BANKA HİSSELERİ
Hisse Fiyat Değişim(%) Piyasa Değeri
AKBNK 58,00 -1,19 301.600.000.000,00
ALBRK 7,55 -2,20 18.875.000.000,00
GARAN 128,10 -1,08 538.020.000.000,00
HALKB 26,92 -1,32 193.414.224.890,64
ICBCT 13,36 -0,67 11.489.600.000,00
ISCTR 12,26 -1,21 306.499.632.200,00
SKBNK 8,12 -4,36 20.300.000.000,00
TSKB 11,71 -2,34 32.788.000.000,00
VAKBN 26,88 0,60 266.539.970.538,24
YKBNK 31,70 -1,00 267.771.525.702,80

E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Ana SayfaMakro EkonomiCep telefonuyla cari açık düşmez----

Cep telefonuyla cari açık düşmez

Cep telefonuyla cari açık düşmez
22 Şubat 2012 - 09:35 www.finansingundemi.com

Türkiye'de 2001 krizi yaşanmadan önce yüksek enflasyonla mücadele edilirken ilginç yaklaşımlar sergilenmişti.

Bunlardan biri sivribiber tartışmasıydı. Tarım fiyatlarındaki artışın enflasyon üzerindeki olumsuz etkisini engelleyemeyen Merkez Bankası çareyi halka o dönemde fiyatı özellikle artan sivribiberi almamalarını tavsiye etmekte bulmuştu (2-3 ay tüketilmezse fiyatının düşeceği düşünülüyordu). 12 yıl sonra bu sefer ekonomide enflasyondan ziyade cari denge açığı sorunu gündemde. Ve ilginç yaklaşım geleneği devam ediyor. Cep telefonu ithalatının yüksekliği görülünce bu sefer de neden bu kadar cep telefonu talep edildiği sorgulanıyor. Cep telefonlarına olan talep azalabilirse ve örneğin, halk daha az sıklıkla değiştirirse, cari denge açığının olumlu etkileneceği düşünülüyor.
Halbuki Türkiye'de 12 yıl önce enflasyonun sebebi sivribiber olmadığı gibi bugün cari denge açığının sebebi de ne cep telefonu ne de genelde tüketim malı ithalatı. Tüketim malının toplam ithalat içindeki payı sadece % 12 (cep telefonu ithalatı % 0,7, Grafik 1). Mümkün değil ama hiç tüketim malı ithal edilmese yine de cari denge açığı ekonominin % 6'sı büyüklüğünde. Üstelik cep telefonu yanlış örnek. Teknolojik gelişimin ve inovasyonun zirve yaptığı bir mal grubu olarak Hindistan'da da, Türkiye'de de, ABD'de de en çok talep gören tüketim mallarından biri. Hem sosyal hem iş hayatında büyük bir verimlilik ve maliyet tasarrufu sağlıyor. Kolay iletişim, uzaktan iş yapabilme ve rekabeti arttırıcı gücü sayesinde birçok sektör fiyat artırma gücünden mahrum kalmış olduğu için enflasyonu olumlu etkiliyor. Telefon talebinin zenginlikle de alakası yok. Çünkü globalizasyon sayesinde geniş kesimlerin bütçelerine uygun maliyetlerde üretilebiliyor. Lüks araba alamayan güzel bir cep telefonu alabiliyor. O nedenle iyi ki halkımız yeteri kadar zengin değil de cep telefonları kadar otomobillerini değiştirmiyor veya adet olarak cep telefonu kadar otomobil ithal etmiyoruz.
Sebep neyse çözüm orada
Cari denge açığının sebebi açık ve net. Türkiye'nin demografik ve sosyal yapısından kaynaklanan iç talep ağırlıklı bir büyüme gücü var. Kişi başına milli geliri gelişmiş ülke seviyelerine, örneğin 30 bin dolar seviyelerine çıkana ve nüfus artış hızı yavaşlayana kadar da bu durum devam edecek. Gayet dinamik, iş bilen ve risk alan bir özel sektörü var ve bu potansiyeli görerek yatırım yapmaya çalışıyor. Bu yatırımların finansmanı için gerekli uzun vadeli sermaye yurtdışında temin edilebildiği için de mevcut makro politikalar çerçevesinde cari denge açığı yükseliyor. Geçmişe yönelik olarak bakıldığında bu ilişki çok net (Grafik 2).
