Bizde maaş ve ücret zamları neden önemli? Çünkü bizde hane halkının kullanılabilir gelirinin yüzde 41.9u maaş ve ücret, yüzde 4.1i yevmiye, yüzde 18.1i emekli aylığı. Diğer emek gelirleri ile birlikte hane halkının toplam gelirinin yüzde 65.3ünün emek gelirinden oluştuğu anlaşılıyor.
Her şeyin başı üretimdir. Üretilecek ki gelir elde edilsin. Ekonomi anlatımı ile katma değer yaratılsın. Ülkede yaratılan katma değerin tamamı milli geliri oluşturur. Sonra da bu gelir kişiler arasında dağılır.
Katma değer (1) Emek geliri maaş/ücret (2) Sermaye geliri-faiz (3) Rant geliri-kira ve de (4) Müteşebbisin geliri kardan oluşur.
TÜİKin 2008 yılında hane halkı kullanılabilir geliri belirlemelerine göre, (Türkiye genelinde ve her gelir grubunda ortalama olarak yapılan hesaplamalara göre) hane halkının 100 TLlik kullanılabilir gelirinin 65.3 TLsi emek geliri iken, 4.4 TLsi kira, 4.2 TLsi faiz geliri. 22.4ü müteşebbis geliri. (Küçük kalemler nedeniyle toplam 100 olmaz.)
Üretim artmadan gelir artmaz
Bu ne demektir? Bu demektir ki, üretimi artırmaya mecburuz. Üretim artmadan gelir artmaz. Üretim artacak ki daha çok insan emek geliri elde etsin. Daha çok insan emek geliri elde edecek ki hanelerin harcama gücü artsın. Hanelerin harcama gücü artacak ki, talep canlansın. Talep canlanacak ki, daha çok üretim, onun için de daha çok yatırım yapılsın. Daha çok insan çalışsın... Çark böylece hızla dönsün. Üretim arttıkça ülke refaha kavuşsun. Hızla büyüsün.
Bu demektir ki üretim artmadan hiçbir şey olmaz. İşsizlik, fakirlik sona ermez. Ama üretim kendi kendine artmaz. Üretim ancak doğru ekonomi politikalarıyla artar. Biz ise doğru ekonomi politikaları uygulamak için kılımızı kıpırdatmıyoruz. Üretimin kendi kendine artmasını bekliyoruz.
Üretim artmayınca gelir de artmıyor. Gelir artmıyor ama nüfus artıyor. Gelir artmaz iken nüfus artınca ülkede yoksulluk riski büyüyor.
TÜİKin dün açıkladığı 2008 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırmasına göre, Türkiyenin doğusundan, batısına, en fakirinden en zenginine, hane halkının ortalama yıllık kullanılabilir geliri 19.328 TLdir.
Hane halkı ortalama gelirinin (örneğin yarısının, yüzde 50sinin) altında gelir ve harcamaya sahip hane halkı (göreceli olarak) yoksul sayılmaktadır.
11 milyon yoksul var
2007 yılında yüzde 50 yoksulluk riski altındaki nüfus 11 milyon 163 bin iken, 2008 yılında 11 milyon 580 bin olarak belirlenmiş. Bu hesaba dayalı olarak nüfusun yüzde 16.7sinin göreceli olarak yoksulluk riski altında olduğu belirtiliyor.
Yoksulluk konusunda göreceli yoksulluk tanımı dışında da tanımlar var. En uçta beslenme yoksulları var. Bunlar yaşamlarını sürdürecek gıda maddesini alamayacak kadar düşük geliri olanlar. İkinci sırada beslenmeleri ve yaşamlarını sürdürebilmeleri için (barınma, giyinme gibi) yeterli geliri olmayanlar yer alıyor.
Uluslararası tanımlara uygun yoksulluk oranları belirlenirken ülke nüfusunun ne kadarının (o ülkenin satın alma gücü paritesine göre) 1 doların, 2.15 doların ve 4.30 doların altında gelir ile yaşamlarını sürdürdüğüne bakılıyor.
TÜİKin 2008 yoksulluk araştırmasına göre, bizde nüfusun yüzde 0.54ü beslenme yoksulu. Beslenme ve beslenme dışı temel ihtiyaçlar dikkate alındığında, yoksulluk oranı yüzde 17.11 oluyor.
Uluslararası tanımlara göre ise bizde günde 1 doların altında geliri olan yok. Nüfusun yüzde 0.47si (satın alma gücü paritesi ile) 2 doların altında, yüzde 6.63ü günde 4.3 doların altında gelire sahip. (Kaynak: TÜİK: 2008 Yoksulluk Çalışması, 1.12.2009, Sayı 205.)
Güngör Uras Olayların içinden
[email protected]