift hane mümkün ama…. Buna karşın, tahvil/bonoda çok yakın dönemde olmasa da yılın ikinci yarısından itibaren çift haneleri görebileceği beklentisi mevcut. Bu beklentinin arkasında, Merkez Bankası’nın da FED’i takip ederek politika faizlerinde artırım sürecine başlaması yatıyor. Sadece iç gündemi oluşturan siyasi gelişmeler bazında değerlendirildiğinde faizlerin çok yukarı gitmesine bankaların engel olmaya çalışacağı ve yabancı satışlarının da karşılanarak piyasanın savunulacağı görüşü dikkat çekiyor. MB’nin faizler konusunda kontrolünün güçlü olduğunu ifade eden Gedik Yatırım Hazine Müdürü Kutalmış Keskin, gösterge tahvil faizlerinde, TL’nin değer kaybettiği ve bunun kalıcı olduğu durumlar haricinde, çok önemli bir hareket olmasını beklemediğini söylüyor. “Şu anda da TL’nin değeriyle ilgili de öyle bir durum yok. Dolar/TL’de son günlerde yaşanan da önemli bir yükseliş değil” diyen Keskin, şöyle devam ediyor: “Doların diğer paralara karşı da böyle bir yükselişi olmuştu, biraz konjonktürel bir hareket. TL belki benzeri para birimlerine oranla bir miktar fazla değer kaybetti ama akla takılacak ‘TL’de ne oluyor’ dedirtecek ölçüde bir farklılaşma yok.” Yabancı çıkışlarının etkisi azaldı Keskin’e göre, yurt içindeki mevcut siyasi gelişmeler ve gerginliklerden bağımsız olarak, Merkez Bankası’nın yılın ikinci yarısında, zorunda kalabileceği faiz artırımlarına paralel bono faizlerinde çift haneye çıkılması ve yüzde 10’lu rakamların görülmesi söz konusu. Kurdaki hareketin bir kısmının da parite kaynaklı olduğunu kabul etmek gerektiğini dile getiren Keskin, dövizde yaşandığı söylenen hareketliliğe karşı TL’de ciddi bir değer kaybının yaşanmadığına işaret ediyor. Keskin’in bir diğer dikkat çektiği nokta da, son siyasi gerilimler ve konuşulmaya başlanan erken seçim ihtimaline bağlı olarak gündeme gelen yabancı çıkışlarıyla ilgili. Global krize kadar piyasalara hızlı giriş çıkış yapan yabancı fonların sayısının daha çok olduğunu ifade eden Keskin, “Ama şu anda borsalara, tahvil/bonoya gelen paralar eskisi gibi hacimli değil. Dolayısıyla çıkışları da eskisi kadar etkilemiyor” diyor. Keskin, içerde gerginliğin artması, yurt dışında da işlerin kötüye gitmesiyle birlikte Euro/dolar paritesinde düşüşün devamı halinde, dolar/TL’nin en fazla yüzde 10 daha artacağını, 1.70 seviyelerine denk gelen bu yükselişin bile şu anda zor göründüğünü belirtiyor. TL’de değerlenme bekleniyor Dolar/TL kurundaki yükselişe rağmen, TL’nin değerleneceği beklentisini de göz ardı etmemek gerekiyor. Türkiye ekonomisinin diğer birçok ekonomiden daha iyi durumda olması ve borçluluk oranın görece düşük olması, bu beklentiyi destekleye faktörler olarak sıralanıyor. Olumlu senaryoda bu beklenti ön plana çıkarken, Türkiye’nin iç gündemine odaklanmasına yol açan siyasi gelişmelerle ilgili sürecin yumuşaması ve çözüm yönünde ilerlemesi halinde de en sert tepkinin kur tarafında geleceği tahminleri yapılıyor. Bu senaryoda dolar/TL’nin hızla 1.51 seviyelerine geri çekilmesi mümkün görünürken, dışarıda