BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 69,30 2,36 360.360.000.000,00
ALBRK 8,47 2,67 21.175.000.000,00
GARAN 139,60 1,68 586.320.000.000,00
HALKB 26,02 0,54 186.947.924.652,84
ICBCT 16,01 -0,06 13.768.600.000,00
ISCTR 14,36 2,35 358.999.569.200,00
SKBNK 6,97 3,11 17.425.000.000,00
TSKB 13,38 3,80 37.464.000.000,00
VAKBN 27,54 0,88 273.084.478.743,42
YKBNK 33,70 4,21 284.665.628.270,80

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaPara PiyasaEkonomide sıcak eksen senaryoları----

Ekonomide sıcak eksen senaryoları

Ekonomide sıcak eksen senaryoları
11 Haziran 2010 - 17:05 www.finansingundemi.com

Dolar, Euro, TL çekişmesinde nerede durmalı? Mal piyasalarında yaşanan sürpriz gelişmeleri iyi izleyin

Ekonomide sıcak eksen senaryoları ’  Geçen hafta Türkiye-İsrail ilişkileri ekseninde dünyada bir anda yükselen siyasi tansiyon, ekonominin tüm aktörlerini pozisyonlarını gözden geçirme noktasına getirdi. Tansiyon hafta sonuna doğru düşse de yaz aylarındaki olası gelişmelere yönelik sorular olanca ağırlığıyla ortada duruyor. Hem mali hem de reel piyasalara yönelik yaptığımız araştırmalar, mali piyasaların bu yazı diken üstende geçireceğini gösteriyor. Mal piyasalarında ise beklenin üzerinde bir iyimserlik hakim. Siparişlerde artış var. Özellikle İstanbul’un en büyük nakliye ambarlarından günlük çıkan kamyon sayısının 250’den 400’e çıkması dikkat çekici. ’  Ekonomist Dergisi’ kapak haberi ’ ’  Türkiye ekonomisinin işsizlik, cari açık, sürdürülebilir büyüme gibi çok önemli yapısal problemleri olmasına karşın global mali krize karşı iyi bir sınav verdiği söylenebilir. Yine de tehdit ve tehlike geçmiş değil. Hele ekonomi dışında oldukça ısınan siyasal iklim, bu yazın oldukça ‘sıcak’ geçeceğinin işareti. Önceki hafta iç tüketime ilişkin yaptığımız nabız yoklaması, zaten tüketicinin ikinci bir kriz dalgası beklentisiyle tedirgin bir bekleyiş içinde olduğunu ortaya koymuştu. Mali piyasalar ise Euro Bölgesi’ndeki bazı ülkelerin ağır borç sorunları nedeniyle adeta diken üstünde. Bütün bunlara geçen hafta dünyayı ayağa kaldıran İsrail’in Gazze’ye insani yardım gemilerine müdahalesi de eklenince önümüzdeki günlere ilişkin soru işaretleri çoğaldı. Bu sorular hem finans dünyasına ilişkin kafa karışıklıklarını kapsıyor, hem de reel piyasalardaki beklentileri… Geçen hafta haber merkezimize çok yoğun olarak gelen telefonlar tedirginlik psikolojisinin tüm mal ve para piyasalarına çöktüğünü gösteriyordu. Bu nedenle merak edilen tüm soruları kapsayan bir araştırma yaparak ekonominin nasıl bir yol haritasıyla bu yazı atlatacağını ortaya koymaya çalıştık. Hem makro ekonomi, hem borsa ve para piyasaları ve hem de reel ekonominin nabzını elinde bulunduran temel sektörlerden aldığımız bilgilerin meraklı okuyucularımıza güçlü bir ışık tutacağını düşünüyoruz. ’ ’ ’  Para piyasalarını sıcak bir yaz bekliyor ’  Yılın ilk dört ayında olumlu seyreden piyasalar, Mayıs ayını huzursuz geçirdi. Dünya piyasalarında ikili dip ‘W’ senaryosu bile konuşulur oldu. Bu süreçte Türkiye olumlu anlamda bir ayrışma yaşadı. Yukarı hareketlerde daha fazla prim yaptı, aşağı hareketlerde daha dirençli durdu. Avrupa ekonomisine ilişkin borç sorunlarının uluslararası piyasalarda nabız atışlarını artırdığı günlerin ardından Türkiye ile İsrail arasında yaşanan gerginlik, gözlerin Ortadoğu’daki gelişmelere çevrilmesine neden oldu. İsrail’in Gazze’ye yardım taşıyan gemilere düzenlediği ve can kayıplarına neden olan operasyon sonrasındaki gelişmeler dikkatle takip edildi. Türkiye ve İsrail'in birbirine sert eleştirilerde bulunmasının muhtemel oluşu ancak bunun sıcak bir çatışmaya dönüşme ihtimalinin çok düşük oluşu, piyasaların tepkisini sınırlı tuttu. Sonrasında yaşanan gelişmeler de beklentileri haklı çıkardı. Bu yaşananlardan sonra piyasalar ABD ekonomisinden gelen olumlu açıklamalarla yeniden olumluya dönmeye başladı. Türk piyasaları da yeniden dış piyasaları izlemeye başladı. Bu arada iç piyasada mayıs ayı enflasyon rakamının beklenenin üzerinde düşük gelmesi de piyasaya moral verdi. Ancak