| Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
|---|---|---|---|
| AKBNK | 72,80 | 1,39 | 378.560.000.000,00 |
| ALBRK | 8,25 | 0,49 | 20.625.000.000,00 |
| GARAN | 144,00 | 1,41 | 604.800.000.000,00 |
| HALKB | 36,34 | 1,79 | 261.094.834.046,28 |
| ICBCT | 13,53 | -1,60 | 11.635.800.000,00 |
| ISCTR | 14,06 | 0,29 | 351.499.578.200,00 |
| SKBNK | 7,86 | -4,38 | 19.650.000.000,00 |
| TSKB | 12,96 | -0,69 | 36.288.000.000,00 |
| VAKBN | 31,06 | 1,30 | 307.988.522.504,38 |
| YKBNK | 37,24 | 1,09 | 314.568.189.816,16 |
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Cari açığa katkısı sözkonusu olsa da kredi genişlemesine yönelik müdahaleler cari açığın artmasını engellemeye yetecek mi? Dün açıklanan Türkiye'nin 2010 yılı büyüme rakamı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın çok sevindirmiş olsa da cari açığın rekordan rekora koşması Türkiye için bir o kadar düşündürücü. Türkiye'nin yapısal, çözümü zor ve aynı zamanda ciddi riskleri de içinde barındırın cari açık sorununa bugüne kadar Merkez Bankası kanalıyla para politikalarında da oynamalar yapılarak müdahale edildi. Oysa global ekonomide sözedilen toparlanmaya paralel olarak ekonomilerin piyasalardan likitede çekmeye yönelik hareketleri, parasal genişlemeye son vererek faiz artışına gitme sinyalleri geliyor. 2011 yılının geçen yıla göre daha durgun geçeceğine yönelik temel beklentiler ise Türkiye gibi krizin kaymağını yiyen ancak rekor cari açıkla mücadele de başarılı olamayan ithalata dayalı ihracat yapan ve enerjide dışa bağımlı ekonomileri yeni tedbirler almaya zorluyor. Alınan önlemlere rağme cari açığın büyümesinin engellenememesi durumunda 2009'da 48.6 milyar dolar olan rakamın 62 milyar dolara yani GSYİH’nin %7,9’una denk gelecek şekilde artması bekleniyor. Türkiye ekonomisin aşırı ısınması yönelik işaretler dünyada faiz artışı beklentisiyle birleşince kaygılarda yükseliyor.
Buna en büyük etken ise 2010 Türkiye'nin cari açığının ciddi bir bölümünü doğrudan yabancı yatırım ve orta/uzun vadeli borçlanma yerine kısa vadeli portföy girişleri ve yabancı yatırımcıların mevduatları ile finanse ediyor olması. Avrupa ve ABD'de faiz artışıyla birlikte yabancı yatırımcı ve fonların gelişmekte olan ülkelere kayması cari açığının finansmanında Türkiye'yi sıkıntıya sokacak. Riskin farkında olan hükümet bu nedenle Merkez Bankası kanalıyla cari açıkta önemli bir kalem olan kredi genişlemesine dikkatini yoğunlaştırmış durumda. Ancak, Merkez'in bu çabada en büyük kozu olan faiz artışını sıcak para girişi ve TL'nin değerleneceği kaygısıyla en azından yılın ikinci yarısına kadar sıcak bakmayacağı da biliniyor. Zorunlu karşılıklara eşlik eden faiz indirmleri ile süreci kontrol eden Merkez Bankası son olarak zorunlu karşılıklarla son hamlesini yaptı.23 Martta yapılan PPK toplantısı özetinde de Merkez Bankası bundan sonraki süreçte diğer kurumlardan da taşın altına el koymalarını beklediğini açıkladı. Kurul rapor özetinde zorunlu karşılıkların krediler ve iç talebi sınırlamaya yönelik araçlardan sadece bir tanesi olduğunu, makro finansal risklerin azaltılması açısından diğer ilgili kurumların destekleyici tedbirlerinin önemini vurguladı.Ve bundan sonra doğrudan kredi arzını kısmaya yönelik tedbirlerin Merkez Bankası’nın uyguladığı politikaların etkililiğini ve verimliliğini artıracağı ifade edildi.
