İşlem hacmi düştü, sert satışlar gelebilir
İMKB endeksi geçen hafta 56 bin 200 puanı geride bıraktı. Peki bu hafta ne olacak?
Yunanistan'dan sonra ikinci bir borç krizi kaynağı olarak gösterilen İspanya'nın geçen hafta uzun vadeli tahvil ihracındaki başarısı dış piyasalarda olumlu rüzgarlar estirirken İMKB endeksi hem bu dış gelişmeler hem de mali kuralın Meclis'te kabul edilmesinin ardından kredi not artışı beklentisinin banka hisselerine getirdiği alımlarla kritik 56 bin 200 puanı geride bıraktı.
Borsalardaki bu kısa süreli rallinin düşük işlem hacimleriyle gerçekleşmesi soru işaretiydi. Ancak teknik göstergelerin alım sinyali vermeleri, geçen ay yaşanan kayıpların telafi edilme çabaları zoraki de olsa borsaların yönünü yukarı çevirdi. Ancak yönün tekrar yukarı dönmesine rağmen belirli hisselerin dışında hacimli ve agresif bir yükselişten bahsedemiyoruz. Belki yaz rehaveti, belki de orta vadeli belirsizlikler yılbaşındaki coşkulu havanın çok uzağında bir seyrin yaşanmasına sebep oluyor. Bir başka deyişle endeks ayrı borsa ayrı hareket ediyor sanki.
Her şeye rağmen endeksler şimdilik bu yükselişi sürdürmeye çalışıyor. Sanki alıcı çekmeye çalışan ve bunda zorlanan bir görüntü içinde yükseliyor borsalar. Nisan ayında zirveleri gören İMKB endeksi kredi not artırım beklentisiyle bu kervana katılmış gözüküyor. Belki de bu yılın en önemli beklentilerinden biri olan not artırım beklentisi gerçekleştikten sonra gelecek satışları göz ardı etmemek gerekir. Geçen haftaki analizimizde birçok hissenin 2009 yılında çok önemli artışlar kaydederek 2008 kayıplarını telafi ettiklerini, bu nedenle bu yılın geri kalanında büyük yükselişler beklememek gerektiğinin altını çizmeye çalışmıştık. 2010 yılındaki siyasi riskleri göz önüne aldığımızda büyük yükseliş hareketinin gerçekleşmesinin birçok faktörün sorunsuz atlatılmasına bağlı olduğu görülüyor. 2009 yılında böyle bir sorun yoktu. 2010 yılında Türkiye gerçekten olumlu ayrışma gösteren bir ülke oldu şu ana kadar. Öyle ki Türk Lirası dolar karşısında sadece yüzde 5 değer kaybederken Polonya, Macaristan, Bulgaristan ve Romanya para birimleri bu dönemde yüzde 15 civarında değer kaybettiler. Borsalarda da durum farklı değildi. Gelişmekte olan ülke borsaları ortalama yüzde 10 değer kaybederken İMKB yüzde 8 değer kazandı. Bunun sürdürülebilir olması mümkün ama zor olacağı görüşündeyim. 2010 yılında yabancı yatırımcıların şu ana kadar Borsa'daki net alımları sadece 67 milyon dolar. Mayıs ayında 422 milyon dolarlık satış yapmaları bir bakıma onların da kararsız olduğunu gösteriyor.
Kısa vadeli senaryolarında henüz Türkiye'yi terk edecekleri gibi bir durum şu ana kadar yok. Mayıs ayındaki önemli satış tek başına bir fikir vermese de yaklaşan referandum ve genel seçim atmosferinin yanı sıra iç politikadaki bazı belirsizlikler önümüzdeki günlerde yeni bir satış dalgasında bahane olarak kullanılabilir.
Haziran sonuna kadar rahat gözüken piyasalar iki ay daha rahat ve sakin bir seyir izleyebilir. Endeksi bir kenara bıraktığınızda hisselerin büyük bölümü nisan fiyatlarına yaklaştığında satış baskısı iyice hissedilecektir.
Önümüzdeki hafta dış borsalar önemli merkez bankalarının toplantısı sonrası yapılacak açıklamalara odaklanacak. ABD konut verileri ve işsizlik başvurularının yanı sıra ABD 2010 yılı ilk çeyrek büyüme verisi dikkatle takip edilecektir. Teknik olarak orta vadeli göstergeler alım sinyalini sürdürüyor. Kısa vadeli göstergeler ise aşırı alımda olduğumuzu ve her an sert bir satışın gelebileceğini gösteriyor. Bu noktada endekste 58 bin-59 bin hareketi gerçekleşse de 55 bin puana kadar geri çekilme potansiyeli daha kuvvetli gözüküyor.
Altın, belirsizlikleri seviyor
Hiç kuşkusuz 2010 yılına altın fiyatlarındaki yükseliş damgasını vurdu. Emtia piyasalarına göz attığımızda ise altın fiyatlarındaki yükselişin yanı sıra palladium, gümüş 2010 yılının ilk yarısında diğer emtialara göre öne çıkan madenler oldular. Spekülatörlerin tercihi palladium şu ana kadar yüzde 20 yükselirken, altında yüzde 14, gümüşte ise yüzde 13 artışlar söz konusu oldu. Altın, palladium, gümüş, platin, nikel fiyatları artarken, çinko yüzde 32, alüminyum fiyatları yüzde 13,90 bakır ise yüzde 13,24 oranında değer kaybetti. Brent petrol şu ana kadar yatay bir seyir izlerken kayıp sadece yüzde 0,22 oldu. Bu noktadan hareketle emtia fiyatlarındaki karışık seyrin tüketici tercihlerinden ziyade ekonomilerdeki belirsizliklerin etkisiyle spekülatif fonların taleplerinden kaynaklandığı söylenebilir. 2008 yılındaki likidite krizi sırasında yükselen dolar karşısında 770 dolara kadar gerileyen altın bu defa her iki para birimine de meydan okuyor. Başta Amerika Merkez Bankası (FED) olmak üzere merkez bankalarının hala faizler konusunda adım atamaması ve zayıf veriler altın fiyatlarındaki yükselişi tetikliyor. Bakalım önümüzdeki hafta FED ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantılarından çıkacak sonuçlar, ABD ilk çeyrek büyüme rakamları ve G-8, G-20 toplantılarında alınacak kararlar altın fiyatlarındaki hızlı yükselişi önleyebilecek mi?
Selim Işıklar - zaman