haftanın son günü Macaristan’da gün yüzüne çıkan problemler piyasayı tedirgin etti. ABD’de Tarım dışı istihdamın Mayıs ayında beklentilerin altında artış göstermesinin de bunlara eklenmesiyle ABD borsası Cuma günü yüzde 3.16 düşerek 10.000 puanın altına indi. Euro/dolar paritesi de 1.955 seviyesini gördü. Bu gelişmeler bakıldığında, geçmiş yıllarda durgun bir seyir izleme eğilimi içinde olan piyasaların bu yıl yaz aylarında yüksek ateşli günler geçirmesi ihtimali hiç de düşük değil. Piyasanın önemli isimleri, İsrail meselesinin piyasalara etkisinin ciddi boyutta olmayacağını, asıl tehlikenin Avrupa ekonomilerinde yaşanan sorunlar olduğunu belirtiliyor. Avrupa ekonomilerinin yavaşlayacağı, Euro’daki değer kayıplarının sürebileceği ve bu koşulların Türkiye’nin ihracatı üzerine olumsuz etki gösterebileceği ifade ediliyor. ’  İsrail ikinci planda Avrupa’daki borç probleminin kısa vadede çözülemeyeceği bildiriliyor. Bu gelişmelere karşın bono faizlerinde sert hareketler beklenmiyor. Türkiye’de bono piyasasına yatırım yapan yatırımcıların uzun vadeli yatırımcılar olduğu bildiriliyor. TL/dolar kurunun ise bono piyasasına göre daha hızlı hareket edebileceği belirtiliyor. Borsada da düşüşlerin sınırlı olabileceği yukarı hareketlerde de güçlü dirençlerin olduğu kaydediliyor. Akbank Genel Müdür Yardımcısı Reşit Toygar, “Avrupa’da borç problemi ciddi boyutta. Problemin bankalar üzerinde etkisi var. Bu şartlar altında Euro’nun değer kaybetmesi sürpriz sayılmaz” diyor. Toygar, Türkiye- İsrail arasındaki gerginliğin derinleşmesini beklemediğini ifade ediyor. Garanti Bankası’ndan bir yetkili de Türkiye ile İsrail arasında yaşanan gerginliğin piyasalara sert etkisinin olmasını beklemiyor. Avrupa’daki borç stokları ve bankacılık sisteminin sağlığı üzerindeki problemlerin çözümlerinin kolay olmadığını ifade eden yetkili, “Hızlı ve aksiyoner davranma konusunda fikir ayrılıkları var. Bu gözlemler Euro’ya güven kaybına yol açıyor. Euro/dolar paritesinin 1.16’lara kadar gerilemesi şu an çok konuşulan ihtimaller arasında” diye konuşuyor. ’  Parite 1.16’ya inebilir Yapı Kredi Genel Müdür Yardımcısı Mert Yazıcıoğlu “Piyasaları etkileyecek gelişmelerin siyasal değil ekonomik olduğunu düşünüyorum. Avrupa piyasasında gittikçe artan bir likiditeden sonra uzun dönemli olarak büyüme ve borç sorununun zamana yayılması problemlerinin bizi daha çok ilgilendirdiğini söylemeliyiz” diye konuşuyor. Garanti Bankası’ndan üst düzey bir yetkili’  Euro bölgesi ülkelerinin son dönemde, bütçe performansları, borç stokları veya bankacılık sisteminin sağlığına ilişkin konulardan ötürü şimşekleri üzerlerine çektiği değerlendirmesini yapıyor. “Bu sorunların hiç biri hafife alınacak sorunlar olmadığı gibi, çözümleri de çok kolay değil. Çözüm bulma çabalarına karşın, karar mekanizmalarında çok başlılık nedeni ile sıkıntı çekiliyor, hızlı ve aksiyoner davranmak konusunda fikir ayrılıkları var” diyen yetkili, bu tür gözlemlerin Euro’ya karşı güven kaybedilmesine yol açtığını kaydediyor. Borsa açısından bakıldığında endeks yılbaşından bu yana 51.000, 58.000 bandında dalgalanıyor. Enflasyonun düşüş trendinin devam etmesi ve Avrupa Birliği üyeleriyle ilgili herhangi bir sıkıntı olmaması halinde İMKB-Ulusal 100 Endeksi’nin 59.800 ve 62.000 seviyelerini deneyebileceğini söyleyen Fortis Portföy Genel Müdürü Alp Keler, düşen enflasyonun, faiz artırım beklentilerini ötelemesi ve miktar beklentisini düşürmesi sayesinde banka hisselerinin öncülüğünde yükselişin devamını bekliyor. Piyasalarda ciddi bozulma olması halinde endeksin 50.000 ve 48.500 seviyelerini test edebileceğini söyleyen Alp Keler, “Politik risklerin de artmasıyla derinliğin kaybolması ve satışların genele yayılması, hacimsiz hisse senetlerinde daha sert satışlara şahit olabiliriz” diyor. Ekonomist 200 ve Ekonomist USD volatilite endekslerinin ikisi de yılın en yüksek değerlerinde seyretmeye devam ediyor. Yüksek seviyelerin devamı, tedirginliğin devamına işaret ediyor. ’  Destek 50.000’de Avrupa’daki borç endişelerinin bir krize dönüşmemesi ve yeni bir