Euro/dolar paritesinin de bu harekete destek verecek şekilde seyretmesi önemli olacak. İş Yatırım’dan Şant Manukyan, paritede Euro kısa pozisyonların rekor seviyelerde olduğuna işaret ederek, eğer Avrupa’da Yunanistan’a somut yardım gibi haberlerle bir toparlanma gelirse Euro/dolar paritesinde çok hızlı bir şekilde 1.38-1.39’lara kadar çıkış görülebileceğini söylüyor. Paritede aşağı yönde 1.3430’un da kırılmamasının bu anlamda önemini vurgulayan Manukyan, bu seviyenin altına gelinmesinin paritenin kısa vadede 1.30’lara kadar gerilemesi anlamına geleceğini belirtiyor. Bu da dolar/TL’yi daha yukarı itecek bir gelişme olacak. OLUMLU SENARYO Borsa: İMKB, 2009 yılındaki kadar olmasa bile yükseliş potansiyelini koruyor. İlk etapta hedef 61.000 seviyesi; olası bir IMF anlaşması ise endeksi 67.000 seviyelerine kadar destekler. 2010, endeksten çok doğru hisse seçimlerinin önem kazandığı bir yıl olacak. Yüksek temettü beklentisi olan hisseler, büyümeden daha fazla etkilenecek şirketlerin hisseleri özellikle takip edilecek. Döviz: İçerde siyasi gerilim azalır ve yurt dışında Avrupa merkezli sıkıntılara dönük somut gelişmeler yaşanırsa, önce Euro/dolar paritesinde bir yükseliş ve buna paralel dolar/TL’de 1.51 seviyelerine bir geri çekilme olası. IMF beklentileri geri planda. Ancak olumsuzluğun arttığı bir ortamda hükümet joker olarak IMF paketini devreye alabilir. Bu da yine dolar/TL kurunda yurt dışından bağımsız bir gevşeme getirebilir. Faiz: Yurt dışındaki olumsuz gelişmelere olduğu gibi içerdeki son gelişmelere de sınırlı tepki veren tahvil/bono piyasasında, ne olumlu ne de olumsuz senaryoda çok agresif bir hareket beklenmiyor. Gösterge bileşik faizde yüzde 8.70 seviyesinden daha aşağı kalıcı olarak bir gerileme ihtimali zayıf. Aşağı hareketlerde, yükselen enflasyonun baskısı hissediliyor. OLUMSUZ SENARYO Borsa: 2008 yılında global ekonomik krizin de patlak vermesiyle yaşanan uzun soluklu düşüş kadar olmasa da İMKB, buna en sert tepkiyi veren piyasa olur. En olumsuz senaryoda 40.000 altı seviyeleri görmemiz içten bile değil. Yurt dışı havanın daha az bozulduğu bir ortamda ise aşağı hareketler, alım fırsatı olarak değerlendirilerek ‘kademeli biriktirme’ stratejisi devreye sokulabilir. Döviz: Şu anda yaşanan siyasi gerilimin ve erken seçim söylentilerinin ekonomiye yansıyacak boyutlara varmadığı görüşü ağırlıkta. Ancak bu algılamanın tersi yönde yaygınlaşması halinde, dolar/TL kurunda daha yukarı gidecek yolu olduğu görünüyor. Burada ilk etapta tahmin edilen seviye 1.60. Yurt dışında Euro/dolar paritesinin 1.30’lara kadar gerilemesi ihtimali gerçekleşirse, dolar/TL’de kaçınılmaz bir yükselişin yaşanacağına işaret ediliyor. Hem yurt içinde hem yurt dışında risklerin çok artması halinde, kurun mevcut seviyelerden yüzde 10 daha yukarı gidebileceği beklentileri var. Yine de 1.70 seviyelerine kadar çıkış ihtimali şu an için düşük görülüyor. Faiz: Faizde yüzde 10’lu seviyelerin çift hane beklentisi var ancak bu beklenti piyasalardaki bozulmadan çok, Merkez Bankası’nın