Diyelim ki, G.Kore, ABD, Japonya gibi kaliteli, en inovatif cep telefonu yapacak bilim adamı ve teknoloji gücümüz var veya yoksa da Çin, Hindistan gibi daha ucuz modellerden para kazanabilecek maliyetlerde işgücümüz mevcut. Bu sayede özel sektör bir şekilde ikna oldu ve cep telefonunu baştan sona Türkiye'de üretecek ve cep telefonu ithalatını ikame edecek yatırımı yapmak istedi. Ama yatırım demek makul maliyetlerde ve uzun vadeli finansman imkânı demek. Son yıllarda TL vadelerinde ve faizlerinde önemli bir gelişme olduysa da Türkiye'de hâlâ yatırım talebini doyuracak kadar ucuz ve uzun vadeli TL borçlanma imkânı yok. Mecburen özel sektör bu ihtiyacını finansman yurtdışından sermaye ithal ederek karşılayacak. Mevcut makro politikalar çerçevesinde bu döviz girişi TL'yi güçlendirecek ve ihracat marjlarını azaltırken cep telefonu olmasa da başka malların ithalatını ucuzlatacak. Cari açık yine yükselecek. Üstelik bu uzun vadeli döviz girişi, TL faizi yüksek ve vadesi kısa olup güzel bir spekülatif getiri imkânı sağladığı için yanında kısa vadeli sermayeyi de sürükleyecek. Bu da yine makro politikalar buna karşı tavır almadığı ya da hareket kabiliyetini sınırlamadığı sürece TL'deki güçlenmeyi artıracak (Grafik 3).
Dolayısıyla, mevcut makro politikalarını daha cesur kullanarak TL'yi yatırımları için uzun vadeli ve makul maliyetli bir para birimi haline getirmediği sürece Türkiye ya ekonomik büyümesini yavaşlatarak cari açığı azaltmak ya da cari açığın yüksek seyretmesine katlanıp bunun için ihtiyaç duyacağı sermaye hareketlerini yönetmek zorunda. Bunun dışında her türlü ithal ikamesini sonunda fiyat mekanizması yani kurlar belirleyecek. İster tüketim malı ister aramal sonuçta özel sektör nasıl daha makul maliyetlerde üretim yapabiliyorsa öyle yapacak. İthalat ucuzsa ithal edecek, ithalat pahalıysa içeride üretmeye/ürettirmeye çalışacak. Bu teşvik mekanizmaları işe yaramaz demek değil. Eğer makro politikalar doğru yöndeyse teşvik mekanizmaları (ki o da doğru teşvikler ise) sadece yardımcı olabilir ve zaten yuvarlanmakta olan topu biraz hızlandırır. Eğer kur rejiminden para politikasına kadar makro politikalar fiyat mekanizmasını ekonomiyi dengeli şekilde büyütecek şekilde uygulanmıyorsa teşvikler kamu kaynaklarını israftan öteye geçemez ve arzu edilen sonuçları sağlayamaz.
Elbette makro politikaların bu yönde cesur kullanılması bazı yan etkileri riske edecektir. Ama günün sonunda bir seçim yapılmak zorunda.
Sonuç olarak, cari açığının makul seviyelerde seyretmesi ama buna rağmen ülkenin ihtiyaç duyduğu yüksek kalkınma hızının devam etmesi isteniyorsa TL borçlanma imkânlarının çeşitlenmesi, vadelerinin uzaması ve maliyetlerinin de (enflasyonsuz para kazanabilecek kadar) döviz fonlama maliyetleri ile rekabet edebilecek düzeylerde olması gerekiyor. Bugünden kararlı bir makro yaklaşım sergilense bile bu doğal olarak zaman alacak. Cari denge açığında enerji açığının önemi düşünülürse kısa vadede daha çabuk sonuç alınabilecek bir şekilde kamunun kaynaklarını nükleer enerji başta olmak üzere enerji altyapı yatırımlarına yönlendirmek çok daha mantıklı.
Saruhan Özel - Zaman

ETİKETLER :
YORUMLAR (0)
:) :( ;) :D :O (6) (A) :'( :| :o) 8-) :-* (M)
DM TV YAYINDA! ABONE OL!