durgunluğa yol açmaması gibi olumlu bir senaryoda, hisse senedi piyasalarında yeniden yükseliş trendine dönülmesini bekleyen İş Yatırım Yurtiçi Piyasalar Müdür Yardımcısı Yasin Demir, “İspanya, Yunanistan, Portekiz kaynaklı endişelerin krize dönüştüğü senaryoda hisse senetlerinde sert düşüşlerin sürmesini ve endeksin 50.000’i test etmesini olası görüyorum” diyor. Demir, olumsuz senaryo iç siyasetle ilgili gelişmelerden kaynaklanır ya da bununla beraber giderse, o zaman Türkiye’de hem kurun hem de hisse senedi piyasalarının diğer gelişmekte olan ülke piyasalara göre daha olumsuz etkileneceğini söylüyor. ’  Stratejiler ne olmalı? Bu dönemde sepet oluşturulmasını tavsiye eden Alp Keler, korumalı fon veya garantili fon öneriyor. Yine likit fon mevduatın portföyde olması gerektiğini anlatan Keler, risk alabilenlere hisse fon tavsiye ediyor. Meksa Yatırım Araştırma Müdür Yardımcısı Özgür Yurtdaşseven orta vadeli endeks hedeflernin 58.000 ve 62.000, destek bölgesinin ise 52.500 olduğunu ifade ediyor. Yurtdaşseven, bu dönemde ekonomik trende ilişkin majör bir değişim oluşmadığı sürece gerilemelerin alım fırsatı olduğunu düşünüyor. İlkbahar aylarında piyasaların oldukça olumsuz gelişmeleri fiyatlamış olmalarından hareketle, yaz aylarında düzeltmeye hatta yükseliş trendine yönelik stratejilere öncelik verilebileceğini söyleyen Yasin Demir, “Yurtdışı kaynaklı talebi etkileyecek risklerin olduğu ortamda piyasaların MB’nin faiz artışlarını fiyatlaması, orta ve uzun vadeli bonoları cazip kılıyor. Bu nedenle daha sınırlı risk iştahına sahip yatırımcılara faiz enstrümanlarını öneririz” diyor. ’  SICAK YAZIN EKONOMİ TAKVİMİ ’  Büyüme: Ekonomide büyüme cephesinden yaz boyunca iyi haberler gelmeye devam edecek. 30 Haziran’da ilk çeyrek döneme ilişkin milli gelir verileri yayınlandığında çift haneli bir büyüme göreceğiz. Yaz sonuna kadar ikinci çeyrek döneme ilişkin sanayi üretimi verileri belli olacak. Bu verilerden, çift haneli olmasa bile, ikinci çeyrek dönemde de ekonomideki hızlı büyümenin devam ettiği sinyali gelecek. Fakat ilk iki çeyrekteki hızlı büyümeyi getiren baz etkisinin (resesyon nedeniyle geçen yılın aynı döneminde ekonominin faaliyet hacminin normal seviyesinin çok altında olması) zayıflaması nedeniyle esasında yaz aylarında ekonomi yavaşlamaya başlamış olacak. Ancak ekonomideki bu yavaşlamaya ilişkin ilk veriler sonbahar aylarında ortaya çıkacak. Enflasyon: Mayıs ayında yaşanan sürpriz sayesinde enflasyonda çift hane riski ortadan kalktı. Yaz boyunca enflasyon yüzde 8-9 arasında seyredecek gibi görünüyor. Enflasyondaki bu gelişme Merkez Bankası’nın sabit faiz politikasını sürdürmesini sağlayacak. Dolayısıyla finansal piyasalar faiz konusunda yazı rahat geçireceğe benziyor. İşsizlik: Yaz aylarında mart, nisan ve mayıs aylarına ilişkin işgücü piyasası verileri gün yüzüne çıkacak. Bu dönem ise işsizlikte mevsimsel olarak her yıl büyük düşüşün yaşandığı bir dönem. Şu anda elimizde şubat ayına ilişkin veriler var ve bu veriler işsizlik oranını yüzde 14.4 olarak gösteriyor. Yaz sonunda elimize geçecek mayıs ayı verilerinde işsizlik oranının yüzde 11-12 arasına düştüğünü görebiliriz. Yaz aylarında ise işsizlik oranı bu seviyelerde yatay seyredecek. İşsizlik verileri ancak yılın sonlarına doğru alarm vermeye başlayabilir. Kamu maliyesi: Ekonominin geçen yılın son çeyreğinden itibaren yeniden büyümeye başlaması ve de oldukça hızlı büyümesi vergi tahsilatını arttırırken, geçen yıldan beri tek haneli faizle yapılan borçlanmalar nedeniyle faiz ödemeleri ise düşüyor. Bu da bütçede durumun toparlanmasını sağlıyor. Bu eğilim yaz aylarında da sürecek gibi görünüyor. Dolayısıyla sıcak yazda kamu maliyesi alanında da bir sorun gündemde değil. Cari açık: Yaz aylarında sorun yaratmaya tek aday işte bu. Ekonominin yeniden hızlı büyümeye başlamasıyla ithalattaki artış yüzde 40’ın üzerine kadar çıkarken ihracattaki artış ise buna ayak uyduramıyor. Bu nedenle cari açık yeniden tırmanışa geçmiş durumda. Cari açık tartışmalarının yeniden gündeme oturmasının eli kulağında. Üstelik