Açıklama son derece net.Bu bize BBDK , SPK ve Maliye'nin de sürece katkı vereceği ve yeni önlemlerin gelebileceği sinyalini veriyor. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, sık sık kredi büyümesini engelleyecek her türlü tedbirlerin hatta polisiye tedbirlerin alınabileceğini dile getirirken bankacıların ve iş dünyası sert tepkiler verdi. Bu süreçte taşın altına elini koyacak kurumların başında BDDK, SPK ve Maliye Bakanlığı var. Kredi büyümesi üzerinde yüzde 25'lik bir yasal limitin uygulanması şimdilik beklenmiyor. Ancak, kredileri frenlenlemede BDDK, Merkez'den sonra en önemli ikinci mekanizma. BDDK'nın kredi çeşitlerine göre (bireysel/kurumsal) sermaye yeterlilik oranları hesaplamasında değişikliği gündeme gelmesi ihtimali oldukça yüksek. Böylece, bireysel kredilerin risk oranları artırılarak bankaların kurumsal kredilere yönlendirilmesi sağlanabilir. Bunun dışında Maliye Bakanlığı Bakanlar Kurulu kararı ile KKDF artışını yeniden gündeme getirebilir. Bu önlemler cari açığın büyümesini engellemede sınırlı etkileri olacaktır. Çünkü cari açığa müdahalenin en etkili yolu kredi hacmini daraltmak değil. Cari açığı körükleyen etkenleri kökünden çözecek ,yapısal sorunları yokedecek kalıcı bir adım henüz atılmış değil. Bu işin bir boyutu diğer boyutu ise bankacılık sektörünün karlılığındaki azalmanın piyasalara yansıması olacak. Kriz döneminde ABD'de Lehman Brothers gibi 150 yıllık bir devin başlayan sürecin çoğunluğu yerel yaklaşık 150'ye yakın bankanın iflası ile sonuçlanmıştı. Avrupa bankaları üzerindeki kara bulutlar hiç eksilmemişti.Türkiye bu süreçte sağlam bankacılık sistemiyle övünerek, yapısal reformlarla ne kadar doğru bir iş yaptığını her fırsatta dünyaya sunmuştu. Şimdi ise sektörün uyarılarına rağmen hükümet bankacılık sektörünü sıkıştırıcı tedbirlerle cari açığa karşı kullanmak istiyor. Bu durumda karşımızdaki senaryo zorunlu karşılık artışlarına bankaların kredi faizlerinde artışla cevap verecek. Bu özellikle tüketici kredilerinde etkili olacak. Yine BDDK'nın sermeye yeterliliği oranlarını yükseltmesi ve bunu bireysel kredilerde kullanması yine tüketici kredilerinin hızını yavaşlatacaktır. KKDF artışına yönelik bir gelişme ise sanırız kredilerde gelinecek son nokta olacak.
MERKEZ NE YAPMAK İSTİYOR?
Şeker Yatırm Başekonomisti İbrahim Aksoy, Merkez Bankası'nın son kararı ile ilgili şu değerlendirmede bulunuyor."
Türkiye’nin rekor seviyedeki cari açığı ve bu açığın kısa vadeli fonlarla finanse edilmesi ekonomi yönetiminin finansal istikrara yönelik kaygılarını artırıyor. Merkez Bankası’nın son zorunlu karşılık artışı önemli bir adım. Zorunlu karşılık artışları kısa vadede piyasaları olumsuz etkilese de, orta ve uzun vadede cari açığa yönelik tedbirler olduğu için yapılması gerekiyor. Merkez Bankası faiz artışlarını TL’nin değerlenmemesi ve bu şekilde para biriminin rekabet gücünü kaybetmemesi için kullanmak istemiyor.
MERKEZ 40 MİLYAR LİRA ÇEKECEK
TCMB’nin geçtiğimiz hafta zorunlu karşılık oranlarını artırmasıyla bankacılık sisteminden 15 Nisan’da 19 milyar TL likidite çekilecek. Aralık ve Ocak ayında yapılan zorunlu karşılık artışlarının toplamı kadar bir zorunlu karşılık artışının tek seferde yapılması ve bu artışa diğerleri gibi politika faizinde indirimlerin eşlik etmemesi, kararın etkisinin önceki iki artışın toplamından fazla olmasına neden olacaktır. Merkez Bankası’nın şimdilik bekleyerek bir süre kararın etkilerini görmek isteyeceği görüşündeyiz. Zaten Para Politikası Kurulu kararında da parasal sıkılaştırmanın etkilerinin 2. Çeyrekte görülmeye başlanacağı ifade edildi.
