İstanbul güçlü bir aday

Citi Başkan Yardımcısı ve Gelişmekte Olan Piyasalar Başkanı Hamid Biglari, İstanbul'un özellikleri ile bölgesel finans merkezi olma yolunda güçlü bir aday olarak öne çıktığını, bu konudaki gereklilikleri yerine getirmesi durumunda finans merkezi olma konusunda son derece iyi bir şekilde konumlanmış olacağını kaydetti.
Biglari, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yüksek petrol fiyatları ve Japonya'daki deprem ile tsunami felaketinin 2011 ve 2012 için öngörülen global büyüme beklentilerinde büyük oynamalara yol açmayacağı ve global büyümenin kuvvetli seyrinin önümüzdeki yıl içerisinde değişiklik göstermeyeceği görüşünde olduklarını ifade etti.
Global büyüme konusunda iyimserliği koruduklarını, bu yıl global büyümenin yüzde 3,5-4 seviyesinde olmasını beklediklerini dile getiren Biglari, gelişmekte olan piyasalarda yaygınlaşan sıkı politikaların hız kesmeden devam etmesini öngördüklerini kaydetti.
Yaklaşık yüzde 9'luk GSYH oranı ile Türk ekonomisinin 2009'daki yüzde 5'lik küçülmenin ardından kararlı bir şekilde uygulanan büyümeyi destekleyici politikaların da etkisiyle geçen yıl sağlıklı bir iyileşme süreci yaşadığını vurgulayan Biglari, yurt içi talepten aldığı güçle Türkiye'de GSYH'daki artışın bu yıl da yüzde 5,6'ya ulaşmasını beklediklerini vurguladı.
Buna karşın, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde devam etmekte olan gelişmelerin, petrol fiyatlarındaki artışın devam etmesi halinde bunların büyüme dinamikleri üzerinde olumsuz etkiye sebep olma ihtimali olduğuna dikkati çeken Biglari, benzer şekilde Avro bölgesinin sınır ülkelerindeki sorunların şiddetlenmesi, ihracatın ve sermaye girişlerinin zarar görmesinin de büyümeye fren etkisi yapabileceğini belirtti.

-''FRENLEYİCİ ETKİ...''-

Biglari, benzer ülkeler ile kıyaslandığında Türkiye'nin bankacılık sektörünün, global ekonomik kriz karşısında daha dayanıklı bir yapı sergileyerek olağan dışı bir performans göstermeyi başardığının altını çizerek, ''Bunun önemli nedenlerinden birisi de, 2001 finansal krizinden alınan dersler neticesinde BDDK'nın ciddi reformları uygulamaya koyması olmuştur. Bankacılık sektörünün mevcut güçlü yapısı, global piyasalardaki koşullara karşı darbe emici görevini görmüş, böylelikle Türk hükümeti sermaye enjeksiyonu veya mevduat garantisinin artırılması gibi olağanüstü önlemlerle bankalara ek destek sağlama durumunda kalmamıştır'' yorumunu yaptı.
Türk bankalarının, birçok gelişmiş ülkenin bankacılık sistemlerinin aksine bilançolarını büyütmek için yeterli sermaye marjına sahip olduğunun altını çizen Biglari, ''Basel III kurallar ve yönetmelikler bütünü çerçevesindeki yeni sermaye ve likidite zorunlulukları, ileri konumdaki bankacılık piyasalarıyla kıyaslandığında büyümeye yönelik bu isteği, her ne kadar yumuşak seviyede kalacak olsa da, frenleyici etki yapabilir'' değerlendirmesinde bulundu.

-İSTANBUL'UN FİNANS MERKEZİ PROJESİ-

İstanbul'un Finans Merkezi projesine işaret eden Biglari, gelişmekte olan piyasalar ve gelişmiş piyasaların global finansal kriz nedeniyle ayrışması sonucunda gelişmekte olan finans merkezlerinin rolünün öne çıktığını kaydetti.
Gelişmekte olan piyasa şirketlerinin birçoğunun sermaye artırım kaynağı ile finansal ve hukuki danışmanlık için daha geniş bölgesel merkezleri kullanmaya devam ederken, global krizin Batı'nın kırılganlığını öne çıkardığına ve küresel sermaye akışı konusundaki egemenliğini zayıflattığına dikkati çeken Biglari, şunları dile getirdi:
''Türkiye, krizi çok iyi bir şekilde yöneterek yatırım yapılacak ülkeler arasında öne çıkmıştır. Türkiye, altyapı ve iş yapabilme kolaylığı başta olmak üzere bazı zorluklarla karşı karşıya olsa dahi, birçok konuda rekabetçi avantaja sahiptir. Türkiye, içinde bulunduğu bölgede istikrarlı bir politikaya sahip olup, kalifiye iş gücü için bir cazibe merkezi konumunda olan önemli bir ulaşım ve ticaret merkezidir. İstanbul, tüm bu özellikleri ile bölgesel finans merkezi olma yolunda güçlü bir aday olarak öne çıkmaktadır. İstanbul, finans merkezi olmanın gerekliliklerini bölgesinde bulunan diğer aday ülkelerden daha hızlı bir şekilde yerine getirdiği takdirde finans merkezi olma konusunda son derece iyi bir şekilde konumlanmış olacaktır.''

-''TOPLAM SERMAYE YATIRIMI 6 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE''-

Citigroup'un Türkiye'de 35 yılı aşkın süredir faaliyet gösterdiğini hatırlatan Biglari, Türkiye'nin Citigroup için öncelikli ülkeler arasında yer aldığını vurguladı.
Biglari, Citigroup'un Türkiye'deki toplam sermaye yatırımının, Citibank Türkiye ve Akbank da dahil olmak üzere 6 milyar doların üzerinde olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Citigroup'un kurumsal bankacılık alanında amacı, çok uluslu şirketlerin Türkiye'deki faaliyetlerini destekleyerek ve Türk şirketlerini uluslararası piyasalarla taşıyarak Türk ekonomisine katkıda bulunmaktır. Global piyasalarda gözlemlediğimiz ana trendlerden biri, gelişmekte olan piyasalar arasındaki akışın, gelişmekte olan piyasalardan gelişmiş piyasalara olan akıştan git gide daha önemli bir hal almaya başlaması. Dünyanın önde gelen gelişmekte olan piyasalarındaki varlığımız göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye'nin bölgesel ve çok uluslu firmaları ile dış ticaret ve ihracat odaklı orta ölçekli firmalarına hizmet sunmak üzere son derece iyi bir şekilde konumlanmış durumdayız. Aynı zamanda, hedef kitlemize en iyi şekilde hizmet sunmak amacı ile bireysel bankacılık alanında kendimizi yeniden konumlandırarak müşteri hizmet kalitesi ve doğru ürün yelpazesi sunmaya odaklandık.''
Citibank Türkiye ve Akbank'ın birbirlerinden bağımsız olarak faaliyetlerini sürdürmeye devam ederken, bu stratejik işbirliği ile her iki bankanın da stratejik olarak üstün oldukları konularda birlikte çalışarak güçleneceklerine inandıklarını vurgulayan Biglari, ''Citigroup olarak Citibank Türkiye'de büyümeye devam etmenin yanı sıra, Akbank ile olan ilişkimizi güçlendirmeyi ve iki kurum arasındaki işbirliğini daha da derinleştirmeyi amaçlıyoruz'' dedi.