yılın ikinci yarısında faiz artırım sürecine başlayacağı üzerine kurulu. “Söylentilere göre pozisyon almak hata” Aykut Demiray-İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı YENİ KRİZLERE HAZIR Türk bankacılık ve finans sistemi kuvvetli, bir kur riski taşımıyor. Zaten kriz esnasında da yeteri kadar idman yaptı, dolayısıyla yeni krizlere de hazır gibi. Bir de son 5-10 yıldır olan önemli bir gelişme var; eskiden siyasi plandaki irili ufaklı gelişmeler, finansal piyasalara çok net yansır çok dalgalandırırdı. Son beş yılda özellikle, siyasi gelişmeler çok yansımıyor. Finansal piyasalar siyasi arenadaki gelişmelerden bir miktar ayrıştı. Tabii ki bu mutlak bir şey değil, çok önemli bir şey olursa yine etkilenir. YATIRIMCI SAKİN OLMALI Ben her zaman özellikle yatırımcıların sakin olmasını söylerim. Çeşitli düşüncelerle ani hareketler, genellikle hep zarar verir. Olanlara, normal gelişmeler olarak bakılmalı. Kötümser olmamalıyız; beklentiler önemlidir, o yüzden iyimser olunmalı. Erken seçim olacağına da inanmıyorum. Bu bir söylenti… Hatalarımızdan biri bu; söylentiler üzerine pozisyon olmak çok doğru değil. Temel göstergelere bakarak pozisyon almakta fayda var. IMF OLUMLU ETKİLER Şu anda dünyada önemli bir kriz yaşanıyor, bu krizin sonuna bir türlü gelemedik. Şimdi de Yunanistan çıktı. Her ne kadar Yunanistan’la ticari ilişkilerimiz çok büyük boyutlu değilse de, bizi çok etkilemeyecek olsa da, Avrupa’daki rahatsızlık elbette genel olarak etkiliyor. Buna bir de Türkiye’deki siyasi gerginlik eklenince, daha büyük bir yansıma beklersiniz ama o büyük yansıma yok. Bu da sağlıklı bir şey. Siyasi gelişmeleri engelleyemezsiniz; erken seçim olacaksa olacak. IMF anlaşması olacak mı olmayacak mı diye de soruluyor. Bence olmalıdır ve olursa daha stabilize edici bir etkisi olur. “Dünyanın gerisinde kalabiliriz” Afa Boran Shuaa Capital Türkiye Direktörü RİSKLER GÖZARDI EDİLİYORDU Türkiye’de siyasi istikrarın bozulması, önce Dubai sonra da Yunanistan gibi bazı ülkelerin borç geri ödemedeki sıkıntıları, ABD ve Avrupa’da tüketici güven endekslerinde az da olsa bozulmalar, yatırımcılara henüz tünelden çıkılmadığını gösterdi. Özellikle Dubai ve Yunanistan riskleri zaten biliniyordu. Ama olumlu haberlere daha çok odaklanıldı, riskler göz ardı edildi. BAŞKA RİSKLER DE VAR Bence piyasalarda ilave riskler var ve ekonomik büyüme de daha yavaş olacak. Türkiye’de son dönemde siyasi istikrar çok hızla bozuldu. Dışarıdan bakıldığında hükümetin siyasi faktörlere daha çok odaklandığı ve ekonomi ile ekonomiyi etkileyen diğer reformlara daha az odaklandığı görüntüsü oluşuyor. Olumlu tarafta ise faizler tüm dünyada hala çok düşük. FED faizleri yüzde 0.25 artırdı ama sıfırdan. Faizler biraz artsa dahi düşük faizlerin uzun zaman süreceğini tahmin ediyorum. Bu da reel ekonomi ve borsa açısından olumlu. SİYASET TAKİP EDİLSİN Türkiye 2001 krizi sonrası uyguladığı ekonomik programlarla borçluluk oranını düşürdü, bankacılık sektörünü güçlendirdi ve kamu bütçesini düzeltti. Fakat 2007 seçimlerinden sonra bütçe hızla bozuldu. GSYİH’a oranı olarak, bütçe giderleri yaklaşık 17’den 21’e çıktı. Borçlanmanın zor olduğu bir dünyada kamu bütçesinin hem de krizden hariç nedenlerle bu kadar bozulması, önemli bir olumsuzluk. 