| Hisse | Fiyat | Değişim(%) | Piyasa Değeri |
|---|---|---|---|
| AKBNK | 58,30 | -0,68 | 303.160.000.000,00 |
| ALBRK | 7,53 | -2,46 | 18.825.000.000,00 |
| GARAN | 129,20 | -0,23 | 542.640.000.000,00 |
| HALKB | 26,98 | -1,10 | 193.845.311.573,16 |
| ICBCT | 13,36 | -0,67 | 11.489.600.000,00 |
| ISCTR | 12,32 | -0,73 | 307.999.630.400,00 |
| SKBNK | 8,10 | -4,59 | 20.250.000.000,00 |
| TSKB | 11,73 | -2,17 | 32.844.000.000,00 |
| VAKBN | 26,80 | 0,30 | 265.746.696.816,40 |
| YKBNK | 31,96 | -0,19 | 269.967.759.036,64 |
E-posta listemize kayıt olun, en son haberler adresinize gelsin.

Bu soruya iktisatçılar farklı yanıtlar veriyorlar. Bugün açıklanan 1. çeyrek büyüme, cari açık oranının yüzde 8’in üzerine çıktığını resmen tescil etmiş olacak. Bu rekor açığın yarattığı riskler yeterince tartışıldı. Açığı yaratan başlıca etkenler üzerinde de geniş bir mutabakat var: Aşırı tüketim, değerli TL ve yüksek enerji fiyatları. Bu etkenlere bir de dış talepteki zafiyet eklenebilir. İhracatımız dış talep yetersizliği nedeniyle yeterince hızlı artmıyor. Doğru, ama daha yüksek ihracat, daha yüksek ara malı ithalatına neden olacaktı, unutmayalım.
Esas anlaşmazlık, 60 milyar doları aşan cari açığın hangi ekonomik politikalarla 40 milyar dolarlara çekileceği. İhracat cephesi fazla ümit vermiyor. Ortadoğu giderek ısınıyor. AB ise Yunanistan’ın yarattığı büyük baş ağrısının ilacını bulabilmiş değil. Açığı daraltmanın tüm yükü ithalat üzerinde. Temelde iki yöntem var: Birinci yöntem, ithal mallarının nispi fiyatlarını yükselterek taleplerini kısmak. Yani TL’ye değer kaybettirmek. İkinci yöntem, iç talebi kısarak ithalatı azaltmak. Becerebilirseniz her iki yöntemi de bir arada kullanmanın bir sakıncası yok.
İthalatı kısmanın yolları
Birinci yöntemin cazip yönü, ihracatı arttırıp ithalatı yerli mallarla ikame etmesi. Böylece büyümeden taviz vermeden cari açığı azaltabilirsiniz. Ancak iki sorunumuz var: Bir, ihracatımız fiyata fazla duyarlı değil. Yani mallarımızın döviz fiyatı düşürüldüğünde talebi az artıyor. İki, sofistike aletler, lüks otomobiller gibi pek çok ithal malının yerli muadili yok. Yine de TL’nin değer kaybetmesinin cari açık üzerindeki etkisini küçümsememek gerekir. İyi de, TL’ye değer kaybettirmenin bir yolu var mı? Mevcut dalgalı kur rejiminde pek yok. Ama umutsuz olmayalım. Son dönemde TCMB’nin döviz kurunda belirsizlik yaratan yeni politikası ile birlikte bizzat cari açığın yarattığı risk, TL’ye bir miktar değer kaybettirdi. Kur şokunun yaratacağı sert düzeltme durumu hariç TL’ye kontrollü bir şekilde daha fazla değer kaybettirilebilir mi? Sanmıyorum.
Bu durumda esas sorumluluk ikinci yöntemin, yani iç talebin kısılmasının sırtına biniyor. Şu anda bu yöntem kredilerin çeşitli yollardan kısılmaya çalışılması ile uygulamada, ama tek başına yeterli olacağına kimse inanmıyor. Bir diğer yol, TCMB’nin faizleri arttırması. Ancak bu çok tartışmalı. İki nedenle: Bir, çıktı açığı kapanmış değil. Dolayısıyla olmayan talep baskısına karşı faiz silahını çekmek ne kadar anlamlı? İki, faiz artışı sıcak parayı azdıracağından TL’yi yeniden değerlenme sürecine sokabilir.
Maliye politikasının iki yönü
Geriye maliye politikası kalıyor. Ancak bütçe açığını azaltmanın cari açık üzerindeki etkisi de çok tartışmalı. Kamu harcamalarının ithal kapsamı düşük. Dolayısıyla harcamaları kısarak cari açığı azaltmak akıllıca bir yol değil.
Buna karşılık vergi gelirlerini arttırarak doğrudan iç talep üzerinde etkili olabilirsiniz. Bu açıdan önümüzdeki üç yıl eşsiz bir fırsat var: Vergi ve prim affından 50 milyar TL bekleniyor. GSMH hesabıyla yılda yaklaşık 1,5 puanlık ek vergi demektir. Bu ekstra gelir harcanmayıp tümüyle tasarruf edilebilirse, gerek tüketim malı, gerek yatırım malı ithalatı üzerinde hissedilir azaltma yaratacaktır. Ancak cari açığı arzulanan ölçüde daraltmak için bu yetmez. Gelir vergisi kaçağı üzerine de kararlılıkla gitmek ve elde edilecek geliri yine tasarruf etmek gerekiyor. Söylendiği kadar kolay değil.
Seyfettin Gürsel-Radikal
Şimşek: Sıkı duruş ve tedbirler dezenflasyon sürecini destekliyor
Lukoil uluslararası varlıklarını satmak için alıcılarla masada
ABD’deki büyük risk: K şeklinde ekonomi
O plan rafa kalktı, tahvil piyasası sarsıldı
Euro Bölgesi üçüncü çeyrekte yüzde 0,2 büyüdü
İnşaat üretimi hızlandı: Endeks yüzde 30 arttı
Türkiye'de büyüme fren mi yapacak? İşte Deutsche Bank'ın öngörüsü
Çin ekonomisindeki yavaşlama işaretleri devam ediyor
Merkez bankaları İstanbul'da toplandı
Finansingundemi.com’da yer alan bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabilir. Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir. Burada yer alan bilgiler, güvenilir olduğuna inanılan halka açık kaynaklardan elde edilmiş olup bu kaynaklardaki bilgilerin hata ve eksikliğinden ve ticari amaçlı işlemlerde kullanılmasından doğabilecek zararlardan www.finansingundemi.com ve yöneticileri hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmemektedir. Burada yer alan görüş ve düşüncelerin www.finansingundemi.com ve yönetimi için hiçbir bağlayıcılığı yoktur. BİST isim ve logosu “koruma marka belgesi” altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BİST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BİST’e ait olup, tekrar yayınlanamaz.