Avrupa’daki borç krizinin ihracatı olumsuz etkilemesi ihtimali de var. Avrupa’daki gelişmeler euronun dolar karşısında değer kaybetmesine yol açarak da ihracatçıyı endişelendiriyor. İthalatımız ağırlıklı olarak dolar ile yapılırken ihracatımızda euronun ağırlıkta olması, euronun dolar karşısında değer kaybetmesi ile ihracatçının gelir kaybına uğramasına yol açıyor. Bu nedenle yaz aylarında Avrupa’daki borç krizinin seyri ve kurlardaki gelişmeler piyasaları hop oturup hop kaldırmaya devam edecek gibi görünüyor. ’ ’ ’ ’  Olumlu senaryo Avrupa’daki kor haline gelmiş borç probleminin Yunanistan ile sınırlı kalacağına ve kıta geneline yayılmayacağına yönelik beklentilerin artması halinde piyasalar rahat bir nefes alabilir. Amerikan ve Asya ekonomilerinde görülen toparlanmaya paralel olarak yeşeren iyimserlik Türkiye piyasaları üzerinde olumlu bir hava estirebilir. İsrail’le ve refardumla ilgili gelişmeler de piyasalar üzerinde büyük sıkıntı yaşatmaz. ’  Borsa: Yukarı hareketlerde 58.000 sonrasında 60.000 yeni tarihi zirveleri gündeme gelebilir. Ancak yukarı hareketler kar satışı fırsatı olarak kullanılmalı. ’  Döviz: Dolar/TL kuru gerileyebilir. TL’nin değerlenmesinin enflasyon üzerinde olumlu katkılarını görebiliriz. Dolar/TL kurunda 1.50 sınırına doğru hareket yaşanabilir. ’  Faiz: Bono faizlerinde de kısmı gerilemeler yaşanabilir. Yüzde 8’lerdeki bileşik faiz aşağı yönlü eğilimini sürdürür. ’  Altın: Altın fiyatları son dönemde olumlu ve olumsuz senaryolarda da güçlendiğini görüyoruz. Altın fiyatları olumlu senaryo da bile küresel ölçekte Merkez Bankaları faiz artışına geçene kadar yükselebilir ya da güçlü seyrini sürdürebilir. Analistler altının 1.300 dolara kadar yükselebileceği tahmininde bulunuyor. ’  Olumsuz senaryoFinansal piyasaları ve makroekonomik hedefleri olumsuz etkileyebilecek sorunların başında Yunanistan merkezli Avrupa borç probleminin Avrupa’ya yayılması endişeleri var. Avrupa’daki sorunların derinleşmesi ve Euro’daki değer kayıplarının artması halinde bu gelişmeler Türkiye ekonomisini ihracat kanalı ile etkileyebilir. Türkiye’nin ihracat yaptığı ülkelerin daha çok Avrupa’da olması sebebiyle kıta genelindeki gelişmeler Türkiye’de de yakından takip ediliyor. Türkiye’nin referandum sürecinde politik atmosferin gerginleşmesi yine İsrail’le ilişkilerin daha sert boyutlara ulaşması piyasaları tedirgin eder. ’  Borsa: Aşağı hareketlerde 50.00 altında 48.000’ler gündeme gelebilir. Daha sert düşüşlerde ise güçlü bankacılık sektörü, İMKB endeksine olan etkisi nedeniyle fren vazifesi görür. ’ ’  Döviz: Dolar/TL kuru da 1.60’lar seviyesine çıkabilir. Fakat anormal ölçekte problemlerin birlikte aynı dönemde hissedilmediği taktirde hareketlerin sınırlı kalabileceği ifade edilebilir. ’  Faiz: Olumsuz gelişmeler bono faizlerinde bir miktar da olsa yukarı yönlü bir hareket yapabilir. Geçen hafta içinde yüzde 9’un altına inen bileşik faiz oranı yüzde 10’a kadar çıkabilir. ’  Altın: Altın fiyatları güvenli liman vazifesini görerek yükselişini sürdürebilir. Yatırımcılar endişelerin arttığı süreçte paralarını daha sağlam yatırım aracı olarak gördükleri altına yönlendirip 1.300 dolara doğru hareketin sürmesine neden olabilir. ’ ’  “AB’deki gelişmeler izlenecek” Reşit Toygar Akbank Genel Müdür Yardımcısı ’  “Euro Bölgesi’nin sorunlu ülkelerinde diğer Avrupa ülkelerinin bankalarının pozisyonları 2.9 trilyon Euro. Bu anlamda Avrupa’da volatilite sürecek ve Euro zayıf trendini sürdürecek. Türkiye’nin İsrail ile yaşadığı son olayın etkisinin olmadığını düşünüyorum. Dolar/TL açısından bakıldığında bu yılın mart ayında 10 milyar dolarlık bir giriş oldu. Daha sonra yabancılar 5-6 milyar dolarlık çıkış yaptı ve içeride 5 milyar dolar kaldı. Dolayısı ile çok ciddi spekülatif bir durum yok. Bono’da da yabancıların payı az. Türkiye’de bankalar ana bono pozisyonlarını tutuyor. İniş çıkışlar olabilir ama bono faizinde sert bir hareket beklemiyorum.” ’  “Siyaset değil ekonomi izlenecek”Mert Yazıcıoğlu Yapı Kredi Genel Müdür Yardımcısı ’ ’  “Avrupa’da yaşananların AB için kalıcı, uzun