Aralık, Ocak ve Mart ayında yapılan zorunlu karşılık artışları ile piyasadan 40 milyar TL likidite çekilmiş olacak. Fakat Merkez Bankası bankalararası piyasada oluşan faizin politika faizinden çok sapmaması için haftalık repo ihaleleriyle bankaları fonlamaya devam ediyor. Diğer bir ifade ile faiz oranlarının seyrini biraz da Merkez Bankası’nın 15 Nisan’dan sonra fonlama konusunda alacağı tavır belirleyecek. KREDİ NOTU ARTIŞI GELEBİLİR Mİ?
Zorunlu karşılık artışlarının piyasaya hem olumlu hem de olumsuz etkileri olacaktır. Bankacılık hisseleri artışlardan olumsuz etkilenirken, kredi derecelendirme kuruluşlarının ifade ettiği gibi cari açığa karşı Merkez’in başarı kazanması Türkiye’nin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyeye yükseltilmesini kolaylaştıracaktır. Merkez Bankası, dış ticarete olumsuz etkisi nedeniyle faiz artışlarına sıcak bakmasa da, önümüzdeki dönemde enflasyonun hızla artması ve ekonomik aktivitenin çok hızlanması durumunda faiz artışlarının diğer tedbirlere eşlik etmesini tercih edebilir.
Diğer zorunlu karşılık artışlarında bazı bankalar yine bazı kredi türlerinde artışa gitmişlerdi. Bazı bankalar ise rekabet nedeniyle kredi faizlerinde değişiklik yapmadılar. Ancak bu kez sektördeki bankaların hemen hemen hepsinin kredi faizlerinde artış ile bu artışa cevap vermesini bekliyoruz. İlk adımda bankaların kredi faizlerinde yıllık bazda yüzde 0,5 civarında bir artış yapacağını düşünüyoruz. Kredi faizlerindeki artış bankacılık sektöründeki karlılığı etkileyeceği için öncelikle finans sektörüne olumsuz etkileri olacaktır. Karlılıkla ilgili kayıplar olacaktır.
MERKEZ KASIM'A ÖNLEM ALIYOR
Türkiye cari açığı küresel krizden önce doğrudan yabancı yatırımlar ve orta/uzun vadeli borçlanma ile finanse ediyordu. Şimdi ise portföy girişleri ve mevduat gibi kısa vadeli fonlarla çoğunlukla finanse ediyor. Ekonomi yönetimi aslında FED'in parasal gevşemeye son verip faiz artışlarına başlayacağı ve ECB'nin Nisan başlaması beklenen faiz artışlarına yönelik olarak Kasım’dan beri önlem alıyor diyebiliriz. MERKEZİN YARDIMA İHTİYACI VAR
Merkez'in cari açıkla mücadele konusunda yardıma ihtiyacı var. Bankanın cari açığı sedece para politikaları yoluyla önleyebilmesi çok zor. Çünkü Türkiye’nin büyümesi ile cari açığı arasında pozitif bir ilişki var. Cari açık yapısal bir sorun ve para politikasıyla tek başına çözümü zor. Bu nedenle, imalat sanayinin ithal aramalına ihtiyacını azaltacak ve ihracatçıların rekabet gücünü artıracak yapısal tedbirler ele alınması cari açıkla mücadeleye önemli oranda katkıda bulunacak.
Gazeteport
Ömer Aras, QNB Bank yönetim kurulundan ayrılıyor
Kredi kartı kullananlar dikkat: Son 10 gün!
TEB "Kaza veya Hastalık Sonucu Hastane Gündelik Teminatı"nı sunmaya başladı
DenizBank yurt dışından 400 milyon dolar tutarında kaynak temin etti
QNB Türkiye kredi dünyasıyla yeni tanışacaklar için ilk adımı kolaylaştırıyor
Rusya’da bankalardan büyük transferlere yeni denetim
Hakan Aran: İşletmelerimizde %20 verimlilik artışı olduğunu görüyoruz
Aran: Bu zorlu dönemin nasıl geçtiği unutulmamalı
Yapı Kredi, CDP 2025'te Global A Listesi'nde
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.