2011 yılında genel seçimlerin olacağını da düşünürsek, bu açıdan bazı reformların yapılabileceğini düşünmek fazla iyimser olur. Özellikle siyasi gelişmeleri yakın izlemek gerekiyor. Bu gelişmelere paralel olarak bizim piyasaların dünyanın gerisinde kalması daha olası. Dört yabancı kurumdan Türkiye analizi “Risk artıyor” Barclays Capital “Tansiyonun azalma şansı var ama hem AKP hem de laik kesim için uzlaşma arama için motivasyonun uzun süre yeterli olacağını düşünmüyoruz. Risk, yargının AKP'ye karşı başka bir kapatma davası açması ve AKP'nin stratejisinin erken seçimlere gitmek olması. 2007 ve 2008'in tersine tüm bunlardan piyasa dostu veri gelmesi beklentileri azalmış durumda. Bu iç endişeler -bir IMF programının yokluğunda bile- TL varlıklarının ülkenin güçlü bilançosu ve bölgedeki herhangi bir yerden daha güçlü olabilecek dönemsel bir sıçramayla desteklenmesini beklediğimiz bir zamanda ortaya çıktı. İç endişelerin yeniden canlanması, böyle olumlu bir senaryoyu dengelemenin de ötesine geçiyor.” “Tansiyon kademeli düşer” Unicredit “Ne hükümetin ne de ordunun, durumu daha da tırmandırmaktan bir çıkar sağlayacağını düşünmüyoruz. Hükümet bu fırsatı konumunu güçlendirmek için kullanmaya karar vermediği takdirde, büyük bir erken seçim riski görmüyoruz. Piyasa stratejisi bazında Türk CDS'leri halihazırda çok sıkı ve biraz yukarı hareket edebilirler. Fakat herhangi büyük bir risk görmüyoruz ve piyasa endişesinin gelecek günlerde kademeli şekilde azalacağını düşünüyoruz. Güçlü mali ortam, sağlam bankacılık sektörü ve olumlu büyüme perspektifleri hesaba katıldığında son haftalardaki not artırımlarının hepsi hak edilmişti.” “Beklemede kalmalı” Danske Bank “Geçen pazartesi günü birçok üst kademeli generalin hükümeti düşürme planı nedeniyle tutuklanmasını takiben siyasi risk artmaya devam ederken, Türkiye piyasaları baskı altında kaldı. Şu an için yatırımcılara piyasaları dikkate alarak beklemede kalmalarını ve siyasi gelişmeyi takip etmelerini öneriyoruz.” “Tavsiye nötr’e düştü” Citibank “Türkiye'de siyasi belirsizlik tekrar ön plana çıktı. Askeri personel ve başsavcı tutuklamaları ülkeyi zor bir döneme soktu. Reel faiz oranları tarihi düşükte iken Türkiye risk iştahında bir artış getirecek tetikleyiciden yoksun. Erken seçim olması durumunda piyasa için ciddi bir zorluk yaşanır. Yatırımcılar son yıllarda siyasi gelişmeleri kanıksadı fakat seçimler daha parçalanmış bir parlamento yapısına neden olabilir. Türkiye için tavsiyemizi Nötr'e çekiyoruz. Uzun vadede Türkiye'nin hisse hikayesini cazip buluyoruz ve (Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’da-CEEMEA) Türkiye'nin kar büyümesinde motor görevi görebileceğini düşünüyoruz. Fakat şu an için daha temkinli bir duruş gerekiyor.”
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!