vadeli ve derin sorunlar olarak göründüğünü söyleyebiliriz. Dolayısıyla Euro, zayıf kalmaya devam eder, hatta daha da düşebilir. İsrail ile yaşananlar ise piyasalara ilk günlerde pek bir etki yapmadı. Bu durumun piyasalara etkisi, gelişmelerin derinliğine bağlı. Ancak şu anda görünen gelişmelerin soğumaya döndüğü yönünde. Piyasaları etkileyecek gelişmelerin siyasal değil ekonomik olduğunu düşünüyorum. Avrupa piyasasında gittikçe artan bir likiditeden sonra uzun dönemli olarak büyüme ve borç sorunun zamana yayılması problemlerinin bizi daha çok ilgilendirdiğini söylemeliyiz." ’  “Kriz artmazsa sorun yok” Aziz Ünan Griffin Capital Management Fon Yöneticisi “Askeri anlamda sıcak gelişme olmadığı sürece İsrail’in yardım gemilerine saldırması olayının piyasalar üzerinde çok baskı yapmasını beklemiyorum. Türkiye piyasasındaki olumlu ayrışmanın tersine dönmesi için makroekonomik verilerde veya politik arenada negatif gelişmelerin olması gerekiyor. Makroekonomik göstergeler, şu anda endişe verici değil. Bence en önemli takip edilmesi gereken data, dış ticaret acığı ve akabinde cari açık. Son 2 aylık dış ticaret açığı hem benim hem de piyasa beklentisinin üzerinde. Tüketim malları ithalatında da ciddi bir artış var. Önümüzdeki aylarda dikkat etmek lazım.” ’ ’  Mal piyasalarında iyimserlik hakim olmaya başladı ’ ’  OTOMOTİV Düşük kur iç satışları beklenenden iyi seviyeye taşıdı ’  Otomotiv satışları bu yıl beklenenden iyi gidiyor. Türk otomotiv sektörünün üretim, ihracat ve iç pazar performansı adeta kriz öncesine geri dönmüş durumda. İlk beş ayda binek ve hafif ticari araç toplam pazarı 217 bin 359 adet olarak gerçekleşti. 212 bin 290 adet olan Ocak-Mayıs 2009 binek ve hafif ticari araç pazar toplamına göre satışlar yüzde 2.3 oranında arttı. Aynı dönemde toplam binek otomobil satışları geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 3 azalarak 144 bin 219 adet oldu. Toplam hafif ticari araç satışları ise aynı dönem için geçen yıla oranla yüzde 15 artarak 73 bin 140 adet olarak gerçekleşti.Bu tablo şirketlerin planlarını da revize etmesine neden oldu. Örneğin Tofaş’ın yılbaşında koyduğu satış hedefi 62 bin adetti. Son pazar koşullarına göre konan hedef ise 85 bin adet. Volkswagen ise yılbaşında koyduğu 30 bin adetlik satış hedefini 33 bine yükselti. Opel yılbaşında koyduğu 25 bin adetlik hedefi 35 bin olarak revize etti. Lüks segment simgesi Porsche ise yılbaşında 2010 için 290 adetlik hedef belirlerken, talep iyi gidince hedefini 315 adet olarak revize etti. Land Rover ise yılbaşında koyduğu bin 650 adetlik hedefi 2 bin 100’e çıkardı. Özellikle Euro’nun değer kaybetmesiyle, araç fiyatlarında meydana gelen ucuzlama pazarı bir hayli hak etlendirmiş durumda. Chevrolet Türkiye Genel Müdürü Murat Aydın, “Tüketicilerin global ekonomik kriz psikolojisinden hızla uzaklaştığı görülüyor. Ekonomi ve siyasette major bir değişiklik olmaması durumunda bu olumlu havanın devam etmesini bekliyoruz. Kurların düşük olması pazarı büyütüyor” yorumunda bulunuyor.İç pazar gibi ihracatta şu ana kadar iyi gidiyor. 2010 yılı Ocak-Nisan döneminde toplam taşıt aracı ihracatı, 2009 yılı aynı dönemine göre yüzde 59 artarak 264 bin adet oldu. 2010 yılı Ocak-Nisan döneminde otomobil ihracatı ise yüzde 44 oranında arttı ve 159 bine yükseldi. Ticari araç ihracatı ise yüzde 86 artış ile 105 bin adet düzeyinde gerçekleşti. Ancak, büyük siparişli ve uzun vadeli çalışılan ihracatta, otomotivciyi en çok kurların düşüklüğü zorluyor. Sektörde pek çok şirketin zararına da olsa sözleşme zorunluluğundan dolayı ihracata yöneldikleri dile getiriliyor. ’  İÇ TAŞIMACILIK ’  İSTANBUL AMBARLARINDAN ANADOLU’YA MAL AKIŞINDA ARTIŞ VAR Durgunluğun etkileri arz ve talep piyasalarında yavaş yavaş dağılmaya başladı. Talepteki az da olsa artış, mal ticaretinin giderek artmasına yol açıyor. İstanbul’dan Türkiye’nin 81 il ve 300 ilçesindeki 700 noktaya mal gönderen Zeytinburnu Ambarlar Sitesi’ndeki kamyon trafiğinde, iki ay öncesine göre yaklaşık yüzde 60 oranında artışın olması bunu gösteriyor. İki ay kadar önce günde ortalama 250 kamyonun çıkış yaptığı ambarlardan bugünlerdeki çıkış sayısı yeniden 400’e yükseldi.’  2009’un son ayalarında bu sayının günlük 400 kamyon olduğunu hatırlatmakta fayda var.’  Zeytinburnu’nda yer alan Ambarlar Sitesi’nden Anadolu’ya giden kamyon sayısının arttığı daha ambarın sınırlarına girerken anlaşılıyor. Bu konuda görüşüne başvurduğumuz İstanbul Nakliyeciler Ambarları İşletme Kooperatifi’ne (NAKO) Yönetim Kurulu Başkanı Tuğrul Selçuk,’  iki ay öncesi ile karşılaştırıldığında bugünkü durum yinede iyi sayılabileceğini ifade ediyor. İşlerin 15 Mayıs’tan buyana artış gösterdiğine işaret eden Selcuk, İsrail ile yaşanan gerginliğin piyasalara olumsuz yansımasından endişe duyduklarını kaydediyor.’  Öte yandan 180 firmanın 245 ünitede faaliyet gösterdiği Ambarlar Sitesi’nden işlerin iyi olduğu dönemlerde Anadolu’ya yılda yaklaşık 120 bin kamyon ve yaklaşık 2 milyon 400 bin ton mal gittiği ifade ediliyor.Sitede faaliyet gösteren şirketler, İstanbul’da 3 bin civarında kişiye istihdam olanağı yaratıyor. Anadolu’daki şube ve acentalar ile birlikte bu sayı 10 bini geçiyor.’  ’ ’ ’ ’  TEKSTİL-KONFEKSİYON: ’  Sıkıntı dolar ile alıp Euro ile satmaktan kaynaklanıyor Tekstil ve hazır giyim sektörü küresel krizin etkisi ile 2009’u kabus yıl olarak geçirdi. Bir taraftan ihraç pazarlarının daralması, diğer yandan üretimde ve finansmanda yaşanan sorunlar geçen yıl sektörün çok önemli oyuncularını dahi zorladı. 2010’a umutlu girmesi için çok nedeni vardı sanayicinin. Dış pazarlarda talebin yükselmesinin yanı sıra iç perakendede de olumlu gelişmeler yaşandı. Bankaların daha fazla devreye girmesi, üretimde peşin çalışma alışkanlığının yeniden çabuk kırılmasına yol açtı. Nefes alan sektör oyuncularını şu sıralar en çok kur düşüklüğü ve artan başta pamuk olmak üzere hammadde fiyatları düşündürüyor. Türkiye’de pamuk açığı gittikçe büyüyor. İşin kötü tarafı dünyada da tüketim artmış durumda. Geçen yıl 1.50 dolar/kg olan fiyatlar, şu dönemde 2.20 dolar/kg’a çıkmış durumda. Ayrıca dolar euro karşısında tarihi bir başarı gösterdi. Dolar euro karşısında 1.50’lerden, 1.19’lara kadar gelmiş durumda.Özetle hazır giyim sanayicisinin önündeki paradigma şu. Türkiye, 1.2 milyon ton pamuk ithal edecek ve bu alımları değer kazanmış dolar ile yapacak. Yine iplik ve kumaş da aynı metotla yapılacak. İhracatçı, nihai üründe satışını ise büyük oranda Euro üzerinden gerçekleştirecek. İhracatlarının yüzde 80’ini Avrupa ülkelerine yapan hazır giyim sektörü, kur baskısı nedeniyle ciddi zararlar ediyor bu noktada. Pamuk fiyatlarının artması ile 2010’un ilk üç ayında 3 milyar dolarlık ihracat yapan bu sektörlerin zararlarının yüzde 10’lara ulaştığı belirtiliyor. İstanbul Hazır giyim ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, paritedeki ve pamuk fiyatlarındaki oynamaların Avrupalı firmaları da rahatsız ettiğini söylüyor. Tanrıverdi, iyi senaryoya göre, Uzakdoğu’dan dolar ile peşin alım yapan ancak uzun termin süreleri bekleyen Avrupalı firmaların pariteden zarar etmeleri ve belirsizlikler nedeniyle Türkiye’den 2-3 aylık terminler ile daha az miktarlı ürünler almalarını beklediklerini belirtiyor. Türkiye’nin içinde bulunulan durumu fırsata çevirebileceğine işaret eden Tanrıverdi, “Tekstil ve hazır giyim sektörleri yüzde 10’luk kur zararını kapatıp önümüzdeki süreçte kar da edebilir. Bu süreçte müşterilere stabil fiyatlar vererek bu fiyatları kabul ettirmek önem taşıyor. Böylece uzun vadede siparişlerini artırabilirler” diyor. Bu dönemde sektöre dövizle ilgili forward ve vadeli işlemlerle kendilerini hedge etmeleri salık veriliyor. Geçtiğimiz yıl 19.3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren tekstil ve konfeksiyon sektörlerinin 2010’da 22-23 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmeleri bekleniyor.Kriz sürecinde yurtdışında mağaza zincirleri satın almak için fırsatlar çıktığına dikkat çeken Tanrıverdi, bu süreçte devletin risk sermayesi şirketlerini vergi muafiyeti gibi uygulamalarla destekleyerek 200-300 mağazalı zincirlerin satın alınmasını sağlayabileceğini söylüyor.’ ’ ’  TURİZM ’  İsrail şoku atlatılacak, Arap turist sayısı artıyor Geçen hafta yaşanan İsrail şokunu en derinden hisseden sektörlerin başında turizm geldi. Yaşanan olayların etkisi ile İsrail’den 10-15 bin kişilik rezervasyon iptali gerçekleşti ilk etapta. Ancak bu iptallerin önümüzdeki süreçte atılacak iyi ve olumlu adımlar sayesinde tekrar Türkiye’ye döneceğini düşünenlerin sayısı bir hayli fazla.Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) İkinci Başkanı Seçim Aydın, turizm sektörünün geçmişte bu tür olaylardan çok etkilendiğini ancak artık krizleri yönetir hale geldiğini söylüyor.‘One minute’ krizi ile İsrail’den gelen turist sayısında zaten bir azalma yaşandığına dikkat çeken Aydın, “İsrailliler Türkleri çok iyi analiz etmiş durumdalar. Yaşanan olaylar nedeniyle Türkiye’ye gelseler bile Türklerin kendilerine kötü davranmayacaklarını biliyorlar ve korkmuyorlar. Sezon yeni başladığı için büyük düşüler olmaz” diyor.Geçmiş yıllarda İsrail’den 400 bin civarında turist gelirken ‘One minute’ krizi ve daha önceden ortaya çıkan kumarhane sıkıntısının sürmesi ile birlikte geçtiğimiz yıl bu rakam 350 bine gerilemişti.İsrailli turistlerin en çok gittikleri yer olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) de olası krizden etkilenmesi gündemde. Ancak turizmciler bu konuda ciddi bir sıkıntı yaşanmayacağı görüşünü paylaşıyorlar.Yazın yüksek sezonuna ilişkin hemen her şey tamamlanmış durumda. Rezervasyonlar turizmcinin yüzünü güldürür nitelikte. Dış piyasalardan zaten öteden beri olumlu sinyaller geliyordu. Hatta Kuzey Akdeniz ülkelerindeki fiyat düşüşlerine karşılık, turizmciler tanıtım ve fuar etkinliklerinde iyi sınavlar vermişti. Yansımalarının ise daha nitelikli turist olarak görülebileceğini düşünenlerin sayısı bir hayli fazla. Yine Rusya ile daha da yumuşayan ortam ve özellikle Arap ülkelerinin tercihlerinin her dönemden fazla olması turizmcinin memnuniyetinin bir başka noktası. Bugün Arap Ülkeleri’nin yanı sıra, İran da Türkiye’nin çok önemli turizm partnerlerinden olmuş durumda. İran ile siyasi açıdan son dönemde atılan olumlu adımlar da iki ülke turizm ilişkilerinin daha da canlı bir hale gelmesine yol açacak gibi görünüyor.Hemen her şey uluslar arası siyasette tansiyonun düşmesine bağlı doğal olarak. Görünen o ki, dünya konjonktüründe Türkiye’nin içinde yer almadığı bir genel gündem maddesi yok gibi. İsrail ile girilen sıkıntılı sürecin bitmesi ve en azından azalma eğiliminde olması turizmcilerin en önem verdigi argümanlardan. İç turizmde ise herkes okulların kapanmasını ve üniversite sınavlarının sonlanmasını bekliyor.’ ’  BEYAZ EŞYA ’  Dünya Futbol Şampiyonası ilaç gibi geldi Beyaz eşya, yaklaşık 2.5 milyar dolara yaklaşan ihracatın dışında, yarattığı yüzde 50’nin üzerindeki katma değer ile direkt ve dolaylı olarak 2.5 milyon kişiye istihdam olanağı yaratan bir sektör.Beyaz eşya sektörü, 2010’un Ocak-Nisan döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre üretimde yüzde 28.7, ihracatta yüzde 21.9 ve iç satışta ise yüzde 26.9 oranında artış yaşadı. Sektör, Ocak-Nisan 2010 döneminde 5 milyon 507 bin adetlik üretim, 3 milyon 943 bin adetlik ihracat ve 1 milyon 545 bin adetlik de iç satış rakamına imza attı. Aynı trendin sürmesi halinde sektörün 2010’u yüzde 5 oranında büyüme ile kapatması bekleniyor. Yaz ayları ile birlikte evlilik sezonun açılması, sektörde de bir hareketliğe neden oldu. Bunun dışında 11 Haziran’da başlayacak olan Dünya Kupası Futbol Şampiyonası nedeniyle özellikle TV satışlarında gözle görülür bir artış yaşanıyor.’  Güney Afrika Cumhuriyeti’nde yapılacak olan Dünya Futbol Şampiyonası karşılaşmaları öncesi satışlarını arttıran şirketlerin başında ise Vestel geliyor. Şirket, bu yılın ilk üç ayında LCD satışlarını geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 163 oranında arttırdı. Vestel, Dünya Kupası’nın dopingi ile bu yılın ikinci yarısında LCD satışlarında yüzde 100’ün üzerinde bir satış gerçekleştirmeyi hedefliyor. Geçtiğimiz yıl, iç pazarda 330 bin adet LCD TV satışına imza atan Vestel, bu yılın sonunda 600 bin rakamına ulaşmayı amaçlıyor. Vestel Şirketler Grubu CEO’su Ömer Yüngül, Dünya Kupası’nın,’  LCD satışlarında yüzde 25 oranında bir artışa neden olacağını vurgulayarak, “Bunun dışında HD teknolojisi nedeniyle bir değişim gözleniyor. Bunu da göz ardı etmek gerek.”dedi. İsrail ile yaşana gerilimin reel sektöre etkisinin çok fazla olmayacağının da altını çizen Yüngül, asıl irdelenmesi gereken konun kur baskısı nedeniyle ihracatçının fiyat tutturmakta zorlanması olduğunu da sözlerine ekledi.’ ’ ’ ’ ’ ’  ’ ’  PERAKENDE ’  Gündemlerinde olumsuz bir beklenti yokGeçen yıl krizin etkisiyle durgunluk döneminde neredeyse dibi gören perakende sektörü, çareyi ardı ardına yaptığı indirimlerde bulmuştu. Konjonktürün değişmesi ve ekonomide iyileşme sinyallerinin gelmesiyle birlikte hızlı bir toparlanma sürecine giren sektörde son iki aydır yine ciddi bir durgunluk yaşanıyordu. Fakat yaz sezonunun gelmesiyle birlikte sektörde iyimserlik havası hakim olmaya başladı. Gerek gıda, gerek giyim, gerekse organize perakende yaz sezonunu karlılık ve büyümeyle kapatmayı umut ediyor. Zira yurt dışından gelen olumsuz sinyaller, sert esen siyasi iklim, İsrail-Türkiye arasındaki gerginlik bile bu iyimser havayı dağıtmıyor. Örneğin Koton Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gülden Yılmaz, bu yıl yaz sezonuyla birlikte yüzde 30 oranında büyüyeceklerini söylüyor. Mağaza satışlarında geçtiğimiz yıla göre yüzde 15 artış olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Biz kötümser bakmıyoruz. Şu an satışlarımız son derece iyi gidiyor. Satışlarımız geçen yılın üzerinde seyrediyor. Böyle devam etmesini bekliyoruz” diyor.Bisse Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kefeli, yaz döneminde olumsuz senaryoların gündemlerinde olmadığını belirterek, “İyi tasarım, bol çeşit, kaliteli ürün yapan kazanıyor ve kazanacak. Biz mevcut mağazalarımızda geçen yıla oranla yüzde 20 ile 40 oranında bir ciro artışı elde ediyoruz” dedi.Türkiye’nin en büyük spor perakendecilerinden Olgar Şirketler Grubu’nun yönetim kurulu üyesi Özhun Olgar da yaz aylarında olası bir olumsuz senaryoyu beklemediklerini ifade ediyor. 2009 yılının Nisan-Mayıs aylarına kıyasla bu yılın aynı döneminde mağazalarında metrekare başına satışlarda yüzde 14 oranında artış olduğuna dikkat çeken Olgar, “Bu yazın iyi geçmesini bekliyoruz. Ancak sektördeki bazı oyuncuların zor durumda olmasından dolayı yapacakları istikrarsız indirimler, pazara zarar verebilir. Bunun ışında satışlarla ilgili herhangi bir olumsuz hava sezmiyoruz” şeklinde konuşuyor. Gıda perakendecileri de olumsuz senaryonun gerçekleşmeyeceği görüşünde. Zira Banvit Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Görener, İsrail ile ortak bir yol bulunacağını ve bu gerilimin de en kısa süreceğini belirtiyor. Bu durumun ekonomiye ve satışlara olumsuz yansımayacağını vurgulayan Görener şunları belirtiyor:“Bizim satışlarımızda geçtiğimiz yılın ilk 2 çeyreğine göre yüzde 20 artış var. Yaz sezonunun iyi geçmesini bekliyoruz. Biz de bu yıl ihracatımızı 20 milyon dolardan 30 milyon dolara çıkartmayı hedefliyoruz.”Gıda sektörünün olası ekonomik ya da siyasi krizlerden en az etkilenen sektörlerden biri olduğunu söyleyen Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi ve Pazarlama Grup Başkanı Keskin Keskinoğlu ise “Beyaz et sektörünün üretim büyüklüğüne bakarsak, geçtiğimiz yıl Türkiye’de toplam 1. 2 milyon ton piliç eti üretimi yapıldı ve bu rakamın 81.6 bin tonu ihraç edildi. Üretimin çok büyük bir kısmı iç pazarda tüketildiği için bu yaz sezonunda da önceki yıllardaki gibi satış rakamlarının iyi bir çizgi yakalamasını bekliyoruz” diyor.3 milyar dolarlık bir hacmi olan beyaz et sektöründe cironun yaklaşık yüzde 40’ı mangal sezonunda yapıldığını belirten Keskinoğlu, özellikle but, kanat ve çöp şiş tüketiminde yüzde 70 oranında bir artış olduğunu bu yıl da önceki yıllara benzer bir tablonun ortaya çıkacağını ifade ediyor’ ’ ’ ’ ’ ’ ’ ’ ’ ’  ’ ’ ’ ’ ’ ’ 
ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!